bir hayat kuralıdır.
mesela " asla o yere gitmem. " dersiniz. bi anda kendinizi orda bulursunuz. ya da " asla kısa boylu biriyle evlenmem." " asla bir kürtle evlenmem. " gibi şeyleri söylersiniz ve bi bakmışsınız ki olmuştur. büyüklenmeyiniz, free bir şekilde yaşamınıza bakınız. kıç kalkıklığının alemi yok.
bir hayranlık türüdür. nasıl ki abd hayranlığı, kore hayranlığı veya almanya hayranlığı varsa bu da rusya hayranlığıdır. sahip olduğum hayranlıktır. moskovanın o gizemli sokaklarında dolaşmak varken, gittikçe daha çok sıkan eminönü sokaklarında dolaşmak niye? rus mitolojisinin o aksiyon dolu efsanelerini okumamak niye? rus dili edebiyatı mı okusak?
p.s : şimdi birileri hede hödö çekmeden not gireyim. gomünüs değilim.
p.s 2 : rusyaya olan hayranlık, vatana ihanet olarak gösterilemez. çünkü vatanımızın değerini biliyoruz.
p.s 3 : alamancılara kimse laf atmaz, rusçu gelince auvv?
birçok kişinin yaptığı eylemdir. bu kişiler birazcık internet kurdudur, birazcık yazılım ve donanımdan anlar. yaptığı tek illegal şey ise metin2 kasma botu kullanması gerek. zevk alıyorlar herhalde?
an itibariyle kurulan alandır. bu alanda ne mi yapılır? dinleyiniz. yani okuyunuz. her neyse...
saçma bir alan olabilir. ama farklı amaçlar için burdayız. hikayelerimiz de farklı amaçlar içerir. kimimiz kendi aşk hikayesini, kimimiz korku hikayesini ya da komik bir hikayeyi yazabilir. tek bir şartla! bu hikaye size ait olmalı. diğer sözlüklerde hikaye yazıcılığı varken ( özellikle inci ) bizim güzide sözlüğümüzde neden olmasın?
izlerken sağa sola bakacağınız videolardır.
benden bir tane gelirse o da Obey The Walrus adlı videodur. bir creepypasta klasiğidir. videoyu mobilden atamıyom uğraşıp bakın la.
naçizane yazarlarımızın tavsiye istediği ve tavsiye verdiği freezone. yardım edeceğiz ki yardım görelim değil mi?
Hemen başlıyayım abiler hoşlandığım bi kız var. kızla konuşuyorum hoşlandığımı biliyor ama sanki soğuk gibi. internet ortamında konuşma imkanım var. Vaz mı geçeyim söyle Sebastian?
dünyanın %50 den fazlasının sahip olduğu acıdır. yok abi anlamıyorum nedir alıp veremediğiniz? islamla uğraşıldığı kadar hristiyanlıkla, budizmle, musevilikle uğraşıldığını görmedim. bu kuyruk acısı kimden, neyden, nereden kalma? lafa gelince tüm herkes hümanisttir, din ve vicdan özgürlüğünü savunur. vay be efendim ne özgürlükmüş! varsa yoksa islamı karalama kampanyaları. ama şunu bilin, islam güneş gibidir. gözünü kapatmakla gece olmaz.
ruhsal hastalığın alacağı karşılaştırmadır. ruhsal hastalığının olup da bedenin sağlam olsa ne yazar? o ruh kemirir o bedeni. unutma! Acı çeken beden değil, ruhtur..
dünyadaki gerçeklikleri burada herkesle paylaş, sende bildiklerini yay! bilgi aktarmaktan zarar görmezsin. insanların zihinlerini açmak senin elinde. paylaş!
(bkz: open your mind)
Günümüzde, fizik ve madde ötesi varlıkların mevcudiyetine
delil olan 'Radyastezi' ilmi de telestezi'nin bir buudunu
teşkil etmektedir. 'Radyastezi' isminden de anlaşıldığı gibi
radyasyon ilmi, radyasyonlarla ilgili anlamlarına
gelmektedir. Dünyada ve hatta kâinatta mevcud olan her
cisim (canlı veya cansız) etrafına bir takım radyasyonlar,
yani göze görünmeyen tesirler yayarlar. Bunlar, fizik
aletleri ile tesbit edebildiğimiz vibrasyonlardan (titreşim)
farklıdır. Bilinen en ince vibrasyonlar, kozmik şualardır.
Bunların dalga boyları o kadar küçüktür ki, kalın kurşun
levhalardan bile rahatlıkla geçebilmektedirler.
Asrımızda her cisim ve her canlıdan, kendi hususiyetlerini
ve o andaki hallerini belirten, çeşit çeşit radyasyonların
intişar ettiği bilim adamlarınca ispat edilmiştir.
'Radyastezist' olan bazı kimseler, yer altındaki bir suyun
veya bir madenin neşrettiği tesirleri, herhangi bir emare ve
işaret olmadan, tam ve doğru olarak alabilmektedirler.
Bunlar, ellerinde bir çubuk tutmak suretiyle arazi üzerinde
gezmekte ve su bulunan yere geldiklerinde, bu çubuklar
kendiliğinden istikamet değiştirerek, suyun bulunduğu
tarafa eğilmektedirler.
Radyastezi'nin tarihi insanlık tarihi kadar eskidir. Tarih
öncesi zamanlardan bu yana, bu tür kabiliyetler
kullanılmış, ancak belki de bu faaliyetlere, ilmî bir isim
verilememişti. Şu vak'a, tarihi bir vak'a olarak bu mevzuda
oldukça ilgi çekicidir:
'Birinci dünya savaşı sırasında Gelibolu yarımadasına
çıkartma yapmış olan ingiliz Kuvvetleri, adaya ayak
bastıkları günden itibaren, etrafta içecek su olmadığından,
şiddetli susuzluk çekiyorlardı. Su ikmali ancak Malta'dan
gemilerle yapılıyordu. Bu da hem çok zaman alıyor, hem
de külfetli idi. Ayrıca bu taşıma su, oradaki değirmeni
döndüremiyor ve oradakilere kifayet etmiyordu. Bu esnada
General'e, orduda Saffer Kelly isminde radyastezi kabiliyeti
olan birinin var olduğu haberi geldi. General derhal
Kelly'nin çağrılmasını emretti. Kelly gelip, ertesi sabah
tetkikata başlayacağını söyledi. Radyastezist Kelly ertesi
sabah işe koyuldu. Elinde sadece basit bir bakır çubuk
bulunduruyordu. Kelly bu bakır çubuk sayesinde otuzdan
fazla yeraltı su kaynağını tesbit edebildi. Hatta bu çubuğa
bakarak, suyun ne kadar derinde ve ne miktarda olduğunu
da haber veriyordu. Halbuki aynı bölgede daha önce bir
çok mühendis tarama yapmış, ancak muvaffak
olamamışlardı.'
Radyastezi üzerine en ciddî ilmî çalışmalar Rusya'da
yapılmıştır. Üstelik bu çalışmalar, madde ötesi varlıkların
toptan inkara uğradığı bir döneme rastlamaktadır. Mesele
bu yönüyle de ilgi çekicidir. Bir yandan bu nevi araştırmalar
inkar edilirken, diğer taraftan da kullanma mecburiyeti hasıl
oluyordu. Dolayısıyla Rus ateist bilim adamları, mistik sihir
olarak nitelenen bu nevi ilmî araştırmalara bir isim bulmada
zorluk çekiyorlardı.
Bu inkarcı yaklaşıma rağmen Rus jeologları, cesaretle
meselenin üzerine eğildiler. Nihayet Dr. Bodomolow
isminde bir su jeoloğunun eline aldığı bakır çubuklar,
aniden titreşim yaparak, bulunduğu yerde büyük bir yeraltı
su deposu olduğunu gösterince herkes dehşete
düşüverdi. Zira artık elindeki çubuk ve bedenindeki
radyastezi şuaları ile yer altındaki derelerin derinliğini ve su
damarlarının çapını bile anlayabiliyordu. Dr. Bodomolow,
nihayet radyastezi çubuklarının maharetini kabul etmiş ve
bu mistik hadiseye inanmayı kendine telkin etmeye
başlamıştı.
Böylece Rusya'da arka arkaya yapılan testler, insanın,
toprağın derinliklerindeki maddelere karşı, tuhaf bir
duyarlık istidadının olduğunu göstermiştir. Bu duyarlık
bilim için oldukça hayatîdir. ilim adamları bunun da
mutlaka kullanılıp geliştirilmesi gerektiğine inandılar. O
kadar ki, aynı akademiye mensub birkaç bilim adamı,
bizzat Stalin'in şahsi arazisi üzerinde araştırma yaparak,
buldukları neticeyi bilimsel bir dergi olan 'The Journal of
Electricitiy' (Ocak 1944) de yayınlamak cesaretini de
göstermişlerdir. Bu hadise o gün Rus bilim adamları
arasında bir hayli yaygınlaşmıştı. Bunun üzerine 100'den
fazla bilim adamı (bir kısmı kızıl ordudan) geniş çapta bir
radyastezi araştırma yapmaları için görevlendirildi. Belli bir
arazi tayin edildi. her birinin elinde normal yaş ağaçtan (Y)
şeklinde kesilmiş çubuklar bulunuyordu. Bu çubuklar su
olan bölgeye gelindiğinde esrarengiz bir şekilde duyarlık
gösteriyorlardı. Sonunda 'Bilimsel Komisyon' radyastezi
çalışmalarına 'evet' diyerek, çubuklara da 'Büyücü
değneği' ismini verdiler. işin ilgi çekici bir yanı da bu
radyastezi çubuklarının duyarlılığına hiçbir maddi kuvvet
mani olamıyordu. Kauçuk eldiven takıyorlar, değişik
maddelerden mamul zırh giyiyorlar yine de bu çubuklar
harıl harıl çalışıyor ve insandaki esrarengiz istidatlarla
alakaya devam ediyorlardı...
Bugün artık Sovyet bilimine radyastezi iyice yerleşmiş ve
geliştirilerek bilimsel olarak da 'The Biophysical Effects
Method' kısaca 'BPE' olarak adlandırılmıştır. Fakat aynı
zamanda 'niçin ve nasıl?' sorularını da beraberinde
getirmiştir. Su, insan ve basit bir çubuk arasında nasıl bir
ilişki söz konusu idi? elektromağnetizm gibi bilmediğimiz
bir enerji ya da insanın henüz keşfedilmemiş bir duyum
organı mıydı? Hep beraber göreceğiz...
alıntıdır.
Madde ötesi varlıkların, varlık delillerinden bir diğeri de
'Ruh Fotoğrafçılığı'dır. Günümüzde ruh fotoğrafçılığı en
ileri seviyeye ulaşmış durumdadır. Öyle ki, ruh artık aynen
maddî cesed gibi görüntülenmekte ve böylece madde ötesi
varlıkları inkar edenlerin ne derece büyük yanılgı içinde
oldukları gözler önüne serilmektedir. Biz bu meseleye de
yine üzerinde durduğumuz mevzua delil olması
bakımından temas edecek ve bu sahada söz sahibi Tom
Patterson'dan bazı nakiller yapacağız. Ancak, asıl gayemiz,
ruh fotoğrafçılığının tahlili olmadığı için, bir-iki misalle
yetineceğiz.
Tom Patterson, 'Yüzyıl Boyunca Ruh Fotoğrafçılığı'' adlı
eserinde diyor ki:
'Psişik ilim, ruhî olayların bir neticesidir ve umumi nizama
aykırı değildir. Yıldızlarla bezenmiş bir gökyüzü, Astronomi
ilmini gerektirmiş ve onu bugünkü seviyesine
yükseltmiştir. insandaki zihnî ve bedenî arızalar tıbbın pek
çok branşlarının doğmasına vesile olduğu gibi, ruhî
olayların farkedilmesi de insanı bu yönde bir araştırmaya
sevk etmiş ve onların anlaşılır olmalarına yol açmıştır.
Ruh fotoğrafçılığı olarak bilinen konu bir medyumluk
çeşididir, fotoğrafı çekende de, çektirende de bu
medyumluk melekesi geliştirilebilir. 1862'de, Amerika'da,
Boston'lu bir hakkak olan Mr. Mumler arkadaşlarının
fotoğraflarını çekmişti; negatiflerinde, arkadaşlarının
yanısıra başka kimseler de bulunuyordu. Bundan dolayı bu
tipteki olaylara 'Ruhî Fotoğrafçılık' ismi verildi. Mumler bu
fotoğrafçılardan ilki olarak tanınır. O zamandan bu yana,
buna benzer pek çok ruhî fotoğraf elde edilmiştir.
Bizlerin, spiritüalistler olarak (Ruhbilim felsefesi ile
uğraşanlar), ruhun varlığına sarsılmaz bir inancımız var.
Biz, ruhun, tıpça ölüm diye bilinen şartın ötesinde
yaşamağa devam ettiğine de inanıyoruz.
Uzun araştırmalarım neticesinde şu sonuca vardım:
Bedensiz ruhlardan çıkan ışık radyasyonları, fotoğraf filmi
yüzeyine birtakım izler kaydedebiliyorlar. Tıpkı gün ışığı ve
diğer ışınların film üzerinde husule getirdikleri şekiller
gibi... Burada, takdim edeceğim deliller, bu ön kabulü
fazlasıyla destekleyecek ve inkarcıların inançsızlığını dahi
giderecek niteliktedir.
Fotoğrafçılığın 1839'da keşfolunmasından 23 sene sonra,
ruhların bu metoddan faydalanmaları çok düşündürücü. O
zamandan bu yana binlerce ruh fotoğrafı, tanınmış veya
tanınmamış medyumlar aracılığı ile çekilmiştir. Yalnız
benim elimde binden fazla belge mevcuttur ve her birinin
de ayrı bir hikayesi vardır. Faaliyette olan bu kudreti,
ölümden sonra hayatın devam etmekte olduğu inancı
dışında başka bir şeyle izah etmeye imkan yoktur.'
Tom Patterson, elindeki ruhî fotoğraflarla ilgili olarak şöyle
devam ediyor:
'ingiltere'de, Sheffield'den Mr. E..., 5 Haziran 1961'de
bana bir fotoğraf gönderdi. Zarfın içinden bir de şu mektup
çıktı:
'Bu fotoğrafı çektiğim zaman film rulosundaki rakam 8'i
gösteriyordu niyetim, yeni dekore ettiğim mutfağımın
resmini çekmekti. Akşam kameramı mutfağa, uygun bir
yere yerleştirmiş ve objektifi bir müddet açık bırakmıştım;
önünden geçmemeye özellikle dikkat ettim. Daha sonra,
filmi, banyosu ve baskısı için fotoğrafçıya gönderdim.
Netice bu fotoğraf oldu. Fotoğrafın karıma ait olduğuna
eminim. Onun, ölümünden beri yine burada bizimle
beraber olduğuna dair daimi bir his içindeydim. Fotoğrafta
karım, eskiden yaptığı gibi masaya eğilmiş, oğlumuz
David'in dört yaşında iken çekilmiş bir fotoğrafına
bakarken görülüyor.
Ruhî konular üzerinde şimdiye kadar hiç uğraşmamış ve
duyduğum bazı şeyler üzerinde de hiç durmamıştım.'
Bay E.... emekli bir polis memuru olup halen sorumlu bir
görevde bulunmaktadır. Gönderdiği, ruh ilmini ilgilendiren
bir fotoğraftı. Mr. Mumler de, kendisinden sonra ün
yapmış diğer ruhî fotoğraf medyumları gibi her kademeden
mütehassıslar tarafından amansız bir şekilde tetkik ve
kontrole tabil tutulmuştur. Bu sıkı kontroller sonunda
kamera medyumluğunun bir gerçek olduğu ortaya
konmuştur. Ve yine bu kanalla bugün Washington'da
'Aquarian Foundation of Seattle'in televizyon programlarını
takip eden milyonlarca seyirci, ölümden sonra hayatın
devam etmekte olduğunu bizzat görebilmektedirler. Ruhî
fotoğrafların elde edilmesinde, insan müdahalesi
sözkonusu değildir. Bize ruhanî şahsiyetin delillerini
verenler, insana benzer tabiatta olağanüstü nitelikte olan
bir başka girişimin olduğunu mantıken de kabule
zorlamaktadırlar.
Ruhî fotoğrafçılık hakkında edindiğim tecrübelere göre, bir
fotoğraf elde etmek için yüz sene evvel, nasıl bir seans
odasına lüzum olmuşsa, bugün de aynı metodun geçerli
olduğuna inanıyorum. Modern fotoğrafçılık, ruhların bu tür
tezahürlerine daha da kıymet kazandırmıştır.'
edit: alıntıdır. aynı zamanda kirlian fotoğrafcılığı olarak da geçer.