damarlarımı nasıl tıkarım, daha sağlıksız nasıl beslenebilirim, hangi durumda kulaklarımdan kan çıkarak ölebilirim(çok havalı) diye düşünen türk gençliğinin elinden düşürmediği, 2 satırlık rehber.
1. kahvaltı en önemli öğün. daha ilk öğünden damarlarımızı düşük konsantrasyondaki(low density lipoprotein, tahlillerde ldl diye geçer) yağlarla nasıl doldururuz? en doğrusu için; (bkz: mcdonalds kahvaltı)
2. ilk öğünün üzerinden 3 4 saat geçmesini bekleyelim. hadi burger king yiyelim. bakalım? bir menü 6 tl, iki menü 8 tl. aaa ne de güzel! böylece beyne giden kan akımına daha öğle yemeğinde büyük bir darbe vurabiliriz. ver oradan 2 menü, çok da hesaplı.
3. akşam 8'e doğru bir daha kurt gibi acıkalım, ne de olsa fast food'un doyuruculuğu uzun vade(uzun vade de 2 saat) 0'dır. hemen pizza hut'a girelim. o da nesi? sınırsız hamur işi, üzerinde az doymuş yağlarıyla, hem de uygun fiyata. hemen girip arkadaşın 12 dilimlik rekorunu kıralım, göğsümüze yavaştan giren ağrıları önemsemeyelim.
4. ana 3 öğün harici, bol bol fast food yiyelim, bir tavsiye olarak yedikten sonra anında uyuyalım. o yağlar bir güzel kanımızda dolaşsın, bir güzel depolansın. lazım olur.
yüksek kolesterole bağlı, -basitçe-damar iç yüzeylerinde meydana gelen deformasyon, sertleşme problemi. günümüzde metabolik sendrom olarak tabir edilen, masabaşı iş sahiplerinin sıklıkla sahip olduğu bir problem. ilerleyen yaşlarda kalp krizlerinin ve inme*lerin en büyük faili.
sözlülerin, yazılıların en taktiksel, en yavşak cümlesidir gözümde.
cevap konusunda zerre fikri olmamakla birlikte şu anda ve hatırla"ya"mıyorum sözleri son derece önemlidir kişi için.
zira;
şu anda --> en yakın arkadaşım(o da çalışkandır aynı benim gibi) sadece 5 dk. önce beni sözlü(!) yaparken cevap verebiliyordum.
hatırla"ya"mıyorum --> deliler gibi, kahveler, enerji içecekleri yudumlayarak çalıştım, gece uyku uyumadım, lanet olsun o kadar çok şey biliyorum ki bunu nasıl hatırlayayım. senin de sorduğun soru yani hoca.
anlamları içerir.
halihazırda periodontoloji, radyoloji gibi tamamen terime dayalı derslerin finalinde kağıda hocaya not olarak "hocam x'i şu anda hatırlayamıyorum" yazıp geçen arkadaşları olan biri olarak ben, orayı, defalarca kalem ve silgi darbeleri değdirdiğim o boşlukları sınav sonunda mal gibi "boş" bırakıyorum.
topluluk içinde yaşanması istenen son olaylardandır bu. ilk 3'e rahat girer.
beklentiler de yüksekse, kalabalığı kırıp geçirmek hedefse; hüsran, hayal kırıklığı büyür, çığ gibi üzerine çöker kişinin. pişmiş kelle gibi sırıtan birey, ağzı açık, dili görünür vaziyette kendisine soru işaretleriyle ya da hiç konuyla ve söylenenlerle alakası olmayarak bakan toplulukla göz göze kalır. bu buluşmanın, göz göze, diz dizeliğin süresi bireyin rezil olma ve önündeki uzun hayatın berbat olma süresiye bire bir doğru orantılıdır.
özellikle sevgili hemcins*lerimden, hoşlandıkları kız masadayken yaptıkları bu lüzumsuz hareketten kaçınmalarını, her ihtimale karşı ortamda bir arkadaşı böyle durumlara karşı uyarıp "büyük sessizliği" bozmasını istemelerini tavsiye ederim.
unutmayınız.
topluluklarda belirli zeka seviyesinin üstüne hitap eden espriler yapmak son derece sakıncalıdır.
akepe iktidarından dem alarak yaşayan, kendisi de sözde demokrata dönüşecek gençtir.
iktidarın tüm özelliklerini yansıtır.
yeri gelir, faşizan fanatizmden feyz alır, üsküdar sahilinde turuncu ak parti kaşkollarını takıp yandaşlarıyla eller omuzda yürür. partisi gibi "burada bizden başkasına yer yok" duruşu gösterir.
yeri gelir, demokrasinin savunucusu olduğunu söyleyip mecliste mutlak çoğunluğa sahip olan ve yasama-yürütmedeki çarpık faaliyetlerinde çankaya gibi bir engeli olmayan partisi gibi; "kapalı kızlar da üniversitelerde olmalı" ve "kafayı açmak günahtır, lanet olsun!"; "eşim kapalı olacak" ve "of bu bikinili hatun da taşmış, alttan alttan sıvazlayayım" diyecek kadar çelişkilidir.
yeri gelir, sosyal adaletin yanında olduğunu söyleyen partisi gibi tutarsızdır. yerel seçimlerde düşüşe mi geçti? önderlerinin emriyle elektrikleri keser, halk oyunu hiçe sayar.
yeri gelir, partisinin liderlerinin eşik değerine kadar "katlandığı" insanına yaptığını yapar, eşik değeri aşılınca, "işine gelmiyorsa" ve "ana" içeren küfürler kullanır.
yeri gelir, ekonomi konusunda usta olduğunu söyleyip, müthiş "teğet geçecek" öngörüleri yapan partisi gibi, işler sarpa sarınca "hayat böyle, bak başkalarına, biz yine iyiyiz" deyip uyutur, uyutturur.
kendi görüşünü oluşturmak, oturtmak veya sorgulamak gibi bir yetisi olmadığından onu "lay lay lay lay lay lay lay lay laaaaaaay oooo durmak yok yola devaaaaam" derken görebilirsiniz. çünkü o güçlünün yanında olmaya programlanmıştır.
50 karakter: test olan sınavlarda şıkların kesişim kümesini işaretlemek
10 yaşından itibaren testlere maruz kalan görmüş, geçirmiş, geçirilmiş öğrencinin yapacağı iştir. soru ve cevap şıkları biraz olsun uygunsa, rahatlıkla uygulanabilir.
şıklar incelenirken dikkat edilmesi gereken son derece önemli birkaç konu vardır:
1) ilk 3 şıktaki ortak kelimeler&sayılar(nedeni: test ve özellikle şık hazırlamanın insanlara işkence gelmesi, çabuk sonuç elde etme isteği)
(istisna: 5. şıkta yer alan "hepsi" ve "hiçbiri"lere dikkat edilmesi zaruridir.
2) 5 şıkkın totalinde sık kullanılmış k&s varlığı. (nedeni: 1. ile aynı, hatta 4+ kez tekrarlanma şartıyla daha güvenilir. nas'olsa bunu yapmışlardır, bunu bilirler mantığı hiç şaşmaz.)
3) ağırlıklı yer almış olanın şıklarda geçen herhangi bir k&s'yı doğrulayıp doğrulamadığı. (nedeni: doğruluyorsa 1 ya da 2 şıkka indirme şansınız doğar.)
4) henüz cevap bulunamadıysa-ki düşük de olsa bu bir ihtimal- diğer k&s'ların şıklardaki frekansı. (nedeni: bu bilinebilir ancak az bilen varsa onları tongaya düşüreyim, sıçım sıçım sıçırtayım)
örnek olarak;
diyelim şıklar şöyle:
a. 1 - 2 - 4
b. 1 - 3 - 4
c. 1 - 4 - 5
d. 3 - 4 - 5
e. 1 - 2 - 5
adım adım ilerleyelim.
1. kuralımız gereği ilk 3 şıkta ortak bulunan 1 ve 4'ü olağan şüpheliler listesine ekledik.
2. maddeye göre şıklarda en çok tekrarlanan k&s'ya bakıyoruz: 4. doğruluğu konusunda da önemli bir konfirmasyon almış bulunmaktayız.
3. kurala geldik. maalesef bendenizin kıçından çıkan sayılar nedeniyle "4, 3'ü de doğrular be heh heh" diyemiyorum, hayat sınavında bunu başaracağınızdan eminim.
4. adıma geldiğimizde elimizde 1 ve 4'ün doğruluğu var, bir üçüncüye olan özlemimiz git gide artıyor. tüm şıklarda 2, 3 ve 5 arasında bir seçim yapmaya itiyor hayat bizi. aralarındaki sıklıkları karşılaştırıyoruz, 2 iki kez,
3 iki kez, 5 ise tam 3 kez tekrarlanmış. 5'i aralarından seçip istanbul elemelerine yolluyoruz.
cevap c.
hani bir gün atmanız gerekirse, hani sizden hiç mi hiç beklemem amma çalışmazsanız, yine hiç hiç hiç .. beklemem amma kopyaya yeltenip de sizden hiç hiç hiç hiç hiç... beklemem amma beceremezseniz, aklınızın köşesinde bulunsun.
bunlar ise insanları dinden çıkarmaya and içmiş zındık atayıstların yazıları. aradaki fark çok açık değil mi sorarım size.
iki taraf denk mi bu tartışmada?
olur mu hiç?
bizim elimizde "niye maymunlar hala var?", "evrim teorisi insanları dinden çıkarmak için uydurulmuştur" ve "hiç ara tür bulunamadı" gibi muazzam cümleler var.
yapmamız gereken 2. kısımda verilen tip entry'leri görmezden gelip özellikle bu cümleleri kullanmaktır.
bunlar bizde oldukça sırtımız yere gelmez.
du' bakıyım ara türleri mi anlatıyor diyo' şu yaz...neyse göreyim sizi.
ha istisnalar olamaz mı? olur. adriana olursa herşey olur. ya diğerleri? bıkmadınız mı yahu her brezilyalı futbolcunun iğrenç aksanından?
dün gibi hatırlıyorum. lincoln inmiş havalanına, saç teli koparmak için akın ediyorlar. lincoln efendi bir kelime öğrenmiş, "sariii" deyip duruyor. o "sariii" diyor, bizimkiler "kırmızıaaaa", bizimkiler hazırlanıyor, lincoln "en buyuuük" diyecek diye. haykıracaklar "cimboaaam" diye. lincoln "sariii" diyor. tiksindiriyor.
alex türkiye'ye geliyor, imza atmadan röpörtaj yapıyorlar. adam adım atmış ya türkiye'ye. daha yeni yani. öğrenmiş olacak, zorunda hissediyor kendini. "en buyük türkiya" deyiveriyor. "bunu mu öğrettiniz ulan?" diye düşünmeye fırsat bırakmadan "en büyük fenerbuahçe" diyor. tiksindiriyor.
yine alex, ekürisini alıyor yanına, reklamlara çıkıyorlar. alex'in sesine alışmışız hadi. "bu gol senin kardaşem" diyor, fazla koymuyor. oradan carlos çıkıyor, sabrımızı zorluyor: "savol kardaşem"
yapmayın. tiksindiriyor.
bonus tanım: faşistliktir be. ben kimim ki yasaklayayım netekim.
büyük bir alışveriş merkezinde, kapısı kapanmakta olan asansöre son anda yetişir:
-kapıyı tutar mısınız?
içerideki bir hayırsever abazan, açma düğmesine basar, nelere neden olacağından hiç haberi yoktur. konuda geçen asansörün kapasitesi 1000 kg.dır ve tıkabasa doludur. kız asansöre adım atar atmaz, düğme bloğunun üstündeki turuncu ışık yanar, "overload" yazısı asansördeki herkesi tedirgin eder.
-git artık.
asansördeki tüm içsesler aynı anda haykırmaktadır. ve bu sesleri ne kızın 40 kg. total ağırlığı, ne de ileride gireceği ağır bunalım değiştirebilecektir.
12 şubat 1979, melbourne doğumludur. 2006 yılında house md'den rol arkadaşı jennifer morrison'la nişanlanmıştır. bu nişanlılık sadece 1 sene sürmüş, 2007'nin 8. ayında sona ermiştir. jesse spencer'ı görüp güzel bir tv yüzü olduğunu söylemek için yönetmen veya aktör olmak gerekmez. doğal olarak sahip olduğu avustralya aksanı ve mimikleriyle house md'ye çok fazla şey katar. 2007 yılında "in people's 100 most beautiful people issue"da olduğunu söylemeden geçmeyelim.