vakit gazetesinin aleyhinde yaptığı propagandalara kurban giden oyundur. sadece ramazan ayında müslüman olan bir ülkede söz konusu gerici zihniyet, bir tiyatro oyununu hedef göstermiştir.
olmayan moderasyondur. yani şeklen var ama ilgilenmiyorlar sözlükle. hakaret almış başını gidiyor; insani temellerle gerçekleştirilmek istenen bir kampanyaya ırkçı saldırılar yapılıyor ama taştan ses çıkıyor, moderasyondan ses çıkmıyor.
neden müdahale etsinlerki? sözlük bir şekilde işliyor sonuçta; başlıklar açılıyor, entryler giriliyor... gerisi çok önemli değil onlar için.
kafanız bu kadar çalışıyor işte sizin. avrupa'da faşizmin yaptıklarını modernitenin patolojisine bağlayıp bilimsel değerlendirme yapmak varken, böyle zırvalarla kendinizi avutup almanların, italyanların vs. vicdansız ırk olduğunu düşünüyorsunuz.
öncelikle alman ırkı ya da italyan ırkı yoktur, bunu bir öğrenmen lazım. bunlar ortak pazarın oluşturduğu yapay ulusal bilinçlerdir.
ikinci olarak bunlar ırk olsa bile, vicdansız olup olmama kendiliğinden bir olgu değildir; dönemin hakim değerleri belirler.
buradan türklerin vidanlı olduğunu çıkarıyorsan örnekler verelim istersen. ama vereceğim örnekler türkleri vicdansız yapmaz; resmi söylemi ve devlet algısını vicdansızlaştırır:
tekrar söylüyorum; bunları yapan türkler değildir, devlet iktidarının kendisidir. zira bir etnik kimlik ya da ırk vicdanlı ya da vicdansız olarak değerlendirilemez.
söz konusu 2 yılda neler yaptığı bilinmektedir; lakin bu konudaki açıklamaları sözlük yayınlamaz üstelik. bir takım yazarın ezberi bozulur, hayal dünyası yıkılır. kendi namıma bu yükün altına giremem. *
yoksa o 2 yılda nelerin yaşandığı gizli saklı değil.
bizim memleket sever böyle adamları; çünkü sadece ajitatif konuşur; teori, plan, program, yöntem bilmez bu tarz insanlar. zaten bizim memlekette anlamaz bu işlerden.
"adamın olmadığı yerde keçiye abdurrahman çelebi derler" diye bir söz vardır. türkiye'de belirli bir kesimde bu adamın bu konumda olduğu su götürmez gerçek.
derdini marko paşa'ya anlat dediğim paşadır. hiçbir konuda sınır tanımıyor, dağdakilerle savaşıp, bu konuyu biterebileceğini söylüyor. yıllarca dağda kalmadın mı sen paşam(!)? neden bitmiyor o zaman. hala hangi yüzle bitecek falan gibi şeyler söylüyorsun. üstelik sen söylüyorsun bunu.
önemli bir kampanyadır, okusundur çocuklar ve herkesin elinden geleni yapması gerekir.
birkaç tane yazar kılıklının yazdıklarını okuyunca kanı donuyor insanın. onlar , yine bu yazarcıkların tabiriylepekakalı olduğu için okuyup kültürlü olmasınlarmış. şimdi bu mercimek beyinlinin kültürlü insandan korkması normal, çünkü bireysel varoluşunda kültürel bir durak yok ama moderasyon bu adamlara nasıl müsaade ediyor önemli olan odur. alenen ayrımcılık yapılıyor hem de kitap kampanyasında.
not: bu entryi silebilirsin istersen moderasyon. zira sözün tükendiği yerdesiniz.
kuruluş amacı ingilizleri ada'dan çıkarmak olan örgüttür. ingilizlerin ada'dan çoğu askerini çıkarmasının ardından türklerle sorunlar yaşanmaya başlamıştır. lakin burada tmt'nin rolünü de vurgulamak gerekir. her iki topluluğun radikallerinin çatıştığı bir alan olan kıbrıs'ı yunanistan'a bağlama hedefini savunmuştur ta ki 1967 yılındaki albaylar cuntası'na kadar. albaylar cuntası'nın tutumundan rahatsızlık duymaya başlayan makaryos'un denetiminden çıkarak bir ara iyice saldırganlaşmış ve türk devleti'nin haklı olduğu 1. kıbrıs çıkarması'nın ardından pasifize olmaya başlamıştır.
ezcümle türk mukavemet teşkilatı'ndan pek bir farkı olduğu söylenemez.
bu şekilde tepki vermek, tespit yapmak hangi psikolojik dürtünün ürünüdür çok merak ediyorum işin açıkcası. türk devleti'nin uyguladığı politikaları sonuna kadar eleştiren biri olarak kürtlerin bu şekilde saçmalalıklarla uğraşmalarını anlamıyorum. şimdi denilebilir ki bir kişinin söylediğini sende genelliyorsun. evet genelliyorum çünkü uzunca bir süredir yaptığım gözlemlerden çıkan sonuç bu. ezilen halkın söylemi giderek hakim ulusu ötekileştirmeye başladı. yakında resmi söylemin kürtlere hakaret ettiği çeşitli atasözleri gibi kürtlerde türkler için benzerlerini söyleyecek.
halbuki kendi kapılarının önlerine baksalar da yıllardır kendi temel çelişkilerinin içerisinde boğuşup durmalarına bir çözüm üretseler daha mantıklıdır. ama bu yol zordur; çünkü ciddi çaba ister. onlarda türk devleti'nin yaptığı gibi ötekileştirme gibi basit bir yolu seçip kendi zihinlerine duvar örüyorlar.
altı üstü bir bez parçası şeklinde fazlasıyla masumlaştırılan durumdur. başörtülü kadın arkadaşların eğitim almaları haktır ve baş örtüsünün buna engel olmaması gerekir. ama bu durum baş örtüsünü bez parçasına indirgemez. madem bez parçasıysa çıkarsınlar o zaman? ne gibi bir gereği var ki?
ayrıca siyasi simge sorunu neden sadece kadınlar üzerinden tartışılır, onu da anlamak imkansız. kendisine dini gerekleri referans alan badem bıyıklı erkek çocukları kampüslerde at koştururken neden aynı kaygı yaşanmıyor? bu da ciddi bir sorun değil mi? ayrıca sorun bu zihniyetle savaşmak mi yoksa sadece simge ile savaşmak mıdır?
nihat doğan'ın bekleneni veremediği program oluyor gibi ama basın toplantısı yapacakmış az sonra belki projesini açıklayınca eğleniriz.
fark ettiğim diğer nokta şu ki; burak küt denen adamnihat doğan'dan bile daha itici bir tipmiş meğersem. ikisini aynı programda görünce netleşti. zaten sevmiyorduk kendisini, şimdi ise film tamamen koptu!
her hafta programda "sözlüklerde bana giydiyorlar, bıdı bıdı.." diyor. lan bir kerede eleştirileri ciddiye alsana. sana kimse popüler isimler çıkarma demiyor ama kendi ne ya! olmuyor işte abicim böyle gerizekalıları programa çıkarınca, muhabbet açamıyorsun. hep onun salaklığı üzerinden espriler yapılıyor ve bu da bir noktadan sonra bunaltıyor.
son albümlerindeki 4 şarkıyı bu gece dinleme fırsatı bulduğum gruptur ve görünen odur ki yine yapmışlardır kendilerinden bekleneni; lakin birçok kişi beğendiğini iddia etse de emrah karaca olmamış gibi duruyor, sanki sesi yetmiyor şarkılara.
tabi aklıma gelmişken son albümdeki şarkılarının birinden;