deli kofte
151 (çikita muz)
yedinci nesil yazar 2 takipçi 26.90 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    reklam sektöründe stajyer olmak

    1.
  1. Staj için başvurduğum günün üzerinden 2 aydan daha uzun bi zaman dilimi geçti. Halâ staj için başvuruyorum. ilk başvurduğum yer Medina Turgul DDB’ydi ve başvuruma geri dönüşlerinin, olumsuz bir feedback dahi olsa diğer başvurularım için itici güç olduğunu belirtmeliyim. Tabii başvurduğum ajansların DDB kadar nazik olmayışları, bir feedback’i çok görmeleri, hevesle açan yaprakları teker teker solan, kökleri böceklenmiş, kuruyan yeni bir fidan psikolojisi yarattı mezun bünyemde. Olsun. Toprağa tohum olarak karışıp, yeniden doğarız başladığımız yerden.

    Eğitim diye tabir ettiğimiz yağlanmamış, kırık çarkları olan makinanın dişleri arasında bunca yıl iğdiş edilmiş olmamın nedenlerini Cv çöplüğüne yolladığım her bir “hayat” suretinden sonra sorgulamaya başladım. Kim bilir bu yazıyı okuyan herhangi bir işveren bile ne kadar çok “rarlanmış hayat” biriktirmiştir e-mailinin gelen kutusunda.

    Yazık… Yılların emeğinin insan gibi ilişki kuran, sıcak bir varlığın, 24 yıl sonra “para” gibi soğuk bir meta için mücadele ettiğini görmek, ilişkilerimizi zedelemesine ve düzenlemesine izin vermek, ilişkilerimizin kontrolünü bu stabil metaya bırakmak, gerçekten çok yazık…

    Bir çok insanında bireysel olarak benim gibi düşünmeseler de benim gibi hissettiklerinin farkındayım. Aslında toplumsal olarak derin bir ızdırap yaşıyoruz, bu kişisel bir problem değil. Bağırıyoruz, şikayetçiyiz, hepimiz çıldırdık! Çoğumuz şişmanlıyoruz, yoğun beslenme bozuklukları - obezite, anorexia- gibi, giderek genelleşiyor; aşırı stres had safhada, panikten ve tedirginlikten kaynaklanan saldırı vakâları bunalımı sollayarak, en genel psikolojik hastalığımız olma noktasına gelmiş; yalıtılmışlık ve anlamsızlık duygusu en saçma tarikatların; Adnan Oktar’ın, Cübbeli Ahmet Hoca’nın televizyondaki vaazlarını bile pek çok kişi için çekici hale getirmeye devam ediyor.

    Saatlere, dakikalara, saniyelere ve hatta saliselere bölünmüş hayatlarımızın içinde geçen zamanın baskısını üzerinde hisseden büyük ihtimalle bizimle aynı taşlı topraklı yollardan topuklu ayakkabılarıyla lastiği patlamış bisiklet gibi yalpalaya yalpalaya geçmiş iK yöneticisinin, kaale alıp bir geri dönüş mesajını bile yollamaması, 1976 yapımı Network filminin “Pencerelere çıkıp bağırmanızı istiyorum. Lanet olsun ben bir insanım ve benim hayatımın bir değeri var” parodisini acı acı zihnimde canlandırması nedendir? Beklemek en zorudur, biliyorsunuz.

    Neden tüm insanlar hiç zamanlarının olmadığını hisseder? Zaman skalasının baskısı altında bir yerlere yetişmeye çalışan, sürekli ilerleme ve hız manyaklığına kapılmış görece “hasta” bireyler; zamanın nefesini enselerinde hissetmeden önce hangi döneme sürekli özlem duyduklarına bir baksınlar. Çocukluklarına misal. Zamanı hissetmedikleri anlara… Ben gülücükleri hatırlıyorum, o kadar. Ne zaman şimdiki kadar somurtkan olduk ki?

    Kitlesel psikolojimizi bu denli yaralayan, kişisel maddi ve manevi iflas ve buhranla sonuçlanan tasarlanmış ve disipline edilmiş bu “insan” modeli para karşılığı tüketemediğinde entegre olamadığı sistemin “error” vermiş bir kodu olmaktan öteye gidemiyor. Bu kişiler sisteme göre zaten ya “deli” olarak nitelendiriliyor ya da “işsiz”. Adını hatırlamadığım bir yazar deliliği, “pasif bir direniş biçimi” olarak tanımlamıştı da, işsizlik için acaba ne derdi çok merak ediyorum. Deliliğin bir adım öncesi...

    Farkettiyseniz, bir adım öncesindeyim. bulaşmayın.

    Saygılar.
    1 ...
  2. ömer faruk büyükörün

    1.
  3. abaza nasıl olunur

    1.
  4. Öncelikle şu videoyu dinlemeniz lazım. Bide sözlerini hatmedin. Amin deyin, işlem tamam.

    oha amk.



    senin bacagın arasına kafamı sokmişam,
    kafasını sokmazsan olmaz
    asıl siki sokmak lazımdır.

    senin o kilodini ben naabacem
    ise ya o bacağini gönder, o canini gönder bana.

    ben hayranım senin o bacagına o ..
    senin o bacagının arasına girersem var ya
    seni deli divaneye çevirttiririm.

    ben çok kadınlari siktim, kadınlar deyanamıyor bana.
    seni de deneme yapalım.
    dinliyorsun deel mi?

    ben öyle diyince sesin büyüyünce
    ben olmuşum bayılıyorum kül oluyorum ya.
    ne olur bi sefer bi sefercik.
    bi sefer verirsen, hiç hayatta ayrılmazsın.

    o kadar dilin bal ne baldan tatlisın tatli.
    senin o amı var ya,
    bal nedir ki, şeker nedir ki
    herşeyden kıymetlidir be.

    zaten insan ne için yaşıyor, erkek kısmı,
    kadın için yaşıyor.
    kadınin bacağını şöyle kaldırıp te güzel bacağin arasına bi çöktün mi,
    ondan sonra uff bee iş başladın mı
    bit.. duman çıkıyor duman duman
    hani dümanli dağlar diye bi türkü var ya
    o düman gibi duman aradan çıkıyor.

    cinsen organıni öyle bi bastırdın mı,
    ha şöyle bi kabarır, uüff
    şöyle yavvvaşça bi sokup çıkarmak,
    yavvaşça sokup çıkarmak
    ondan sonra bi yüklendin mi
    çılgın atıyorsun çılgin
    çilgin atıyor baar-baarıyorsun

    canin çıkıyor o zaman.
    o zaman yavvrum diyesin,
    bastııııııııııııır bastır diye
    bağırıyorsun.

    canım. sanki senin yanındayım.
    kaldır bacağini. kaldır bacağini.
    du basiim be noolur...

    uff beeeee.
    bittim be bittim.
    bittim bayildım.
    kül oldum bee.

    senin bi telefonun gelseydi iyi olur
    senin yanına bi gelseydi(m).
    inan ki beşş beşş beşş ...
    hiç böle göz kırpmadan yapardım.

    ateşli kuzum...
    kuzuciğım.
    senin o canini, o vücuduni bi elime geçirseydım
    bak sana adres vererom
    üçyüzyetmişbir sıfıruç sıfıruç otuz-alti.
    kartal maltepe.
    kartal maltepe, e yetmişevler köprüsü karşısı.
    tamam mı sana bi kavuşmak içın
    seni de kartal maltepede mi iki laf ettin de "hedereherelo" kartal maltepede mi oturuyorsun canım ciğerim?
    ben de kartal maltepedeyim.
    bi sevişelim be ne olur.
    yirmi kişiynen kakıp oturmuşun, sekiz yapmışsın,
    ben o yirmi kişiynin sekizi ben yaparım.
    yirmi kişinin sekizi ben yaparım.
    hem de sekizlen doymam.
    deli oluyorum sekiz için arıyorum bulamıyorum bulamıyorum, buldurun be.

    iyi değil hiç kimse senin gibi güzel,
    senin gibi.. vücıtli,
    umm cannım ciğerim.
    kuziciğimm. benim kuzuciğim.
    seni bi sevsem.. seni sekizden ....
    ah canım ciğerim.

    deli oluyorum
    sekiz için ayıp bee.
    çöllere düştüm deli divane oldim
    noolur, kartal maltepeden oturuyorsen
    bi vakit şu telefon et telefon aç noolursun kavuşabilelim be..

    (bir kısım söz anlaşılmaz)
    yemek beraber yeriz gezeriz dolaşırız
    olur mu canım kuzuciğimm
    hı kuzuciğim?
    senin o vücudun o bacağını
    uf ... uf be cannımm..............
    0 ...
  5. arsenick

    ?.
  6. 9. nesil yazar. koşuştursun sözlükte
    0 ...
  7. ölümlü bir kazaya şahit olmak

    1.
  8. bayram arefesi, hatta bayram sözümona...

    yaklaşık 2 saat öncesinden bahsediyorum, baylar ve bayanlar.

    Bebek, istinye, tarabya geziyoruz, evimize gidelim dedik. bilenler bilir tem yolu mahmutbey mevkiinde seyir halindeyiz, arabanın içinde ses son zangır zangır titretip dans ediyoruz. gülüyoruz amk, Hızımız 130.

    Yanımızdan bize resmen asfaltın tozunu yutturan motorlu biri geçti, öyle hızlı ki amk. 1 dk sonra bir ses, ne olduğunu anlamadık, baktım yerde bir kask yuvarlanıyor. Hemen elim telefona gitti 112 yi aradım. ondan sonra aracı durdurduk, fırladım araçtan motor ortalıkta fakat adam gözükmüyor. Sağa sola koşturuyorum adamı bulabilme umuduyla. 10 dk aradım, adam kayboldu sanki. bizden sonra gelenlerden biri, adamı motordan 300 metre geride, orta refüjde kanalın içinde buldu.

    Koşa koşa yanına gittik. Adamın bir bacağı yoktu, diğeri ters dönmüştü. Kaskı paramparça... ilk anda öyle kötü hissettim ki kendimi, adamın yerinde kendimi gördüm. kuzenim hemen nabzını kontrol etti. Çok az atıyodu, çok az... Birden etraf kalabalıklaştı. Polis geldi, karayolları ekipleri bile geldi, ama ambulans ortalıkta yok. Arıyorum, ölüyor adam diyorum, hanfendi çin'den mi geliyor, karşımızda medipol mega var amk diyorum, gelmiyor... kuzenim yine kontrol etti, artık onu hayata bağlayan küçük titreşim yok, nabız yok. Öldü. Polisler kaskını çıkardılar, yakışıklı tertemiz yüzlü bir genç, morarmış. Diğer bacağınıda taaa karşı yolda çimlerin üzerinde buldular. içim yandı be...

    hayatımda ilk defa yanı başımda fecii şekilde ölen birini görmeme rağmen soğuk kanlılığıma şaşırıyorum. Kimliğini montundan çıkardım. adı şükrü'ydü, 34 yaşındaydı. annesi, babası, karısı, çocukları vardı belki, iyi bi insandı, yüzü tertemizdi dedim ya, yüzünden belliydi. Hepimiz diyoruz ya insanlık, savaşlar olmasın, kimse ölmesin vs vs vs, insan hayatının hiç değeri yokmuş be sözlük. bugün yarının hayallerini kuruyosun ama bi bakmışsın bacağın yok, nabzın atmıyo, biri montundan ehliyetini çıkarıp allah rahmet eylesin diyo.. Bi polis eli titreyerek aileni arıyo, çocuğunuz öldü diyo...

    Herşey "an"da gizli. Bir "an" yetiyor, geri dönememek için. Bi "an" için yaşıyorsun, Bi "an" geliyo ki yoksun.

    Kardeşlerim, lütfen hız yapmayın, lütfen bayram günü kendinizi kurban etmeyin, ölmeyin, öldürmeyin.. Bak hayat değersiz! ambulans şoförleri, karayolu ekipleri kadar hızlı değil. Bilinçli olun! Lütfen!

    Allah rahmet eylesin.
    8 ...
  9. sevdiğin kızın yaralanmasına sebep olmak

    ?.
  10. Hele bi gelin, toplaşın bakayım bre ulu dedeler, sakalsız, spermsiz temiz yüzlü ergen gardaşlarım, bacılar ablalalar toplaşın! Size hayatı anlatacam;

    ilkokul 1 sınıftayım. Okulun ilk günü diye annem beslenme çantasına tencere koymuştuyda, utancımdan tencereyi çıkartıp o kızın gözlerine bakaraktan yiyememiştim. Açlıktan midem götüme yapışmıştı diyim sen anla durumu. Öyle bi tatlılık öyle bi güzellik yok. Sözlükçü sende diyeceksinki amın bebesi yaşın kaç başın kaç daha birinci sınıf lan. bu ne abazalık! yok öyle diil hacıt, ben aşkı 1.sınıfta yüreğimin cızırdamasından hatırlıyorum ilk, ondan sonra daha da görmedim, bilmiyorum.

    Bi de beni görsen okul avlusuna sepetsiz bırakılmış kimliksiz velet gibiyim. Masmavi bi pantolunum var, diz kısmının biraz üstünde beyaz iple dikilmiş, kara bi yama var. Abiden kalma yakamın iliklerinden biri kopmuştuda anacığım kalın yorgan ipiylen dikmişti. Yağlı idam urganı gibi amk. Çantamı görsen flintstones yazıyordu üstünde, taş devrinden kalma pembe bi çanta. Boy kısa olmasından mütevvellit, yerde sürükleye sürükleye taşırdık okul yollarında.. Bi de masmavi bi önlük vardı üstümde, allah var 5 sene boyunca uyurkende dahi çıkarmadım üstümden doğru düzgün. öylede bağlıyız eğitime.

    Şimdi beni gördün, sen bi de ilk aşkımı gör. Hayatımda öyle ay gibi parlayan bembeyaz bir yüz görmemiştim, daha da görmedim. Gözler durgun suyun dibindeki kapkara çakıl taşlarına benziyor. parlıyor amına koyim. Saçlar küt kesilmiş, beyaz bir taç toka geçirilmiş alnından yukarı. Saçları yanlardan rüzgarda sallanan söğüt ağacının bol yapraklı ince dalları gibi dökülüyor, yüzünün en tenha, en gözden uzak yerlerine.. Yaw arkadaş öyle etkilendim ki ilk anda, öyle güzel ki yüreğimin richter ölçeği çat diye çatladı. Sonradan öğrendim ki bizim sınıftaki 33 erkekten en az 20 side bu kıza aşıkmış. Varın düşünün ahretlikler halımızı.

    Neyse hacıt, okula girdik tanışma faslı. Herkes babasının ne iş yaptığını, kardeş sayısını falan söylüyor sırayla, Esra'nın 4 kardeşi var, babası inşaat mühendisi zengin bebesi yani kız. bende en arka sıraya geçmişim. Sıra bana geldi, babamın elektrikçi olduğunu, 9 kardeş olduğumuzu falan söyledim. Esra'yla maddi manevi kardeşi bi uçurum vardı aramızda.

    Hocanın Bana "olum en arka sırada bu boyla ne işin var gel öne" demesiyle kısa ilişkimizin fitili ateşlendi. Ulan bi baktım bir tek Esra'nın yanı boş. Bende heyecan, sevinç karışımı bi duyguyla esra'yla aynı sırayı paylaşmaya başladım. Hoca birde onu başkan benide yardımcısı yapmaz mı? Mutluluktan topuklarımı götüme vura vura üstgeçide koşup merdivenlerde takla attığımı bilirim.

    Sonra hayat daha güzel oldu. "esra bu konuşuyo yazim mi tahtaya, esra buna çarpı atim mi, esra bu buna parmak atıyo, esra hocayı çağırim mi, esra tebeşir bitmiş" cümlelerimle cebelleşen kıza iyice bağlamıştık kendimizi. Cevapta vermezdi pek amk, günümüzün primitif kezban örneklerinden. Ama dönüp bakması bile yetiyordu. Belkide o yüzden soru soruyorduk, bir daha gözgöze gelelim diye.

    Artık iyice arkadaş olmuştuk. Beraber oyun oynamaya başlamıştık, kız istedi diye bebeklerle evcilik oynamışlığım var benim amk, ah ulan aşk insana neler yaptırıyor..

    Bi gün teneffüs zilinden sonra koşarak birlikte bahçeye çıktık;

    Esra: Deli köfte ebelemece oynayalım mı?
    Deli köfte: olur. tamam. ebe sen misin?
    esra: yok ebe sen olacan akıllım.
    Deli köfte: olur(artık nasıl bi oyunsa sanki amlar arasında baby change yapılacak. Öylede uyduruk bi ismi var.)

    Neyse bu koştu, Beyaz çorapları vardı, uçuşan masmavi fırfırlı eteğinin altında.. ben koşuyordum peşinden, yakalayınca onu mutluluğu elimde tutacakmışım gibi. elimi uzattım mutluluğa. uzandım son gücümle. elim değdi. titttredim.

    deli köfte: Ebeeeeeeee!!
    esra:(çat)

    Bi baktım Kız yerde takla atıyor, ebesinin amını gördü resmen. o bembeyaz çorapları kandan kıpkırmızı olmuş. O ay gibi yüzünde kraterler oluşmuş acıdan. Göz yaşına kurban olacağım kız salya sümük ağlıyor. bende çöktüm.

    Deli köfte: Esra iyi misin? Dizin çok kötü kanıyo.
    Esra: üüüüühühühühühü

    Bu kızın 5. sınıfta bizden çok daha iri gökhan diye bi abisi vardı. Oruspu çocuğu ilkokul 5de sigarayı bırakmıştı öğretmeninin zoruylan. Düşün amk. Bizim olayı gören piç bebeler ben kızın yanındayken gidip buna uçurmuşlar. Bu da 2 dakka sonra yanımızda bitti.

    Gökhan: Esra nasıl düştün, kim yaptı bunu sana?
    Esra:(işaret parmağı beni gösterdi) Buuuuooooooühühühhühühü

    demesiyle gözüme bi yumruk yedim. Sonrasında da temiz bi dayak anam. ağız burun içiçe girdi. ben o kargaşada sadece Esra'ya bakıyordum. Gözgöze gelmeye çalışıyordum hala. Kolum kırılmıştı. Ama kolumun kırığından çok kalbimin kırığını hissediyordum ben. Oysa sadece dokunmak istemiştim mutluluğa. elimi uzaaaatmıştım, değsin diye. dönüp yakalasın ellerimi diye.. Olmadı, dayak yedim.

    Ondan sonra bir daha gözgöze gelemedim Esra'yla. Ondan sonra bir daha tahtaya adını yazamadım.

    O günden beridir de peşinden koşuyorum Esra, dokunamadığım mutluluğa dokunabilmek için..

    Cedric vardı ya hani 8 yaşındaysanız ve aşıksanız hayat gerçekten çok güzel diye, bazen çok boktanda olabiliyormuş. Sikerim dalağını senin Cedric, öyle bişey yok.
    5 ...
  11. çıldırtan facebook reklamları

    ?.
  12. çıldırtan facebook reklamlarıdır. Sürekli sayfanda reklam paylaşır durur. Sende birinin bunlardan kurtulabilmen için sana yardım etmesini beklersin. Şu an olduğu gibi.
    0 ...
  13. türk milli takımında kürdistan bayrağı açmak

    ?.
  14. isviçre milli takımında da oynayan eren derdiyok'un bahsettiği eylem.
    http://www.birgun.net/wri...mp;month=06&day=24#.t burdaki röportajında okuyabilirsiniz.
    1 ...
  15. eren derdiyok ve kürt olmak

    1.
  16. http://www.birgun.net/wri...mp;month=06&day=24#.T

    Bugün gözüme çarpan dikkat çekici röportaj. Röportajında eren Derdiyok, kendisini kürt kimliğiyle ifade etmeye çalışan bir futbolcunun yaşadığı zihinsel süreçleri incelemiş. 88 doğumlu bir futbolcudan beklenmeyecek derecedeki olgunlukta...
    3 ...
  17. bitlisnews

    ?.
  18. Doğudaki çatışma ortamını güncel olarak medyaya yansıtan haber sitesi. Yazarlarıda fena sayılmaz.
    0 ...
  19. bulaşık yıkarken isyan etmek

    ?.
  20. Halil sezai dinlerken gerçekleşen olay.

    Önümde dağ gibi bulaşık. bardak, tabak, çanak, çatal, kaşık, amına koduğumun düdüklü tenceresi. Suyu kaynatmışım. Ellerim soğuk ve yağmurlu*.
    Neyse suyu çalıyorum bardağa. Üniversite hayallerimizde, kızlar, üstü açık spor arabalar, kakara kikiri varken babafingoyu alıp, bardak yıkamak. Hiç bir şey hayal edilen gibi olmuyo ya. Sonra kulakları çınlatan bir ses; Off isyyyyyyyyyyyyyyyeeeeeeeeeeeeaaaaaaaaaannnnnnnnnnnnnnnn.
    1 ...
  21. senin derdin hiç bitmiyor dünya

    2.
  22. Seyfi yerlikaya şarkısı. Müthiştir.
    0 ...
  23. gerilla kelimesinin milleti rahatsız etmesi

    1.
  24. Gerilla nedir ? Silahlı mücadeleyle devrimci halk örgütlemesini yaratmaya çalışan militarist nitelikli insan.

    Terörist nedir ? Silahlar vasıtasıyla özellikle sivilleri hedef almayı, kaos yaratmayı amaçlayan, illegal amaçları olan militarist nitelikli insan..

    Düşmanı silahlı olan her kesim, düşmanını terörist olarak nitelendirir.

    Zamanında Che'ye de terörist denildi, Deniz Gezmiş'e de hatta Kuvay-i Milliye ye de.

    Siviller özelikle Pkk nın öldürmek için hedef gösterdiği "nitelik" mi? Hayır. Sivilleri vuruyor mu bazen? evet.

    Siviller özellikle Tsk'nın öldürmek için hedef gösterdiği "nitelik" mi? Hayır. Sivilleri vuruyor mu bazen? evet.

    Burdan çıkaracağımız sonuç Pkk ne kadar teröristse, Tsk da o kadar teröristtir.

    Tsk askerleri Mehmetçikse(ki bu genel-geçer bi kavram değil, onurlandırmak için konulmuş bir sıfattır.)

    Pkk da Gerilladır(ki bu genel-geçer bir kavramdır. Onurlandırıcı değildir,bir sıfatta değildir. isimdir. Niteliktir)
    2 ...
  25. pkk misilleme yaparsa kimse ağlamasın

    1.
  26. sivil ve pkklıların öldürülmesini normal gören yazarlara karşı sitem cümlesidir.

    Yorumlar var kaçakçı, gebersin falan filan..

    Lan mal!

    Senin bu olaya sevinmen, askerin ölmesi demek! Ohh olsun demen neyi değiştirir.

    --spoiler--
    Ama onlarda Pkk ya destek veriyordu.
    --spoiler--

    Pkk nın siyasi kanadı BDP ye 3 milyon oy verilmiş. Bunların çocuklarını da katsan hesaba en kötü 6 milyon insan. & milyonuda öldürecen mi ?

    Götün yiyosa...

    Önce Asker şehid oluyor."Toplumsal tepki" hoop "operasyon" vs "operasyon kazası" hoop "toplumsal tepki" sonra Pkk vuruyor. Böyle otuz sene geçti. 20 - 30 tane gerilla öldürdüğünüzde gaza gelmeyin. Kürtleri öldürerek bitiremezsiniz...

    (bkz: Dersim isyanı)

    Edit; Kürdüm.
    5 ...
  27. adem ile havva dan sonra nasıl üredik

    1.
  28. Adem babamız, havva anamızdan olan çocukların kardeş olmalarından mütevellit nasıl ürediklerini merak etmemden meydana gelen kafa karıştırıcı sorunsaldır.

    Bildiğim kadarıyla tüm dinlerde nefse hakim olma ve ruh terbiyesi önemlidir. Bu dünyevi zevklerin en güzeli olan seksin önüne yasaklar koyma, "nefse hakim olma" ritüellerinin en başında gelir. islamiyette ve diğer dinlerde ensest ilişki yasak ise adem ve havvadan olma kardeşler nasıl ilişkiye girdi? Yoksa başka bir peygamber daha mı var bilmediğimiz? Ya da köşeden bi maymun mu çıktı geldi amk? Sonra evrim süreci mi başladı?
    Ne oldu o karanlık dönemde?

    Darwin babaya selamlar
    4 ...
  29. gazeteciliğin nihat doğanı

    1.
  30. rasim ozan kütahyalıdır efenim. 5 kanalda program yapması, popülarite peşinde koşup felsefe yapmaya çalışması, yapamaması.. ona buna bok atması en büyük kanıtıdır.
    1 ...
  31. yaşlı bir adamın hikayesi

    1.
  32. Altmış yaşındaydı,yüzüne baktım. acemi bir heykeltraşın elinden çıkmışcasına derin çizikler oluşturmuştu yüzünde "zaman". yarım bırakılmış, tamamlan"a"mamış bir büstün donuk gözlerini izlerken, sol yanağında, iyice süzdükten sonra farkedebildiğim en derin zaman kesiğinin izini gördüm. kusurluydu yüzü. ama o görmüş geçirmiş çınar yeşili gözleri tüm donukluğuna rağmen kusursuz bakıyordu. umrunda değildi belli ki yediği darbeler; gelen, geçen, soran, eden... o dükkanının önünde, taburesine gömülmüş öylesine oturan herhangi biriydi.

    Ne demişti: Kadın kredi kartı gibidir yeğenim. ama kullanabilirsen...

    selam verdim ve bende çektim bi tabure, çay istedim; koyu... tıpkı sohbet gibi. başladı "görmüş" adam gördüklerini bana da göstermeye. uzun uzun dinledim. yüzlerce defa başka yaşlılardan, başka başka "görmüşlerden" duyduğum o hırıltılı sesin, seslere sağır bir insanın ancak dinlemeyi keşfetmiş olduğunda "keşfedebileceği" hazzı , o kısacık o küçücük "geniş zamanda" bana nasıl yaşattığını; çay yudumlamalarımızda, nefes alış aralarımızda, bir an gözgöze gelip sessiz kaldığımızda, özellikle de o sustuğunda düşünmeden edemedim.

    Yorgundum. oturacak yer arıyordu zaten gözlerim. Bir de uyumak istiyordum çok. Ama adamın öyle gür sesi vardı ki konuşurken uyuklamana fırsat vermeyen, sen uyuklarken rüyanın seyrini değiştiren uyku dışı bir ses gibiydi onunkisi. Sustum ve dinledim.

    osmanlının en çileli yıllarında,93 harbinde; yaşlı adam, büyük büyük ninesi ve dedesinin, sırtında ağır ağır ilerledikleri atın dışkısını yerden isteksizce toplayıp, alelade bir kapkacağın içine koyup, açlıktan ve yokluktan çorba niyetine içtiklerini bana anlatırken, ben, cetlerimiz midem için çileler yutmuşken boğazlarından aşağı, bugün hangi leziz yemeği yediğimi hayretle düşünerek buldum kendimi. irkildim. gözgöze gelen hisler ve yaşlı adamın yüzünde beliren iğneleyici ama çok şey anlatan anlamlı tebessüm; o an, o saniye aynı şeyleri düşündüğümüzü gösteriyordu bana. Belli ki hayat zorlamıştı onu da dedesi ve ninesi gibi. Hani insanların hayatlarında hep bir kırılma noktası vardır ya yüzseksen derece çevirir kaderinin yönünü, yaşlı adamın hayatı o doğmadan önce bu hikayeyle kırılmış. Bebekken hikayeyi emzirmiş, çocukken hikayesiyle oynamış, gençken hikayesiyle çalışmış. Hikayesiyle yaşlanmış, ve büyük ihtimalle de hikayesiyle ölecek.

    Ne düşündüğümüzün çoğu zaman farkında olmadığımızı "düşünürüm". Ama şimdi farkındayım. "şimdinin" pompaladığı mesajlar "geçmiş" olurken her saniye yeni bir cümle oluşturuyor hikayemize. Kader eline almış tükenmez kalemi sürekli bişeyler karalama derdinde. Keşke kalemlerimiz bizim elimizde olsaydı. benim kalemim kırmızı olurdu. Hiç "karayazım" olmazdı mesela. Ne güzel olurdu değil mi gazete kağıtlarını üzerine yorgan yapmış "soğukla" ısınmaya çalışan, elindeki tineri anası bellemiş, ona sıkıca sarılmış bir çocuğun "abi allah rızası için yirmibeş kuruş" demediği bir dünyayı görmek. Oysa "ellerimiz mahkum". Kelepçeliyiz. Kelepçeli bir elin parmakları kadar özgürüz. Ne kadar yazabiliyorsak...

    Sonra durdum ve sadece onu izledim. "ihtiyar delikanlı" hitabet sanat ının bütün inceliklerini sergiliyordu. ilkokul mezunu olmasına rağmen kelimeleri seçerken tane tane vurgulamaya, tonlamaları ayarlamaya, jest ve mimiklerini kullanmaya azami gayret gösteriyordu. Mermer ustası olmasa iyi bir siyasetçi olabilirdi. acaba yalan söylüyor muydu ? belki de söyleyemediği için siyasetçi olmamıştır.

    "dini imanı para olan insanlarla yaşıyoruz. bak evladım, insanı oluşturan beş temel şey var.( teker teker kapanacak olan parmaklarını yüzüme tokat atacakmış gibi açmıştı.)Su, toprak, hava, güneş ve "para". eğer insanlık tanrıdan önce parayı keşfetmiş olsaydı, paraya tapardı..." (tokat atmamıştı belki, ama o kapanan parmaklarından sağlam bi yumruk yemiş gibi hissettim kendimi.)

    Para; herkesin elde etmek için çabaladığı katil. Duyguların, sevginin, mutluluğun şimdiki ölçü birimi.ah ne kadar da kolaydı onun için ikiyüzlü olabilmek. Masum zannediyorduk bazen. Aslında hep kirliydi, "helal" sıfatı bile yakıştırılırken ona. Para niçin bu kadar önemliydi ? Biz mi onu yaratmıştık gerçekten ? bir lidyalının elinden mi çıkmıştı bugün kaygılarımı, kederlerimi, amaçlarımı, hayallerimi satın alan şey. yoksa o mu yaratmıştı beni. ona borçlu muydum ? bana vaadettiği bir cennet vardı evet !! Yokluğu cehennemdi benim için.. Düşünüyorumda galiba herkes ona borçluydu. Nedense kuralları hep o koyardı. Zarlar hep onun elindeydi. o yoksa oyunda yoktu. o yoksa ben, sen yoktu. o yoksa hayat yoktu. O soyutun değil, somutun tanrısıydı. hayalin değil, gerçeğin... harca dedi tanrı!!

    iyi dindarlarız hepimiz. Sadece ibadetlerimizi yerine getiriyoruz...

    Aslında hiç konuşmayacaktım. Sessizliğimin son damlasına kadar onu dinleyecektim. Hani birbiriyle yeni tanışan iki insan arasında tedirgin bir sessizlik oluşur ya, işte o sessizlik çok uzun sürdü. -çoluk çocuk ne yapar amca ne işle meşguller ?-. O donuk bakışlarını yere çevirdi. -Evlenmedim hiç-. Şaşırdım. Şimdiye kadar bir kaç torun evlendirmiştir diye tahmin etmiştim. Durdu. Sustu. Sonra saçlarımı okşadı. -Kadın kredi kartı gibidir yeğenim. ama kullanabilirsen..- Her halde onun hikayesinin büyük bir bölümünüde "kadın ve para" baş karakterlerdi. belki de para, herkesin elde etmeye çabaladığı katil, kadınını öldürmüştü... ne çok benziyordu ikisi birbirine dikkat ettiniz mi ? ikisininde yokluğu sizi öldürebilir. ikisinide çok severseniz, ölebilirsiniz... belli ki amca sevmişti ikisinide ölümüne. Belli ki aşmıştı limitini.-neden- diye sormak geçti içimden. Soramadım. anladım. kalbi kırıktı. Kaynamamış bir kalp soğuk bir soruyla karşılaştığında sızlardı.

    başka bir soru sordum bu kez. -amca yüzünde bir yara var o niye oldu ?-... "önemli bişey değil yeğenim, herkesin bir yerlerinde vardır yara." Elimi kalbime götürüp allahaısmarladık dedim(acaba elimi kalbime götürmem tesadüf müydü ?) sonra uzaklaştım onun hikayesinden, kendi hikayeme doğru...
    2 ...
  33. lauro junior batista da cruz

    2.
  34. Galatasarayın almak üzere olduğu kaleci. internacionalde oynuyormuş. şu an Taffarelle bol bol fotosu çıkıyo ntvspora. merakla bekliyoruz.
    0 ...
  35. fotoğraf makinası ne işe yarar

    1.
  36. http://galeri.uludagsozlu...af-makinası-ne-işe-yarar/

    Fotoğraf makinesi en çok ne işe yarar ? Yola çıkarken bu sorunun cevabını küçük bir kızın vereceği aklıma gelmemişti hiç... ben bu sorunun cevabını kendi çapımda vermeye çalışırken, küçük kız, elinde ki selpakla bu sorunun doğru cevabını vereceğinden habersizdi.

    Yetenekli bir fotoğrafçı değilim, biraz da teknoloji özürlüyüm galiba. Işık, kadraj, gölgeler benim için önemsizdir. Ben o fotoğrafın bana anlattığına bakarım. Bakarken bir fotoğraf karesi görmem, dondurulmuş bir "zaman" görürüm. Ya da hayatın ta kendisini... Kaderi sadece bir deklanşör sesiyle "durdurabileceğimi" keşfetmiş olmak, tarif edemeyeceğim hazlar yaşattı bana. Fotoğraf makinası emanette olsa, duygular benimdi.

    Fotoğraflar duygusaldır, kimisinin renklerinden hüzün damlar, kimisi sana masal dinletir, bakarken dalarsın. Ama insanlar gibi, anlamsız bakanlarıda olur. Önemli olan fotoğrafın gözlerini görebilmek. işte o gözlerde çok şey görürsün. O gözgöze geldiğinde yaşadığın "tedirgin" sessizlik sana çok şey anlatır. Ki anlattılar da bana. Donuk zannederdim fotoğrafları.. Tam tersi! aslında her biri hayat kadar canlı...

    Hepsinin ayrı bir hikayesi var. Teker teker anlatmayacağım hepsinin hikayesini. Çektiğim fotoğraflar herkese farklı bir masal dinletisi gibi gelecek büyük ihtimalle. Kimisi "ne biçim fotoğraf bunlar, ışık ayarı falan filan vs.. yapılmamış" diyebilir. olsun. onlar içinde bir masalım var. "Fuck you (canınız cehenneme:D)". Küçük kız bana iyi bir ışık ayarı yaptı zaten. Aydınlandım sayesinde...

    Küçüktü.. Hayatıda öyle.. Minnacık ayakları, sığınabileceği bir merdiven basamağına sıkı sıkı sarılmıştı. Fotoğraf makinasını görüş alanıma doğru kaldırırken aslında onun da gözleriyle beni çektiğini gördüm. Yorgun ve yılgın bakıyordu gözleri. Bastım deklanşöre ve hikayesine baktım bir saniye... Aslında fotoğraf karesi "kader"inin özeti gibiydi. Her şeyi anlatmıştı bana. Yine de onun ağzından dinlemeden duramadım.

    Ayşe'ydi adı. Klasik bir isim olmasına rağmen çok sıcak gelmişti bana. Mardin' den göçmüşlerdi istanbul'un sefaletine. üç kardeştiler, Ayşe ortanca. Annesi engelli, babası o daha çok küçükken kalp krizinden ölmüş. Babası öldükten sonra onların "yaşama krizi" başlamış, bitmeyecek olan... Ara sıra eğitim masraflarını karşılamak için Taksime gelip, mendil satıyormuş.

    Üzüldüm. Sıkı sıkı kavradığı babası olmak istedim bir an ,elindeki selpak yerine ... Bir selpak aldım ve parasını verdim. Utancımın son damlasına kadar... Sonra diğer hikayelerimi de hafıza kartıma yükleyip oradan uzaklaştım...

    Ve anladım cevabı merak etme. O hayat renkli gözlerinden çok şey anladım.
    5 ...
  37. lucy e derdini anlat

    ?.
  38. lucy kim amk! diyenler vardır içinizde. siz hiç şeytanla dertleştiniz mi ?

    Kadeh kadeh günahlarında boğulacağım lucy. Genzim yanacak biliyorum, kötülüğün öldürecek beni. olsun. iyisi mi sen cehennem kapısı önünde bekle beni. Kader yolundan geçip, sırat köprüsünden sarkıtarak bedenlerimizi, kırmızı şarap içeceğiz. Günahlarımızın cezasını çekeceğiz..."kafaya"
    0 ...
  39. ulusözlük temasının yazma hevesini öldürmesi

    1.
  40. ulusözlük ahalisine açıklama gereği duyduğum problemdir. Psikolojim bozuk ahali kusura bakmayın. Saçmalıyor olabilirim. ama düşündüm, taşındım, düşündüm ve dedim ki;
    -içim gayıldı.
    Renkler problem sözlük. mor.. mor.. mor hep bana kötü şeyler hatırlatıyor. Gay arkadaşlar kusura bakmasın ama bu renklerin onlar için ayrıcalık olduğunu düşünüyorum. bi kere içlerini gıcıklıyor. adam ne yapacak. bu iç gıcıklanmasının döndürdüğü çarkların verdiği enerjiyle yazmaya heves edecek. ya ben ne yapacam!! beni ne motive edecek. Mor kötü şeyler hatırlatıyor. mor delik, mor göz, yılmaz morgül.. ekşiye ve ya inciye girdiğimde parmaklarım klavyeye gidiyor ama malum 34 000 lerdeyiz. incide de küfür yiyosun;
    -slm arkadaşlar naber ?
    +slmını sikerim babası sikişmiş piç otur lan yerine pazar eziği..
    +Yeni mi bu ?
    + yeeni yeni, öğrenecek götveren..
    Hoş bişey değil yani.. unutmamalıyız ki renklerinde bir dili vardır. Heves istiyorum. Pembe olabilir mesela..
    1 ...
  41. 2100 satürn samanyolu kolejleri

    1.
  42. yakında inşaatı yapılacak satürnlüleri şakirt yapacak okuldur. keşfe giden 3 ev abisinin araştırmasına göre temiz bi arazi bulunmuş. bi esnaf abi yardım etmiş, arsayı fetoşun üstüne almışlar. fetoş sevinçten ağlamış.
    (bkz: uzaylı şakirt cemaati)
    0 ...
  43. barışa uzatılan el

    1.
  44. Ülkücü, solcu, devrimci, laik, kürtçü, liberal, ateist, müslüman, hristiyan kim varsa... Bugün kalkın biriyle tokalaşın. Kim olduğunu bilmediğiniz biriyle.. Ne düşündüğünü bilmediğiniz biriyle.. yüreğinizi avuçlarınızda hissedin.. Tokalaşın ki kalpleriniz yanyana gelsin. Birleştirin onları.. Gözyaşında boğulmuş bütün insanlar, bütün ölenler için; ateist, müslüman, hhristiyan, yahudi... kimseniz.. Bi dua edin.. o zaman anlayacaksınız yaşamanız gerektiğini.. omuzuma barış güvercini konmuş şimdi.. umutlu.. Benden aldığı umudu, başkalarına taşıyacak... kimse artık elinde sapanla ağaç diplerinde belirmesin. uçsun, sonsuza kadar...
    0 ...
  45. © 2025 uludağ sözlük