Ben, seni; adını bilmeden sevdim.
Ve, “var”lığınla gülüşünü...
Ben seni, yaşını bilmeden, gözünü-kaşını bilmeden sevdim.
Ve, “yar”lığa süzülüşünü.
Ben seni, sesini duymadan sevdim...
Ve duymadan nefesini.
Ben seni adını bilmeden sevdim...
Ama; sevdim!..
Üşüyüşünü sevdim...
Üşüyüşünü sevdim onüçüncü ayın ilk günü; “Gel, ısıt” deyişini!..
Bekleyişini sevdim beşinci mevsimin gün bitimlerinde, bilerek gelmeyeceğimi...
Akşam alacalarının gönlüne yürüyüşünü sevdim...
Ve, kıpırtısız, karanlığa gömülüşünü sevdim.
Bir de; “Gel, ışıt” deyişini!..
Ben seni, adını bilmeden sevdim.
ihtiyacım... Cevabım...
isimler koydum sana; bahar yelim, çiçek tarlam... Gökkuşağım, ışığım...
Kuşkanadım, pembe rüyam, çiğ tanem...
Seni, adını bilmeden sevince öğrendim; seni sevmek için gerekmiyordu ismini bilmem...
...Sevdim işte!
Ben, seni; yaşını bilmeden sevdim...
Yani bilmeden sevdim deden yaşında mıyım, torununla akran mı!
Ben seni, gözünü-kaşını bilmeden sevdim.
Ben seni, sesini duymadan sevdim.
Ve hatta öğrenmeye korkarken, bilmeye kıyamazken seni...
...seni sevdim.
Seni sevdim.
içime salıncaklar kurdum gönlümün ipleriyle...
Oturdun, sallayamadım; dokunurum diye korkumdan!
Dolaştın boynuma bir sarmaşık gibi; okşayamadım.
...Koklayamadım!
Dalgalarını tarayamamış olan parmaklarım yabancı saçlarına...
Ve hâlâ bilmiyorum, gözlerin ne renk?..
Hangi yıldızlar mahpus içinde?
Ve ben sana hâlâ seni sevdiğimi söyleyemedim!..
Ama ben seni; adını bilmeden, yaşını bilmeden...
Yüzünü bilmeden, sesini bilmeden...
...seni bilmeden sevdim.
Seni, “bilmeden” sevdim!
Senin olmadığın ve benim olmadığım bir sokaktaki köşebaşında çarpıştı duygularımız!
Döküldü içindekiler ve döküldü içimdekiler...
Sen yoktun orda ve ben de yoktum;
Ama sevda vardı!
bir aşçıbaşı olarak bugün soğukçulara hazırlattığım yeni icadım bir salata tarifi vereyim o zaman. benim kullandığım ölçüler şöyle siz orantılı olarak azaltabilirsiniz.
- 1 demet roka
- 1 demet maydanoz
- 1 demet dere otu
- 1 demet nane
- 1 demet tere
- 10 kök radika
- 5 sap pazı yaprağı (sert olan sap kısımlarını koymayın)
- 5 yaprak marul
- 5 yaprak ıspanak
- damak zevkine göre zeytinyağı, elma sirkesi, üzüm sirkesi, limon, nar ekşisi ve sarımsak ile soslandırın. (ben otların ekşi olmasını tercih ediyorum) ayrıca dilerseniz yemeklik doğradığınız domates ile renklendirebilirsiniz. ayrıca keçi peyniri rendelemenizi öneririm.
püf noktası: otların hiç birisine kesinlikle bıçak vurmayın. metal ve çelik etkileşime uğratır ve lezzet kaybı olur. tüm malzemeyi kopararak hazırlayın. deneyenlere afiyet olsun.
bak güzel kardeşim. "o f-16'larla benim vatandaşımı bombalayanlar bugünün hayırcıları." demiş sayın cumhurbaşkanı. televizyon kanallarını izliyorum cumhurbaşkanım, tasarının kendisini okudum, araştırdım. "evet" diyeceğim maddeler içinde kesinlikle var, ama "hayır" diyeceğim madde de var, ve ben ne çeteciyim ne teröristim. hatta sayın cumhurbaşkanım siz "ne istediniz de vermedik" derken de ben oldukça rahatsızdım bu verme eyleminden.
bir anayasa tasarısının tamamına "evet" diyebilmek için içinde "kesinlikle hayır" dediğimiz hiçbir madde bulunmamalı. okuyan herkesin de katılacağı gibi, cumhurbaşkanın tek başına anayasa mahkemesi'nin 15 üyesinin 12'sini ataması "kesinlikle hayır" sınırımızı aşıyor. hsyk üyelerinin atanmasında da benzer bir durum söz konusu ayrıca.
"kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırıdır." demeyeceğim bile. bunun dışında cumhurbaşkanının meclis tarafından denetlenmesi için 600 milletvekilinin 400'ü gerekiyor, ki bu durumda cumhurbaşkanı yine kendi atadığı üyelerden oluşan mahkemelerde yargılanıyor. okuyan arkadaşım, lütfen ağzını açıp ama günümüzde de denetlenmesi imkansıza yakın deme, bunun bir argüman olmadığını ikimiz de biliyoruz.
akp milletvekili adaylarını ön seçimle mi belirliyor? peki ya mhp? chp dahi bazı illerde ön seçim yapmıyor. pkk'nın siyasi uzantısı olan hdp kadar demokratik değilsiniz. yazıklar olsun. sayın cumhurbaşkanım, siyasi partiler kanunu'nu değistirsek önce? partilerin üyeleri kendi milletvekili adaylarını seçse de "milletvekili" kelimesi anlam kazansa?
bir de rica ediyorum, artık şu "istikrar" yalanını tekrar tekrar söylemeseniz bize? 15 yıl oldu koalisyon kurulmayalı ve kişi başına düşen milli gelir 10.000 doların altına inerken, dolar, benzin, mazot ve cari açık günden güne artıyor. o yüzden lütfen, artık istikrar yalanınıza karnımız tok.
biz sizden adalet, eşitlik, güvenlik ve eğitim istedik. 15 yıldır hiçbirini sağlayamadınız. belki de, biliyorum delice ama, size artık hayır demeliyiz.
dipnot: "pkk hayır diyor, fetö hayır diyor, bu yüzden evet!" diyen arkadaşlara:
pkk kendini köprüden atmasa, kendinizi köprüden mi atacaksınız? kendi fikirlerinizi oluşturun.
dipnot2: "dış mihraklar hayır çıkmasını istiyor, o yüzden evet!" diyen arkadaşlara:
dış mihraklar çok zeki ve kurnazlar, bizi yok etmek istiyorlar ve milyonlarca dolar harcayıp oldukça gizli planlar yapıyorlar, ama sen ne istediklerini biliyorsun öyle mi güzel kardeşim? tek tavsiyem bir doktora gözükmen. dış mihraklar şeffaflıkla, eğitimle, demokrasiyle, ve hakikaten güçlü bir türkiye ile zaten kendilerini kapıya kadar geçirirler. senin bu seçimde "evet" vermenle değil.
lütfen hepiniz açın kendiniz okuyun, benim sözüme güvenmeyin. tüm arkadaşlarımdan rica ediyorum, oturup düşünün ve içinize sinen, doğru olduğunu düşündüğünüze oy verin.
unutmayın, tayyip bey ne derse desin, hayırcıysanız da terörist değilsiniz, evetçiyseniz de. unutmayalım, bu ülkede hala düşünce ve ifade özgürlüğü var. o yüzden korkmayalım, susmayalım. siz de biliyorsunuz ki, sustukça sıra size gelecek."
Yükseleni ikizler bir başak olarak bakıyorum da, acaba bende bu kadar dengesizmiyim diye. Aslında hemen hemen her alışkanlığımız zevkimiz aynı. Garip; dün aynı saatlerde gidip rakı içelim diyen hatun, bugün gel votkaya gidelim deyince, bu saatte mi diye sordu. birde kendi haline bırakmak lazım bunları. Sırf ben uyandırdım diye bu saate kadar inatla uyudu. Neymiş kendi isteğiyle kalkacakmış. Tabi bu kısmını yukselenine bağladım ama neyse. Abi hatun uyandı, Bak diyolog aynen şu;
Hatun: telefonumu uzatır mısın bakıcam.
Ben: günaydın prenses (telefonu uzatıyorum. Kalktı duşa girdi geldi)
Hatun: tatlım günaydın. Ben protein tozumu içip geliyorum.
Yahu 5 dakika önce surat bir karıştı. Şimdi tabi yazıyı okuyunca ne yapacak bilmem. Ama olsun siz yine de bu haliyle sevmeye devam edin onu.
utanmak değil övünmek gerekir. övünmek içinde tarih bilinmelidir.
m.ö. 8yy'da bilinen türk tarihi başlar. avrupa'nın doğusunda kırım ile orta asya'nın tanrı dağları ve fergane vadisi arasında kalan coğrafya'da yaşamışlardır. hayvancılık ile uğraştıkları bilinir. bilinen tarih demiştim, gelelim bilinmeyen ama yavaş yavaş, araştırıldıkça ortaya çıkan tarihe. "kayıp kıta mu" ile başlar türk tarihi. eee tabi gökten zembille inmedi iskitler. mu kıtasından göçen bir kavim idi. biraz bahsetmeliyim mu kıtasından.
amerika ve çin arasında kalan bu kıta avustralya'nin yaklaşık 2 katı büyüklüğünde idi, yaklaşık 14bin yıl önce büyük tufanda battığı bilinmektedir. çin'deki adalarda bulunan aynı yıllara ait kitabelerde bunu desteklemektedir. bu bilgilere ulaşan ve araştıran ilk kişi james churchward dır. ve öne sürdüğü bilgilere 50 yılda 20 ülke gezerek ulaşmıştır. atatürk'te bu konuyla yakından ilgilenmiştir. 1930 yılında tahsin mayatepek'i görevlendirmiş bir çok bilgiye ulaşmıştır. maya, aztek, inca ve orta asya türklerinin kültür, din ve dil benzerlikleri şaşırtıcıdır. oyleki orta asya türkleri mu kıtasından göç etmiş bir kolonidir. şahsım adına konuyla ilgili okuduğum kitap sayısı 9dur ve en az bu kadar daha kaynağa ulaşmanız mümkündür. merak eden kitaplara çok rahat ulaşabilir zira birçok kitapçıda mevcut. yaptımı sana en az 16.000 yıllık bir tarih bakın altını çiziyorum "en az" ki bu tarih kıtadın yok olduğu kabul edilen tarihtir.
şimdi sen böyle bir tarihe sahipken utanma kardeşim, övün kendinle türklüğünle. utanacak birileri varsa, bu tarihi bu milleti beş paralık edenlerdir. bırak onlar utansın!!!
agnoistizm inanışının sorduğu sorudur bu, müslümanların değil. zaten müslüman isen allah inancın var demektir. agnoist olan kişiler kabaca; allah var mı? yok mu? sorusunda cevap arayan insanlardır.
Bak güzel kardeşim. "O F-16'larla benim vatandaşımı bombalayanlar bugünün hayırcıları." demiş sayın cumhurbaşkanı. Televizyon kanallarını izliyorum cumhurbaşkanım, tasarının kendisini okudum, araştırdım. "Evet" diyeceğim maddeler içinde kesinlikle var, ama "Hayır" diyeceğim madde de var, ve ben ne çeteciyim ne teröristim. Hatta sayın cumhurbaşkanım siz "Ne istediniz de vermedik" derken de ben oldukça rahatsızdım bu verme eyleminden.
Bir anayasa tasarısının tamamına "Evet" diyebilmek için içinde "Kesinlikle Hayır" dediğimiz hiçbir madde bulunmamalı. Okuyan herkesin de katılacağı gibi, cumhurbaşkanın tek başına Anayasa Mahkemesi'nin 15 üyesinin 12'sini ataması "Kesinlikle Hayır" sınırımızı aşıyor. HSYK üyelerinin atanmasında da benzer bir durum söz konusu ayrıca.
"Kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırıdır." demeyeceğim bile. Bunun dışında cumhurbaşkanının meclis tarafından denetlenmesi için 600 milletvekilinin 400'ü gerekiyor, ki bu durumda cumhurbaşkanı yine kendi atadığı üyelerden oluşan mahkemelerde yargılanıyor. Okuyan arkadaşım, lütfen ağzını açıp ama günümüzde de denetlenmesi imkansıza yakın deme, bunun bir argüman olmadığını ikimiz de biliyoruz.
AKP milletvekili adaylarını ön seçimle mi belirliyor? Peki ya MHP? CHP dahi bazı illerde ön seçim yapmıyor. PKK'nın siyasi uzantısı olan HDP kadar demokratik değilsiniz. Yazıklar olsun. Sayın cumhurbaşkanım, Siyasi Partiler Kanunu'nu değistirsek önce? Partilerin üyeleri kendi milletvekili adaylarını seçse de "milletvekili" kelimesi anlam kazansa?
Bir de rica ediyorum, artık şu "istikrar" yalanını tekrar tekrar söylemeseniz bize? 15 yıl oldu koalisyon kurulmayalı ve kişi başına düşen milli gelir 10.000 doların altına inerken, dolar, benzin, mazot ve cari açık günden güne artıyor. O yüzden lütfen, artık istikrar yalanınıza karnımız tok.
Biz sizden adalet, eşitlik, güvenlik ve eğitim istedik. 15 yıldır hiçbirini sağlayamadınız. Belki de, biliyorum delice ama, size artık Hayır demeliyiz.
Dipnot: "PKK Hayır diyor, FETÖ hayır diyor, bu yüzden Evet!" diyen arkadaşlara:
PKK kendini köprüden atmasa, kendinizi köprüden mi atacaksınız? Kendi fikirlerinizi oluşturun.
Dipnot2: "Dış mihraklar Hayır çıkmasını istiyor, o yüzden Evet!" diyen arkadaşlara:
Dış mihraklar çok zeki ve kurnazlar, bizi yok etmek istiyorlar ve milyonlarca dolar harcayıp oldukça gizli planlar yapıyorlar, ama sen ne istediklerini biliyorsun öyle mi güzel kardeşim? Tek tavsiyem bir doktora gözükmen. Dış mihraklar şeffaflıkla, eğitimle, demokrasiyle, ve hakikaten Güçlü bir Türkiye ile zaten kendilerini kapıya kadar geçirirler. Senin bu seçimde "Evet" vermenle değil.
Lütfen hepiniz açın kendiniz okuyun, benim sözüme güvenmeyin. Tüm arkadaşlarımdan rica ediyorum, oturup düşünün ve içinize sinen, doğru olduğunu düşündüğünüze oy verin.
Unutmayın, Tayyip Bey ne derse desin, Hayırcıysanız da terörist değilsiniz, Evetçiyseniz de. Unutmayalım, bu ülkede hala düşünce ve ifade özgürlüğü var. O yüzden korkmayalım, susmayalım. Siz de biliyorsunuz ki, sustukça sıra size gelecek."
Yüreklerin sevişmesi tenden daha tutkuludur.
Hatırla, dokunmadığımız bedenlerimizin yaktığı ateşleri...
Hatırla o ateşlerle kavrulan gecelerimizi...
O tensiz sevişmeler değil miydi şehvet giyinmiş aşka hazırlayan bizi
Emanet sevinçlerini sarıp sarmalayıp koyuldun yola...
Sımsıkı sarıldığım umutları da sığdırdın kucağına...
Yolun açık olsun dünüme mührünü, bugünüme hüznümü, geleceğe gönlümü katan kadın...
Kırık dökük sesini toparla artık. Gözyaşların yüreğime damlıyor. Dağlanıyorum acınla...
Hep gülüşler asılıydı doyamadağım yüzünde. Lütfen izin ver, anılarıma saklayacağım, hatta baş köşesine oturtacağım bu günden kalan gülüşün olsun. Yakışmıyor sana hüzün...
Toparlan artık kış günlerimin kardeleni...
Bizimki bile bile ladesti. Unuttun mu, ayışığının denizleri yıkadığı gecelerde söyledik biz aşka şarkılarımızı....
Aldırmadı mı?
Yapma bitanem, o bize aldırmasaydı şimdi elimizde ne kalacaktı. Bak sımsıkı sarıldığımız yaşanmışlığımız var. Eksik mi diyorsun, yarım diye mi söyleniyorsun? Belki de böyle olduğu için hep vazgeçilmez olacak aşk adına yaşadıklarımız...
Hem belki kavuşmalar öldürürdü narin aşk güvercinini. Bırak özgürce kanatlansın, mavinin en koyu tonlarında pembe umutlarına kanat çırpsın...
Sen yarımsın, ben yarımım, aşk yarım kalmış çok mu?Tensiz sevişmeleri bilir misin bitanem? Yüreklerin sevişmesi tenden daha tutkuludur. Hatırla, dokunmadığımız bedenlerimizin yaktığı ateşleri...
Hatırla o ateşlerle kavrulan gecelerimizi...
O tensiz sevişmeler değil miydi şehvet giyinmiş aşka hazırlayan bizi? Korkma bensizlikten canımın yongası. Sensiz de sevişirim ben seninle...
Gözlerinden içtiğim adı olmayan kelimeler kazılı benliğimde...
Büyütürüm bir bebeği büyütür gibi özenle. Sevişirim sensiz, senli kelimelerim, senli gecelerimle...
Ah be hayatımın anlamı kadın...
Dilim dönmüyor yokluğuna dair hislerime...
Kelimeler nasıl da yetersiz...
Aradım taradım, tüm sözlüklere baktım. Sensizliği anlatan o keskin kelimeyi bulamamışlar aşkım. Onu hissedebilen bir tek benim. Ne yazık ki ben de o kelimeyi bulmakta işte böylesine yeteneksizim...
Çaresizim harflerin ses vermediği duygulara karşı...
Sadece izdüşümlerini anlatabilirim sensizliğin. Sanki bir kerpetenle tırnaklarımı teker teker söküyorlar seni silebilmek adına geleceğimden. Ama onlar bilemezler ki geçmişime diktiğin yüzyıllık çınar ağaçlarını. Tıpkı o ağaçlar gibi büyüyeceksin geleceğimde...
Varsın olmasın elin elimde, varsın değmesin gözün gözüme. Sen kazılısın bende...
Bir kendine geliş borçlu bu gün bana. Bilmem ki tek bir kadeh şarap içmeden yaşadığım bu sarhoşluktan ayılır mı bu adam?
Ki ben şişelerce şarabın sarhoş edemediği ne geceler eklemişim yaşanmışlık haneme. Kim yükledi bedenime içinde alkol olmayan sarhoşlukların serseriliğini...
Naralar atmak istiyorum, “hey insanlar silkinin yüreğimin yarısı kopuyor benden, bana ne sizin saçma sapan sevinçlerinizden, bana ne sizi boş yere üzen kederlerden” diye haykırmak istiyorum. Çıkmıyor sesim, tıpkı kabuslardaki sessizlik gibi bir şey bu yaşadığım. Sessiz, sadece kendi duyduğum çığlıklar atıyorum...
Ama bak yine ıslak yüreğim. Haklısın kadınım...
Sana nasıl ağlama diyebilirim. Ben karşında birbiri ardına dizerken gözyaşlarımı, nasıl saklarsın sen umutsuzluklarını...
Bilirim kıyamazsın. Kıyamadığımız nelerden vazgeçtik bu güne kadar bir düşünsene. Kaç vazgeçiş yükledik geçmişimize. Ağla aşkımıza vedalar yazgılı kadınım...
Ağla. Ağla ki ben de kırayım zincirlerimi. Gün bugündür. Vedamıza hediye edelim gözyaşlarımızı. Denedim, olmadı. Güçlü erkek elbisesi bedenime uymadı...
Ki ne zor zamanları atlatmıştım ben bu elbiseyle. Bu ayrılığa o bile dayanmadı....
Yazgının çizgisine uzat adımlarını. Kadınım, zaman ayrılık zamanı...!!!!
yeni döndüğüm ülkeledir. yazmadan edemedim. başkent riga'da kaldım bir hafta, ilginç izlenimlerim oldu. nüfus oranı ile ilgili tamamı. şehrin nüfusu 641.000 ve kadın nüfusu erkek nüfusun tam 8 katı yani aşağı yukarı 70.000 erkek var geri kalanın tamamı kadın. bir çok şey bizde olanla tam zıt. mesela cluplara girerken erkeklerden giriş ücreti alınmıyor ama kadınlardan alınıyor. çok şaşırdım baştan zira içeri girince anladım durumu. içerde belki 500 kişi var, 3 arkadaş gitmiştik bizimle beraber saysan 10 erkeği geçmez. bildiğin taciz edildik, dedim ya bizdekinin tam tersi diye kızlar içki ısmarlamak, tanışmak istiyor gelip. ya hatun lavaboya giderken eşlik etti, yolda asılan olur diye, düşünün yani. erkek görmedik desem yeridir. taksi şoförleri bile kadın. kadın taksici düşünün türkiye'de. yarım saat sonra taksiyi devrediyorum bir şeyler içelim diyen taksici oldu iyimi. bir çok ülkeye görede ucuz sayılır ayrıca. bir hafta konaklama, uçak bileti ve diğer tüm harcamalarla 1.000 euro ile çok iyi bir tatil yapmak mümkün. evli yazarlara tavsiye etmiyorum, çünkü kesinlikle boşanma sebebidir. bekar yazarlar gitsin görsün gezsin gerçekten çok güzel bir şehir.
Kadınların da mason olup olamayacakları konusu Batı ülkelerinde olduğu gibi Türkiye’de de hayli eski sayılabilecek tarihlerde tartışılmaktaydı. Nitekim Türk Masonluğu’nun ilk düzenli masonik dergisi olan Büyük Şark’ta bu bağlamda yayınlanmış yazılar var.
Ancak bu konu gene hayli uzunca bir süre uyutulmuş olarak kaldı. 1980’li yılların ikinci yarısında, bugün Özgür Masonlar Büyük Locası adını taşıyan obediyansın o tarihteki üyelerinden kimisi, gene o tarihteki Büyük Üstat Vedat Yeğinsü önderliğinde bu işe etkin olarak girişene dek.
Önce Masonluğa ilgi duyan mason eşlerinin (hemşirelerin) masonik açıdan bilgilendirilmeleri bakımından birtakım toplantılar yapılmasına başlandı. Zaman içinde bu toplantılar belli tarih ve saatlerde, gündemli olarak yapılır oldu. Bu işler için büyük locanın dışında bir başka yer kullanılmaktaydı. Bu toplantılara Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası üyesi olan kimi masonların eşleri de katılıyordu.
Bu iş gelişme göstermeye başlayınca, bu toplantıları düzenli olarak izlemekte olan hanımlar kendi aralarında bir dernek kurdu. Buna “Çağdaş Kardeşlik Dayanışma Derneği” adını verdiler. Derneğin izmir’dea de bir şubesi oluşturuldu. Bu derneğe üye olarak Masonluk ile daha önce herhangi bir bağlantısı olmayan kişiler de kabul edildi.
Belli hanımların 4-5 yıl kadar süren bu düzenli eğitim ve bilgilendirme çalışmalarının sonrasında kadınların Masonluğa kabul edilmesi kaçınılmaz bir sonuçtu. Nitekim 1991 yılında ÖMBL üyesi olan kimi masonlar biri istanbul biri izmir’de olmak üzere iki geçici loca kurdu. Bu localarda kadın adaylarla ilgili gerekli işlemler yapıldı ve Masonluğa alınmalarına başlandı. Hayli uzun bir süre masonik eğitim almış olanları seçilerek, ikinci ve sonra üçüncü dereceye geçirildi.
Üçüncü dereceyi almış kadınlar kendi aralarında bir araya gelerek üçü istanbul’da biri izmir’de olmak üzere dört yeni loca kurdu. Bu dört locanın bir araya gelişiyle, aynı yıl içinde “Kadın Büyük Mason Locası” adlı yeni bir obediyans kuruldu. (Bu obediyansın adı sonradan değiştirilip, günümüzdeki halini aldı.
Kadın Mason Büyük Locası, önce günümüzde Özgür Masonlar Büyük Locası olarak anılan obediyans, tarafından, sonra da Avrupa’daki özgürlükçü nitelikli birçok mason obediyansınca düzenli bir masonik örgüt olarak tanındı. Nitekim 1993 yılında CLIPSAS ve CLIMAF olarak anılan uluslararası mason örgütlerince de üyeliğe kabul edildi. Ancak KMBL daha sonra kendi iç işlerindeki birtakım sorunları nedeniyle uluslar arası düzeydeki üyeliklerini dondurdu; sadece ilişkilerini sürdürmekle yetindi.
Kadın Mason Büyük Locası’nın üye sayısı oldukça hızlı bir artış gösterdi. Günümüzde toplam üye sayısının 1000 dolayında olduğu söyleniyor. istanbul ve izmir’deki localara yenileri eklenirken, Ankara, Adana, Antalya ve Bursa’da da localar kurdu.
cevap basit erkekler belli bir yaşa kadar aklı apış arasında geziyor, zannediyor ki dünyanın merkezi orası ama kadın öyle değil. o arada kadınlar arayı açıyor. bize göre daha realistler.
yaşamaya başladığım yer olur kendisi. insanları sıcakkanlı evet bayırı yokuşu biraz yorucu lakin sevimli, güzel, küçük bir kasaba. çok fırsatım olmadı ama muhteşem koyları var. cennet ülkemin cennet bir başka köşesi.
yine mı biz, iyi oku o zaman.
evet başak burcu erkeği var karşında, üstelik yükselenide ikizler... arkana bakmadan kaçmalısın bence. hayır, nedir hoşunuza gitmeyen hanımlar onu bi söylesenizde bilsek.
- evet aşırı titiz aynı zamanda düzenliyiz. her şey öyle bir düzendedir ki, gözümüzü bağlasanız buluruz aradığımız şeyi. dolabımızda ütülenmemiş kıyafet dahi bulamazsınız. sabah yataktan kalkar kalkmaz yatağı toplar, eşofmanımızı katlar bırakırız. yoksa hep arkamızı toplamak mı daha çok hoşunuza giderdi? sabah kalkınca da akşam yatmadan önce de duş alırız biz. bilemedim şimdi kendisine ilgi göstermeyen pis bir adam daha mı iyi olurdu ki?
- evet mükemmeliyetçiyiz. hatta konunun uzmanıyız. yaptığımız her işin, en iyisi olması için her şeyi yaparız. bu iş hayatında da böyledir aşk hayatında da, yani sizi almışsak hayatımıza; mükemmel bulduğumuz en az bir yönünüz vardır mutlaka. yok diyorsanız ki; "yok benim öyle mükemmel bir yanım" e siz bilirsiniz yollar sizindir, biz yalnız iken de mutluyuz nasılsa.
- evet mutlaka plan dahilinde hareket ederiz. öyle yarının falan değil. önümüzde ki ayın filanda değil. önümüzdeki birkaç yılın planı yapılmıştır kafamızda. zeki olduğumuzda doğrudur. aynı anda birden çok şeyi düşünüp aynı anda en iyi tüm olasılıkları hesap edip en doğru yolu bulur ancak ve ancak emin olduktan sonra uygularız. o anı yaşayan, düşünmeyen, planlamayan bir adam daha çekici herhalde sizin için.
- evet entellektüeliz. okuruz, araştırırız, öğreniriz. çünkü merak ederiz nerden geldik, nereye gidiyoruz. günde 200 sayfadan aşağı bilgi girmez ise kafamızın içine rahat edemeyiz biz, açız çünkü bilgiye, ölümüne aç hemde. şimdi sorsan adama neo liberalizm nedir? emperyalist güç nedir? 3 milyar insanı öldürecekler desen mal mal suratına bakar, okumamış araştırmamış ki. öyle mi olalım yani, olalım tabi aldığımız nefes zarar olsun, gereksiz yaşayalım. edebiyatla sanatla hiç alakamız olmasın. iki satır karalayamayacak kadar yeteneksiz olalım, öküz olalım yani, iki kıta şiir yazamayalım adınıza.
- evet güzel severiz biz. siz mutlu olun diye kendimizi düşünmez siz nasıl ve neyle mutlu oluyorsanız onu yaparız. ayaklarınızı yerden keseriz. bakın sizden aynısını beklemiyoruz 10/1 ini verin yeter bize. öyle severiz ki emin olun sizden başka kimseyi görmez gözümüz, sadık adamlarızdır yani. (yoksa aldatsak daha mı iyi) e düşünün bakalım böyle seven adam nasıl bir baba olur. sorumluluk duygumuzdan bahsetmiyorum bile.
- evet müziklede aramız iyidir. mesela şuan fikret kızılok var fonda. fena mı şimdi bu, müslüm, ferdi filan daha mı iyi giderdi. al bak leman sam girdi; rüzgar... bana esmeyi anlat... senin gibi esmeliyim...
- evet bizim için kıskanç demişler. çok da doğru demişler. neresi kötü bunun yaa. sevgiden gelmez mi bunun özü? sevmeyelim mi yani sizi. hem sonra bir tek domuz sevmez eşini, domuz gibi mi olalım şimdi?
- evet dürüstlüğe, doğruluğa çok önem veririz. yalan nedir bilmeyiz çünkü, neyse odur bizim için. yalansız dobra dobra söyleyince olduk mu size patavatsız. sizde haklısınız erkeğin yalancısı makbul.
- evet kontrol delisiyizdir, içer demişler ona da evet. içeriz biz, ama adam gibi içeriz. kontrolü asla kaybetmeden. kimse sallanırken göremez bizi, sallanacaksakta, yıkılacaksakta bunun yeri evimizdir, özelimizdir. düşe kalka eve gelen biri daha mı çekici yoksa. hoş biz içeceksekte beraber içeriz zaten sizinle, öyle akraba dost arkadaş filan geçemez sizinle olan sohbetin, keyfin önüne. sizde iki kadeh parlatın bir zahmet bizimle.
evet duygusalız biz. filmin acıklı sahnesine, bir sezen bestesine, hatta bir sokak köpeğine ağlayabilecek kadar duygusalız. şiir de yazarız biz, ama güzeldir ama değildir ama yazarız. halt etmiş yani odun diyenler... yoksa size odun daha mı iyi gelirdi küçük hanım...
daha çoook uzar gider bu, lakin masam penceremin önünde denizi hem izliyor hem dinliyorum. kırmızı şarap bir başka gidiyor böyle havalarda.
yalnızlığın bile tadını çıkarabilen adamlardan korkmayın. kendinizi bırakın onlara. "o" sizi çekecektir mutluluğa, yanıbaşına...
Bak güzel kardeşim. Tamam ben Müslüman değilim, herhangi bir dini inanca da sahip değilim. Buna rağmen diyorum ki insanların inancına ibadetine karışma, saygı duy.
Yanlış ve eksik bilgiyle açılan başlıktır.
Kısaca anlatayım; m.ö. 625-549 medler ortadoğu'da iraniler ile kurulduğu iddia edilen kürt devletidir. bakınız iddia edilen kurulan değil. m.ö.1.yy adiabene museviligi kabul eden kürtlerin kurduğu iddia edilen kürt devletidir. bakınız yine iddia var işin içinde. yani ortada 5.000 değil 3.000 yıllık bir tarih var ki o da iddiaları gerçek kabul edersek.