antalyada çalıştığım dönemde tanıştığım biri (babası emekli komutan idi) bir hikaye anlattı. bir dönem dolmabahçe sarayının önünde, neden ötürü açıldığını anlatan kişinin de bilmediği, bir kuyu varmış. gelen geçen içine düşüp kol bacak kırıyormuş. dönemin komutanı da oraya bir nöbetçi asker diktirmiş. sürekli kuyunun başında duba niyeti gören askerler durmaya başlamış. zaman geçtikçe nöbetin anlamı unutulmuş olsa gerek, kuyu kapandıktan sonra bile, bir nöbetçi asker orada durmaya devam etmiş. günümüze kadar da devam etmiş. nöbetin ismi kuyu nöbetidir. artık nöbet gereksizdir fakat semboliktir.
hospitalier şövalyelerinin bir ara mekanı olmuş kale. kürtlerin de eline geçtikten sonra kürtlerin kalesi olarak anılmaya başlamıştır. şimdiki ismi ise fransızlardan kalmadır. unesconun bağrına bastıklarından olmasına rağmen, diğer ortadoğu tarihi eserleri ile aynı kaderi paylaşmaktadır. 1000 yılın deviremediği kaleyi suriye savaşı yıpratmıştır.
konuşmasına banyo temizlenme yeridir diye başlayıp, müslüman çıplak yıkanmaza kadar getirmiş hocacık beyanatı. bi insan donla atletle nasıl yıkanabilir. bu yıkanma ile insan en fazla ne kadar temizlenebilir.
öyleyse yapmamız gereken şu; bir insan hayatı boyunca herhangi bir anda çıplak gezmemelidir. bu yüzden ana rahmindeki embriyoya da ameliyatla atlet ve don giydirilmelidir. mümkünse ölene dek çıkartılmamalıdır.
--spoiler--
Terapistin lensi çıkardığı anda profesör moriarty olduğunu söylemesini beklerken, dişi holmes olduğunu söylemesiyle dumur etmiş dizi. Bu arada "miss you" moriarty. geri dön artık.
--spoiler--