pendikten kalkan, hızlı olmayan ve pendik - ankara arası bilet fiyatının 70 liradan aşağı düşürmeyen tren. lüks değildir. trenin içi avrupada orta seviye hatta eski bir trenin standartlarına sahiptir. 70 gidiş 70 dönüş zaten uçak parası hatta daha fazlası. servis ve yemekleri iğrenç. nimete iğrenç denmez ama gerçekten berbat.
kısaca yapılan işe, harcanan paralara yazık...
Binanın dış cephesine takılan led ışıklara nalet gitsin. O ledleri taktiranin tüm ışıklar götünde patlasın. Bu kadar mı iğrenç bir şey olur. Zaten s.k gibi bina, bide sanki güzel gibi iyice gözümüze sokmuşlar. Bu şehrin güzelliğini bozmak icin ellerinden geleni yapanlar şimdi eserlerine tüğ dikiyor.
kış başından beri düzenli olarak kullanıyorum, 2 kutuyu bitirdim. (1 kutu 40 kapsül, 10 mg) 3. kutuya başladım. ve benim aciz bünyem her kış 3 grip (min.) atlatmasına rağmen, hiç hasta olmadan şu güne kadar gelebildi. tabi bu hasta olmayacağımın garantisi değil ama gayet başarılı bir güçlendirici. daha önce böyle bir takviye hiç almamıştım. kilo yaptığını söyleyemem. bende bir değişiklik yapmadı. 1 kutu daha kullanıp bırakacağım. zaten 3-4 kutu kullanıp 1-2 seneyi hastalıksız geçirebiliyormuşsun. bakalım yaşayıp göreceğiz.
Sozluk genel ortami universite tayfasi oldugundan acilmis baslik. bu tespitin algi yasi bu donemlerdir. Her normal universiteli bu donemlerinde bi ahmet kaya sever ya da seven insanlar arasinda olur. Zanneder ki bu bir moda. Ama yok oyle birsey. Ahmet kaya tipi insanlar hep var yani. Algi ile alakali bir durum.
Yokluga alismak zorundaysan, ne olursa olsun, tekrar sansi olsa ister. Ölüm diye bir gercek var su dunyada. Ölümün goturdugu kisinin gidisine alissanda bu istemedigin anlamina gelemez.
marmaray kazlıceşme durağını iş dönüşlerimde düzenli olarak kullanıyorum. otopark tarafından olan girişte insanlar otobüslerden inip zombiler gibi akşamın karanlığında çamurlu yokuşu çıkıp taşlık otoparkta yürümek zorunda kalıyorlar. zaten otoparkta yaya yolu yok. arabaların arasından geçerek gidiyoruz. her yer çamur ve ıslak bu da yetmez aydınlatma sıfır. zaten karşıda marmarayın deli gibi gözümü gözümüze gelen şıkları ve koca otoparkın zifiri karanlık olması iyice yürümeyi zorlaştırıyor. ayrıca otobüsten inen insanlar yola atlıyorlar. hiç bir trafik ışığı yada hız kesici önlemler olmayan ve arabaların son hızda geldikleri bu yola.. yani marmarayı yapıp bir yaya yolu yapmayı beceremedik.
bu laf bana başlarda çok anlamsız gelirdi. takım tutmayan, futbolla çok ilgilenmeyen bir kadın olarak bir taraftar grubunun toplaşıp marşlar falan yazması diye düşünürdüm. ama öyle değilmiş. hem de hiç değilmiş. bir kere bu olay \"bir grup kurmak\" gibi basit değil. adamlar diyorlar ki çarşı bir ruh, yani sen o ruhu hissediyorsan o ruha dahilsin. birini tanımana ya da bir yere ismini yazmana gerek yok. ruh senle büyür, sen ruhu temsil ettiğini düşündükçe büyürsün. bununla beraber kendine ve bu ruha saygın artar, ona göre bir çizgide durmaya çalışırsın. takım tutmaktan öte bir durum bu. hala futbola ilgisi olmayan biri olarak ben çarşılıyım derim. çünkü çarşı benim temsil ettiğim doğruları yansıtır. o yüzden kişilerle düşünmem- değerlendirmem çarşıyı. ruhtur yaşayan...
bu gazete düne kadar cemaat ile beraber vay tayyip bu kadar güzel vay şu kadar mükemmel vay efendim liderlikte üstüne yok altına var gibi bir dolu şey yazarken, bir anda tüm yazarları ile beraber akp düşmanı oldu. istanbul da yeşil alan kalmadığından tut, tayyip in diktatör olması, bilmem kimin yüzbinlik saatinin sebebini sormaya kadar bir anda özgürlükçü ve haksızlığa karşı bir gazete oldu.
ben siyasetçinin, iş adamının ne biliyim normal vatandaşın düşüncelerinin değişmesini anlarım da, bir gazetecinin bir gün içinde saf değiştirmesine inanamam arkadaş. sanki tayyip cemaati karşısına almadan önce bu rüşvet, yolsuzluk, ayrımcılık yok muydu? şimdi mi gördün bu durumu? gazetecilik onur işidir. şeref işidir. zaman gazetesi de onursuz bir gazete olduğunu bu şekilde gösterdi. göstermeye devam ediyor.
ahh iste o nesilden biri olarak soylemek isterim ki gercekten efsane bir durumdur. turkce ogretmeni oldugundan zaten ortaokul donemini kapsar. en saf ve temis duygularin yillari... benim icin ask demek dogru olur mu bilemem ama soyle hayallerim vardi; koridorda bayilmis gibi yapsam beni kucagina alsa, bana konu anlatirken yanagindan opsem o da bana gulumsese falan filan...
gunlugumde bir anisi var suat ogretmenin... bana ilk iltifat yapan erkek diye. nasil bir kafaysa iste, sacin guzel olmus, dedi diye mal olmustum bir yil boyunca... ama cok guzeldi lan.
tamam iyisin haklısın hoşsun ama sen bu soruyu sorarken dönüp kendine bir baktın mı? düne kadar olumsuz hiç bir şey yazmadığınız, orda burda yılın adamı seçildi diye dünya lideri dediğiniz adam şimdi mi yanlış yapıyor?
geçen hafta istanbul'un silueti bozuldu diye haber yapmak ne demek lan.. dün mü bozuldu bu siluet. şimdiye kadar neredeydin? ne değişti?
"su ile karıştırılması gerekiyor" yorumlarından sonra; eve aldığımız yavru sokak kedisinin süt içtikten sonra neden cork diye halıya sıçtığını anladım. kedilere su karıştırmadan süt vermeyelim, verdirmeyelim.
kazlıçeşme durağından bindim üsküdar da indim. öncelikle şunu söylemek istiyorum kazlıçeşme durağına ulaşım çok zor. otobüsler falan entegre olmuş diyorlar ama her yerden tam anlamıyla gelemiyorsun. taksiyle gittim ben ama taksici nerede indireceğini bilemedi, indiğim yerden yürüdüm, yürüme yolunda hiç bir aydınlatma ya da işaret yok. ıssız bir halde. yeni olduğundan olabilir tabi. yaşanmışlık yok;) neyse 1 dk geçti geldi tren, bindim. biner binmez bir deniz kokusu. ama gerçekten böyle deniz suyu rutubet kokusu sanki. korktum biraz. sonra saçmalama dedim ya.. 5 dk sonra hareket etti. neden o kadar bekledi anlamadım. içeriyi incelemeye başladım. süper lüks bir şey değil. gayette yeterli. ama o durakları gösteren kapı üzerindeki grafikler yok mu??? o nedir ya. ilk okul 3. sınıf öğrencisi çizmiş çizmekle kalmamış boyamış. bu kadar çirkin bir grafik anlatımı olamaz. baya buna takıldım ben. bide ilk vagona binmiştim. kontrol vagonundan tıkır tıkır sesler geliyor. dedim o kadar da olsun. asrın projesi. az tıkırdar. neyse işte sirkeci de durmadı. zart 15 dk sonra üsküdar. üsküdar da inen insanların çoğu benim gibi, şaşkın tavuğa bağladı "nereden gidicez" falan diye birbirimize bakıyoruz. çıktık sonunda. durakların tasarımına yorum yapamıyorum. soğuk bir havası var işte. her metroda olduğu gibi.. duraklar bana biraz dar geldi. ne bileyim bir etkinlik yapılmak istense, duraklarında bir sergi açmak isteyen olur, müzikli bir şeyler olur vırt olur zırt olur ona yetecek alan yok. ama üsküdar sahilde marmaraydan çıkınca denizin sizi karşılaması çok tatlı olmuş. üsküdar giriş ve çıkışlarını gerçekten çok beğendim. güzel, sakin, tatlı, ışıklı bir şey olmuş sahil kenarında. üsküdar a yakışmış bence. benim genel yorumlarım bunlar. kazasız belasız kullanırız inşallah diye düşünüyorum. sadece şuna çok kızdım. "asrın projesi istanbul a armağan olsun" diye her yerde afişler... ulan sanki cebinden yaptın asrın projesini. bizim paramızda yaptığın şeyi bize mi armağan ediyorsun? neyse bunlar ayrı konular. dediğim gibi güzel kullanalım. devamı gelir umarım.
bayilarak izledigim harika kanal. kendi evimde 37 ekran tuplu televizyonum ile izleme sansim olmadigindan cokta fazla tv izlemedigimden annemin evinde kesfettigim tv kanali. oyle eglenceli yemek pisirmek olur mu ya? keske ben de yapabilsem dedirtiyor insana...