bir yıldan fazla olmuş. Çok güzel, heyecanlı şeyler yaşanan zamanlar sonrası uzak mesafe ilişkisi ve covid 19 olayları. Çok hareketli zamanlar, gergin zamanlar, durağan zamanlar. Kafam allak bullak önemli konularda. Bir taraftan kendimi çözmeye çalışıyorum, bazı yönlerden ise tamamen akışına bırakıyorum.
Galiba hiç olmadığı kadar sevildim bu kez. Bunu hak ettim mi, açıkçası sanmıyorum. Önceki kişilere karşı yaklaşımımın onda biri bile değil şu yaptıklarım. Mutlu muyum sorusuna net bir cevap veremiyorum ilişki bağlamında. Sınırlamalar olmasa, bir aradayken çok eğleniyoruz onu biliyorum. Çekici, güzel, kültürlü ve özverili birisi. Böyle denilince de insan bir "eee???" çeker tabii.
Daha önce de uzak mesafe ilişkisi yürüttüm ve iğrenç bir şeye evrilmişti, tabii bunda karşıdaki insanın payı yadsınamazdı. Ama uzak mesafe olmuyor galiba bana, aile yapısı filan eskiden umursamazdım da artık o kadar yersiz ve kötü geliyor ki bazı aile yapıları, üzerine düşünmeyip, görmezden geliyorum, o nedenle de uzak duruyorum.
Her modum düşük olduğu zaman gerilip korkuyor, ondan ayrılacağımı düşünüyor ve çok üzülüyor. Açıkçası mantıklı hamle ya bir şeyleri ciddi anlamda değiştirmek; ya da ayrılmak olurdu. işin enteresan tarafı ayrılma ihtimalimizin onu korkutup, üzmesi gibi geliyor bana. Evet çok uyumluyuz da, şu anki şeye bir ilişki demek...neyse bu lafın devamını getirmesem iyi olacak.
Öte yandan hayatımla ilgili, kendimle ilgili korkularım var. Korkularımın üzerine gitmem lazım, bunun farkındayım. Özellikle bazı altyapısı olmayan korkularımın, bunların üstesinden gelecek, zafer kazanacak güçteyim. Bunun da garip tarafı şu ki beni en çok seven ve iyiliğimi en çok isteyen kişiler olan ailemin, bilmeden, beni büyütürken üzerimde, yaşamamı çok zorlaştıracak izler bırakmış. Üzerine ben hayatıma çok yanlış kişileri, en önemli noktalara koymuşum. Şimdiyse bunların kümülatif etkilerini ve beynimde oluşturduğu mekanizmaları çözmeye ve düzeltmeye çalışıyorum.
Evet, sana çok değer veriyorum; fakat en çok istediğim şey kendi hayatımı düzene sokmak ve korkularım karşısında zafer kazanmak. Bu yolda ne kadar birlikte oluruz bilmiyorum, ama umarım benle veya bensiz çok mutlu olursun, bunu tanıdığım herkesten çok daha fazla hak ediyorsun; ama ne yazık ki tanıdığım insanlar arasında en çok dalgalarla boğuşanlardan birisin.
Sanırım benim hedefimin ne olması gerektiğini en güzel belirten ışık Orta Dünya'dan yükseliyor.
“A man that flies from his fear may find that, he has only taken a short cut to meet it.” J.R.R.Tolkien
Bugün gözlerinde hüzün ve korku karışımı bir duygu gördüm. "Sana bir şey soracağım, ama doğruyu söyleyeceksin. Seni üzüyor muyum?" dedi. Donakaldım. Üzüntümle, adın yanyana gelemez ki dedim. Sarıldım.
Bugün gözlerinde hüzün ve korku karışımı bir duygu gördüm; bu kez sanki geçmişindeki tüm canını sıkan, onu üzen olayları gördüm. Ne oldu, konuşamuyorsan yaz dedim. Sonra yapmam gerekeni yaptım. Beni üzdüğünü düşündü, zerre üzüntü hissetmedim.
Gözlerinde bunları görmeyi hiç mi hiç sövmedim. Keşke gözlerinden bunları söküp alabilseydim. Belki çoğu sıkıntısı için elimden pek bir şey gelmez, ama ihtiyacı olduğunda yanında olacağım.
Aslında hiç yapmayacağım şekilde başladı bu ilişki. Uzun zamandır bir çekim hissetsem de o farklı denizlerdeydi, ben de öyle.
6-7 senedir konuşuyorduk, ama 3 senedir samimiydik. Askere geldiğimden beri beni en çok düşünen, arayıp soran insandı. onca yıldır numaralarımız kayıtlıyken sadece bu sene konuşmaya başlamıştık, bunu düşününce daha da bir heyecanlandım. Gerçi son zamanlarda ne zaman yan yana otursak biraz gerilip heyecanlanıyordum.
Neyse sonuç olarak duyguları tutamadık ve birbirimize açıldık. Ben yine emin olana kadar bekledim tabii. Şimdi şafak 12 ve günler geçmek bilmiyor. Dönüşü hayal ediyorum. Biliyorum dönüş de çok rahat olmayacak. Onun aile yapısı ve son sınıf oluşu, benim ise çok çalışmak zorunda oluşum vs.
Neyse sözlük ben mücadeleye varım. Bence O, buna değer.
Kutlanmasını bilemeyeceğim ama hepimizin içimizde gizlesek bile bir umuda kapı açan zaman dilimi. Aslında bir bakıma yarın demek oluyor, umutlarımız açısından ikisi de aynı gibi.
Umarım sadece umutlu olduğumuz yarınlar değil; huzurlu, mutlu ve umutlu olduğumuz bugünlerle dolu bir yıl olur değerli sözlük yazarları.
Yazarların kendilerini en rahat hissettikleri sosyal medya platformudur(Facebook, Twitter, instagram vs.). Elbette sosyal medya açmayan da çok kişi var, ama öyle ya da böyle bir şekilde içine giriliyor bu ortamların.
Şahsi olarak en aktif kullandığım yıllar içinde facebooktan instagrama döndüyse de favorim hep twitter olmuştur. Sebebi de basit, fb ve instada neredeyse her tanışıklığı olan birbirini ekliyor, arkadaş olmaya gerek yok; ama ben arkadaşım diye bile herkesin beni görüp, benim de onların paylaşımlarını görme zorunluluğumu anlamıyorum. Bu bakıma sessize almak faydalı. Tabii herkesin kullanım tarzı kendine özgü.
Twitterda ise sadece istediğim şeyleri ve kişileri takip edip görüyorum ve görülüyorum. Daha rahatım, daha kendimim. Bir bakıma modern hayatın günlüğü gibi.
Uzun zaman sonra dün gece ona dedim. Açıkçası ilk o dedi ve duraksadım bir an. Kısacık zaman geçmişti tanışmamızdan beri ve aklımda hiç böyle bir şey yoktu. Zaten böyle güzel şeyler de pek planlı olmaz.
Bilinen iyi hali var mı bilinmez; ama yalanı görmene-hissetmene rağmen, kendini kandırıp görmezden gelirsen ve ileride açık seçik ortaya çıkarsa; işte o zaman gözlerin bile dolabilir dostum.
Bugün eski bir arkadaşla 2-3 sigara içtik. işin aslı hiç arkadaş olmadık bence. Mesela bir kere bile okulun dışında görüşmedik. Yıllardır telefonumuz kayıtlı ama bu seneye kadar ne konuştuk ne de mesajlaştık.
Bundan yıllar önce gözüme çarpan güzel bir kızdı. Eski sevgilimin arkadaşıydı, arkadaşlarımın arkadaşıydı, arkadaşlarımın hoşlandığı kızdı. Tanıştık yıllar evvel, okulda bir sürü kez oturduk sohbet ettik. Bense onun arkadaşının sevgilisiydim, sonra başka bir arkadaşıyla bir şeyler yaşayan çocuk oldum, sonra ise başka birinin hoşlandığı adam. Kısacası yollarımız hiç pek kesişmedi. Ben de hiç çabalamadım ne arkadaş olmaya, ne de başka bir şeye; düşünmedim bile. Zaten uzun zamandır duygularımı ne anladım ne de onların üzerine düştüm.
Taa ki bu staja kadar hiç öyle net muhabbet yoktu. Neyse kısa süreli sohbet muhabbet selamlar oldu. Bugün de sigara içmeye çağırmaya gittim yanına. Neyse dışarı çıkıyorduk tus filan konuştuk. Karşılıklı laf atarız birbirimize ara sıra zaten. Yaşlandık ya dedi, güzellik gidiyor filan. Sonra göz bölümü güzel asistan dolu dedi.
Düşünmedim ve "e o zaman gideceğin yer belli kızım" dedim. Bir gülümsedi, duraksadı, sonra ya işte çalışmak lazım filan demek istedi, çabaladı konuşmaya 2 kelime etti. "Gizlemeye çalışsan da gülümsenin yüzüne nasıl yayıldığını görebiliyorum " dedim ve işte tam da o anda koccaman bir şekilde güldü. Mutlu oldum, nedenini tam olarak bilmesem de.
Sonra cidden bilgili olduğu ama derinlemesine bilmediği şeyleri sordu. Babamın ölümünü, eski sevgilimden ayrılışımı. Konuştuk ve sigaralarımızı içtik. Sonra hiç beklemediğim bir şey oldu. "Benim jager'im var. Yani nasıl yapsak bilemedim de. içelim onu" dedi. Espriler yapıp rahatlattım onu çünkü gerilmişti, aslında ben de gergindim ve işi gırgıra vurdum. Sonuçta ise mutlu oldum ve olur dedim.
Pain of Salvation'ın sisters şarkısındaki gibi hissettim bugün sözlük: " But i want her this one single time, just this one time". Muhtemelen bir şey yoktu ve olmaz ama, çok enteresan bir andı.