ingiltere'nin solcu milletvekili George Galloway'in, parlamentoda Suriye'ye yönelik müdahalenin tartışıldığı bir oturumda, savaş isteyen milletvekillerine yaptığı ders niteliğindeki konuşmadır. Şahsıma 12 angry man'i hatırlatmıştır. Videosu için youtube linki: http://www.youtube.com/watch?v=phXwAVs0zho
Burada "Captions" sekmesinden Türkçe alt yazı seçilebiliyor.
nadide sözlüğümüzün iyice tartışılmayan, fikir üretilemeyen bir ortama dönüşmesi olayıdır. Bu tür insanlar o kadar eziktirler ki; muhtemelen bu başlığı görünce bile sevinirler. lakin sözlüğün gidişatı iyi değildir. yaklaşık 6 yıldır takipçisiyim ve giderek eski halini özlemekteyim.
Edit: şimdi anladım ki sözlüğün durumu ' sadece başlık okunarak entry girme'ye kadar düşmüş. Yazik, çok yazik.
Ayrıca;
(bkz: inci sözlük)
Hayat bulmaktır. Okulun wi-fi si kullanılmaktadır. Hele ki dersiniz anayasa ise ve de derse zafer gönen giriyorsa büyük bir ayrıcalıktır. Hüseyin hatemiden bahsetmiyorum bile.
şu anda başıma gelen olaydır efenim. ingilizce ve türk edebiyatı gibi dersleri seçememe neden olmuştur bir hukuk öğrencisi olarak allah belanı versin iticü dakka bir gol bir. bu kadar da itici olunmaz ki.
Okulundaki 18 seçmeli dersin 11'i açılmadığı için 3 adet din dersi "tercih" etmek zorunda kalan Alevi öğrencinin formu. inanılmaz ama gerçek demek isterdim lakin artık inanılır.
iş kazası bir ip cambazı için ölüm demektir, bankada çalışan gudubet suratlı Neriman Hanım için evrakların üzerine çay dökülmesidir.
Kar yağması bir çocuk için okulların tatil olmasıdır, bir yetişkin için trafiğin içine sıçılmasıdır.
"Başın sağolsun" lafı söyleyen için bir görevini yapma, bir vicdanını rahatlatmadır. Duyan için dünyanın en ağır lafıdır.
Cahile laf geçirememek, Galilei için engizisyon mahkemesine dünyanın döndüğünü anlatmaktır. Bir çocuk için Atari'nin televizyonu bozmadığını babaanneye anlatmaktır.
Kuran, inanmayan için saçmalık, öylesine inanan için evin bir köşesinde durması gereken Arapça kitap, gönülden inanan için lütuftur.
Terörist, bir Amerikalı için Müslüman, bir Türk için PKK'lı, bir Filistinli için israil devletidir.
Plüton, 5 sene önce lise giriş sınavlarına hazırlanan bir çocuk için gezegendir, bugün hazırlanan çocuk için değildir.
Savaş, aşırı zenginler için fırsat, generaller için onur, masumlar için ölümdür.
Korsan, yazarlar için hırsızlık, tezgâhtarlar için ekmek kapısıdır.
Huzur, bencil için sürekli cebini doldurup kendini garantiye almaktır. Kalender için tanımadığı üstü başı dağınık bir adama yemek ısmarladıktan sonra cebinde kalan son parayla dolmuşa binmektir.
Mütevazilik, kibirli insan için "mütevaziyim" demektir. Mütevazi adam için "ben de kibir sahibiyim" demektir.
Veli toplantısı, notları iyi olan öğrenci için pek bir şey ifade etmez, notları kötü olan öğrenci için kara kara düşünme zamanıdır.
Bayramlar ailesi olanlar için güzeldir, ailesi olmayan adam için sıradan bir gündür.
Tsunami bir Haitili için korkudur, Yozgatlı için "o ne amağa goyum"dur.
Kurnazlık, bir çocuk için bakkala çaktırmadan içinde taso var mı diye cipsleri kurcalamaktır. Bir bakkal için "kaşarım kötü abi, beyaz peynir keseyim sana" deyip elinde kalan beyaz peyniri kakalamaktır.
Vatanseverlik cahil için ölmektir, kafayı kullanan adam için hayattayken bir şeyler yapabilmektir.
internet, ufku dar adam için Facebook'ta okey oynamaktır, ufku geniş insan için bütün dünyaya ulaşabilmektir.
Akıllı çocuk, cahil anneye göre yerinde mal mal oturan çocuktur. Elinde kamerayla "komik bi şey yapsa da internet'e koysam" diye düşünüp bütün gün evladını çeken hödük anne için şımarık çocuktur.
Saygı, cahil müslüman için başka insanların içkisine sigarasına laf atmaktır, akıl sahibi müslüman için müzik dinlerken "ezan mı okunuyor" tereddüttüne düştüğü an müziğin sesini bir an kısıp dışarıyı dinlemektir.
Eğitim toplumun gözünde kolejdir, üniversitedir, diplomadır. Toplumun yanıldığını farkedenler için her türlü yeni bilgi ve fikirdir.
insan içgüdüyle doğuştan gelen çok az şey haricinde kendi gözlemleyip yaşadıklarıyla öğreniyor dünyayı. Her insan farklı hayatlar yaşıyor, farklı olaylar gözlemliyor, farklı kişilerle ilişki kuruyor, ve ne gariptir ki her şeyi bu kadar "görelilik" üzerine olan insanın doğruları, doğru kabul ediliyor. Halbuki Plüton 5 sene önce de aynı Plüton'du, şu an da aynı Plüton. Plüton kendini bozmadı, Plüton değişmedi, o her zamanki gibi öyle dolanıp durdu yörüngesinde, değişen sadece insanın doğruları oldu. Bir şeyin "doğru" olması, insanların veya toplumun onu doğru bellemesiyle alakalı değildir. Fakat yine de doğası gereği kusurlu olmaya mahkum insanın doğruları doğru kabul ediliyor bu hayatta. idamlar, karalamalar, eğitim, adalet hep bu insanın doğrularına göre şekillendiriliyor bu dünyada. Medya, insanların sevmeleri gereken kişileri nefret ettirebiliyor, nefret etmeleri gereken kişileri sevdirebiliyor. Korkmaları gereken şeye alıştırabiliyor, alışmaları gereken şeyden korkutabiliyor. Zira insanlardan oluşan bir dünyanın doğrularını belirlemenin yolu, bu insanlara doğumlarından itibaren bir şeyleri "doğru" diye dayatmaktan geçiyor. insan onu doğru kabul ederse, o şey doğru oluyor.
insanlar kendi hissettiklerinin bir başkası tarafından dile getirilmesine bayılırlar. Kendinde görüp içine attığın bir bokun aynısını başkasında görünce sevinirsin, "aa evet lan" dersin. Zira adı koyulmuş olur o hissin.
Peki ya o hissettiğin şey başka kimsede yoksa? Veya onu dile getirebilecek cesarette bir başkası yoksa? Sen söylediğinde de bön bön yüzüne bakıyorlarsa? O zaman ne olur?
Yalnızlık.
3 yıl oldu bu hafta bak.
Aklıma gelen "bi o anlar" dediğim detayı birine anlatmayalı, içime atmaya başlayalı 3 yıl oldu.
Sabahları neye uyandığımı bilmeyeli, insanların yanında anıra anıra güldükten sonra yalnız kaldığım ilk fırsatta ağlayalı, oturup mal mal yattığım yerden boş bakışlarla tavanı seyretmeye başlayalı 3 yıl oldu.
"Bi o anlar" dediğin şeyi başka birine anlatmaya çalışmak, porselen çaydanlık varken cezvede çay demlemek gibidir olum. Vermez aynı tadı. Aynı tepkiyi alamazsın.
Ufak çocuklara zeka testi yaparlar ya... Önüne yuvarlak bi boşluk koyarlar, eline de yuvarlak, üçgen, kare parçalar verirler. Üçgen parçayı yuvarlak boşluğa sokamazsın, sığmaz oraya. Kareyi soksan bu sefer içi boş kalır yuvarlağın, o da uymaz.
Elinde yuvarlak parçan yoksa, ya da var da kaybetmişsen, ne olur?
Yalnızlık. Boşluk.
Bir insan nasıl yetiştirilmişse, hayatının geri kalanında da aşağı yukarı öyle devam eder. Lan insanını yemişim, köpeğe bile ufakken mamasını aynı tastan verirsen hep, karnı acıktığında o tasta arar yemeği.
Peki ya ufaklığından beri sana güven veren tek insan artık yoksa, gitmişse, o zaman ne olur?
Yalnızlık. Boşluk. Güvensizlik.
Görüyorsun di mi, yalnızlık öyle orospu çocuğu bir his ki kendisi hiç yalnız kalmıyor. Sürekli yanına yeni arkadaşlar ekliyor, ama kendinden de hiçbir şey kaybetmiyor.
Ben hiç içemedim onla, vaktimiz olmadı. Zaten içmek de yasaktı ona. Belki bu yüzden artık yalnız içmek daha çok hoşuma gidiyor. Stockholm sendromu mu diyolardı bu amına kodumun olayına her ne sikimse işte.
3 yıl oldu.
Ben hala silemedim numarasını.
Hala kayıtlı telefonumda.
Geçen gün aradım, zıplayarak Güneş'e ulaşma şansın neyse bunda da şansımın o kadar olduğunu bile bile aradım. Orospu bi karı çıktı telefona, aradığınız numara kullanılmamaktadır dedi. Yarrak yesin o, kullanılmamaktaymış.
Allah kimseye kaldıramadığından fazla yük vermez ya, savunma mekanizmaları da bu yüzden var galiba. Mesela kabullenememe. Eğer kabul edebilmiş olsaydım öldüğünü, hangi hale gelirdim bilmiyorum. Bu yüzden kabullenemiyorum, kaldıramazdım ki.
3 yıl oldu.
Ölemiyorum.
Burnumdan götümden fışkırıyor yalnızlığım. Her şey bi anlamsız geliyor, ama ölemiyorum. Sevişirken bile sıkılır mı lan bir insan?
Hiçbir şey mi seni yarın sabah erken kalkmak için motive edemez? Köpek yarışlarında önde yapma bi tavşan koştururlar ya, köpekler gaza gelip koşsun diye. Ulan hiçbi şey mi tavşan etkisi yapmaz üzerinde?
Yapmaz amına koyim, yapmaz.
Sahip olup da kaybetmenin yanında, hiç sahip olamamak bir bok değildir inan bana. Birinde sadece başkalarında gördüğün için imrenirsin sahip olamayışına, fakat başkalarının senin için zerre kadar önemi kalmadıysa, birinde gördüğün son model arabayı kıskanmak gibi sikimsonik kompleksleri artık kıralı yıllar olduysa, kendi sahip olup da kaybettiklerine yanarsın.
en samimi tanımı ile boğazdan en rahat geçen içkilerdir. *
şarap yada votka * tavsiye edilebilir bu tür içki arayanlara. ayrıca bu tür kişilere her türlü viski haramdır.
hemen hemen her bindiğimde başıma gelen olaydır. tabi bunda şişhane-hacıosman metrosuna binmemin de büyük etkisi vardır. özellikle kız yurdunun ordaki durak bi şahane olur.
akşam yemeğindeki çorba; kendini yemeğe hazırlamk, mideyi rahatlatmak vs. sebeplerle bir çırpıda içilirken kahvaltıda çorba içmek; daha çok ekmekle beraber, karnı doyurmaya yöneliktir.
beni büyük bir çıkmaza götüren sorunsaldır. herkes mülkiyenin kalitesinin son yıllarda düştüğünden bahsediyor. ancak bir yandan da istanbul un da çok parlak olmadığı açık. tercihlere 1 gün kala hala karar verememişimdir. *
kaliteli olduğunu düşündüğüm bir üniversitenin hukuk fakültesidir. bu sene eminönünden sütlüceye taşınacaktır. *
edit: kendisine yerleşmiş bulunmaktayım.
türkiyede yalnızca birkaç üniversite bulunan, en kalitelisinin ankara üniversitesinde olduğunu düşündüğüm tercihlerim içerisinde yer alabilecek bölümdür. dışardan bakınca çok havalı duruyor açıkçası. * bölüm hakkında bilgisi, duymuşluğu, kulağına bir şey kaçmışlığı olan varsa özelden ulaşabilir.
şakirtlerin kurmasına rağmen üniversite tercihleri için çok yararlı olan sitedir. 2010-2011 puanlarını kıyaslayabilir, hangi üniversite kaç puanla almış görebilir hatta son giren kişi hangi dersten kaç net yapmış okul puanı kaçtır gibi hedelere ulaşabilmenizi sağlar. http://www.kariyerpenceresi.com
(bkz: sezarın hakkını sezara vermek)
herkesin bildiği kimsenin söyleyemediğidir. alkol kullananların, oruç tutmayanların dövüldüğü (abartı yok) cumaya gitmeyen erkekler ile açık olan bayanlara (ki bunlardan çok az var) yan gözle bakıldığı konyadan kayseriden beter tam anlamı ile türkiyenin dini faşizim başkentidir.