ne kadar inanıyorsanız o kadar sevebilirsiniz. evvela inanmak lazım.
ben öldükten sonra onunla ölmeyi isteyecek kadar sevmiştim mesela. dirildiğim zaman bile beraber dirilelim diyebilecek kadar. herkes aynı sevemez neticede. yapacak bir şey yok.
neyse beyler. şimdi ne diyorlar amaç fakirleri anlamak, fakirlere de et dağıtmak. onları da doyurmak. kurbanı bu yüzden kesiyoruz ya hani. ben halama gittim. halam verdi et. o eti alıp dayıma gittim dayımlar kesmemiş kurban. al dedim sana et. ona verdim.
sonra arkadaşım geldi yanıma. kurban kesmiş. elinde bi poşet etle. o eti de aldım gittim başka bir arkadaşıma verdim.
turizmi geliştirmeye yönelik kanun ve yönetmeliklerin bulunduğu mevzuattır.
la bide böyle boktan bi ders var. vay efendim mahkemeler, örf din ahlak. ya bu ne amk böyle ders mi olur lan? neymiş turizm mevzuatı uluslarası ve milli olmak üzere ikiye ayrılırmış. sonra onlar turizmi kalkındırmayı ve turistlerin haklarını artırmayı sağlarmış. sırf ders olsun diye yapıyorlar böyle gereksiz şeyleri yemin ederim bak.