oy kullanan vatandaşın, oy kullandığı mekandan çıkmadan önce, görevli şahıstan, dövme yapmada kullanacağını belirterek bir şişe seçmen mürekkebi talep etmesi. şahsın görevli tarafından "manyak mısın nesin?" ifadesi eşliğinde "hadi canım hadi.." diyerek kapıya kadar geçirilmesine sebebiyet verebilecek arzu.
ülkenin her yerinde mevcut bulunan bütün gitar kurslarında sadece 2 ay ders almak suretiyle edinilebilicek ünvan; sahil gitarsitliği.
repertuar değişmez, her yılın popüler iki üç şarkısı eklenerek güncellenir. sonra 80-100 ytl'lik gitarla sahile çıkılır. şortlar giyilir, ateş yakılır. kızlar kendiliğinden gelir zaten. her yıl aynı şarkıları ilk kez dinliyormuşçasına coşkuyla doludurlar. romantizme aç kızlar, yanlarındaki gözlüklü, telli dişli şahsın omzunda bulabilir başını, hatta mazallah aşık bile olabilir.. o derece etkileyici adamlardır.
hayır, cem köksal, malmsteen falan dinliyorum sevgilimle ama ne yapsam sahil gitaristi kadar etkilemiyor beni..olmuyor aynı hissi vermiyor. *
gündüz yolculuğu yapıyor olması kuvvetle muhtemel insandır. tarlaları, bağları, bahçeleri, küçük-büyük, güzel-çirkin binaları izlemeyi seven insandır. gece yolculuğu yapıyorsa da şehir ışıklarını yahut zifiri karanlığı seven insana dönüşebilir. hadi hiçbiri değil o zaman insomniac bir insandır.
2001 yılında çekilmiş, tekrar dvd, vcd olarak basılmış zeki demirkubuz filmi. başak köklükaya'nın performansı takdire şayandır, fakat her karede taner birsel'in salya sümük ağlayıp evrende başka kadın yokmuş gibi ille de nilgün demesi, arkadaşının eşinden aldığı duyumlar neticesinde aylar sonra tekrar kadını bulup her şeye rağmen kabullenmesiyle, bittikten sonra insanı sinir eden film. ne aşkmış deyip nilgün olmak istiyor insan.. ama böyle deli aşıklar sadece filmlerde oluyor galiba..
fransız yazar ve pilot antoine de saint-exupery'nin küçük prens'inde kendi elleriyle resmettiği yılan şekli. görmek isteyenler için şurası mevcut internette:
alternatif faşizmin doğmasına neden olmuş durum. türkiye'deki bütün gençler metallica'yı daha ünlü olmadan önce tanıyorlardı zaten.. o yüzden hepsi nothing else matters'ı çok yi bilir.. şimdi metallica umumi kullanıma açık olunca hepsi tiksinmeye başladı..
bu tip yüze sahip olanların ortak yakındıkları konu; herkesin kendileri hakkında soğuk yapılı olduklarına dair önyargılı düşünceleridir. dişi olanları karşı cinsle münasbetlerde bu yüzden başarısız olabilirler. en yakınlarındakilere sordukları soru hep aynıdır: "ben o kadar sert mi görünüyorum?" aldıkları cevap da hep aynıdır: "yooo, ne alakası var canım.."
"içecek, banka ve otomobil reklamlarının hepsi istisnasız güzel olur" önermesini tedavülden kaldırmış reklam filmi. ayrıca güzelim koray candemir'i rezil etmiş reklam filmidir.
istanbul üniversitesi devlet konservatuvarı mezunu aktris. 1977 de doğdu.tiyatro anasanat dalından 1998''de mezun oldu. 2 yıl klasik bale ve ritmik jimnastik eğitimi aldı. istanbul devlet opera ve balesi çocuk ve gençlik korosunda yücel elmas ve renato palumbo''dan 5 yıl solfej ve şan eğitimi aldı. "neşeli günler", "nabucco", "maskeli balo", uyuyan güzel", "palyaço", "venedik taciri", "bir opera yapalım", "paris hayatı", teneke şövalyeler", "karmakarışık" gibi çeşitli müzikal ve operalarda görev yaptı. afife jale ödül töreni için hazırlanan kısa filmde sabiha gökçen''in hayatını canlandırdı. "popcorn" ve "rinso" reklamlarında oynadı.2002'de evlendi.şehir tiyatrolarında oyunlarda görev almaktadır. *
26.07.1945'de istanbul, karaköy'de doğdu. özel gazetecilik mezunu.
1962 yızında hamlet oyunu ile tiyatroyla tanıştı. usta çırak ilişkisi içinde bir alaylı olarak gelişimini sürdürdü.
1970 yılında kadroya girdi. evli ve iki çocuk babası olan metin çekmez kuzguncuk'ta yaşıyor ve tiyatroculuğun allah'ın bir insana verebileceği en büyük lütuf olduğunu söylüyor... *
mimar sinan üniversitesi tiyatro bölümü mezunu oyuncu. şapkadan babam çıktı dizisinde maksut,o simdi mahkum'da da yiğit idi. bir de dan kek reklamlarında görülmüşlüğü vardır. kanaatimce büyük yeteneklerden biridir genç olmasına rağmen, fakat değeri bilinmiyor yeteneği farkedilmiyor böylelerinin ne hikmetse..
1968 istanbul dogumlu , istanbul üniversitesi devlet konservatuvarı tiyatro bölümü mezunu oyuncu. laleli'de bir azize ve gemide filmleriyle en iyi çıkışını yapmış daha sonra dizilerde rol almiştır.(gülşen abi, yerim seni, oğlum adam olacak, anne babamla evlensene, hastane, son soz sevginin..)
uzun süre şehir tiyatroları'nda görev aldı. çıkmaz sokak çocukları, ilk gençliğim, askerlğim, belden aşağı vurmak, gılgameş, op'la zo'nun dramı gibi pek çok oyunda rol aldı. şehir tiyatrolarında suç ve ceza'da razumihin rolünü oynadı. salı ziyaretleri'ndeki oyunu ile afife jale tiyatro ödülleri ve sadri alışık ödülleri'nde en iyi erkek oyuncu ödülünü kazanmıştır. *
20 yaşında amerika'ya modellik yapmak için gelmis olmasına rağmen,modellikten sıkılıp columbia üniversitesinde yazarlık ve edebiyat okuyup * üstüne bir de oyunculuk dersleri almış 4 dil bilen aktris.* kendisini bi ara nip tuckta "yasam kocu" ava moore ya da julia'nın rüyasında angel of death olarak da gördük...
1968 new york doğumlu johnny deppgillerdenmiş hissi veren tiyatro kökenli aktör. hepimiz onu sleepers'tan tanıyoruz aslında. everybody says i love you, inventing the abbots, almost famous, alexander the great ve without limit gibi filmlerde de görünüp kızların içinin bi hoş olmasına neden olmuştur.
aşık oldum kapıldım hissine istedim babandan
buyum ben dedim bak hiç tükenmedim düşmedim yakandan
hep allem ettin ne kullem ettin mezsimi kuruttun
tarlayı sattım bağı mağı bozdum alamadım babandan
ne yapsam ne etsem koptum gittim ben üzülme sen
kaldım şehirlerde sen bana kızma hep
haber vercem ben sana moralini bozma
bilemiyom nezaman geri gelcem
alacam o yerlerden sana mor yazma
show tv'nin yeni yazlık yapımlarından biri olan yasak elma adlı dizide güzel bir kızın kollarında görüp hayıflandığımız, yine de yasak elma'yı varlığı ile bir sürü saçma salak diziye alternatif olarak tercih ettirecek zat-ı şahane. şeker, bal insan.
erkek çocukların atari salonlarından çıkmadığı yıllara denk gelir. ama o zaman da güzel şeyler vardı. ferforje yoktu mesela, beyaz yağlı boya ile boyanmış demir sandalyeler vardı çay bahçelerinde. counter strike yerine yakar top falan oynuyorduk. gazoz kapaklarımız vardı sonra. misketlerimizden en güzelleri karşılığında çoğaltıyorduk birbirimizle yaptığımız anlaşmalarla. bebeklerimize elbiseler falan dikiyorduk, çeşitli top oyunları vardı, şimdi sadece küçük kızların ara sıra oynadığı. evet bilgisayar yoktu, internet yoktu ama biz hiç sıkılmıyorduk ki.. mesela dimes meyve suları vardı kahverengi şişelerde...
18 aralık 1968'de doğmuş avusturalyalı güzel kadın. six feet under, angel gibi dizlerden; blow, my best friend's wedding gibi sinema filmlerinden hatırlayabileceğimiz aktris, ressam bir eş ve birbirinden şeker iki kız evlada sahiptir.
insanda reel sosyal hayat bırakmayan oyun, site.. falan. sosyal hayatı bırak normal hayat bırakmıyor efendim. ders yapamazsın karakterim n'apıyo acaba şimdi diye düşünmekten, hadi derse başladın az biraz yaptın arkadaşların çağırır bi yerlere gidelim diye tutturur, olmaz başkasıyla buluşucam saat 23:00 da kız kulesinde olmam lazım dersiniz, sanırlar ki, beyaz atlı prensini buldun da ilk uçakla istabul'a uçucan.. herkeste ayrı bi vaoov'lar bi değişik efektler. bi taraftan oyun lan bu demek istersin, bu sefer oyunu bu kadar yaşıyo musun diye alay edilir senle.. çok zor.. tüm bunlar olurken karakterin yeteneksizin biridir, ne zaman açsan anasını dinlemek zorundasındır.sen oyuna girmediğin zamanlarda karakterin bi şeyler yapıp para kazanacağına orda burda sürtüp hamsterlara falan koklatır kendini.. üç ay girmiyim gebersin gitsin dersiniz, ama kıyamazasınız da.. sözün özü;
hakkında milyon adet sitede milyar adet yorum gördükten sonra izleyemediğim her günü günah işliyormuşum gibi hissettiren film.
izledim evet, requiem for a dream farızamı da yerine getirdim. lâkin, filmdir alt tarafı o kadar abartılmasına mana veremiyorum. müziği de gerçekten takdire şayan olmuş, gidip clint mansell'i bulup öpmek istiyor insan. hele ki, müziğin gireceği sahneler ustaca ayarlanmış. ama keşke, hep aynı müzik kullanılmasaymış.. iki duygusal sahnede aynı melodiyi duyunca üçüncüde de "aha yine girecek bu şimdi" diye beklemek hoş olmuyor. konu çok bilindik ama işleniş güzel, bizim "babam ve oğlum" gibi bir nevi.. değişik görüntü tekniği fena değil ama sık tekrarlar göz yoruyor, dikkat dağıtıyor.oyunculuk performansları da harika ama bu derece kutsal ilan edilmeyi hakedecek kadar "duvara çarpma etkisi" yapmadı bende.. salya sümük ağlamayı bekledim, olmadı..
bu eleştirmene bu izleyiciye ağzınla kuş tutup onu film yapsan yaranamazsın darren'cım.. boşver, takma sen..
henüz 11 yaşında iken manhattan'da bir tiyatronun müdürüne mektup yazıp oyunculuk talebinde bulunmuş, bir süre sonra da kabul edilmiş şanslı kadın.ilk filmi i love you, i love you'da kısa bir süre göründü. ardından the devil's own'da harrison ford ile birlikte oynadı.1999 yılına gelindiğinde, 10 things about you'da başrol alarak bugünkü popülaritesine kavuştu. en son mona lisa smile'da görebildik kendilerini.
oz'da memur diane whittlesey'di ama the sopranos'da tony soprano'nun mutsuz eşi carmela olarak daha geniş kitlelerce tanındı.
asıl adı edith falco olan oyuncu, 5 temmuz 1963 tarihinde brooklyn'de dogmuş.. daha çok televizyon için hazırlanmış yapımlarda gördüğümüz oyuncu, -şahsi kanaatimce- saçlarının kızıla boyadığı vakit betül arım'ın kopyası olacaktır..