türkcesi ağlama yar türküsü olan kürtce ezgidir. bu kalp seni unutur mu dizisindeki tutsakların kendilerini yaktıkları sahnede bülent inal tarafından seslendirilmiştir.
seyran mangî nîsan e qurban
çimkî vade gulan e
were biçin bo seyran qurban
bo ew bax û gulzar e
Sonunda ketum bir tarihe göçebe oldum
Adressiz kaldım bu yüzden bir rüzgâr gibi
Takıldım hiç büyümemiş bir çocuğun ardına
Vizem yok kimliğim sahte yollar mayın döşeli
Bir ömürde kaç sokak izi kalır geriye
Saçlarımın ıslaklığından anlıyorum
Orda bir çocukluğun yağmuruna varılır
Yarpuz kokusu uğurlar sizi görmezsiniz
Her sokak aslında bir patikadır
Yüzümde bir yama gibi duruyor zaman
Bütün aşkların kan grubu aynı olsa da
Ayrıdır çıkmazları son sözleri farklı
Gözlerinin rengine uymaz intiharları
Zaten hep gönüllüydü yanlışı yazgısına bulaştı
Küçük sevinçlerin büyük kederlerin sahibi
Güneşsiz bir gölge kansız bir yara oldu
Hüsran sokağında bir aşk daha vurdu kendini...
yıllardır sünnileştirme politikası uygulandığı biliniyordu; lakin raporlara girecek kadar aleni yapılmamıştı. hükümetin düzenlediği alevi çalıştayı'nda konuşan memur sen genel başkanı ahmet gündoğdu'nun savunduğu fikirlerdir bunlar. memur sen'in hükümete yakınlığını ve islamcı tabanla olan ilişkisini bilmeyen yok zaten.
insanları kendi kültürel kimliklerinden alıkoymaya çalışmanın adı ne zamandır demokratikleşme, açılım vs. oldu acaba?
british council'in charles darwin'in doğumunun 200. yılı ve türlerin kökeni üzerine isimli eserinin yayımlanışının 150. yılını kutlamak için düzenlediği serginin adıdır.
darwin now isimli sergi 4 eylül-15 ekim tarihleri arasında ankara'da bilkent üniversitesi'nde açılacaktır. 4 eylül'deki açılışa çok sayıda akademisyen katılacaktır.
genelkurmay başkanlığı'nın bu seneki 30 agustos kutlamaları öncesi kullandığı slogandır. güçlü bir ordunun güçlü türkiye (!) anlamına geldiği vurgulanmıştır.
bu ülkenin vatandaşları, muhtemelen bir hiçbir zamanda diliminde bu ülkede ordunun güçsüz olduğunu görmediler. yere göğe sığdıramadığımız ordu, hayatımızın her alanına müdahale etmeyi başardı. hatta zaman zaman bunu o kadar başardaki kimimiz onun yoğun ilgisi sonucu asıldık, kimimiz işkence hanelerde hayatımızı kaybettik. *
peki ordu neler mi yaptı? daha önceleri başka ülkelerle dirsek temasında bulunmasına ragmen başlangıç tarihini türkiye'nin nato'ya dahil olduğu tarih olarak alırsak türk ordusu, abd'nin her dediğini yaptı. aralarındaki ilişki o kadar derindi ki 12 eylül 1980 günü our boys have done it açıklamaları yapıldı.
peki güçlü ordumuz daha neler mi yaptı? aslında anlatılacak çok şey var ama son yaşanan örneği vermek yeterli galiba: nöbette uyuya kalan askere ceza olarak pimi çekilmiş el bombası verdi ve asker hak ettiği (!) cezayı buldu: 4 ölü.
hazır bunları hatırlamışken herkesin şapkasını önüne koyup düşünme vakti değil midir? postal sevdası ile, savaş çığırtkanlığı ile, vatan sağolsun nidalarıyla ülkeyi daha güçlü hale getirdiğimizden emin miyiz? birazda insanlığımızın ve vicdanın sesini dinlemek gerekmez mi?
fikret başkaya'nın liberalizmin, kapitalizmin ve sol hareketin tarihsel gelişim sürecini anlattığı; aralarındaki farkları değerlendirdiği; kendi düşünsel pozisyonuna göre solun düştüğü yanlışlıkları analiz etmeye çalıştığı ve neler yapılması gerektiğinin üzerinde durduğu yazının başlığıdır.
yazıda ana hatlarıyla aydınlanma devrimi, sscb üzerine değerlendirmeler de yer almaktadır.
nazım hikmet marksist bilimler akademisi tarafından 6-7 ekim'de istanbul'da yapılacak olan imf yıllık toplantısı öncesinde düzenlenecek kongredir. kongreye, anti emperyalist iktisatçılar, aktif mücadele yürüten sendikacılar, sosyalist politikacılar ve aydınlar katılacaktır.
akp'nin kürt açılımı olarak bilinen çalışmasının amacını, bu sürece dahil olan parti ve stö'leri; süreci protesto eden partileri değerlendiren ve demokrasi havarisi gibi davranan akp'nin ve akp'nin mihmandarlığını yapan liberallerin aslında temel çelişki olan sınıfsal çelişki karşısında hemen safını belli ettiğinin altını çizen yazıdır.
türk-yunan ilişkilerinin anlaşılması açısından kesin suretle okunması gerektiğini düşündüğüm yazardır. ayrıca jön türkler'in siyasal şekillenişi, 1908 burjuva devrimi olmaya çalışan burjuva devrimi * üzerine değişik çalışmaları bulunmaktadır.
son zamanlarda uludağ sözlük ciddi sıkıntılar ve sorunlar yaşamaktadır. patlıcan bombası ile başlayan saldırı süreci, bir gün içerisinde duygusal böbrek ve cihanistan nicklerini kullanan şahıs veya şahıslar tarafından doruk noktasına çıkmıştır. yapılan saldırılarda uludağ sözlük yazarlarına ve başka birçok kişiye ağıza alınmayacak küfürler edilmiştir.
tüm bu gelişmeler yaşanırken moderasyonun sorunla ilgilenmemesi, yaşanan krizi kontrol edememesi ve saldırıları gerçekleştiren şahısların silinmesinin ardından uludağ sözlük yazarlarından yaklaşık 1 gün sonra özür dilenmesi, moderasyonun uludağ sözlükle ve uludağ sözlüğün yazarlarıyla ilgilenmediği yolunda kuşkulara yol açmıştır.
halbuki aynı moderasyon, çeşitli konularda görüş bildiren entryleri zaman geçirmeden silmekte ve anlam veremediğimiz çaylaklık ve üyelik silme cezalarına imza atmaktadır.
bu noktaları belirttikten sonra uludağ sözlük moderasyonunun tavrından şikayetçi olan uludağ sözlük yazarları olarak, uludağ sözlük moderasyonuna açık taleplerimizi bildiriyoruz:
1) gözle görülebilen bir gerçektir ki moderasyon, yapılan saldırılar karşısında yetersiz kalmaktadır. eğer moderatör sayısı yetersiz ise hakkaniyet sahibi yazarlardan bazıları moderatör yapılmalıdır. son saldırıdan sonra sorunun çözümü olarak önerilen gammazlık müessesinin güçlendirilmesi fikri yerine moderatör sayısının artırılması daha akılcı bir çözüm olarak karşımızda durmaktadır.
2) uludağ sözlük, uzun süre denetimsiz bırakılmamalıdır. yaşanan her türlü sorunu zamanında müdahale esas alınmalı ve yine saldırılarda hakarete uğrayan yazarların hepsinden zamanında özür dilenmelidir.
3) sadece saldırı zamanlarında değil normal dönemlerde de uludağ sözlükte dilsel, dinsel, etnik, siyasal, ideolojik, cinsel ve kültürel açıdan farklı düşüncelere ve bunları savunan yazarlara hakaret edilmesinin önüne geçilmelidir. moderasyon olarak tarafgirlik yapılmasının, mevcut sorunların büyümesi ve karmaşıklaşmasından başka birşeye yol açmayacağının bilincinde olunmalıdır.
uludağ sözlüğün demokratik, saygın ve saygılı bir ortama kavuşması için söz konusu talepler yerine getirilmelidir...
geçtiğimiz yıl taksim tartışmaları yaşanırken tartışmaya girip " hiç ayakla baş bir olur mu?" diyerek işçi sınıfına ve halk yığınlarına hakaret eden recep tayyip erdoğan' a, bu yıl kutlanan 1 mayıs'ta verilmesi muhtemel cevaplardandı.
bu yıl ki programı hala belli olmayan bayramdır. salak bir kurum olan feskom'un basiretsizliği sayesinde yine 3. sınıf konserler dinlemek zorunda kalacağız.
ankara üniversitesine baglı olarak kurulan bir kurumdur. acılımı afrika çalışmaları araştırma ve uygulama merkezidir. türkiye'nin afrika açılımına bilimsel zemin hazırlamak üzere kurulmuştur. merkezin başkanı, ankara üniversitesi siyasal bilgiler fakültesi'nin hocalarından olan prof. melek fırat'tır.
gecmisi sol hareket dayanan fakat soldan hic nasiplenememis; turkiye'nin siyasi sorunlarinin cozumu icin ordunun mudahalesini gerekli goren darbe destekcisi sozde solu betimleyen kavramdir.
ikinci ergenekon iddianamesinin kabul edilmesinin ardindan dunya basinini susleyen aciklamalardir. dunya basinina gore artik turkiye'de askeri vesayet rejiminin etkinligi kirilmaya baslamistir. fakat yine ayni basin kuruluslari ergenekon surecinin turkiye'yi ikiye boldugunu vurgulamaktadirlar.
bogazici universitesinde ders veren prof. ayse bugra'nin akp hukumeti tarafindan yapilan yardimlari formule ettigi bir kavramdir. sosyal devlet anlayisina gore yapilan yardim ile devlet sadakasi arasindaki ayrimi ortaya koyan bir roportaji yayinlanmistir milliyet gazetesinde.
profesore gore bu yardimlarla akp, hem secmenin gonlunu kazanmakta hem de ideoljik olarak kendisini yeniden uretmektedir. yapilan bu yardimlari degerlendiren ayse bugra, muhalefetin pasif tutumunun yarattigi boslugun yol actigi sonuclari da iyi degerlendirmektedir.
Filistin Demokratik Kurtuluş Cephesi'nin israil'in gerçekleştirdiği son saldırıların ardından yağtığı çağrıdır:
Filistin Demokratik Kurtuluş Cephesi, siyonist ordunun, Gazze Şeridi'ne karşı gerçekleştirdiği vahşi saldırıları şiddetle kınıyor.
Korkunç katliamlar, aralarında çocuklar, kadınlar ve yaşlıların bulunduğu yüzlerce şehide ve yaralıya neden oldu. Bu katliam, seçimler öncesi oyunda, Filistin kanını kullanmak isteyen Olmert hükümetinin bir niyeti ve terörizm ile organize edilen israil barbarlığının, bir bütün halinde ortaya çıkışıdır.
Uluslararası toplum ve Arap sessizliğinin gölgesinde ve Amerika Birleşik Devletleri'nin yeşil ışığı ile Filistin halkına karşı işlenen bu suç, tehlikeli saldırıların artacağına işaret ediyor. Ama bu halkımızın iradesini ve işgal ortadan kalkıncaya kadar direnişe devam kararını etkileyemeyecek.
Siyonistlerin kanlı saldırı amaçlarını boşa çıkarmak, tecavüze karşı birlik olmak için tek siyasi referans ile acil bir direniş cephesi oluşturma çağrısında bulunuyoruz.
Bu büyük katliam cevapsız kalmayacak. Suçluları cezalandırmak için bütün direniş güçlerine çağrıda bulunuyoruz. Bölünmüşlüğe son vermeye, israil terörü karşısında halkımızın ana gücünü oluşturan birliği güçlendirmeye çağırıyoruz.
Halkımıza karşı işlenen suçları durdurmak için uluslararası toplumu, Siyonist hükümet üzerinde baskı uygulamaya çağırıyoruz.
mavi defterde yayınlanan ragıp zarakolu yazısıdır. arjantin'deki faşist cuntanın katlettiği insanların şimdilerde toplu mezarlardan cıkarılması ile yakın zamanda mardin'de kuyularda masum kürt vatandaşların cesetlerinin bulunması arasındaki bağı iyi kurgulayan ve tarihsel hafızayı tazeleyen güzel bir yazı.
yüksel akkaya nın sendika.org adresinde yayınlanan " kapitalizm, kriz, yunanistan'da isyan ve dersler üzerine" baslıklı kapitalizmi ve onun şimdi yaşadığı krizi halklar arasında yarattığı kırılmaları, başka bir deyişle sosyal patlamaları değerlendiren yazısıdır.
yazının sonunda türkiyeli devrimci ve sosyalistlerede üzerine düşen görevler hatırlatılmaktadır.
adini andrei jdanov'dan alan ve stalin doneminde sovyetler birliginin kultur politikasinin temelini olusturan anlayistir. bu anlayisa gore komunist parti, bilim, sanat, kultur gibi alanlarda resmi dogrulari ilan eder ve her sscb vatandasi bunlara uymak zorundadir.
bu anlayis krushcev donemine kadar sscb'nin temel kultur politikasi olmus ve parti-devlet anlayisinin onemli dayanaklarindan birini saglamistir.
bazi meslek odalari ve sendikalarin " kriz bahanesiyle isten cikarmalarin durdurulmasi, sendikal orgutlenmelerin onunun acilmasi" gibi taleplerle bugunden itibaren her carsamba duzenli olarak yapacaklari eylemlilik surecinin adidir.
bu eylemlilik surecinin sembolu olan kesim ise beyaz yakali olarak bilinen ' egitim seviyesi daha yuksek ve nitelikli islerde calisan' iscilerdir. krizin beyaz yakalilari da ciddi olarak etkiledigini fakat bu kesimin orgutsuzlugunun ve daginikliginin seslerin yukselmesine engel oldugu belirtiliyor.