efendim gariplikler bitmek bilmiyor. ben bu genç hanım kızımıza şaşırmaya devam ederken çok daha ilginç bir şey oldu, bu genç kızımıza mesaj mı vermek istiyordu cafe işletmecisi bilemiyorum ama ortalığı birden acaip almanca konuşmalar sardı. neye uğradığımı şaşırdım, ağzım açık kalakaldım. adamlar almanca bir şeyler yapıyorlar!!! ama tam çöazemedim.
acilen kaçmayı düşünüyorum, internet cafe değil kerhane resmen.
eskiden televizyonlar tek kanallı iken, biz küçükken ve zaten televizyon seyretme sınırlı iken daha hiç sevişmemişken, odada ders çalışmak gerekirken, alkol ve bar yaşına gelmemişken gerçekleştirilen yasak çoğunlukla bireysel eğlence.
(bkz: gotunden sallamanın en guzel ornegi)
bir paket kağıt mendil verirmisiniz şeklinde gayet naif bir isteğe
haıı o mu onun adı selpak akıllım şeklinde verilen cevabın
tümlecimi nesnesimi zarfımı ne olduğu belli olmayan bir öğesi.
bu ekolun insanlari fransizcayi yere gore sigdiramazlar, onlara gore fransizca bir nimettir, muhtesemdir, tanrinin insanlara armaganidir. bu gibi insanlarin kulaklarina fransizca siir gibi gelir, fransizca anasina bile kufretseniz hosuna gider. bu tipler genellikle de fransiz yalakasidirlar. fransiz yaparsa mukemmelini yapar derler. hey gidi gunler hey fransizca bir zamanlar kraldi demekten de geri kalmazlar.
(bkz: la ana la avrat dö la dümdüz)
sezen aksu nun nukhet duru nun ilk zamanlari..ortada kaset bile olmadigi zamanlar..bunlar vardi o zaman. cizirtili cizirtili dinlenirdi.
(bkz: ah mazi) (bkz: tas plak)
gördüğüm kadarıyla insanın başına gelebilecek en kötü ve en güzel şey. her şeyin olması ve hiçbir şeyin olmamasıyla eşdeğer tutulabilecek ilginçlikte bir hayat. ailenin tek çocuğu ve tek kızıysa el bebek gül bebek yetiştirilirken, hayatı evin içiyle sınırlandırılır. istediği her şeye sahip olabilirken, manevi duygu kapsamına giren arkadaşlık, sevgili, aşk, cinsellik, özgürlük kisvelerinden mahrum bırakılırlar.
babalarından ve ailelerinden dolayı kendilerini güçlü hissetseler de, günlük hayatın getirdiği sorumluluklardan eksik kalırlar. her işlerini başkaları yaptığından tek başlarına kaldıklarında -zor ama oluyor- sudan çıkmış balığa dönerler.
ilginç gelen bikaç örnek verirsek: çok lüks arabaları olsa da yalnız başına süremezler. bilgisayarları olsa da internete giremezler. limitsiz kredi kartları olsa da her yerden alışveriş yapamazlar. büyük şehirde yaşayamazlar, yaşasalar bile gizli tutulmak ya da yoğun korunmak zorunda kalırlar.
bunların sahip olduğu sevgili yürekli olmak zorunda olduğundan çok fazla sevgili edinme şansları da olmaz. evlilik gibi, kariyer gibi önemli kararları da kendi başlarına veremezler.
ne kadar güzel olsalar da, kimi konularda yetenekli olsalar da bunu kullanamazlar, izin verilmez. misal sesi çok güzeldir ama bırakalım konservatuarı, kimseler duyamaz bile.
hayatla savaş vermek zorunda olmadıkları için ve kendilerini üzecek çok fazla bir etken bulunmadığı için, bu kızlar dünya iyisi olurlar. kötülüğe, bencilliğe, hırsa gereksinim duymazlar. babalarından bildikleri kadar hayatı tanırlar.
seyrantepe tatlises kebap saat gece 3 sulari...
ben : abii naber yaa super yapmissiniz burayi sipsak.
abi : buyrun efendim
ben : gotunuz donuyodur burada sizinde heheeheh
abi : pardon
ben : he zor yani diyom sabaha kadar durmak.
abi : nasil alirdiniz durumu?
ben : aci olsun
abi : at oglum oradan bi special (amuna kodum senin simdi yawsak seni)
ben : heh heh aci olsun ben adanada da yedim durum sehir cocugu sanma beni.
abi : dur sen sana hayatinda tatmadigin bi aci tattiracam....
(bkz: kanal tedavisinden önce discinizin aklindan gecmesi muhtemel cumle)
(bkz: bekaretini kaybedecek olan bi hatuna söylenecek en son laf.)
shaun of the dead filminde meydana gelen korkunç aktivite. shaun her sabah yaptığı gibi kalkıp markete süt almaya gider, etraf zombiden geçilmemekte ama shaun hiçbir şey görmemektedir. markete varır, yerdeki kan üzerinden kayarak süt şişelerine ulaşır gözlerini ovalar market sahibine seslenir, gelen giden olmaz parayı bırakıyorum diye bağırıp tekrar evine doğru yola koyulur, arkasından yüzlerce zombi ağır ağır gelmektedir.
bu durumda markette yetkili kimse yoksa zombi istilasından korkup etrafa dikkatlice bakmamız, son duvamızı okumaya başlamamız gerekmektedir.
-annecim korkmuyosun di mi? (bkz: cocuguna annecim diyen anne modeli)
-ne korkucam lan..!!!
-iyi..iyi.. allah korusun ustura paslı felan olmazsa,sen de titremezsen,e amca da bu işin ustası çıkarsa,çabucak biter di mi oğluşum?
-hö..?
nordic jazz'ın en yetkin temsilcilerinden olan norveç'li saksofonist gharbarek ülkemize pek çok kez gelmiştir. müziği new age 'den world music'e, oradan jazz'ın avantgarde türlerine dek uzanabilecek zenginliktedir.
ilk çalışması jan garbarek ile beraber kaydettikleri red lanta'dır.. garbarek'in saksofon ve flüt çaldığı bu albüm pek dinlenilesi, pek sevilesidir zira bu arkadaş da gerçekten yeteneklidir.. albüm 73 çıkışlıdır..
ilk konusanin kaybettigi savas.
gizli goz yaslari, bakismalar, saatin tik taklari...
ilac olmasini beklemezsin bi sure sonra sana hain hain akip giden zamandan.