Toplumların temel dinamikleri olarak görülen hiç şüphesiz ki insan yığınlarıdır. Toplumun değişim ve gelişimde, medeniyet, bilim ve teknoloji ilerleyişinde onu oluşturan kitlenin gelişimi etkili ve önemlidir. Ana unsur olan insanın kişisel gelişimi mutlak olarak yaşadığı coğrafyanın değişimine ve gelişimine katkıda bulunur. Fakat en önemli olan ise kişinin kendisine yaptığı yatırım vasıtasıyla ilerlemeyi sağlamasıdır. Bu husus genel bir tabir olarak kültür sahibi kişi olmak amacıyla insanın gelişimidir. Peki, insanın birikimli ve donanımlı olması hangi faktörlere bağlıdır sorusu aklımıza geldiği vakit vereceğimiz cevaplar tatmin edici olmalıdır. ilk akla gelen kişinin ilgi duyduğu alanlar üzerine bolca okuma yapması olacaktır. Tabii olarak sadece okuma yapmak birikimli biri olmak için yeterli olmayacaktır.
işte tam olarak bu noktada kişinin yaradılıştan gelen özellikleri ön plana çıkmaktadır. Her insan farklı bir zeka yapısı ile var olmuştur. Kimisinin görsel zekası kuvvetli iken kimisi edebi alanlarda kuvvetini göstermektedir. Kişi hayatının her alanında olduğu gibi donanımlı biri olmak istediği vakit dahi kendisine uygun olan yöntemleri seçmelidir. Evvela kendi yeteneklerinin farkına varmalı ardından da yeteneklerinin üzerine bir yaşam inşa ederken ilmi açıdan gelişimini sağlamalıdır. Farklı yaratılan ademoğlu içerisinde kendini geliştirmek için elbette yalnızca okuma zorunluluğu yoktur. Kimisi için bu kazanımlar dinleme yolu ile gelirken kimisi için izleme yolu ile gelebilmektedir.
Farklı yöntemlerle gelişip öğrenebilen ve bu öğrendiklerini tecrübe haline getirebilenler için her alandaki her hangi bir aktivite gelişime katkıda bulunacaktır. Öyle ki hiç ummadığınız anlarda sinemada dahi hayata dair şeyler bulabilirsiniz. Bu durum gerçek hayattan filmlerin yaşamımıza etki etmesi olarak nitelendirilebilir. Gerçekçi bakış açısı ile tasarlanmış herhangi bir film kişiyi yaşadığı dünyayı, toplumu ve kendisini sorgulatacak bir biçimde düşünme evresine sokabilir.
Kişinin algısını, insanlara bakışını ve yaşam tarzını bile etkileyebilir. Esas itibariyle kültürlü kişi olmak tek başına okumak, dinlemek veya izlemek ile açıklanabilecek bir kavram değildir. Önemli olan bu ögelerden edindiğimiz tecrübeleri yaşayıp uygulayabilmektir. Bu konuda gerçek hayattan esinlenen ve izleyiciye bunun etkisini verebilen filmler kişinin edineceği tecrübe ve düşünsel anlamdaki derinliğini arttırmasına sebep olacaktır.
Varoluş kelimesinin kişiye çağrıştırdığı ilk düşünce, doğumundan itibaren geçen süredir. Oysa varoluş tek bir insanın varoluşundan değil, canlılar cansız varlıklar ve hatta nesneleri bile içine alan bir felsefedir. insan beyni sürekli sorgulayan bir yapıya sahiptir. Bu sorgulama cümlelerinin içinde genel olarak ne ve neden kalıpları geçer. işte varoluşsal sorgulama klişesi de tam bu noktada devreye girer. Enerjik ve neşeli bünyelerde, farklılaşım yoğun olan bir durumdur. Varoluşun sorgulanmasında duygular da derin bir yer tutar. Kişi o anki ruh haline uygun olan seçeneği kabullenmeye hazırdır.
Varoluş sorgulamasında psikolojik olarak yeterli kimliğe sahip olanlar, empati yeteneğinde genellikle mutlu hislerle karşılaşım yaparlar. Oysa mutsuz bilinçaltlarında empati kötü durumda olan varlıklara yapılır. insanların düşünce yapısı, yaşantı, şartlar ve psikolojiye göre değişir ve akıllarından yaşadıkları durumun vahimliğine göre neden varım, neden yaşıyorum, sonum nasıl gibi sorular geçer. Varoluş klişesi bu sebeple insanların fiziksel ve zihinsel farklılaşmasıyla ilişkilendirilir.
Düşünme yeteneğine sahip olan hiç bir canlının varoluşu hakkında düşünmemesi diye bir olasılık yoktur. insanlar sürekli bu bilgiyi edinmek için çalışmalar yapmışlar hatta bunu bilimle taçlandırmışlardır. Varoluşu dinle bağdaştıran binlerce etnik toplum ve kültür hatta bilimsel veriler vardır. Ancak hala insanoğlunun varoluşu anlamlandırma çabası devam eder.
Yaşamın kendine ait, kendi çapında metaforları olsa da, yaşam içindeki sürprizler de yaşama değer, acı, hüzün, içtenlik ve özgürlük katan semptomlardandır. Varoluş insan beyninde en çok din konusuyla ilişkilendirilir. Çünkü inançlar kişiyi bu yönde ekarte eder. Varoluşunun dine bağlayan tüm toplumlar tekrar dinin verdiği bilgiye dayanarak manevi güce kavuşacaklarını düşünerek sonlarını bu uğurda bekler.
Gelmiş geçmiş tüm toplumlarda varoluş, varlık ve hiçlik terimleriyle özel uyum gösterir. Çünkü insanların varoluşla ilgili en çok araştırdığı konu neden varım olurken, bir gün hiç olacağı düşüncesini de unutmamaktan geçer. Bu sebeple varoluşun irdelenmesi sonu bulunmayan bir kuramken, bu soruya verilen tüm cevaplar ideolojiden öteye gidemeyecektir.
Sevgi beslediğim,kendimle özdeşleştirdiğim herşeyin popüler kültürün parçası haline gelmesinden nefret ediyorum.Müslüm Gürses buna örnek,ve şimdi sırada Pikachu var.
Gerçekleştirdiğim fakat pişman olmadığım eylemdir.17 yaşımdan bu yana günde 11 ilaç içerek yaşasamda,geride 'keşke' diyecek hiçbirşey bırakmadığım için mutluyum.
Rum 32: O dinlerini parça parça eden ve kendileri de değişik gruplara ayrılanlardan (olmayın). Her grup kendi yanında olanla sevinmektedir.
Muminun 53: Fakat, onlar islerini çesitli kitaplara ayirdilar. Her grup kendi yaninda bulunandan hosnut...
Meryem 37: Kendi aralarında gruplaşanlar görüş ayrılığına düştüler. Artık o büyük güne şahit olacak o inkarcıların vay hâline!
Araf 3: Rabbinizden size indirileni izleyin, O'ndan başkalarını evliyalar edinerek izlemeyin. Ne kadar az öğüt alıyorsunuz!
Araf 30: Bir grubu doğru yola iletti, bir grup da sapıklığı hakketti. Onlar, şeytanları Allah'tan başka evliyalar edindiler ama kendilerini doğru yolda sanıyorlar.
Zumer 3: Kesinlikle, din sadece Allah'a aittir. O'nun dışındakileri evliya (dostlar) olarak edinenler, "Onlar bizi Allah'a daha fazla yaklaştırsın diye biz onlara tapıyoruz." (derler). Ayrılığa düştükleri bu konuda onların arasında Allah karar verecektir. Allah kuşkusuz, yalancıları ve nankörleri doğru yola iletmez.
Rad 16: De ki: "Göklerin ve yerin Rabbi kim?" De ki: "Allah" De ki: "O'ndan başka, kendilerine dahi yarar ve zarar veremiyen kimseleri evliyalar mı edindiniz?" De ki: "Hiç körle gören bir olur mu, yahut hiç karanlıkla ışık bir olur mu?" Yoksa Allah'ın yarattığı gibi yaratan ortaklar buldular da yaratmalarını birbiriyle mi karıştırdılar? De ki: "Allah her şeyin yaratıcısıdır, O Tektir, Egemendir."
Anarko-pasifizm, toplumsal değişim mücadelesi için şiddet kullanımını reddeden anarşist hareket içerisindeki bir eğilimdir. Henry David Thoreau, Leo Tolstoy ve Mohandas Gandi'nin fikirleri bu akıma önem kazandırmıştır.