bidaha düşündüm. aslında yazmaktan değilde başka bişeyden nefret etmektir. yazmaktan nefretm olsa şayet yazmazsın, çeker gidersin. insanın zoruna giden şey esasında başkadır. yazılanların yüzde doksanının basit şeyler olması olabilir. hayır yanlış anlaşılmasın. ben çok önemli şeyler yazıyorum demek değil bu. ama ne bilim bilader işte. goruyorum şimdi sol framede. anketçilik oynuyor buyuk bir cogunluk. tamam arada ankette lazım ama biraz fazla kactığı kanaatindeyim şahsen. anketten daha çok rahatsız eden bişey var esasında. bunu da paylaşmak isterim sizinle.
mesela yeni baslayanlar icin kocaeli universitesi başlığını ele alalım. adam ne güzel yazmış. ellerine sağlık. cunku o adamın yazdığı boş bişey değildir. işe yarar bilgiler mutlaka vardır.
başka bi konuya geçelim. football manager 2009 u inceleyelim. diyelim ki biri oraya '' cıkış tarihi hede olan, eklenen yeniliklerin ise hödö olduğu oyundur'' yazmış olsun. tamam dimi ne güzel işte. adam bişey paylaşmış bizimle. ne yazık ki bazen ''beni geceleri uykusuz bırakıcak olan oyun'' yazanlarda var. bu ne aga ya? bu mu yani senin sonsuz bilgi dağarcığın? bize katacakların bu mu yani?
bu bile adamı okadar sarsmaz. asıl sarsıcı olan şey bu tür yazıların daha çok ilgi görmesidir. bu böyledir.
nefret etmek kelimesinin biraz ağır olduğunu düşünmekle beraber katıldığım düşünce biçimidir. emek verirsin. yolda gördüğün bişeyi not alırsın. hatıralarının tozlu sayfalarından anılarını çıkarıp, tespitlerle süsleyerek yazarsın. 20-25 dakinanı verirsin bu yazına. yaptığın imla hatalarını düzeltmek için 2 kere üstüste okursun yazını. artık aktif hale geçirirsin. bi bakarsın hemen 3 tane eksi gelmiş. sol frame e şöyle bir bakarsın. herkes anket dolduruyor. 2 kelime yazıp espri yapmaya çalışıyor. birbirine ayar vermeye çalışıyor. kızarsın içten içe. ama biçaresindir. kızdığınla kalırsın.
uyandığımda duyduğum tek ses bilgisayarın fanının sesiydi. ne pis bişeydir uyurken ağzının suyu akması. tenyamıdır nedir alah belanı versin be. yastığın diğer yüzünü cevirip ağzımı silmiştim. hiç kafamı cevirmeden el yordamıyla yorganın içinde telefonumu aramaya başladım. bulamadım. küfür ettim fln. kafamı cevirip görerek aramaya bile üşeniyodum okadar yorgundum. saat 15.15 ti. bi de msj gelmişti. okudum. ''pişt şarapçı. bugun buluşuyoruz dimi?'' yazıyordu. hasktir dedim. bugun netten tanıştıgım kızla bulusucaktım unutmuştum. gülümsedim. güzeldi çünkü kız. monitoru actım. gece uyurken msni açık bırakmıştım. kimse yazmamış. allah belanızı versin dedim. online olanlardan sataşıcak birini aradım. bulamadım. siteye girip son bi kez fotolarına baktım kızın. ''hmmm güzel güzeeell'' dedim. yemek yemeden evden çıkmaya karar verdim. ''buluşunca oturucak bi yer bulamayız şimdi aq. açmısın bi yere oturalım mı? ben biraz açım derim. böylece o eziyetten kurtulurum.'' diye düşünmem çok etkiliydi bunda. minibüs beklerken sıkıldım. bitane gel gel sigarası yakmaya karar verdim. ozaman pişman oldum. ''keşke yemek yeseydim'' dedim. minibüs avcılara geldi. artık inmem lazımdı. indim.
camiyle lise arasında ilerliyorum. ''ikinci el telefon lazım mı abi?'' diye soruyor işportacının biri. ''sağol'' diyorum. telefonların sıfır ve çalıntı olduğu belli. kızla vodafone un önunde bulusucaktık. her zaman önlemliyimdir. önce köşeden yaklaşmam gerektıgını biliyordum. direk yolun ortasından ilerlemek andavallık olabilirdi. iyice yaklaştığımda köşeden şöyle bi baktım bekleyen insanlara. aman allahım o ne! adeta bir godzilla, bilemedin kingkong, ne bilim sanki bi voltran vardı vodafone un önünde. avcılar sahil gözükmüyordu ulan! utanmasa güneş tutulması yaşatıcaktı bize. hemen telefona sarılım. avcılarda oturan arkadaşımı aradım. ''olm gel lan cabuk. igs nin arkasına gel. ben şimdi o tarafa doğru yürüyorum. 3-4 milyonda al yanına'' dedim. ama unuttuğum bişey vardı. igs ye doğru gitmek için yolun karşısına geçmeliydim. sinirlendim. bi sigara yaktım felan. ''nasıl gecicem ulan'' diye homurdandım. bilen bilir avcıların en cok ruzgar alan noktasını. biri vodafone dan stadyuma doğru giderken o dönemeçtir. diğeride onun tam karşısıdır. fazla beklemenin bi faydası olucagını düşünmüyordum. birden hızlı adımlarla yürümeye başladım. ruzgar saclarımı dağıtıyordu. bütün saçım suratıma felan yapışmıştı. bu adeta doğa ananın bana bi kıyağıydı. doğal bir biçimde suratım kamufle oluyordu. ne güzel lan. adımlarımı daha da sıklaştırdım ve karşıya geçmeyi başardım.
ohhhhh demeye kalmadan telefonum çalmaya başladı. ''aha yılmaz da geldi heralde'' diye düşünürken kızına aradığını görmek beni mahvetmişti. ürkerek kafamı cevirdim kıza doğru. bana bakmıyordu. farketmemişti beni. hemen uzaklaştım ordan. igsnin arkasına varana kadar sürekli aradı beni. 3 tane de mesaj attı. ''nerde kaldın. cok soguk üşüdüm. daha evden cıkmadın mı yoksa uyuz'' gibi mesajlar atıyordu. adeta kendi kendine eğleniyordu. bi an ''yazık lan kıza'' diye düşündüm. sonra asıl yazık olanın ben olduğumu kavradım. karşıdan cılgın gibi bir bisikletli geliyordu. yaklaşınca anladım bunun yılmaz olduğunu. ''noldu olm!!?'' dedi. anlattım durumu. ''allah belanı versin'' dedi. başıma kötü bişey geldiğini, kaza yaptığımı, birilerinden dayak yediğimi felan düşünmüş.''hadi espresso içelim'' dedim. ''olur'' dedi. bg cafeye gittik. dışarı oturduk. kız uzun süredir aramıyordu. bi msj geldi. ''ben eve dönüyorum'' yazmış. cevap atmadım. bi dal 2001 çıkardım cebimden. ''şunun da tek kötü tarafı sıkı sarmıyolar'' dedim yılmaza. bi taraftanda sigarayı tersten masaya vurarak tütünleri sıkıştırmaya çalışıyordum. sırf onu görmek için gittiğimiz garson kız geldi. ''dılgo?'' dedi. sanki çok önemli bi işim varmış gibi elimle 'iki' işareti yaptım. hiçbişey demeden espressoları hazırlamaya gitti. karizmatik olduğumu düşünüyordum. bize doğru seyir etmekte olan espressoları görünce sigaramı yaktım...
yanlış bir önermedir. kişiden kişiye değişebilir çünki. ''pilav sevmiyorum, pilav kötü bi yemektir'' demek kadar felsefeden uzak bir varsayımdır. ne analitik ne de istatistik hiç bir değere sahip değildir. allah belasını versindir.
yumruk atmaktan daha mantıksızdır ama 2 side mantıksızdır. nolucak yani? ''ayyy ne güçlüüü şuna bak benim için duvara kafa atıyo'' fln diyip gerimi dönücek?
beni düşünceden düşünceye sokan başlıktır efendim. 2 gündür gece gündüz sol framede durmaktadır. düşünüyorum düşünüyorum niye durduğunu bulamıyorum. cok güncel cok önemli bi konuda benimmi haberim yok lan?
az önce orjinalinin bediha olmasını öğrenmemle beni yıkan dizidir. yıllarca arkadaşlarıma ''bedriyeymiş olm o. valla lan. nolcakki başka hem? cılgın bedriye olmaz diye cılgın bediş diyolar işte'' diye kolpalayıp ortam yapmıştım. allah belanı versin bediş.
bide şimdi aklıma geldi. mükü ne olm yaa. hayır mükü ne? hadi onu da geçtim. mükü nün de (bediş --> bediha gibi) bi açılımı varsa eğer bu kafama sıkar giderim.
kimi merak edip hakkında bilgi almak istesem karşıma cıkan yazıdır. bu ne lan? 5. nesil den başka nesil yazar yokmu sözlükte. gece gece aklıma takıldı bak şimdi.
sigarayı izmaritine kadar içmeyen birinin yapmasında fayda olan eylemdir. zira bu izmaritlerin (7-8 tane yeter) sonunda kalan tütünleri bi yerde toplayıp çarsafa sardığınızda gayet tatmin edici olabilmektedir.*
konuşmalarıdır efendim. gününün nasıl geçtiğini sormalarıdır. ondan sonra ne bilim işte muhabbete devam etmeleridir. şahsi deneyimlerinden yola çıkarak bi varsayımda bulunursak hoşlanmadığım kızlarla belli bi yerden sonra konuşmadığımı gözetleyebiliriz. evet evet.
bi kere o bi değil bir olcak. neyse hemen konuya gelelim. zordur birader bu anlar. açılmak istersin, delirirsin, çatlarsın, içinde atom bombaları patlar ama açılamazsın. zaten daha sonra araya bi soğukluk girer amansızca. naber, nasılsın, naptın bugün lerden başka konusucak konu bulamaz olursun. yine kendine kızarsın. ulan ne güzel muhabbetin koyu olduğu zamanlar vardı be dersin. ozaman neden açılmadım diye kendine kızarsın. al işte şimdi konusucak konu bulamıyorum dersin. arada düşünürsün. ayrıca niye ben konu buluyorum ki dersin. o niye acmıyo dersin. sonra sıkılırsın zaten. uzun sürmez kısa zamanda unutursun. bi diğer olasılık ise sarhoşken acılırsın kıza. oda genelde hüsranla biter. öyledir bu.
bu duruma en güzel örnek bodrumdayken gördüğüm elemandır. yanında afedersin at gibi rus hatun vardı abi. bi bardak vodkaya tav etti hatunu. taktı koluna götürdü. demek ki benziyomuş diye düşünüyorum ben şahsen.
türk dili dersinde geçmekte olan bir olaydır. hoca dillerin ortaya çıkışını, yazıları, kitabeleri felan anlatmaktadır. o sırada içi geçen öğrenci uyuklamaktadır. beklenen olur ve hoca cocugu farkedip uyandırdıktan sonra soru sorar;
hoca- hede nerde bulunmuştur?
öğrenci- hmmm
hoca- ipucu verim mi?
öğrenci- ...
hoca- orta asyada hani.
öğrenci- ...
hoca- neresinde orta asyanın evladım?
öğrenci- * içinde hocam içinde
hoca- hah be oğlum sonunda. çinde tabi.
sınıf- !:%^?*^+@½[!.
ege üniversitesi öğrencilerinin ücretsiz olarak katılabileceği etkinliktir.
özellikle derslerin bittiği zamanlarda 525e binmek gerekir bunu yapmak için. benim gibi çanta taşımayı sevmeyen biriyseniz işler daha da kolaylaşacaktır. bir elinizde defter olduğu için tek elle demirlere tutunmak zorundasınızdır. şimdi 525 te kas nasıl yapılır biraz onu irdeleyelim.
önce ısınma hareketleriyle başlıyoruz ki kaslarımız zedelenmesin. yurtların önünden bindiğinizde ısınma hareketlerine başlıyorsunuz demektir. önce ufak adımlarla arkaya ilerlemek zorundasınızdır. bu ufak adımlar tamamen kendimizi hazırlamak için. otobüs ilerlemeye başladıgında ise bacak kaslarınızın nasıl gerilmeye başladığı hissedeceksiniz. ilk virajla beraber kollarınız da gerilmeye başlar ve artık kaslarınızın ısındığı anlamına gelebilir.
gıda müh bölümünün önüne geldiğinizde ise otobüsün populasyonu 2 katına çıkmaktadır. artık bacaklarınız ve kollarınız kasılırken bir taraftan da omuz omuza mücadeleye girerek kaslarımızı iyice zorlamaya başlıyoruz. bunun üstüne bir de keskin ve sert virajlar eklendiğinde vucudumuzdaki butun kasların gerilip gevşediğini rahatlıkla hissedebilirsiniz.
üniversitemiz bu etkinlikten tek kuruş para almamaktadır. her bir öğrencisinin özel olduğunu bilir ve spordan mahrum bırakmaz. bütün bunlarla yetinir mi peki? tabiki yetinmez. bütün bunların yanında meraklı olanlar (fortçuluk, kız kesme, ayakta kalan bir kıza yer vererek tavlamaya çalışma, oturabilmek için koltuk kapma gibi) extreme sporlarla da uğraşabilirler. ve hepsi tamamen ücretsizdir. yanlız tek kötü tarafı var. sürekli sağ elle tutunduğum için yakın da serena williams gibi bi kolum ince bi kolum kalın olucak.
izmirin kızları güzeldir güzeldir diyorlar. neden güzel hiç düşündünüz mü? ben düşündüm arkadaş. tamamen 525 sayesinde.bir sabah bir akşam olmak üzere 525 te kas yapan öğrencilerimiz sımsıkı ve sağlıklı bir vucuda sahip olmaktadır. formlarını ve kilolarını korurlar. bu böyledir.
* amacsiz küfür ettiyseniz size verilen cezadır. sözlükte yazmayı seven biri için sıkıntılı günlerdir bunlar. ne zormuş kardeşim 10 gün çaylak kalmak. bekle bekle dinim imanım gevredi. bir ara ''yeni hesap açsam 5 enrty girsem yazar olurum lan zaten. 10 gün niye bekliyim ki. ne saçma ahahaha'' dedim içimden. sonra mantıklı düşününce vazgeçtim. vazgeçmemin sebebi ise tamamen moderasyonla ilgiliydi. bu dünyada bir akıllı ben olmadığıma göre moderasyonun böyle bir ceza verirken bir bildiği olmalıydı. evet evet bu cezanın amacı vardı. sabretmek en büyük erdemlerden biri sayılmaz mı a dostlar? insanı olgunlaştırır. bol bol düşünme fırsatı verir. ben de beklemeye karar verdim 10 gün. dişimi sıktım bekledim. zor günlerdi ama itiraf etmeliyim bunu. şimdi beklediğime değdi diyorum. eğer yeni hesap açıp 2 gün sonra yazar olsaydım değişen hiç birşey olmayacaktı. sadece kendimi ve sizleri kandırmış olacaktım belkide. yine aynı yazar olarak cıkıcaktım karşınıza. şimdi biraz aklım başıma geldi sanırsam. teşekkürlerimi borç bilirim bu yüzden moderasyona *
her sevgili için geçerli olmayan bi davranıştır. bazıları gerçekten kızar pek sevimli olmaz. ama sevgili hafif saf ve cocuksuysa. melek gibi gülümsüyor ve kocaman pırıl pırıl gözleri varsa. ne kadar uğraşsa da size kızamıyan biriyse sevgili. arada böyle ufaktan ufaktan kızdırmaktan çok zevk alabilirsiniz. o al al, tombik, bir mucevherden bile daha pürüzsüz yanakların aşağıya sarkması ve o emrah kaşlarının catılması dünyanın en güzel portresidir gözünüzde. o sarkık yanakları ısırmak ve o çatık kaşların tam ortasından alnını öpmek isteği had safhaya ulaşır bünyede. *
satıcak başka hiçbirşeyi yoktur. gerci böyle bişey gercekten varmı bilemem ama. bu kadar fakir, yoksul olan bir bireyin. gerekli yerlere durumunu belirttiğinde. devlet tarafından bursa bağlanması gerekmezmi? yani bu kadar yokluk içinde bile kendini geliştirip universitede okuyacak kapasiteye sahip biriyse eğer. devlet tarafından farkedilip karşılıksız bursa tabi edilmesi doğru olan değilmidir. ozaman neymiş? bütün orospuluğu kıza atmamak lazımmış. bu kızdan faydalanan da orospudur...*