1. içeride sigara içilmediğine işarettirler.
2. genellikle 3'lü olarak takılırlar.
3. içlerinden yalnızca bir tanesi masum görünüşlüdür.
4. kıvırcık saçlı olanı, etine daha dolgun olanıdır.
külliyen yalan, tamamiyle algı operasyonundan ibaret bir yaklaşım...
aslan yattığı yerden belli olurmuş derler ya?
aynen öylesi...
spor salonlarına gidiyoruz, üç beş alet kaldırıp indiriyoruz, yarımşar saat yürüyüp koşturuyoruz.
bir erkek soyunma odasında da göreyim ki dal, taşşak meydanda herif gezinsin ortalıklarda?..
ya da eşyaları sereserpe ortalığa saçılmış, ortalık taşşak kokusundan geçilmez olsun?
çantasından çıkarır çamaşırını,
havlusuyle birlikte alır eline,
duşuna giriverir,
çıktığında üzerindedir iç çamaşırları,
ya da kabinde giyinir en olmadı.
kırk yılda bir havlusunun altından belli etmeden götüne geçirdiğine rastlarsın.
lâkin hangi aynı dertten muzdarip kadına dokunsan;
kadın soyunma odasındaki amdan, götten, memeden konu açılıyor mübarek?..
karnına kadar akmış memeden şikayet edeni mi dinlersin?
peştemâlinin altından götünün deliği gözükeninden dert yakınanı mı dinlersin?
al alabildiğine...
sonra lafa gelince, "sabahtan akşama kadar dağıt, götünü ben topluyorum senin!"
göz göre göre "gereksizim," diye bağıran transferdir.
bu kulüp yöneticileri akıllanmayacaklar gerçekten...
30'una merdiven dayamış, adamakıllı hiçbir özelliği olmayan adama, tut sen dünyanın parasını harca?..
üstelik cümbür cemaat yöneticilerinle birleşip...
yanısıra yabancı sınırlamasının sön demlerinde?..
olcay şahan, gökhan töre ve kerim frei ile türkiye ligleri'nin açık ara en klas kanatlarına sahip beşiktaş'ın bu mevkiideki kareasını tamamlamak anlamına gelecektir.
- "fenerbahçe ve galatasaray'dan topçu almayalım," felsefesine bu noktada riayet etmemek gerektiğini düşünüyorum.
biz size "almayın," demiyoruz!
hobi olarak gene alın!
ama iyilerini alın!
ıskartalarını değil...
değil süleyman seba, beşiktaş'ın suyundan içmiş hiçbir insanın ismi böylesi bir organizasyonla birlikte lekelenmemelidir.
bugün beşiktaş yönetim kurulunun yapacağı toplantıda, bu konuyu çok ciddi açıdan gündeme alacaklarını biliyoruz.
ve beşiktaş camiası olarak iç ferahlatıcı haberler bekliyoruz kendilerinden...
öyle de olacaktır.
türkiye futbol federasyonu'na gereken itirazlar yapılacak ve
ve bu şerefli insanın ismi, çıkar odaklı yapılanmalara hizmetten uzak tutulacaktır.
bilhassa beşiktaş camiasının farzı olan durumdur bu.
daha yeni evlenmişim.
eski üyeliğimi kızkardeşime devretmiştim evlenirken...
ve yeni evime, yeni evliliğime, yeni lig tv üyeliğimle girmiştim.
buraya kadarmış.
artık boynu tasmalı eşeklerden değilim, olmayacağım.
hiç oyalanmadım haa?..
zerre kadar da sinirli değildim?..
zaten türk futbolunun son şansıydı benim adıma bu akşam...
maçtan çıktım,
tribünden sessiz sedasız indim,
batı tribünü otoparkına giden yolda aradım digiturk müşteri hizmetleri'ni...
üyeliğim yeni olduğu için 258 lira taahhüt bedeli ödemem gerektiğini söylediler.
öyle karar vermiştim ki artık eşek olmamaya,
- "vallahi," dedim, "... 1.258 lira da desen, kapattıracağım, kusuruma bakma!"
sebebini sordu elbette...
- "şansal'a söyle, o anlar," demek geçti içimden ilk anda...
yapamadım.
zannediyorum ki o ana kadar içimde sakladığım öfke, o anda müşteri temsilcisi'nin suratına patlayıverdi:
- "s.kimin keyfine kapatıyorum, sana ne," çıktı ağzımdan...
kibardı müşteri temsilcisi...
- "bir sebep göstermem gerekli beyefendi, ne yazayım," şeklinde bir soru yöneltti.
- "iyi o zaman... 'sikinin keyfine kapatıyormuş' yaz," dedim bu sefer kendisine...
ilginçtir, kabul etti.
ve kurtuldum en nihayetinde...
türk futbolundan,
ona yön veren çıkar odaklı yapılanmalardan,
her heyecanlı, mutlu ve keyifli anıma kırmızı kart çıkartmaktan zerre kadar gocunmayan hakem camiasından,
fenerbahçesinden&galatasarayından,
beşiktaş'ından;
hepsinden kurtuluverdim.
bir daha açmayacağım gazetelerin spor sayfalarını!
bir daha maçlara gitmeyeceğim!
bir daha televizyonda maç seyretmek mi?
üzerine para dahi verseler, dönüp suratlarına bile tükürmeyeceğim!
beşiktaş'ın yeni sağ beki, öbürkünün dördüncü yıldızı, berikinin avrupa macerası; köşesinden bucağından ilgilenmeyeceğim!
çıkar odaklı yapılanmaların piyonu olmaktan istifa ediyorum vesselam!..
sevdiğim, beni mutlu eden insanlara harcayacağım vaktimi...
belki bir film satın alıp izlerim evimde?..
ya da siyasetle biraz daha fazla ilgilenmeye başlarım?..
futbol mu?
alın oynayın topunuzla, ben gidip kendime yenisini alırım!
istifa ediyorum türk futbolundan!
sebebine, "s.kinin keyfi" yazarsınız...
beşiktaş kulübü başkanlığı'na geçtiğim takdirde izleyenlerin beğenisine sunulacak ağır şampiyon kadrodur.
kaleci: tolga zengin, sinan bolat
sağ bek: necip uysal, musa muhammed
sol bek: ramon motta, ismail köybaşı
defans: pedro franco, younes kaboul, ibrahim toraman, ersan adem gülüm
defansif orta saha: veli kavlak, serdar kurtuluş
orta saha: andrea pirlo, oğuzhan özyakup, atiba hutchinson, tolga ciğerci
sağ açık: gökhan töre, muhammed demirci, marko marin
sol açık: kerim frei, aaron hunt, olcay şahan
santrafor: hugo almeida, mustafa pektemek, cenk tosun
şimdilik üç tane var bunlardan memlekette...
bir'i ankara'da, diğer üç'ü istanbul'da...
üretim kapasitesinin gün geçtikçe arttırılıp age of empires'taki gibi imparatorluk sınırlarımızın üzerine çekilmesi gerekiyor.
suriye, rusya, ermenistan, yunanistan falan komple bunlardan sereceksin.
arkasına da iki topçu kulesi?
oh mis!
göstericiler üzerine yüklendiği zaman otomatik olarak biber gazı sıkmaya yarayan çelik duvar!..
vay babalarının amına koyayım...
ne teknolojiymiş lan bu?..
seri üretime geçilip dünya pazarına sürülür bu alet...
çok net bu!..
öncelikle yönetimin ömrünü birkaç ay uzatır bu hamle tabii;
rahatlatır, nefes aldırır.
yoksa taraftar ilk iç saha maçında indirecek kendilerini tahtlarından...
taraftar için ise söyleyecek söz bulamıyorum.
yani nasıl ifade edilebilir ki?
beşiktaş taraftarının çektiği eziyetleri arka arkaya sıralasam bur'dan yalova'ya köprü etmez mi?
sırf o asık suratları bir nebze olsun tebessüm ettirebilmek için olsa bile gereklidir vesselam bu hamle...
unutulmamalı ki, beşiktaş taraftarı, beşiktaş kulübünün herşeyidir.
sahadaki 11 oyuncunun, teknik ekibin ve diğer tüm bileşenlerin emeğinden daha fazla emekleri vardır galibiyetlerde...
dolayısıyla morallerinin yerinde olması çok önemlidir.
ve bu nedenle ilhan mansız'ın antrenör kadrosuna transferi çok önemli birşeydir.
artık bıkkınlık verici bir gündem değiştirme haberidir.
babayı alırsın sen eto'o niyetine amk...
hayır, "lâfa değil, icraate bak," diye mis gibi söz vardır ya,
aynen o türden;
ronaldinho, pato, kaka...
koştura koştura sıraya dizilmişlerdi sen onları transfer etmek için devreye girdiğinde...
şimdi de eto'o...
aksiyon hangisinde daha fazla miktarda bulunmaktadır, belirleyemediğimdir.
yav, ne acayip işler geliyor bu takımın başına...
kulüp, kulüp değil; vurdulu kırdılı film gibi anasını satayım.
sezon başından itibaren sayacak olursak;
- sezer öztürk'ün almanya'da bıçaklanması,
- ibrahim toraman ile sezer öztürk'ün üzerlerine kapıyı kitleyerek tekme-tokat/kan-revan kavga etmesi,
- manuel fernandes'in evinde bir kadını yumruklayarak mahkemelere düşmesi,
- oğuzhan özyakup'un boğaz köprüsü üzerinde trafik kazası geçirmesi,
- veli kavlak ve uğur boral'ın antreman sahasında yumruklaşması,
- ve içinde bulunduğumuz dönemin pek popüler olayı fenerbahçe maçı sonrası futbolcuların bar'ın tekinden kovulması ve buna müteakip bir başka barda gökhan töre'nin kurşunlanması.
bunlar bildiklerimiz...
bilmediklerimiz de vardır tabii...
daha evvel yaşanan ibrahim üzülmez&ibrahim toraman yumruklaşmasına girmiyorum daha!..
sayısız kas sakatlıkları, iç yan bağı kopan neredeyse her futbolcu daha iyileşemeden bir kez daha o bağı kopartır, teki atroskopi olur, öbürkünün bilmemneresinde bi'şeyler çıkar...
bu nasıl cenabet takım amk?!?
ne acayip işler geliyor lan bu takımın başına?!?
sikeyim; kimse o cenabet, çıkartın, gönderin takımdan lan?!?
yani bir kulübün işleri bu kadar mı aksi gider,
herşey böylesine mi kötü bir tesadüftür,
bilemiyorum.
2 puan altına aldığın galatasaray, rezil bir futbol sonrası kendi evinde kasımpaşa'dan 4 gol yiyip elek olacak,
takımın en önemli silahı olan muslera sezonu kapatacak,
futbolcusundan tut, teknik direktörüne ve yönetimine kadar her kademe ayrı ayrı çatırdayacak,
ve bugün renkli medyaya baktığımız zaman konuşulan?!?
bu rezil duruma mahâl veren,
kulübün matematiksel açıdan şampiyonluk şansı devam ettiği hâlde fenerbahçe'ye yavşaklanarak kurtların önüne haklı biçimde düşmesine müsaade eden,
futbolcuları disipline etmeyi beceremeyen,
haydi beceremedin diyelim, ani gelişen durumlarda kriz yönetimi nedir bilmeyen pek denyo beşiktaş başkanı ve kendisinin yönetim kurulu'na selamlarımı gönderiyorum buradan...
adam değilsiniz amk, adam adam!..
senelerdir süregeldiği gibi sahada aldığımızı, bir kez daha masada kaybetmek üzereyiz!..
hâttâ bu sefer öyle bir kaybediş ki bu; o masada oturup, sizler de emekçisi oldunuz bu birliğin!..
her türden birimlerinizle siktir olup gidin bu kulüpten amk!..
seneler beridir hakkı katır katır yenilen, sağı/solu/önü/arkası pirtik pirtik didiklenen bir kulüptür vesselam beşiktaş.
defalarca şampiyonluklarımızın elimizden alınışı,
beşiktaş aleyhine yüzlerce belki de binlerce hatalı hakem kararları,
şike suçundan ceza alan ve alması hakikaten gereken fenerbahçe'nin yanına yancı olarak gönderilişimiz...
türkiye cumhuriyeti'ne dair futbol endüstrisinin götüne kına yakması düşer beşiktaş'ın ligden çekilmesiyle vesselam...
kimsenin irrite olacağını sanmıyorum.
onlar yollarına sağlıklı biçimde devam ederler,
beşiktaş ise, kendisine gönül veren taraftarında "bu lig için fazla şerefliyiz" sloganından ibaret hoş bir anı olarak kalabilir...
olağanüstü derecede enteresan, bir o kadar mizâhi öğeler barındıran durumdur bu.
bilindiği üzere gazetelere veya dergilere röportaj vermeye bayılan bir başkandır fikret orman.
ve bu röportajlarının her birinde ayrı ayrı bu yaklaşımdan bahsetmektedir:
- "beşiktaş'la birlikte avrupa kupası kaldıracağız inşallah!"
yav he amk he...
sen önce türkiye ligleri'nde ikinci olmayı bi'öğren amk...
değil şampiyon,
ikinci olmayı bir öğren...
bir başkan düşün ki,
kendi liginde dahi şampiyon olmak nedir,
anlamasın,
bilmesin,
beceremesin;
ama lafa geldiğinde uluslararası düzeyde şampiyonluklardan falan bahsetsin.
gerizekalı ya bu taraftar,
anlat amk...
sen avrupa kupası'nı, türkiye ligi'ni falan boşver;
bırak başkanlığı maşkanlığı,
dön evine, bas git köyüne yoluna,
kendininkini kaldır birader...
türk futbolunun ağzına okkalı okkalı sıçan üç kulüp başkanının kıyaslanmasıdır vesselam bu.
hangisi daha rezil, bilemiyorum.
aziz yıldırım, diğerlerine nazaran daha bir sevgi ve saygıyla karşılanıyor camiası içinde...
hâlbuki herif fenerbahçe'nin iki sezon ardarda uluslararası düzeyde futbol oynayamama nedeni...
hani fenerbahçe taraftarı tayyip destekçilerine söylenir eder ya "koyunsunuz amk, kime oy verdiğinizin, kimi el üstünde tuttuğunuzun zerre kadar farkında değilsiniz, kör cahilin önde gidenisiniz," diye;
onun bir farklı durumu işte...
adam, 2003-2004 sezonundan bu yana göz göre göre şike yapıyor,
bütün medyayı fenerbahçe yandaşı haline getiriyor,
türkiye futbol federasyonu ve merkez hakem komitesi üzerinde büyük baskı oluşturup camiası lehine kararlar alınmasına neden oluyor,
ama bu haksız uygulamaların siyasi açıdan tam karşısında duran camia, aynı bokun lacivertine kucak açabiliyor.
bu açıdan gerçekten enteresan bir durum...
ünal aysal'ı ise aziz yıldırım'ın ilk sezonları, yıldırım demirören'in ise beşiktaş'tan siktir edilmeden evvelki hali gibi gözlemliyoruz şu anda...
yaklaşım, aynı yaklaşım...
ses getirecek transferle taraftarın gönlünü fethetme çabası...
türkiye ligleri'nde hiçbir şekilde ses getirmedi bu tutum.
beckham'lı real madrid'e bile getirmemişti.
dünya futbolu, tüm saflarıyla öz'e dönme gayreti içine girmişken,
ünal aysal'ın bu herkeslerce bilinip test edilen taktiğiyle başarı sağlaması beklenemezdi elbette...
saçma sapan açıklamalarla gündemi germesi,
galatasaray'ın son dönem şampiyonluklarındaki en önemli etkenler olan ali dürüst&abdürrahim albayrak ikilisine kapıyı göstermesi diğer hataları oldu.
galatasaray taraftarı, fenerbahçe taraftarının aziz yıldırım'a bağlı olduğu gibi tutkuyla bağlı değil kendisine ama...
fikret orman'a geldiğimizde ise bir zavallıyı görüyoruz maalesef...
- "ben beyefendiyim," sözde kılıfını üzerine çekmeye çalışıp beceremeyen,
ve bunu her deneyişinde kendisi yetmezmiş gibi camiasını da küçülten bir zavallı...
beşiktaş'a tek katkısı, stadyum inşaatının süresini hızlandırması...
onun dışında ne bir başarısı,
ne de taraftarlarca hoş karşılanacak bir tutumundan bahsedebiliriz.
kulübü neredeyse fenerbahçe'nin pilot kulübü yapma gayreti ise cabası...
söylenecek söz yok...
yıldırım demirören döneminin pisliklerini halen yaşıyoruz ama beşiktaş o zamanlar, ismi gibi beşiktaş'tı.
şu anda ise beşiktaş dışında her halta benziyor...
bundan daha kötü bir beşiktaş başkanı hayal edemiyorum.
yıllardır süregelen araştırma konusudur;
- "oğlum, kadınların senden hoşlanıp hoşlanmadığını nasıl anlarsın ya?"
ya, ağzı yok mu amk?
sorsana?
hayvan mı lan bu illa davranışlarında bi'ipnelik arıyorsun?
yani ne diyebilir, ne yapabilir ki en fazla?
belinden silahı çıkarıp alnına dayayacağını ve tetiği çekeceğini mi düşünüyorsun?
ya da etrafta kim varsa yanına toplayıp eliyle seni işaret ederek;
- "ahaaahahaaahaa... çocuklar bak, bu lan işte buuuu, ahahahahaha," diyeceğini mi?
konuşa konuşa oğlum...
tamam, hayvansınız, toplum olarak farkındayız da;
bu gibi durumlarda konuşa konuşa amk...