cehape genel başkan yardımcısı ordu için kullandığı aşağılayıcı kağıttan kaplan sözüne tsk dan gelen tepki. bu söz ile güdülen amaç belli. ordu göreve diyorlar alttan alta.
--spoiler--
TSK yaptığı açıklama ile CHPli Süheyl Batumun Koca bir askeri yıktılar, meğer kağıttan kaplanmış, biz bunu asker zannedermişiz şeklindeki sözlerine cevap verdi.
--spoiler--
Allah ın sopası yok deyiminin mecra bulduğu gerçek bir hadise. Gerçekler yüzüne tokat gibi çaktığında eğer biraz anlayışı varsa bu dinden uzak yaşayan kişilerin akılları başlarına gelecektir.
Karşı komşumuzun üniversiteye giden kızı başak'dan bahsediyorum. Babası askeriyede görevli, subay kızı. katıksız sıkı bir Atatürkçü. Ne zaman kendisini görsem açık saçık kıyafetler ile karşıma çıkıveriyor. Bu bağlamda apartmanımızın yüz karası. Geçen ay asansörde karşılaştık. allah inandırsın sizi bir an önce evime çıkmak için saniyeleri saydım asansörün içinde.
Ön tarafındaki iki adet minik memesi gözümün içine doing doing diye giriyor. sarı bodysinin altından beyaz sütyeni gözüküyor. Kendisi ise bu durumun farkında değilmiş gibi çok rahattı. Vücudunu o kadar kolay teşhir ediyorlar ki, bu tip Kemalist kızlara hayret ediyorum doğrusu. onlar için erkeklerin sikici bakışları bir rahatsızlık oluşturmuyor herhalde. Altına giydiği düşük bel kot pantolonun çatalından tangası ise hiç eksik olmuyor. Poposunun iki lobu arasına girmiş olan bu sicim ile kırıta kırıta yürürken kendisine bir zevk veriyor mutlaka.
göğüslerini yeni keşfetmiş gibi sergileyen bu üniversiteli kız geçtiğimiz hafta meme kanseri oldu. Bak allah ın işine. Allah ım görüyor. Kime ne ceza vereceğini gayet iyi biliyor. yakında o yeni pıtırcıklanmış göğüslerinden birini alırlarsa hiç şaşırmayacağım.
bu bağlamda sizlerin de ayağınıZI denk almanızı salık veriyorum. hoşçakalın.
dinden arındırılmış dejenere bir toplum ve yaşantının bize getirdiklerinden biri. bir ülkenin nesli böyle dinsiz yapıldı işte. bakın da ibret alın. namazsız imansız yitik bir nesil geliyor alttan. ne olur biraz sonra okunacak ezanı dinleyip sabah namazını kılsan elinde mi kalır. namaz kılana bir rus hurisi vericem desem topuklarını götüne vura vura koşarak kılan kerkenez seni.
cumhuriyetin ve atatürkümüzün yılmaz savunucularının(benim de dahil olduğum bir grup) şerefle dile getirdiği motto.
biz kadıköy aydınları olarak atatürkümüzün bizi çağdaş ve müreffeh devletler seviyesine yükseltmek için çıkardığı bu kanunu hala tatbik ederiz. bu böyle bilinsin lütfen. siz fatih çarşamba ahalisi sarıklarınızı giyerken bizim elimiz armut mu toplayacak pek saygıdeğer yobazcıklar. yorgo isimli ton ton amcalarımız her gün sinek kaydı tıraşını olup, melon şapkalarını takarlar. hakkı devrim tipinde askılı gömlek ve altına kısa pantolon giyen amcazadelerimiz, askerin silahına sahip çıktığı gibi yanlarından ayırmazlar şapkacağızlarını. hem bu konu ile çok alakalı bir atasözümüz var, takke düştü kel göründü. işte o atasözü şapka kanundan sonra şapka düştü kel göründü olarak değişti. takke diyen yobazdır taaammııı..
cehepe kadın kollarına üye teyzelerimizin dalgalı, sarıya boyanmış, fönlü saçları ise şapka işlevini görür zaten. buna rağmen çantalarında muhakkak bir adet gülşen tipi dantelli şapka bulundururlar. evet işte öyle can ciğer kuzu sarması laik dostlarım, bu yobazlar şapkadan anlamazlar. hem şapka kanunu olmasa ceza, sagoba nasıl rap yapıcakti ki bu ülkede yo yo yo..
sizle bizi ayıran aramızdaki ince çizgi bu. takmasak da giymesek de o kanun bizim kanunumuzduuuuurrrr!! lay lay lay laylaaaa aaaalll şapkaaaa!!
artık ne bok yerim bilmiyorum. orospunun tekiydi zaten. yaptığıma pişmanmıyım. hayır değilim. ne zaman beni enselerler orasını allah bilir. planlanmış bir şey değildi. aniden gelişti. sinirlerime hakim olamadım. cinnet getirdim aq. kancık karı ile yatmadan önce tartıştık. yok akşamları istediği vakit gelirmiş. istediği kişiler ile gezermiş. ben hesap soramazmışım. artık nah gelirsin istediğin saatte eve.
halime teyzeyi o askılı kırmızı geceliği ile görünce kanımın donduğunu hissettim sanki. az önce başımdan aşağı kaynar sular döküldü sevgili yazarcanlar. yan komşum halime teyze, kocasını on yıl önce kaybetmiş. o sessiz macbut devamlı boğazlı kazak giyen kadını hiç bu şekilde düşünmemiştim.
allanmış pullanmış. gecenin üçünde kapımı çalan kim bu densiz diye kapımı açarken karşımda kırmızı mini geceliği ile afet olmuş halime teyzeyi göreceğim aklımın ucundan bile geçmezdi. iki elinin arasında tuttuğu kuru fasulyeyi bana uzatırken göğüsleri şişti,kabardı, iki yuvarlak memecik sıkıştı kaldı. bi dakka olsun gözümü ayıramadım. aman allahhım içine sütyen giymemişti, meme uçları belli oluyordu saten geceliğinin altından. al oğlum sana yaptım afiyetle yersin. yedikçe beni hatırlarsın. diyiverdi.
-saol halime teyze gel beraber olsun diyiverdim boş bulunarak. allahım ne diyordum ben böyle. -peki madem ısrar ediyorsun gel tadına beraber bakalım sıcak aşımın diyip içeri geçiverdi.
kuru fasulyenin yanında mercimek canım çekti. şimdi ise mercimeği fırına vermekle meşguluz cicişler.
ağlayana değil ağalatana bak. bak o şerefsize nasıl da halinden memnun. gelin olmuş gidiyorsun derdik eskiden, şimdi erkeklere götünü dönmüş gidiyorsun diyoruz...
yarak, kürek, yürek sahibi bir adamın yapmayacağı iştir.
dün kızılayda gördüğüm bir çift üzerine bu yazıyı kaleme alıyorum. dizi kıvamında aşk-meşk ilişkilerinden pek haz etmem. öyle aşkitom falan yüksek dozda aşk tozları bana ters. ters mers de tükürdüğümüzü yalıyoruz genelde. orası ayrı bir konu. o yüzden büyük laf etmemek, lokmaları bir bir dizmek lazım boğazımızdan aşağı. yürüyordum yine, gökhan kırdarın serseri mayını tarzında. gökhan kırdar da o da yalan oldu bu arada. kızılayda karanfil sokaktan geçerken, bankta oturmuş bir çift gözüme takıldı. kızın suratından düşen bin parça, akşamın karanlığında ahmet haşim e nazire yaparcasına kızıl saçları üsküdar camları gibi ışıl ışıldı. yaklaşıp sormak istedim, pantenele mi yıkıyorsun saçlarını. ya da rejoice. o pürüssüz düz saçlarının kokusunu derin derin içime teneffüs etsem ne olurdu ki. tabi bu ayrı bir başlığın konusu. kızlarının miski amber kokan saçlarını teneffüs etmek. kızın saçlarını gözlerimden, gözlerimi de kızın kızıl saçlarından alamadım işte. adımlarımı yavaşlattım. durdum diyelim biz ona. öylesine durunca kimse size dönüp bakmıyor rahat olun. hani bazen kalabalıkların arasında tedirgin olup adımlarınızı hızlandırırsınız durduk yere. işte o anlarda el frenini çekin, kenara çekilin gelip geçenleri izleyin, rahatlarsınız.
kıza baktım, bir şeyler anlatıyor. ne yaptım ben sana diye soruyor üzüntü ile. siyah gömlekli çocuğun sırtı bana dönük ne dediğini duyamıyorum. bir ilişkiyi bitirmenin evresinde anlaşılan. artık seni istemiyorum, bırak beni, ya yeter düş yakamdan, ya da ben başkasını seviyorum mu? acaba.. bunlar bir ihtimal ama gördüğüm her ne dedi ise o masum kız derinden sarsılmış. akşama göz yaşları içinde melekler şehri filmini izleyip, bir kilo nutellayı kaşıklamak ister gibi bir herhalde. yapacaktır eminim. göz altları panda kıvamında kararmış, üzüntü dolu bir hale bürünmüş. palyaço kılığına giren kızlar gibi asalet sahibi bir kız o derece. bakışlarını çocuğa, yukarı doğru çevirdi. siyah kot pantolonun içindeki iki bacağını birleştirdi, ellerini de bacaklarının arasına aldı. havanın soğukluğundan değil... üşüyor gibi büzüştü. yalnızlığından küçüldü iyice. başını önüne eğdi. gücünü tüketti. tamam dedi. git beni yalnız bırak fıslıtısı ağzından döküldü. çocuk; kollundan tuttu iyi misin der gibi. kız omzunu silkti git dedi, beni yalnız bırak. çocuk hiç bir şey demeden yürüdü gitti. üzüldüm. kızın yanına gidip teselli etmek istedim. ama dilim varmadı elim gitmedi. kızı ağlayan gözlerle orda bıraktım. aba pikniğe girdim bi buçuk iskenderimi yedikten sonra ordan ayrıldım.
sersemlik yaratır küçük bünyelerde bu baba olacak insan...
babadan dayak yemek gibi değil. baban o senin bir kere. öz be öz baban. en ufak bir vicdan azabı yaşar belki öz baban. ya üvey olan? eve içip içip gelen, her akşam olay çıkaran? onun da vicdanı sızlar mı sırtında oklavayı kırarken.
Daha çocuk yaşta tadına bakmış idi bu hikayenin kahramanı yusuf, size baba diyebilir miyim sualini yönelttiği amcalardan acının ne demek olduğunu. akşam 5 suları ekmek teknesi alabora olmuştu, ıstırabını siktiğimin çelimsiz bacakları başı kesilmiş tavuğun çaresizliğinde bir odadan bir odaya koşarken küçücük bedeninin içinde. baba dur yapma diyordu. diyip diyeceği de bundan ibaretti.
Sabahın ayazında yorganın altında soğuktan değil korku ve endişeden titrer idi yusuf. bir kedi yavrusunu koynuna alırken hırıltısında uykusunun kuytu ücra köşelerinde ve karanlığın, dayak nedir, nasıl yenir ve ne için yenir bunları düşünüyordu. üvey babası onu niçin dövüyorduki, yine ne yaramazlık yapmıştı bu minik kalp.
Sözü geçmez olmuştu hasta annesinin, sarhoş kocasının yanında morarmış suratı ile kesik kesik öksürüyordu. akşamleyin, hoca minareden en büyük allah derken tahta kapı tok sesi ile çalınıyordu. içeriye giren bir ayyaş adam, elinde şişesi, gözünde şirazesi kaymış bir şekilde odasına dalıyordu yusufun. Yorganı avını yakalamış bir kartal gibi çekiyordu kararmış kocaman ile. Bırakmak istemiyordu yusuf. sırtına inen sopaların acısını hafifletmek için şimdiden baba diyordu yalvararak. yüzü ağlamaklı bir hal almıştı. dayak yiyeceğini anlamıştı.
-Baba dur vurma...ne olursun git.
büyük bir hınç ve öfke ile karışık.
-Sus itoğluit.
Annesi ağlıyordu, bir yandan öksürüyor, köşeye çökmüş bir halde. elleri yüzünde. Çaresiz. Gözü mor, yüzü mor, hıçkırıklarından nefes alamıyordu mosmor...
-Babaaa! Ağzımdan salyaları burnundan sümükleri akıyordu her baba diye haykırışında.
-baba ne olursun vurma...
-Su kahpenin dölü sesini çıkarma.
ama Belinden kemerini çıkarıyor, zevkine vuruyordu yusufun minicik çıplak tenine. Bir an önce bitsin diye. sadistçe. Sesini çıkarmaz olmuştu. Zaman en iyi ilaçtı. Silinmişti çoktan izleri. Ama yüreğinden hiç çıkmıyordu, saat kaç olursa olsun, isterse bir gece yarısı vakti.
kızlar huzuru arar. bulduklarında ise bırakmak istemezler. sıkıca sarılırlar. huzur ise kendisine güven veren erkeğin kolları arasındadır. bu erkek kimi zaman babası olur, abisi olur, dayısı olur, zamanla kocası olur. en ihtiyaç duyduğu zor anlarında, naif kadın varlığı bir erkeğin yanında huzuru bulabiliyorsa, ne mutlu o erkeğe. ağlamak kadın için doyumsuzdur, sevdiği erkeğin koca ellerinin arasında, göğsünün üzerinde pazılarının boyunduruğunda. kadın varlığı hapsoldukça bu erkeğe o kadar özgürleştiğini hissedecektir. iliklerine kadar bağımlılığını tadacaktır bağımsızlığın.
bu erkek günün birinde ceketini alıp arkasına bakmadan gittiği vakit aramaya utanacaktır. yazık o kadına. yazık.
sevgilisine en anlamlı hediyeyi verecek olan laik kızdır. pis yobaz dinci kızlara yeğdir. canım benim. ne güzel şeysin sen öyle.
edit:
ne yazık ki ülkemizde var olan, yalnızca bir tercih meselesi diyebileceğimiz, o koca penisi ile daracık vajinasının içine hunharca girip 48 saat ordan çıkmak istemeyen, o bir seks canavarı, o bir laike kızların eşsiz rüyası, o bir dur durak bilmeyen bangbus metrobüsü, o bir yirmibeş santimlik damarlı ağrı dağı haşmetindeki penisi ile genç kızların korkulu rüyası olan yani benim bu 14 şubatta icra edeceğim bir eylem. ne oldu ki zorunuza mı gitti abazacanlar.
genç laik kızlarımızın bu dinci düşkünlüğünü anlamakta zorluk çekiyorum. ilginç tabi tercih meselesi dediğim gibi.
evet feysbok. artık boku çıktı buranın. arkadaş listemde, nerden girdiyse arkadaş listeme o da ayrı bir konu; kemalist olduğunu açıkça bas bas bağırarak deklare eden bir kız var ve onun arkadaş listesinde bir adet babası olacak şahıs var. bu ilerici laik kızın fotoğraflarına bakıyorum da, mini etekle çektirdiği binbir seksi fotolarının tümünü yayınlamış. hem de öyle böyle değil, tam kaşar fotoğrafları, frikik, ofsayt ne ararsan var. bir de babasına bakıyorum, profiline koyduğu sırıtık fotoğraf ile çağdaş! kızının italyan oturuşu yaparak çektirdiği, sütun bacaklarının arzı endam ettiği tüm fotoğraflarını beğenmiş.
altında canım çok güzel çıkmışsın. bugün eve geç kalma gece 2 den önce evde ol diyor.
hay sabır ver bana allahım, vela kuvvete. bu nasıl bir geniş babadır böyle. ülkenin çivisi çıkmış azizim.
aşk bu hissiyatına sevk eden olgu. allah ım bu da mı gelecekti benim başıma. iki gündür sevişiyoruz kendisiyle. çok tatlı göğüsleri var. başımı yaslayıp ılık göğüslerinin üzerinde uyumaktan kendimi alamıyorum. allah ım acaba müslüman olabilitesi var mı. ne kadar da uğraştıysam da siz türkler bizi katletti demekten alı koyamadımo tatlı dilini. aslında kız haklı, yatakta hunharca davranmam ona türklerin ne kadar azgın bir millet olduğunu kanıtlamış olabilir. ama olsun yine de seviyorum ben bu hatunu.
kendisini şu linkten yakınen görebilirisniz. bana hak vereceksiniz eminim.
acıyorum. üzülüyorum onun haline. ne kadar da doyumsuz bir varlıkmışsın sen. sabaha kadar seviştiğimiz o ihtiraslı geceleri unuttun mu arkadaşım. bak artık arkadaşım diyorum sana. anlayasın diye. yiter, 90 60 90 yuvarlak hatlı vurdukça dalgalanan o kalçanı görmek istemiyorum. ben artık yeni tanıştığım rus, isveç uyruklu arkadaşlarımla threesome yapıyorum güzelim. git kendine bir vibratör al, kendi işini kendin gör canım benim. tabi o tırtıklı kısa aletin benim seni ettiğim kadar tatmin edemeyeceği bir gerçek ama sen yine de şansını bir dene.
6 milyonda bir kişide görülen Kleine-Levine Sendromu yakalanmış bir sevgilidir. kendisine burdan acil şifalar dilerim.
gözlerim beni yanıltıyor olamaz, şendullar apartmanımızın yirmi yıllık kapıcısı rüstem emmi, bugün bize bir sürpriz yapmaya karar vermiş anlaşılan. rüstem abi tamam mini etek giymişsin de insan bir epilasyon, ne bilim bir ağda yapar bacaklarına hiç olmazsa. bi de eteğin altındaki beyaz çorap ve yumurta topuklarına bastığın kösele ayakkabı ikilisi hiç olmamış. haftanın rüküşü ilan ediyorum seni. cık. sana puanım dokuz kanka.
sıcacık klavyemde bir yandan sütlü neskayfemi yudumlarken bilinçsizce maruz kaldığım edepsizce bir davranış. arkadaşım şu sıcak kış gününde birazcık nefes almak için camı açtım. onu da kötü emellerine alet etti azmış komşu kızları. kaloriferin sıcağından dolayı tshirtümü çıkardığım için üzerimde kaslı vücudumdan başka hiçbir şey yok sevgili yazarcanlar. ayıptır söylemesi üç yıldır body building çalışıyorum. doğuştan gelen allah vergisi kaliteli bir fiziğim var üzerine bi de body çalışınca, bradd pittimsi gibi abdominal kaslara sahip oldum allah inandırsın sizi. zaten biliyorum nice kızlar hasta bu bakir vücuduma, fitness salonuna gidince bench presste bilerek yanıma üşüşüyorlar edepsizler. devir değişmiş azizim şimdiki kızlar bir alem.
bunu fırsat bilen bazı evde kalmış kız kuruları ise namahrem vücudumu dikizlemeye başlamış haberim yok. gecenin yarısında evime gelen telefon konuşması aynen şu şekilde gerçekleşti:
*rinngggg
-alo.
-derin bir iç geçirme ile karışık bir allhooo
-buyrun.
-siz özgecan apartmanında oturan yakışıklı beyefendimisiniz.
-evet buyrun benim yakışıklıyım ama nasıl olur siz kimsiniz.
-ben asuman karşı daireden size el sallıyorum bakın.
-hmm...evet gördüm de, ne istiyorsunuz benden.
-kaslarınıza hayran oldum doğrusu benim için evimde küçük bir gösteri yapabilir misiniz.
bu laf cinlerimin tepeme çıkmasına yetti de arttı bile.
-bakın bayan, ben sizin bildiğiniz erkeklerden değilim. lütfen beni bir daha rahatsız etmeyin, aramayınız, deyip şapadanak telefonu yüzüne kapattım.
o kısacık geceliğinin altından bana pürüssüz dolgun bacaklarını, portakal gibin göğüslerini göstermesine karşın camı perdeyi bir hışımla çekip kapadım efem. bunun gibi pis sapıklar yüzünden evimizde rahat rahat entry giremiyoruz arkadaş.
umutsuz vaka bir sevgilidir. eski olmaya and içmiş bir insandır kendileri. hadi herşeyi geçtim, olur olmadık hallerini anladım, tüm dengesizliklerine göz yumdum ama bu kadarı da olmaz. pes doğrusu. bir takım ne idüğü belirsiz kız arkadaşlarınla toplaşıp, üstüne üstlük davul zurna ekibi kiralayıp, evimin önünde antebin hamamları sallanır külhanları, hele hele anteplim gel yanıma dili datlım eşliğinde halay çekmekte ne demek oluyor ya! yeter ya, bizim de bir haysiyetimiz, onurumuz, şerefimiz, ailemiz var ya. lütfen rica ediyorum bir an önce bitsin bu ıstırap allahım. elinde beyaz mendil bak sallıyor hala, çığırtıyor lilililili diye... allahım bu bir kabus olmalı...
arkadaş ne götlek bir sevgili bu. ne götlek bir durum. hayır tamam at mesaj at, senden iğreniyorum de, allah belanı versin diye saydır bunları anlarım, anlayışla karşıladım zaten lakin yeni sevgilinle sarmaş dolaş çektirdiğin fotoğrafı bana atmaktaki amacın nedir? valla anlayamadım. amacın beni kıskandırmak ise, "ne olursun bana geri dön tülay" diyor isen, yanlış yol seçmişsin gerzek sevgilim benim. böyle aptalca kıskandırma çabalarına giren kızlara kapım zaten kapalı. yok amacın hıncını almaksa, maalesef bu konuda da başarısız oldun. :(
7 sinde neyse 70 inde de o atasözüne nazire yaparcasına bir şekilde olması.
evet sizin de bildiğiniz gibi hıncal uluç un köşe yazılarında dile getirmekten vazgeçmediği ve onurla söylediği bir şekilde kendileri atatürk'ü çok sever takdir eder ve atatürk'den, laiklikten ve cumhuriyetin yılmaz savunucusu olmaktan bir adım dahi geri atmaz. Aksine tesettürü yerer, kendisi gibi düşünmeyenlere karşı en hakaretamiz sözleri yazmakta bir beis görmez.
peki bu atatürkçü laik! adam ne oldu da aynı takımda oynayan takım arkadaşına ve içten içe kendisinin yaptıkları ile çelişik bir şekilde benimsediği ileri görüşlülük anlayışına dil uzatmaya kalktı. Yani Türkçesi yediği kaba pisledi.
işte bu tip örnekler de bu adamların ne kadar yanardöner olabileceğine bir işaret. cumhuriyetin aydınlık savunucularının ne kadar kokuşmuş, kararmış bir kalbe sahip olduğunu anlamamız için kolay kolay ele geçmeyecek bir fırsat tabi anlayana.
Asıl mahalle baskısını bu azıtmış azınlık grubu yapmaktadır. Bırakın bizi diyorlar biz ne bok yersek yiyelim, libidomuzun elverdiğince eşcinsel livataları doyasıya yaşayalım. Ama bir şartla. yaptıklarımız ettiklerimizin ucu bize dokunmasın. Dokunursa sokarım onu sivri dilimle, en azıtmış halimle, kararmış kalbimle. kalemim varsa yazarım, gücüm varsa ezerim, dilim varsa söverim. laik kemalist statükocu kesmin yıllardır uyguladığı bir taktik bu.
Tümevarım yolu ile düşünürsek (karı kızla dolaşarak) çağdaşlığından ödün vermeyen, laikliği, cumhuriyeti ve atatürkü gördüğünüz şekildeki yazıları ile koruduğu ve savunduğunu iddia ettiği ünlü bireyin, arkasında ona koltuk çıkan sözde aydınlık Kemalist kesimin nasıl bir düşünce yapısı içinde oluştuğunu ve şekillendiğini tasavvur ediniz, edebilirseniz...
defne joy foster ın ölümünün ardından bahse konu açtığım bir listedir. bu başlık altında hangi ünlünün en önce öte dünyaya göçüp gideceğini tahmin ediyoruz. ayy ne güzel fikir buldum öyle. ehehehe.
1.kıvanç tatlıtuğ. (bir erkek olarak en içten duygularımla kalpten diliyorum.)
2.hıncal uluç. (zaten bir ayağı mezarda, şu eleştirilerden sonra kalpten gitmesi işten bile değil. hem ortalık şenlenir. eden bulur hesabı.)
3.bülten ersoy (memesini de gördük zati bu dünyadaki görevini tamamladı.)
şimdilik tahminlerim bunlardan ibaret aklıma geldikçe yazarım daha.