aşık olunan kadından tam 3525 kilometre uzakta, hasretinden yutkunurken boğazının düğümlenmesiymiş. ya.. ergenliğimde anneme ben aşık olmam derken, oğlum karşına öyle bir kadın çıkar ki neye uğradığını şaşırırsın demişti. bu kadar güçlü bir duygu olduğunu bilmiyordum. insan kimyasıyla bu kadar oynadığını bilmiyordum. bir kadının teninin kokusunu özleyebileceğimi bilmiyordum. bunu da yaşamış olduk.
hor görmeyin. kız arkadaşımla yaşadığım dönem aramızdaki soğukluk öyle bir hal almıştı ki aynı bardaktan su içmez olmuştuk. bırak sevişmeyi temas edilmeden geçen 24 günden sonra bir sabah taraflardan biri çekip giderek kanser olan parmağı kesmişti.
albümünü çıkacağını sabah öğrendim, akşamı zor ettim. kulaklığımı takıp gömüldüm!
kaç yaşına gelmiş bu adam nasıl hala bu kadar kaliteli flex atabiliyor gerçekten şaşırıyorum. albümün favori gördüğüm şarkısı godzilla'nın son 34 saniyesinde 228 kelime ile saniyede 7.6 kelime hızına ulaşmış. bu çita rap god'da 6.46 olarak bilinmekte. sen her yaptığı işte üzerine koyabilen nadir efsanelerdensin!
bunu daha çok yuvarlak dünyacılara sormak lazım. 200 yıldır mantıklı bir açıklama bulmak yerine ayın çekim kuvveti deniyor. ayın çekim kuvveti nabza göre şerbet veriyor olmalı ki okyanus denizlerde gel git görülürken akarsu, göl ve su birikintilerinde görülmez. siz mantıklı bir açıklama yaparsanız biz de mantıklı bir anti tez oluşturabiliriz.
başa dönmüşler, andımızın dahi kaldırıldığı şu günlerde en baştan alınması gerektiğini vurgulayarak ‘atatürk de hemen atatürk olmadıki. önce mustafa'ydı, sonra kemal oldu, arkasından gazi oldu, en son atatürk oldu’ cümlesine yer vermişler. bence gayet açık.
koç grubu en iyi yaptığı şeylerden birini en az geçen yıllar kadar iyi yapmış. bir selanik göçmeni olarak gözlerimi doldurdu, bu çok başka bir sevgi, minnet, hayranlık. gözlerinin önünde sürüp giden insanlara boş gözlerle bakarken, görmediğin fakat görmemene rağmen hakkında her şeyi öğrenme aşkıyla yandığın biri mustafa kemal.
neyinize güvenip aldınız diyor. herkesin babası evladına 2000 lira gönderemiyor aylık 100 lirayla geçinen arkadaşım vardı benim. avele bak amk.
kardeşim bu eğitim ücretsiz olarak mı geçiyor sistemde? evet. ne sikime ikinci öğretimden dünya yükü harç alıyorsun? öğretmeni akşam okula getirebilmek için.. bundan öğrenciye ne? zaten kıt kanaat geçinen ailesi zar zor okutuyor çocuğunu. sen devletsin halledemediğin sorunu nasıl öğrenciye yıkarsın?
allah hiçbir öğrenciye parasızlık yaşatmasın, ben de iple çekerdim kredimin yatma gününü. sonra da yılda iki kez 430 lira harç ödeyerek aldığım parayı 'parasız eğitim' adı altında geri verirdim.
kimse kusura bakmasın. borç verip öğrenci okutup, ülkeye faydalı bireyler yetiştirmek isteyen sisteme borcumu ödemiyorum. zaten yurtdışında çalışıyorum. bu çapsızlara ödeyeceğim burs paramla öğrenci okutuyorum. alabilen varsa gelsin alsın.
büyük ihtimalle saptayıp haraca bağlayacaklar. malum 20 yıldır ucunda para olmayan hiçbir düzenlemeye gidilmedi. tamam izle ama şu kadar parayı ödeyeceksin diyecek. gerçi gerek yok ben seni zamlarla s*kiyorum zaten al ne bok yersen ye de diyebilir. dine getireceği yeni bir güncelleme ile porno kategorilerini günah pointlere ayırıp kısıtlama da getirebilir.. bilemiyorum altan. ama kızına hallenen imam afdan yararlanıp çıkmıştı, yine getirebilecekleri yeni bir update ile cehenneme af getirebilirler.
karışık çok karışık. bu kadar derin konuluyu hiçbir istede izlememedim..
kardeşim senin rasat'ın 2011 de rusya'dan, göktürk 2'in çin'den, Türksat 2A uydusu Güney Amerika‘dan, Türksat 3A fransız guyanası'ndan, ilk yerli tasarım ve üretim olan Türksat-3USAT çin'den, Türksat 4A'n kazakistan'dan.. buraya dikkat; kazakistan! Türksat 4B'n ikince kez kazakistandan uzaya fırlatıldı.
kardeşim senin uydunu neden kazakistan fırlatıyor bunu bana bi açıklasana. bi kazakistan kadar değilsin yani.. bugün senin uydunu fırlatan adam kim bilir nelerini biliyor, görüyor.. nelerine ulaşıyor..
sen hep eksiksin. bu coğrafyada birileri kendini değil ülkesini düşünmediği her gün eksik kalacaksın. uydu göndereceksin santralin yok. uydunu üretecek kapasiten yok. tesisin yok. altyapın yok. yeterli donanımda personelin yok. hadi tesisi başkasına kurdurdun, emanet edecek adamın yok, bu da elin japonunu, çinlisini, amerikalısını getirip koyman demek ki güvenliğin için yapacağın son şey bu olmalı.
nükleer santralden bahsediyorsun güvenli bölgen yok. bölgeyi güvence altına aldın, yine emanet edecek, güvende tutacak yeterlilikte personelin yok. daha geçen ay kıbrıs girne'de cephanelik patladı sebebi bilinmiyor. gidip el alemin çöpe atacağı ekipmanı getirmişsin türkiye nükleer güç olmalı mıdır diye soru soruyorsun.
türkiye, insanların can sağlığı nedeniyle nükleer güç olmamalıdır. hatta türkiye mümkünse hiçbir anlamda bir 'gücü' simgelemesin. senin ülkende düne kadar ayda 4 tane bomba patlıyordu. önce halkının güvenliğini sağla sen.
bebekliğim, çocukluğum geçti bu güzel şehirde. huyunu, suyunu her şeyini bilirim. iklimini, gezilecek yerlerini, saklıkentini, denize ne zaman girileceğini.. en çok kışın yağmurlu akşamlarda annemin dizinin dibinde yediğim iğdeleri özlüyorum. fırtınalı konyaaltında sıcak bi kafede oturmayı, sabahın köründe çarşaf gibi denizine girmeyi özlüyorum. bir gün yeniden gelicem..
kokoreç teknik olarak yunanistan'ın diye biliyorum. yunanistan'a da orta çağdan kalmıştır. bumbar bağırsak ve iç yağıyla yapılan güzel bir yemektir esasında. dolayısıyla geleneksel olarak her göçmen kız severek yer. kokoreçi yalnız olarak düşünürsek gerçekten lezzetli bir yemek olduğunu düşünüyorum ben de. ortaköy'de salih abi vardı kulakları çınlasın. heyt be.
3 yumurta, 2 tutam tuz, yarım su bardağı su ve aldığı kadar un. unu çukur yapıp yumurtayı, suyu ve tuzu ortasına alın. çatalla kenardaki unu havuzun içine alarak çırpmaya başlayın ve harmanlayın. karışan hamuru elinizle(makineyle değil) yoğurun. hamurda maya olmadığı için elinizin ısısı hamura kıvam verecektir.
bu reçeteden 2 beze çıkar yani yaklaşık 2 porsiyondur. bezeleri yuvarlayıp üzerini nemli bezle örtüp yarım saat kadar beklemeye alın.
dolgusunu ne kadar verecekseniz ona göre ince çekilmiş kıyma, maydonoz, tuz, karabiber, sıçan dişi soğanı yoğurun.
bezeleri sırayla açın. merdaneyle açmanızı tavsiye ederim çünkü olabildiğince ince bir hamura ihtiyacımız var. katlama şekline göre kesim türleri var. yuvarlak, kare, üçgen gibi. kare düşünelim, bohça yapalım. bu aşamada bütün bir beze hamuru açıp serdiğimiz için hızlı olmalıyız çünkü hamur kurursa katlanmayacak, yapışmayacaktır. ikiye iki(2 cm dikey 2 cm yatay) kestiğiniz kutucuklara dolguyu hızlıca koyun ve katlayın. katladıklarınızı unlanmış tepsiye alıp altını üstünü unlayın.
haşladıktan sonra kuru nane, pul biber, tuz ve tereyağıyla tavada sallayıp tercihen sarımsaklı yoğurtla servis edin.
not: ben misafirlerime ya da yeğenlerime renkli hamurlar yapıyorum. ıspanak suyuyla, havuç suyuyla, pancar suyuyla renk veriyorum. fikir olarak burada kalsın, denemek isteyen olabilir.
bir şeyin 'yarışma' olması için birilerinin çeşitli yetenekleriyle diğerlerinin öne geçme çabası geliyor aklıma. güzel olma yeteneği diye bir şey var mı? doğuştan gelen ve nispeten insan eliyle düzeltmeler yapılmış kadınların senin şuran güzel senin buran güzel diye puanlanması mantığıma ters geliyor.