Atıyorum ben toygar ışıklı'yım ve mesam üyesiyim..(harbiden atıyorum lan..)
müziklerini yaptığım Karadayı, ezel gibi üst düzey dizilerin tv deki yayınlarından senelik 30 bin liralık alacak hakkım doğdu diyelim:
mesam hizmet bedeli adı altında bunun %30 una el koyuyor. böylece 9 bin lirayı haşırt diye kesiyor.
stopaj adı altında da %17 kestiği için oradan da 5100 gitti mi, kalıyor 15 900 yani neredeyse yarısı.
-Yav arkadaş sen benden niye bu kadar hizmet bedeli kesiyorsun?
-efendim sağlık sigortası için.
-senin bana yaptığın poliçe yıllık 1800 lira değil mi?
-evet
-ama sen benden 9000 kestin? 9000 eksi 1800 eşittir 7200.. bu da 4 poliçe demektir. sen 4 kişin daha sağlık sigorta poliçesini bana ödetmiş olmuyor musun?
-kem küm
Evet sonra da internet sitelerinde keyf bağışlar gibi şöyle haberler yayınlamaktan da utanmayan kuruluştur.
Muhtemelen akşam saatlerinde üst perdeden ve sıkça duymaya mecbur kalacağımız laf öbeği..
Tıpkı benim bakanım, benim müsteşarım, benim valim gibi..
niyet, emir kulu bir millet..
Bir dönem* türkiyede kasırga gibi esmiş olan n95 in yeni versiyonu olduğu söylenen ancak bir türlü piyasaya çıkamamış nokia modeli.
bu gidişle çıkacağıda yoktur.
(bkz: http://www.nokia.com.tr)
iki akşamdır levrek yiyoruz. öyle böyle değil yani...
hafta sonunu beş parasız geçirdiğimizden benim hatunun pazara çıktığı zamanlar 2-3 liraya kapatıp buzluğa attığı levrekler işe yaramış oldu böylece. bakkalda hesap patladığından pek önünden geçemiyoruz.
rakı? diyen olursa ağzımı kötü bozarım. para yok hacı.
sadece levrek, yeşillik, ekmek ve su.
hayatımın tek en önemli kalite unsuru ise eşim.
valla mutluyum, hepsi bu.
şimdi bu dördüzler kız mı oğlan mı karma mı olacak? yani tamam olmuşlar da hangi kombinasyona göre isim bulunacak?
yav allah anasına babasına sabır versin be.
aile bir ağızdan ağlamaya başlayınca 5+1 surround oluyor vah vaah.
konuyla ilgili olduğu için yazmakta fayda görüyorum, necmettin erbakan'ın beni çok güldürmüş sözlerinden biri:
-muhterem, sizin nüfusunuz kadar orta okul talebemiz var bizim. nasıl olacak?
yazar kişinin, hepi topu üç saksıdan ibaret olan salon menekşesi külliyatında yer alan çiçeklerinden birine verdiği isimdir.
diğer ikisi nezahat ve fahriyedir.
beni gören de muhsin bey filan sanır.
alakası yok. menekşe denilen çiçek, başka isimleri kaldırmıyor bence. hepsi bu.
adana ve mersin taraflarında yani güneyde özellikle iklimsel avantajlar nedeniyle gerçekleştirilmesi mümkün olan bir şeydir.
zira bol güneş, yüksek ısı ve ideal nem oranına gereksinim duyan bir bitkidir*.
bu kadarla kalmıyor tabi.
yakalanınca doğacak sonuçlara katlanmak için,
şöyle sağlamından bir de göt ister.
köpekler durup dururken saldırmayan hayvanlardır.
korudukları yer, sahipleri, yavruları, yiyeceklerine karşı bir tehdit, saldırmalarına sebep olabilir.
lakin itlik yapmak ta akıllarından geçmiş olabilir.
tarım-hayvancılık kökenli olup yıllarca ve halen büyük cins köpek sahibi* olan bir şahıs olarak başlığa şu şekilde katkıda bulunmak isterim.
korkan insanı tanırlar, korkmuyormuş gibi rol yapanı daha iyi tanırlar.
kaçmayın, ya hareketsiz ve sakin kalın ya da komik ama hırlayarak tekme tokat dalın.
çok eski yıllara dair çobanlık hatıralarımdan hareketle bu gün istanbul da bile bazan eğlenceli işler yaparım.
başka insanların göremeyeceği yani manyak sıfatına direkt layık görülmeyeceğim yerlerde sokak köpekleriyle yakın temas yaşayınca ters ters bakıp hırlarım.
deneyin bakim ne oluyor. kaldırım değiştirmiyor mu...
bunlar sizi bozuyorsa, bir derdim var butonu üzerinden çözüm arayabilirsiniz.
benden bu kadar.
dün oynanan estonya maçı itibariyle ismi ve yüzünü birleştirebildiğim, haa bu kişiymiş dediğim şahıstır.
diğer yandan performansına bakarak: abi sen bırak bu işi dediğim şahıstır o ayrı.
oraya başbakan gelmiş, röportaj alıyorsun, belli ki o kişi o anda sadece futbol konuşmak istiyor: (aslında ne güzel yapıyor. hep öyle yapsa başka bir şey yapmasa...neyse geçelim) soruyu soramıyorsun, cevabı kapamıyorsun bir de ermenistan maçı üzerinden dış ilişkilere dair ince sorular sormaya çalışıyorsun, yapma arkadaşım...dikkatin dağınık besbelli. girme öyle her topa.
ardından fatih terim le röportaja giriyorsun, işte orada hocadan bi ara ayarı aldın neyse ki zaman yetmedi, neşemiz kaçmadı.
sonuç itibariyle bu işlerde bu kadar mazisi olan bir medya mensubu için zannımca iyi bir intiba olmadı.
iyi bir gününde olmadığını varsaymak isterim. zira doğrudan söz hakkı olmayan bir insana böyle sallamak ta gücüme gitti. bir an düşündüm, kendime çok kızdım şu an.
aşağıdakiler yapılırsa davetiye çıkartılmasına gerek olmayıp zırt diye kendinden gelen sıkıntıdır. üstelik daha önce hayatta başınıza gelmemiş bile olsa.
oturarak icra edilen bir mesleğiniz varsa (şoförlük, pilotluk ya da müzmin sözlük yazarlığı gibi)
yapı olarak fazla hareketli olmayan bir kişi iseniz
acılı yiyecekler, salamura, hardal, alkol, kahve gibi yiyecek ve içeceklere düşkünseniz kolay gelsin diyorum.
eleman kapıya gelmek üzeredir.
maalesef antipati yaratan bir durumdur.
zira içinde samimiyet barındırmadığı aleni olan bir konudur.
senin ezanla namazla alakan varsa zaten bunu yeri ve zamanına göre yaparsın. ne bileyim, ezanı da okursun, namazı da kıldırırsın.
yani bu iş sempati toplanacak, reklam yapılacak bir konu olmadığı gibi kimse de aptal değildir.
ömrünü bu işe adamış, segahı, hüzzamı kararındaki bir koma si bemole kadar tam basacak düzeyde ustalaşmış nice müezzine yapılan saygısızlık ayrı bir konudur.
abi sen celal güzelsesi, muharrem ertaşı, hisarlı ahmeti bitir önce. ya da oradan bir başla. ezanı okuyan okur. sen orasına karışma.
hiç te hoş durmuyor çünki.
sabri gelsin, sözlüğün frame bulunmayan sağ tarafı, yukarıdaki menü çubuklarına abansın ki, sözlüğe yeni bir stil gelsin şeklinde düşünen zihniyetin pek de lüzumlu olmayan icadı.
parasızlık veya diğer olanaksızlıklar yüzünden yaptıramadıkları bozuk dişlerini gizlemek için edindikleri bir tik yüzünden arabesk gömleği giydirilmiş bireyler olabilirler.
sahur vakti işini icra ederken elektrik kesintisi sonucu yönünü kaybedip bağlık bahçelik bir mevkiiye dalan davulcunun okuması olası maninin girişi. ne bağ duydu ne bağbancı şeklinde devam etmesi ihtimal dahilindedir.
zengin, yakışıklı, nazik, kültürlü, iyi sevişen birini bulmadan evlenmeyin.
ne kriter zıçtım be.
nerdeyse erkek başıma benim bile öyle bir profille evlenesim geldi. töbe töbe...
bu günkü gazete manşetlerine yansıyan bir olay.
izmit te deprem konutlarından çıkarılmak istenen ahali eylem yapıyor. o evler depremde ailesinden en az bir kişiyi yani canını ciğerini yitirmiş insanlara tahsis edilmiş.
gün geliyor, çıkın deniyor. zira valilik o konutları bürokratlara tahsis etmiş.bu nedenle kıyamet kopuyor.
polisler delikanlıyı önce dövmüşler sonra da hızlarını alamayıp çöp konteynerine tıkıyorlar.
bu feleğin tokadı filan değil, düpedüz devletin tokadı.
sen o travmayı yaşa, evin ocağın yıkılsın, bunları bırak kanını canını yitir, ardından insan gibi sesini yükseltince böyle muamele gör...
işallah doğrudur o söz, hani der ya:
-alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste
rakının içinde yer alan anasonun donmasıdır.
bilindiği gibi anason, rakıya kendine mahsus rengini ve kokusunu veren maddedir.
aynı isimli bitkiden üretilir, rakının fazla soğutulduğu durumlarda anason kristalize olur ve pul pul bir görünüm sergiler.
aynı zamanda aromasını ve tat özelliklerini yitirir.
bu nedenle rakıyı 5-6 dereceler arasında tüketmekte fayda vardır.
ne kadar az buz atılırsa o kadar içim keyfi olur. zira on the rocks içilecek bir içki değildir.
33 yaşına gelmiş, bu ülkede 4 albüm yapmış, boğaziçi bitirmiş, üstelik müzikten önce reklamcılık sektöründe çalışmış bir şahsın (bu bilgileri ben söylemiyorum viki söylüyor) saygısızlık, ikiyüzlülük ve tezgah kokan açıklaması.
ahali de diyor ki: kızcağız bu kültüre yabancı...onu demek istemedi de bunu demek istedi...
bi ziktirin gidin lan.
nesi yabancı sahtekarın?
albümleri londra da mı yaptı? okulu newyork ta mı bitirdi? reklamcılık işine pariste mi koşturdu? bu yaşına kadar neredeydi?
istanbul da abiler ablalar.
hiç mi bir yerden kulağına neşet çalınmadı?
gelmeyin böyle tezgahlara gözünüzü seveyim.
artık albümler satmıyor, konserler durdu, para yok.
gündemde kalmak için gözünüzden sakındığınız değerlerinize bok atmaya çekinmeyen bu yaratıklar için kafa yormayın.
lütfen...
dilimize yabancı dillerden geçmiş olan vizyon sözcüğüne dair mecazi anlamda yapılmış, yapılabilecek en duru ve güçlü tanımlama.
"bilgi bir okyanustur sen bardağın kadar doldurursun" cümlesinde olduğu gibi kapasiteye işaret eder.
lakin şöyle inceden "durduğun yeri bil" uyarısı taşıdığı da aşikardır.
zira "dipte olmak" gibi bir konumlandırma içermektedir.