ister dans eder, ister amuda kalkar size ne. bırakın kim ne yaparsa yapsın. afganistan mı lan burası? arabistan bile kadınlara yönelik kolaylıklar sağlamaya başlarken biz bok çukuruna doğru yuvarlanıyoruz.
sizin o yarıya indirtdiğiniz bayrağın direği her geçen gün bir tarafımıza saplanıyor. elin arabına yas ilan ediyorsun da sıra kendi askerine polisine gelince hemen işin fıtratı bu. ey türk; silkelen şöyle de özünü kaybetme.
yahu ne arap düşkünü insanlarsınız. insan derken bile aklımda soru işaretleri oluşuyor. madem bu kadar arapçılığı seviyorsun git o zaman arabistana. müslümanlıkla arapçılığın alakası nedir birader? burası türk yurdu ve tarih boyunca her platformda sırtımızdan vuran adamların neyini sevelim?
bu konuda avrupayı örnek almak yerinde olacaktır. neden?
hiçbir avrupa ülkesinde devletten maaş alıp ibadet yaptıran din görevlisi yoktur. aksine halkın bağışlarıyla yapılan kiliseler ve yine halkın bağışlarıyla ibadete yardımcı olan din görevlileri mevcuttur. bizim ülkemiz gibi her mahallede 2 cami bunların imamı, müezzini vs. yoktur. çünkü din anlayışı ticaret değil manevi duygulara hitap ettiği için devletler bu tarz yatırım kolay kolay yapmazlar. tabiki devlet tarafından desteklenen kısımları olacaktır ama bizim ülkemizde ki gibi krallık durumu söz konu değildir, olmasına da müsaade etmemiş adamlar.
bizim diyanet dünyasına bakınca, zengini de cami yaptırıyor, garibanı da yardımda bulunmaya çalışıyor. bu paralar nereye gitti diye sorsanız kafir etiketi yiyorsunuz. imamlara bakıyoruz; cami de görevli çoğu imamın bakkal dükkanı var. hele ki yanında yardımcı müezzini de varsa o imam bildiğin krallık yaşıyor. bazı yerlerde de cemaat kendi işini kendi görüyor. çıkıyor aradan namaz kıldırmasını bilen biri, 23 nisan da geçici koltuğa oturtulan öğrenci misali namaz kıldırıyor. imam nerde? e çarşıda işi vardı onu halletmeye gitti.
büyük paralar ve büyük bir düzen bu. kolay kolay değişmez yani.
senin o dervişlerin savaşı kazandıracağına, ülke işgal edilene kadar neredeydi? cidden merak ediyorum böyle bir saçmalığa (saçmalık kelimesi bile daha gerçekçi geliyor) nasıl inanabiliyorsunuz. sonra vay efendim biz uzaya çıkıyoruz. hadi len oradan pokemon seni
Türklük ve arapça. ikisini yan yana nasıl getirdin vallahi bravo. peygamber dediğin kişi araptı ve kuran arabistan da meydana çıktı. yani kuran ve peygamberin kulladığı dilin arapça olmasından daha doğal bir şey olamaz.
Türk dediklerin yani bizlerin de kendi dilimiz olan türkçeyi kullanıyor olmamız da gayet yukarıdakiler kadar normal değil mi canım kardeşim?
bilale anlatır gibi anlatmaya çalıştım sana. umarım kapasitenin üzerinde olmamıştır.
başlığı açan zat-ı muhterem, ya çok safsın ya da hain. kıbrıs akdenizin karakolu konumunda olup, çok önemli bir stratejik noktadır. ada da yaşayan türkler konusunu bir kenara bile bıraksak, ülkemize gelebilecek tehditlerin algılanması ve bertarafı açısından düşman kuvvetlerini engelleyecek sınır kapısıdır. özellikle rum kesimini koruma mazeretiyle neredeyse işgal etmiş olan ingilizler, bir anlık gaflete düşsek tepemize binmek için nöbet tutuyorlar. sen boşuna mı çemkiriyor sanıyorsun ingilizi, israllisi vb. ülkeleri. ülkemize olası bir deniz ya da hava saldırısında senin ilk karşılama noktan kıbrıs karakolu. yoksa mersin, antalya ve hatay açıklarında göreceksin elin gemilerini. o yüzden haince düşünüyorsan sus milleti galeyana getirme, eğer bilmediğin için böyle başlık açıyorsan azıcık araştır sözlüğü de boşuna meşgul etme. anladın mı canım kardeşim.
konuşmaya bile değmeyecek salak bir çomar başlığı daha. poponuzu kurtaran o Kemalist kahramanlar öpsün sizi. pislik akıyor ruhunuzdan. şimdi defol git ve o bataklığında boğul embesil seni
1- çocuklarını düşünen, eğitimine ve isteklerine katkı sağlamaya çalışan, Atasına saygılı sorumluluk sahibi gurur duyulacak bir baba
2- gönüllerimizde olmasını dilediğimiz, halkını ve devletini düşünen, sosyalist olup aynı zamanda milli duygularından ödün vermeden çalışan, paranın değil halkın yanında olmasını dilediğimiz başkan profilini gerçekleştiren güzel adam
yahu bu ülkede serbest piyasa ekonomisi diye bir şey var. yani fiyatları devletin değil, piyasanın kendinin belirlediği. dolayısıyla adamlar bir malı istediği fiyata satabilir. göz boyamaktan başka bir bok değil bu açıklama. kendileri de biliyor da işte yersen hesabındalar. önce bakacaksın akaryakıt, yol, köprü vb fiyatlara sonra diyeceksin esnaf bu işin bokunu çıkardı diye. hoş bizim ülkede fırsatçılık denilen olgu tavan yapıyor ama devletin kontrolünde olmayan şeyi de, ezeriz, yıkarız, ceza bilmem ne diye de yutturmaya çalışıyorsunuz. gerçi haklısınız siz de, nasıl olsa ülkede ne yapsanız oy veren kitle var. olan yine vatandaşa oluyor. vatandaş derken de aklıselim ama derdini anlatamayanlara.
eskiden devlet büyükleri bile dansöz kıyafetli karikatüre edilir kendileri de gülerdi bunlara. bir mizah anlayışı vardı ülkenin. şimdi bırak karikatürü çöp adam çizsen cezaya tabi oluyorsun. ne hale geldik böyle benim babam.
https://galeri.uludagsozluk.com/r/2122633/+
sizi karşılıksız seven tek canlı türüdür belki de. evde köpek besliyorsanız tuvalet eğitimini almışsa bütün konforunuz artmış demektir. düşünün ki koltukta uzanmışsınız ve bir anda 40 kiloluk bir alman çobanı uçarak üzerinize geliyor. başkası yapsa kafasını kırarsınız da, işte o yapıp kızacağınızı da bildiğinden patiler omzunuzda dili suratınızda gezerken kızmak bir yana tüylerinin arasında kayboluyor elleriniz sevmek için. sabah sizden önce kalkar acıktıysa gelir yatakta üzerinize oturur. hele ki cuma gecesi evde keyif yapmış geç saatte yatıp cumartesi günü uykunun tadını çıkarayım derken, sabahın köründe bir ayı yavrusu üzerinize çıkmış yorgan ağzında "hadi len uyan da yemeğimi ver" bakışıyla karşılaşıyorsunuz. bu tarifi olmayan mükemmel bir bağlılık.
zor yönleri yok mu? e haliyle olacak tabi.
işten eve dönersin duş alıp bir yorgunluk kahvesi hayali kurarak ammaaa işler öyle olmuyor tabi. kapıda kocaman bir tüy yumağı atlıyor üzerine. araba anahtarı bir yana ev anahtarı ona keza. hele ki o kravat işkence çekiyor köpeğin dişlerinin arasında. haydi tasmasını tak dışarı çık sokakta bir ayıyla dolaş. bazen filmin tam güzel kısmında elini dişlerinin arasına alır ve seni kaldırana kadar bırakmaz taciz eder. neymiş efendim oyun oynayacakmışız. lan benim film keyfimi bölecek adamın bilmem ne derken senin o artist tavrın onun keyfine çoktaaan kurban olmuştur. ha bir de sokakta kankaları var. öyle sadece dışarı çıkar onları besle oynasınlarla bitmiyor o iş. neymiş efendim pencereyi açacakmışsın o da camdan kankalarını izleyip havlaşacaklarmış. hani lan köpek sahibini dinlerdi sen emreder o yapardı. hah işte o işler öyle olmuyor canım. kırmak dökmek kolay da onun heyecanını görüp iyi hissettiğini anladığında sen onun emrine amade oluyorsun. evde besleyince enerji yüksek oluyor e sen de onun oyuncağı oluyorsun. bir de unutmadan çok temizlik hastasıyım diyorsan köpek sevdasından vazgeç bro. tüyü oluyor haliyle arada. günlük tarıyorsan hem köpeğinin cildi rahatlıyor, hem evde ki koltuklar.
şu an saat 15:28 ve ben 30 dk sonra mesai bitiminde o yavru ayının oyuncağı olmak için bekliyorum. valla işin özü; yorsa da, oynarken ısırsa da, ağzında topu bütün akşam beni taciz de etse evde köpek beslemenin tadı çok başka. ben çok uzun yıllardır evde köpek besleme konusunda tebrübeliyim ve köpe aşığıyım. sen sevgili kardeşim eğer köpek almayı düşünüyorsan; çalışma saatlerine, ekonomik durumuna, sabrına ve aile yapına uyuyorsa bu işe gir. yoksa ne kendini strese sok, ne de aldıktan sonra pişman olup sokağa bırak. unutma ki onun hayatında tek güvenebileceği dostu her şeyi sensin.
kamu spotu gibi olacak ama;
lütfen bu soğuk günlerde özellikle ılık gıdalar verin sokakta ki canlara. mümkünse bir de hafif şekerli gıdalar(kek vb. ). hafif tatlı gıdalar vücut ısılarını yüksek tutacaktır. alışveriş sitelerinden incelerseniz çok uygun rakamlara kuru mamalar bulabilirsiniz (50-100 tl arası). eğer kuru mama veriyorsanız bir kap su bırakmayı unutmayın. çünkü kuru mama yerken boğazlarına yapışık boğulma riski yaratıyor. bizden hiçbir farkları yok onlarda üşüyüp, üzülüyorlar. sevin lan onları.