çok sevilen biri tarafından terkedilmiş gibi hissedilmesine neden olan durum. bir hüzün kaplar yüreği. kitap kapatılıp ağır ağır tozlu kitaplığa konulurken eller titrer. ama bazen de bir sevinç olur; güzel bir kızla ilk buluşmamda bana "hangi kitapları okudun?" diye sorarsa artık bir kitap daha fazla söyleyebileceğim diye düşünülür. ya da bir tek ben böyle düşünüyorum. bilmiyorum.
bazı malların boş olan paket marlboro gibi pahalı ve kaliteli bir sigaranın paketiyse, ucuz ve kalitesiz sigaraları bu paketin içine doldurup karizma yaptığı pakettir. çok paket dedim.
bazen de henüz kitabı okumaya başlamadan defalarca sayfa sayısına bakılır. böyle böyle kaç kitap gözümde büyüdü de okumadım. çok uzundular. bildiğin roman. kalın.
ilk buluşma anları çok komik olan kızlardır. cezve seti gibidirler. bir gün önce görüşmüş olmalarına rağmen ertesi gün karşılaşınca bir heyecanla çığlık atarlar, birbirlerine sarılıp çığlık atarlar, bir çember oluşturup zıplayarak çığlık atarlar. korku filmi gibi lan. cezve seti?
değil kalemi kaldırmadan, kalemi kaldırarak bile yapmanın güç olduğunu deneyimlediğim eylem. baktım olmuyor gittim yumurta haşladım ben de. kabuğunu tek elle soydum.
çocukken, kız kardeşlerimizin veya misafirliğe gittiğimiz evin küçük kızlarının barbie bebeklerini soyup büyük bir merakla incelediğimiz gerçeği göz önünde bulundurulursa, erkekleri "alın bunla oynayın doya doya soyun." şeklinde dizginleyen oyundur.
önce randevu alması gereken insandır. öyle sadece istemekle olmaz bu işler. ibadet falan etsede olur. tam olarak yüz yüze olmasa da ve görüşme sadece monolog halinde gerçekleşiyor olsa da tanrıya ulaşmanın en kolay ve en güzel yolu budur.
aşılması için vitesin neredeyse üstünde oturan cengaver, yiğit arkadaşın şekilden şekile girmesini gerektiren sorundur. böyle sağ yanında oturan arkadaşını hafif ezerek, iki büklüm bir şekilde kafası arabanın tavanına değinceye kadar ayağa kalkıp, arabayı süren şahsın vites atmasını beklemesi gerekir. bu hareketler periyodik olarak aynı şekilde devam eder.
nickiyle bana şekerleri avuç avuç topladığımız eski bayramları hatırlatan, radyo uludag sayesinde sohbet etme imkanı buldugum sevimli, sıcakkanlı yazar. uzun süredir ortalarda olmasam da, neler dönmüş, neler olmuş diye sözlüğe girdiğimde yazılarını büyük bir keyifle okuduğum yazarlardan biridir ayrıca.
diğer yarısıyla ilgili çeşitli spekülatif bilgilerin ortaya atıldığı kurttur. kimi akrababa evliliği o zaten hep yarımdı der, diğeri bu meyve iki kurta dar geldi diğeri biçti bunu der, en makul olanı kurdun aslında tüm olduğu ve meyvenin içinde mutlu mesut dolanıyorken...neyse devam edemeyeceğim.
-sen dünyanın en güzel kadınısın.
+sen de dünyanın en yakışıklı erkeğisin.
-ama sen, sen en güzelisin.
+ama hayııır, sensin o.
-hayır sen.
+hayır diyorum, sen!
-benle inatlaşma...çirkin.
+hıyar!!
-hayır demek istedin heralde.
...
.. *
çaldığı helldorado parçalarıyla sıkıntımı alıp götüren, ilk kez dinlememe rağmen radyo yayınlarının kaçırılmaması gerektiğine inandığım, sohbeti güzel yazar.
uludağ radyosu başlığını sol framede görmemle beraber düşünmeden dalış yaptığım ve bu sayede sohbet etme imkanı bulabildiğim sohbeti güzel yazıları takip edilesi yazar. bu arada nickim altına ilk entryyi yazdığı için beni ayrıca mutlu etmiştir.*
ders çalışırken sigara yerine kalemden bir fırt çekmenin benzeridir. bu tip durumlar, olaya fazla konsantre olmaktan beyine giden oksijen miktarının azaldığına işarettir.**
gürcü yönetmen gela babluani tarafından yazılıp yönetilen film. ayrıca başrolünde yönetmenin kardeşi george babluani oynamaktadır. siyah beyaz görüntüleri ve tüyler ürperten hikayesiyle başarılı bir ilk filmdir.