sanırım hiç bir zaman varamayacağım seviyede bir olgunluğa sahip insan modelidir. sakal traşı olurken lavaboya düşüp ıslanan sineği saç kurutmayla kurutarak kurtarmaya çalışan bir arkadaşım vardı üstelik herhangi bir psikolojik ya da fizyolojik sorunu yoktu bu arkadaşımın.
sevgiliden ayrılmak. uyanık olursan geri dönecektir misal, uyursan kapının dındınını, telefonun zırzırını duyamazsan ya. oysa aranız kötü değilken,aşk doruklardayken bi dındınla bi zırzıra mahkum yaşayacağını söylese biri, poponla gülersin.
düzenin bir parçası olan farklılıklara saygı duymayan insanların yaratısı. korktuklarıyla başbaşa kalsınlar,onlar için üzgünüm... ikinci olarak eşcinsel olmayı toplumun odağı olabilmek için bir fırsat bilenler için de ayrıca tabii..
ezanı allah'ın okuduğunu sanmak. abiciğim görünmeyen birinin sesi geliyor, ezan da dini bir şey onu da biliyoruz,iki veriyi birleştirince o sonuç çıkıyor *.
çayın bağımlılık yarattığına inanmayanlar bilhassa ramazanda sabah uyanır uyanmaz dilin damağın birbirine yapışmasıyla birlikte içlerindeki aşk ateşini kendilerine itiraf etmek durumunda kalırlar.
kitaplarında dehşetengiz( ve -engiz'le biten daha bir çok sözcük) ve şekerriz sözcüklerini çokça kullanan,öyle bir kaç cümleye sığdırılamayacak kadar birikimli,çok yönlü ayrıca okuyanı kendine bağlaması 2 sayfadan fazla tutmayan kadın.
severek okuyoruz. *
depresif ya da depresyonlu ya da her neyse işte o durumda bulunan hastaların kullandığı prozac isimli ilacın içinde bulunan madde. sorunlu insanların kankasıdır kendisi.
bağıra bağıra, yetmez, anıra anıra, ne kadar hayvani biçimi varsa şarkı söylemenin, işte öyle söylenmelidir. çok çok çok güzeldir,mutlaka dinleyinizdir...
beyninizin içine çivi gibi çaktığı cümlelerin sızısını filmi izledikten günler sonra bile duyumsamaya devam edebileceğiniz,benim de şahsen teoman'ın iki yabancı şarkısında bahsi geçiyor diye merak edip izlemiş olduğum film. "hemen afrika'ya gideyim,çöllere düşeyim,ay ne kadar enteller" ve "ay hayatta gitmem o ne be sineklere bak evimde oturayım,hatta gidip dolaptan şöyle serin birşeyler yiyeyim" hissini aynı anda uyandırabilen bir bernardo bertolucci filmi.
mütemadiyen sorgulatıyor,hiç bitmeden,hiç... ama en çok filmin sonundaki cümleler etkiliyor insanı. mutlaka izlenilmesi gerekenlerden.
piyasadaki birbirlerinden yalnızca milimetrik ton farklarıyla ayrılan turuncumsu * ojelerden bir sürü alıp her gün birini denemelidirler. zira ablam ve ben bu ojelerden gaflet halinde almış olur isek, birbirimize, evde kalmış kız kurusu rengi mi aldın yine şeklinde ne idüğü belirsiz bir soru yöneltiyoruz. öyle.
çok çok çok güzel bir candan erçetin şarkısı.ceza ile düet yapmıştır bu şarkıda. işte aşağıda bölüşülmüş haliyle sözleri:
Candan Erçetin:
Bu şehir insana tuzak kuruyor
Bu şehir insanı uzak kılıyor
Bu şehir insanı hayli yoruyor
Bu şehir insanı hep kandırıyor
Ceza:
Senin için yazılmış her şiir
Bu bedenin olsa keşke
Bak bir ömrü vereceğim işte bu şehir benim
Bir demir atmış ki gönlüm
Yosun tutmuş limanda kalmış toprağında servetim var
Anılarım çocukluğum ve geleceğim
Bağlamış elimi kolumu ne kadar uzağa gitsem de kopamadım
Ne kadar yakınsam ona Ben o kadar uzağım
Ondan her taraf tuzak her bir yer yalan
Tutulmamış ki hiç birsöz hep yalan dolan var
Candan Erçetin:
Bu şehir insana tuzak kuruyor
Bu şehir insanı uzak kılıyor
Bu şehir insanı hayli yoruyor
Bu şehir insanı hep kandırıyor
Ceza:
Gel bu şehrin havası böyle kalsın
Aynalar yalancıdır
Bu şehrin dört bir yanında ayna var
Alımlıdır kandırır ki anlamazsın
Verilen sözler unutulur
Belki yarına umut olur
Fakat bu şehir unutturur
Bazen hatırlatır ve ağlatır güldürür
Birgün yaşarken birgün öldürür
Bir türküdür bu duyduğun senin için
Dikenli gül ve yaşanacak bir gündün
Bu şehirde doğdum bu şehirde söndüm
Candan Erçetin:
Gel biz şehrin havasına hiç uymayalım
Birbirimize verdiğimiz sözlerin hepsini tutalım
Birde şehirli türkü tutturup karşılıklı seninle
Şehre inat dert üstüne dert koymayalım, ayrılmayalım
Ceza:
Gönül bir bağlanmış ki sorma
Her güneşli gün ve her yıldızlı geceyi özler o da bizim gibi
Kardeşiz biz sanki yağmuruyla ıslanan
Ağaç gibi kökünden bağlı kopmaz özümdür o bilinmez
Sözüm var and içilmiş bir günde dört mevsimmiş
Bu şehir benim mi bu şehir bizimmiş anla
Pes etmedik umutla yürüdük işte hergün aynı yolda
Bırakmam, terk etmem, ben gitmem bu şehirden
Candan Erçetin:
Bu şehir insana tuzak kuruyor
Bu şehir insanı uzak kılıyor
Bu şehir insanı hayli yoruyor
Bu şehir insanı hep kandırıyor
Bu şehir insana tuzak kuruyor
Ceza:
Gel bu şehrin havası böyle kalsın tuzakla dolmuş her yer yorulmuş tüm bedenler acep neden?
Candan Erçetin:
Bu şehir insanı hayli yoruyor
Ceza:
BIRAKMAM TERKETMEM BEN GiTMEM BU ŞEHiRDEN!!!
yaşadığınız tüm hayat dolu deneyimlere dokunup geçen bir şarkısı mutlaka vardır. bir şehrin insanı boğabilmesinin ne kadar mümkün oldugunu anlatır " bu şehir "le ,sonra o şehir sizi neden boğuyorsa ,bir aşk yahut bir vefasızlık * ise bunun sonucu " onlar yanlış biliyor "la hüznünüz kendini göz pınarlarınızda eleverir. pişmanım dersiniz ya da değilim işte... tüm bu yaşananlara hüzünle değil de neşeyle bakabilmeyi bilenlerdenseniz, " sevdim sevilmedim "le coşarsınız. hiç birisi yoksa bile bu saydıklarımın, bir " melek " mutlaka olmuştur hayatınızda...
candan erçetin; en az sezen aksu kadar tüm aşklarımıza dahil aslında... tüm bu saydıklarım yetersiz kalır onu anlatmaya...