sokakta kebap yapan bir yerde oturuyorsun, sağ tarafında yemek yiyen insanlar varken o güzel gözlü sokak köpeği elinde hiçbir yiyecek yokken senin yanına gelip başını dizine koyuyor. sonra sen de tüm gün o sahneyle yaşıyorsun.
ilk izlediğimde salondan kahkahalarla çıkmama sebep olan oyundu, bir daha izlemek için istanbul'a gitmeye razıydım. 27 ocak'ta çanakkale'ye geliyorlarmış, şu an duygular şelale sözlük. gelin, geldirtin.
yıllar önce istanbul'da bir kafede otururken küçük iskender'le ilgili sorduğum bir soruya "valla abla, bizde porsiyon bir var, bir buçuk var, verem mi" diye cevap veren güzel abim, ben seni hiç unutamadım. her aklıma geldiğinde gülümsüyorum, inşallah iyisindir.
babamın beni sevmediğini düşünmek. hatırlıyorum da üzüntüden kendimi parçalıyordum babam bana hiç sarılmıyor, demek ki sevmiyor diye. sonradan annemler baktılar ki bu çocuk böyle giderse iyice manyak olacak, o yüzden biz buna babasının sevgisini gösteremeyen bir adam olduğunu, gece gidip üstünü örttüğünü falan söyleyelim zaten şımarmayı da akıl edemez bu dediler, öyle öğrendim babamın tipik bir türk babası olduğunu. ne çektim be sözlük.
soyadını nedense inanılmaz güzel ve hüzünlü bulduğum insan.
"sevenler birbirlerine yara izlerini gösterirler. ilk önce bunu yaparlar. sana ruhumu açmadan önce bil ki incinebilirim demek için. çünkü en çok sevdiklerin yaralar seni."
ezginin günlüğü ile sevdiğim, ali atay ile hastası olduğum fakat ne yazık ki an itibariyle çok sevdiğim gonca vuslateri ile geçici süreyle soğuduğum şarkıdır. arkadaş o nasıl mahvetmek şarkıyı ya.
bu geceki bölümüyle, daha doğrusu askerdeki oğlunu kaybeden babanın son sahnedeki konuşmasıyla birçok kişinin hislerine tercüman olmuş; inceden değil, açık açık dokundurmuş dizidir.
karadeniz yemekleri dendiğinde aklıma ilk gelen adres hayvore. istanbul'a ne zaman gitsem ilk uğramak istediğim yer. inanılmaz lezzetli yemek yapıyorlar ve işletmecileri de karadenizli olmakla birlikte çok sıcakkanlı, hoşsohbet insanlar. yolunuz düşerse pazı sarması ve laz böreğini yemeden dönmeyin.
sürekli inşaat halinde olan üniversitedir. tahminimce 2-3 seneye kadar terzioğlu kampüsünde boğazın manzarası tamamen kapanacak yeni yapılan binalar yüzünden.
öncelikle tebrik etmem gerek seni. hayatına herkesi alan tiplerden değildir o. bir şekilde bir araya gelmişsiniz. ilk öğrendiğimde içimden şehirlerin geçtiği doğrudur bak, şaşırmadım desem yalan olur. niye şaşırdım biliyor musun? o öyle sağlam konuşur ki insana, öyle sağlam suçlar ki sen bir süre sonra "ulan allah benim belamı versin" dersin kendine. beni de ayrıldıktan sonra hayatına birini almak konusunda öyle bir ezmişti ki dedim herhalde biz ömür boyu birbirimizin yasını tutacağız. la bir ay geçmeden senin haberin geldi otobüs durağında, böyle tak diye çarptılar yüzüme. herkes bir intikam içindir, öfkesinden yapıyordur falan dedi de o daha beter ha. valla bak. hem senin için, hem benim için. çünkü eğer ben, benim yüzümden de olsa birini kullanan birine verdiysem üç senemi, hakikaten allah beni bildiği gibi yapsın. neyse, bakıyorum tatlı kızsın. ama tecrübesizsin. o seni büyütür. kısa ilişkilerin adamı değildir, bunca yıllık uzun bir ilişkiden sonra öylesine aramaz birini, bilirim. bak kendime olan güvenimden falan değil, kimse vazgeçilmez değil çünkü ama gözünü seveyim dikkatli ol. hiç anlamadan kaptırırsın kendini. çok sevilen eski sevgilinin hayaleti üzerine mutluluk kurmak zordur, ben o yolda aylarımı harcadım. sana yapma demiyorum, seviyorsan bırakma onun elini, iyi insandır çünkü. ama onunla yürüdüğün yolda kendini bırakma. çünkü senden değişmeni isteyecek. ona benzemeni isteyecek. gözün öyle bir kör olacak ki onu severken, hiç anlamayacaksın bile kimliğini nerede bıraktığını. o olduğu yerde dururken sen ona uydurmak için her şeyden, herkesten vazgeçeceksin. ve sana şunun garantisini vereyim, onunlayken adımların güçlenecek. her seferinde çevrenden biraz daha uzaklaşıp ona yakınlaşacaksın. ondan önce hiç sevilmediğine ve asla öyle sevilmeyeceğine inanacaksın. tılsımına kapılıp kapatacaksın tüm perdelerini dünyaya. allah aşkına yapma. çünkü bir gün kendine dönmek isteyeceksin, onunla kavga ettiğinde çevrende anlatacak tek bir insan bulamayacaksın. ve ne yazık ki sen de onu yoracaksın. kendini yetersiz hissedecek, değişiminden korkacak. sevgine inandıramayacaksın bir türlü ama başa çıkamayacaksın. en kötüsü ayrıldığınızda olacak. bütün o emekleri veren sen değilmişsin gibi, kocaman bir öfke dolduracak içinde sana. dinmesi için bekleyeceksin ama o süre çok sancılı olacak. çünkü ne kadar çirkinleştiğini göreceksin. onu üzdüğünü düşünüp ağlamaktan uyuyamadığın gecelerde onun senin için "başkasını bulmuş da beni bırakmış" sanrılarını yarattığını göreceksin. bunu sana yakıştırmış olacak. ve sen en çok birlikte geçirdiğiniz o uzun zamanda seni hiç tanıyamamış olmasına üzüleceksin. çok içten diliyorum ki bunların hiçbirini yaşama. benim arkamdan konuştuklarının bir kelimesi bile senin yanına yanaşmasın. şimdi içim hiç olmadığı kadar rahat benim, dertlenmenin yakınında uzağında değilim bunca zamandan sonra. sen tüm bunları göze alıyorsan, en güzelini diliyorum sana aşkın. ama onun için aynı şeyi söyleyemem. onun gibi beddua etmem ama tek dileğim, seninle öyle mutlu olsun ki bir an için bile olsa o mutluluğundan utansın. bana çok uzak bir yerde, içi sızlasın. senin de yolun açık olsun.
- yaş olmuş 23, hala fırtınalı havalarda yalnız kalmaktan korkuyorum. aklım çıkıyor.
- kedime bağlılığım, çevremdeki insanların çoğuna bağlılığımdan kat kat fazla.
- ve yukarıdaki madde yüzünden, sevdiğim biri de olsa onunla ilgili saçma sapan bir şey söylediğinde eskisi gibi olamıyorum. canlı lan o, sevmesen de benim sevgime saygı duyacaksın. (diye geçiriyorum içimden.)
- insanlar egolarıyla olan savaşlarını kazansınlar istiyorum. onur ünlü'nün dediği gibi, acizsin, muhtaçsın, çok fazla artistlik yapmamalısın demek istiyorum. o küçük dağlar senden önce de vardı diye hatırlatmak istiyorum. bana kalırsa hayatın böyle çok zor geçeceğini bilsin istiyorum.
- bir kere hakikaten aşktan gözüm kör oldu. böyle mala bağladım. kimseyi umursamadım. sonra kendimi haklı çıkarmak için "hakkını vererek yaşadın, aşıktın" falan dedim ama işin aslı öyle olmadı tabii. gittiğim noktaya geri döndüğümde kalbimin en çok kaldıkları kalplerinin kırgınlığıyla beni bekliyorlardı. ve ben en zor kısmı o kapıdan geçmek sanıyordum.
- ama en zoru, o kapıdan girdiğinde en sevdiğine "nasılsın?" diye sorup "nolsun, bilmediğin gibi.." cevabını almakmış meğer. öyle yaralandığımı bilmem.
- babaannem ve büyükbabamla telefonda her konuşmamızda gözlerim doluyor. ödüm kopuyor ya son konuşmamız olursa diye.
- sarhoş olmak istediğimde çok hızlı içiyorum. ve genelde sezen aksu ağlatıyor. sıla da ağlattı gerçi en son. nasıl kadınlar lan bunlar.
- bir insana tutulmuşluğumu onunla konuşurken gönderdiğim ifadeleri yüzümde de görüyorsam anlıyorum. bayağı bildiğin böyle gülümsüyorum salak salak. ve ne yazık ki, son zamanlarda yaşadığım şey bu. çünkü en basitinden sevdiğim her şarkıyı istisnasız onun da sevdiğini görüyorum ki bu hakikaten, en basiti.
- ne yazık ki bu noktada "kendimizi kaptırmamak için nereye başvuruyorduk?" sorusunu kendi içime, çok keskin bir sızıyla soruyorum her gün. çünkü yok.
- bir de orhan gencebay'ı hakikaten çok seviyorum. o kadar çok insan öldü ki, o da ölecek diye içim pır pır ediyor.
- muazzam bir tembellikle, ortalamaya güvenip sınavlara çalışmıyorum finalde toplarım diye. anneye de söyleyince iyice bir rahatlık geldi. gözün kör olsun vicdan!
- denize kaçalım istiyorum, çok kış oldu, denize kaçalım! içelim, bol bol.
- ikizler burcu oluşumun da gözünü seveyim, dengesiz dengesiz itiraf yazdırdı, hale bak. ama tanısa severdi bence. en olmadı, sevmediysen peki derdik. çok güzel şarkı yapmışlar çünkü.
- dünya gözüyle erdal beşikçioğlu'nu bir kerecik göreyim ya, evren, alooo? erken daha, uyuma.