Schubert-Serenade. Normalde olsa yazmam ama klasik müzik dinlerken yazayım da kuul görüneyim. Bunu yazarken Hande Yener'e geçiş yaptı telefon. Şaka lan o kadar da değil. Bu arada Özgün adamdır.
Euro 2016 gibi büyük bir turnuvada kullanılan pek ilgi çekmeyen şarkıdır.
Bu gibi şarkılarda en büyük hatalardan biri; esas vurgulanması gereken yere -this one's for you- dikkati çekememek olur. Şarkının silik kalmasındaki asıl neden bence bu. Son yıllarda yapılan turnuva şarkılarına bakarak bu çıkarımı kolayca yapabiliriz.
ilgi alanımı Türk futbolu dışına genişletmem 2004 yılında başladı. Euro 2004 zamanları... Ronaldo'nun ağladığı Yunanistan'ın ağır defans yaparak kazandığı turnuva... Maçları pek izleme fırsatım olmadı ama özetlerden şurdan burdan az da olsa takip etmiştim. Arkadaşlarla Portekiz, Yunanistan falan olup aramızda maçlar yapardık. Aklımda Zagorakis kalmış isim olarak yanılmıyorsam saçları beyazlamış Yunan kalecisiydi. Euro 2004'e dair herhangi bi müzik aklımda kalmamış. Resmi şarkı şuymuş: ~~https://www.youtube.com/watch?v=q58F7k2nLoA ~~ Biraz önce ilk defa dinler gibi dinledim bu şarkıyı.
2006 Dünya Kupası... Yayınlayan kanal bizim televizyonda olmadığı için birinci katta oturan arkadaşımda bazı maçları izlemiştim. Aklımda kalan iki önemli olay var bu turnuvaya dair. Finalde Zidane'ın Materazzi'ye kafa atması ve maç sonrası maçı kaybeden Fransız forvet Trezeguet'nin "Hayatta futboldan daha önemli şeyler var." sözünü söylemesi. Trezeguet'nin bu sözünü maç sonrası röportajında duymuştum. Basit bi söz gibi gelebilir ama o yaşlarda yanıp yıkılma gibi davranışlar beklerken bunun söylenmesi benim için büyük bi dersti.
Bu turnuvanın şarkısı dinleyince tanıdık geldi ama çok etkili bir şarkı olduğu söylenemez. Şarkı şu:~~https://www.youtube.com/watch?v=Y1PUo0lpR18 ~~
Euro 2008... Nihat'ın attığı gollerle kazandığımıZ Çek maçı ve Semih'in son saniye golü efsaneydi. Hala izler izler duygulanırım. Bu turnuvanın şarkısı ~~https://www.youtube.com/watch?v=OhRWh5H7I0o ~~ bu. Ancak biz bu turnuvayı Haydii Türkiyee ile hatırlarız. Bundan sonra finale de gidebiliriz ama bu turnuva kadar etkileyici bi turnuva yaşamamız bence mümkün değil.
2010 Dünya Kupası... Benim için pek özel bir turnuva sayılmaz. Finalde De Jong'un tekmesi vardı akılda kalacak... ispanya kazanmıştı. Turnuvanın şarkısı ~~https://www.youtube.com/watch?v=pRpeEdMmmQ0 ~~ Eğlenceli bi şarkıydı, çok sevmiştim.
Euro 2012... Balotelli'nin yıldızlaştığı turnuva... Turnuva öncesi yakın arkadaşıma italya'nın da kazanabileceğini söylemiştim. Sonuç; ispanya finalde dörtledi ve dünya futbolunda krallık inşa etmiş gibiydiler. Turnuva şarkısı ~~https://www.youtube.com/watch?v=5EVhiBGvVFc*~https://www.youtube.com/watch?v=6jUmLWT9Ad8 ~~ bu. Bu senenin müzikleri de gayet başarılı.
2014 Dünya Kupası... Almanya'nın Brezilya'yı ayaklar altına alarak kazandığı turnuva, Van Persie'nin ispanya'ya attığı güzel golle başlamıştı. "ispanya ve Brezilya out, Almanya in" tarzı bi şey oldu. Turnuva şarkısı ~~https://www.youtube.com/watch?v=7-7knsP2n5w ~~ Shakira bir kez daha başardı.
Bu şarkıların dışında aklımda "waving flag" adlı şarkı var ama galiba o reklamlarda falan dönen bi şarkıydı yalnızca.
2002 Dünya Kupası'nı takip etmedim. Ama o turnuvaya dair tesadüfen açtığım biraz bakayım dediğim bir maç var aklımda. Yarı final maçı... Öğlen falandı maç... Hakan Şükür'ün Dünya Kupalarındaki en erken golü attığı maçtı. Beckham'ın kayarak penaltı kaçırdığı ingiltere maçında da misafirdeydik. Ama biz oyun oynuyorduk o sırada. Bu turnuva sonrası sokaklarda çocuklar ilhan Mansız hareketi yapmaya başlayacak ve Ümit Davala saç tarzına çokça rastlayacaktık.
Şarkılardan çok hatıra paylaşımı gibi oldu. Şarkılardan pek anlamam ama bana göre bu seneki şarkının insanları etkileme gücü ve yıllar sonrasına geçme şansı çok düşük.
Trakya'da yok denecek kadar az olan ihtimaldir.
Sosyal medyada son zamanlarda sıkça paylaşılan bi olay var. ''Yıl boyu fakirlerin önünde yiyip içebilirsiniz ancak ramazanda sokakta yiyip içerseniz dayak yersiniz'' şeklinde.
Oruçlu bi insana saygı gösterilmesi taraftarıyım. Ama kimse de size saygı göstermek zorunda değil.
Kelime anlamı kendini tutmak olan bir ibadetten bahsediyoruz. Her ne kadar yeme içmeyi bırakmak gibi düşünülse de nefsi kontrol edebilmek bu ibadetin esas amacı. Bunu yerine getirmedikten sonra ne anlamı kalır ki?
Benim merak ettiğim bu tarz şiddet olaylarının nerelerde, ne ihtimalle görüldüğü ve -aklı başında bi insanın oruçluyken sırf bu yüzden başka birine dayak atma ihtimali olmadığını varsayarak- bu olayları çıkaranlara orucun farz olup olmadığı/ ne kadar gerekli olduğu?
instagram kullanan insandan pek de farkı olmayan insandır. Dünyada milyarlarca insan var, bi o kadar da farklı insan tipi... Dolayısıyla bir insanın instagram kullanmasını sadece ilgi arsızlığına bağlayamayız.
Kimi her gün birden fazla fotoğraf paylaşır -bu kişilerin amacı genelllikle aldığı beğenilerle egosunu tatmin etmek- kimi ayda yılda bir yaşadığı ilginç bir anıyı ölümsüzleştirir -bu kişiler de anlık ilgiyi toplama ve yaşadığı duyguları paylaşma gibi amaçlarla karşımıza çıkar- kimi de hesabını açar, iki fotoğrafını paylaşır, sırf instagramın gereğini yerine getirmek için ve bu kişilerin amaçları da sadece arkadaşlarını takip etmektir, onların neler yaşadığını görmek, meraklarını gidermektir ve 3 grup da ilgisini çeken sayfaları takip eder.
1 seneye yakın süredir instagram kullanıyorum. Gözlemlediğim insan tipleri kabaca bunlar. Bu üç grubun kesişimlerinden oluşan çokça varyasyonlar da olabilir.
Ben ikinci gruptayım diyebilirim. Zaman geçirilebileceğim eğlenceli bir mecra neden girmeyeyim ki? Kalkıp da burada kullanmayanların kullananlara ilgi arsızı gibi ithamlarda bulunup kendilerini yüceltmeye çalışması kadar saçma bir şey yok. Birisi de Avrupada bunları kullananlara 'iki lafı bir araya getiremeyenlerin kendini ifade aracı' dendiğini söylemiş. Çok da s.kimizdeydi afedersin. Onlar öyle düşündüyse kapamak lazım şimdi. Takmayın olum bu kadar milletin sizin hakkınızda ne düşündüğünü. O arkadaşa gereken cevabı şu videodaki abimizin 32-35 saniyeler arasında söyledikleri vasıtasıyla vermek istiyorum:~~https://www.youtube.com/watch?v=XR4DWbF3FFo ~~
Daha önce de sigara içmiştim. Bitirdiğim ilk sigara 5 dakika öncekiydi. ince muratti. Sonuna yaklaştıkça dumanı gözümü yaktı ve o göz kismanin nedenini anlamış oldum. Ben kapamak zorunda kaldım o ayrı. Elim sigara kokuyor ve ciğerlerimde acı hissediyorum şu an. Keyif veren bi şey değildi. Farklı şeylerin tadına bakmak farklı şeyler yaşamak amaçlı yapılmış bi şeydi. Sıra puronun tadına bakmakta.
Normal bir insanın düşmanına yapmayacağı bir hareket bu. insan korkar yani zarar vermekten, merhamet eder. Orada topa vurmak için rakibin boynunu kırma ihtimalini göze alan bu kişinin futbol sahalarından acilen uzaklaştırılması lazım. Fifa yıllarca bunun gibi ölümcül futbol kasaplarına nasıl bir çare bulmaz anlaşılır değil. Sen 30 yaşını aşmış bi futbolcusun. Tecrübesiz bi futbolcu bile orada neler yaşanabileceğini az çok tahmin eder. Üstelik bu Alves'in ilk ölümcül müdahalesi de değil. ~~https://www.youtube.com/watch?v=OtsDmSw_AsU ~~
Not: Youtube linki paylaşmayı bilmiyorum. Hata varsa da önemi yok. Alves'in bu ve benzeri faullerine kolayca ulaşılabilir.
Saat gece bir buçuğu geçti. Bardağım yok bu yüzden cam sıkma portakal şişesinin içine rakı koyarak tek başıma kafayı bulmaya çalışıyorum. Arka fonda Onur Akın ve Haluk Levent var. Kafam hiç olmadığı kadar karışık. Bir yandan cips yiyorum ve hiç düşünmeden bu yazıyı yazıyorum. Bu Onur Akın hak ettiği değeri görememiş ya. Bana da bugün bi arkadaş tavsiye etti. Efsane şarkıları var adamın. Bildiğimiz şarkılar ama çok daha bilinir bi sanatçı olması lazım bu adamın.
Bi duble daha koymayı düşünüyorum ve biliyorum ki şu an çektiğim acıdan aldığım keyfin sabah esamesi okunmayacak. Beni bu ruh haline sokan şey ne peki? Aşk, gözler, gülüşler, ihtimaller, yetersizlikler... Anlatılacak çok şey var ama beni burada bilen arkadaşlarımın olması yeterince açık olmamı engelliyor. Bu rakının ne biçim bi tadı var?
Yıllar sonra sırf kafa olmak için kullanılan bu maddelerin yok olmasını diliyorum. Beyni uyarıcı farklı, daha zararsız maddelerin piyasaya sürülmesi çok iyi olur. Keyfe kolayca ulaşılabilecek bir teknoloji istiyorum mesela konserden alınan keyfin konsere gitmeden beynin bi bölgesini uyararak alınabildiği.
Yatakta bacak bacak üzerine atmış uzanıyorum bir bacağımı şu an hafif kaybetmiş gibiyim. Neyse esas mevzuya geçelim. Bu gönül ilişkilerinde maalesef istediğim noktaya, mutluluğa ulaşamıyorum. Valla ulaşanları da aşırı kıskanıyorum. Aç bi insanın besine duyduğu hasret gibi bu duyguya hasret çekiyorum. Sanki buna ulaşınca oldu bittiye getirmeyecekmiş gibi... insanoğlu nankör. Mutluluğa veya zafere ulaşsa da sürekli daha fazlasını istiyor ya da öyle olduğum için herkesi öyleymiş gibi düşünüyorum. Mükemmelliyetçilik iyi değil.
Konudan sürekli saptığımı hissediyorum. Ama şimdiye kadar olduğu gibi bu entryi de silmeyi düşünmüyorum.
Sizce ne yapılmalı? Gözlerine... Vurulmuş olduğunuz kişi mi? Yeni sulara yelken açmak mı? Konuşabilirsem konuşmayı deneyeceğim. Mesajlara açığım.
Not: Fazla uzatmamaya çalıştım. Biraz içince bu kadar oldu. Yarım saatten fazla süre boyunca şarkılar ve çok daha fazlası eşliğinde yazılmış bir entrydir.
Hafif spoiler. Eriklere dalmak, hareket halindeki kamyonetlerin arkasına tutunmak gibi türlü yaramazlıklara rağmen hayatımın en masum dönemini birlikte geçirdiğim arkadaşlarımın hayatımdan tamamen çıktığını bir kez daha hatırlatarak üzen film. Hayat bizi çok farklı yerlere savurdu ve bambaşka, bir daha asla arkadaş olamayacak insanlar olduk. Biraz daha şanslı olsaydık belki sonuna kadar devam edebilirdik diye düşünmeden edemiyor insan.
ilgi görmeyen 5 başlığa sahip bir yazar olarak ilk bakışta doğru bir öneri gibi göründü bana. Ama bunu zall da düşünmüştür. Burada herkesin ortaya yeni bir konu atmada özgür olması taraftarıyım. ilgi görmeyen başlıklar kısa sürede zaten gündemden düşüyor.
AKP şimdiye kadar seçeneklerim arasında olmadı olmayacağına da eminim. Ama bir insanı dış görünüşüyle yargılamanın da karaktersizlik olduğuna da aynı seviyede eminim. Ülkede eleştirilecek çok şey var ama bu konu hiçbir zaman oraya dahil olmamalı. Bu kadına dış görünüşünden dolayı önyargı besleyenlerden iğreniyorum.
Baş ağrısının birçok nedeni olmakla beraber altta bir hastalık yoksa genellikle stres kaynaklıdır. Fıstık, eski kaşar gibi besinler içerdikleri yüksek tiramin nedeniyle baş ağrısına neden olur. Yeterli miktar su, salatalık baş ağrısını engeller. Ayrıca iki kulağın arkasına aynı anda veya kaşların arasının biraz altına burun kemiğine -baş parmakla orta parmak alınarak yapılabilir- baskı uygulamak baş ağrısını gidermek için kullanılan yöntemlerdir.
Mantarın tek başına çok lezzetli bir besin olduğu söylenemez. Ama ağızda bıraktığı o egzotik tat ,sindirimi zor olmasına karşın protein kaynağı olması benim sevme nedenlerim. Başlıkta mantar seven insan denmiş ona gelirsek iyi insan sayılırım.
Hoşlandığım bir kıza telefondan hiç mesaj atmadım. Ama bu başlık altındaki 3. entry dikkatimi çekti. 6 yıl arayla-aralık 2015'ti yanılmıyorsam- farklı kişiler benzer olaylar... ikimiz de genetik notu istemişiz ve ikimiz de eli boş dönmüşüz. Burdan çıkarmamız gereken sonuç hoşlanılan kızla muhabbet açmak için genetik notu istemeyin.
Youtube'da izlenen Mematili şarkılar, Ronaldinholu videolar sonrası hissedilen durum. Hayat Bilgisi vardı bir ara ya. Belki çok uzun zaman geçmedi-10 yıl falan- ama hüzünleniyor insan saat geç oldu ondan mıdır bilmem. Aklıma arasıra şöyle bir fikir geliyor onu da paylaşmak istiyorum. Çocukken bu göz açıp kapayıncaya kadar deyimini çok duyduğum zamanlar gözümü kapatmıştım ve belki de şimdi açtım. Yaşanmayan şeyler hafızama yaşanmış gibi eklendi ve zaman ilerletildi. Bana göre bu fikrin yanlışlığı kanıtlanamaz.
insanın yaşamında değişen şartlara alışması durumu. Piyangodan para çıktığında insanların bu yeni duruma alışmasının sadece bir yıl sürdüğü gibi bir şey okumuştum. Yeni bir alışkanlık edinmenin 21 gün, kötü alışkanlıktan vazgeçmenin 28 gün sürdüğü söylenir. insan bir süre sonra her şeye alışıyor maalesef. O çok istediğiniz okula girmek, çok istediğiniz kızla çıkmak sizin için bir süre sonra eskisi kadar anlam ifade etmemeye başlıyor. O yüzden yüksek beklentiler içine girmek yerine anı yaşamakta yarar var.
Bu başıma geldi de uyurken kafaya sbs tüm dersler kitabı düşmesi çok kötü. O kadar kötü ki aradan 9 sene geçmiş hemen hemen bu başlığı okuduktan sonra hatırlanacak kadar büyük şaşkınlık yaşamışım.
Hoşbulduk da ben yeni değilim. Beni mi yiyorsun anlamadım ki. Nicki Davut jr olan birinin kız olma ihtimali var mı? Bir trolle ciddi ciddi cevap vermek temalı entrymi yazmış bulunmaktayım.
Edit: Davut jr'ın Davutoğlu'yla alakası bulunmamaktadır.
Hafta sonu yeğenimi görmeye ablamlara gittim. Bir buçuk yaşında henüz. Hastalanmış. Ama ufacık çocuktan hastalık mı bulaşır diye düşünerek şişirmeye çalıştığı balonu şişirmek mi dersiniz onlarca kez öpmek mi, hastalığın bulaşması için elimden geleni yaptım. Yurda dönünce birkaç gün sonra anladım ki başarılı olmuşum. Grip olduğumu düşünerek internetten araştırmaya başladım. Bulduklarımı buraya özetlemek istedim. Öncelikle hastalığın grip değil soğuk algınlığı olduğunu öğrendim. iki hastalık arasındaki temel farklar gripte daha yüksek ateş (39 derece gibi), kuru öksürük daha yoğun görülmekte.
Soğuk algınlığı viral üst solunum yolu hastalığıdır. En sık etkeni Rhinovirüstür. Enfekte kişiden salya, hapşırma, öksürme yollarıyla bulaşır. Hastalığın seyri kişinin bağışıklık sistemine bağlıdır. Yorgunluk, stres, zorlu çevresel faktörler vücudu hastalığa açık hale getirir.
Yapılması gerekenlere gelirsek... internette bazı kaynaklar C vitamininin soğuk algınlığından korunmada etkisi kesin olarak bulunamamıştır dese de gittiğiniz çoğu doktor C vitamini kaynağı besinlerden tüketmenizi söyleyecektir. C vitamini hastalıktan korunmada da hastalığın iyileşmesinde de yardımcı olmaktadır. Bundan emin olabilirsiniz. Çünkü C vitamininin bağışıklık sistemini güçlendirmek, virüslerin hareketliliğini azaltmak, vücudun strese yanıt vermesini sağlamak gibi yararları vardır. Ancak dengeli tüketmekte fayda var. Fazla alındığı durumlarda asidik yapıda olduğundan mideye zarar vermektedir, bağırsaktan B vitamini emilimini engelleyebilmektedir. Ek olarak soğuk algınlığı ilacı kullanmak işinizi kolaylaştırabilir. Odanızın nem oranı %40'tan çok olmamalı; hapşırma, öksürme gibi durumlarda ağzınızı mendil veya kolunuzla kapatırsanız virüslerin damlacıklar halinde havada kalmasını ve başkalarına bulaşmasını engellemiş olursunuz. Geçmiş olsun...
ilk dinlediğimde insanların kendilerini çok özel hissettiğini, kendilerinden başka kimsenin büyük aşklar yaşamadığını sandıklarını düşündüm. Sonra youtubeda Beyazıt Öztürk'le söylenen şeklini önerilenler kısmında gördüm. izledim ve sempatik geldi. Ama sözler dikkat çekici. Bağdat'ı iki gözü kapalı bulmayı anlarım da dün gece yine tam 3 ay 1 gün sözüyle subliminal mesaj verildiğini düşünüyorum.
1879 doğumlu tıp doktoru ve tarihçi.
Tarih hakkında bildiklerini tarihe ters düşerek objektiflikten uzak bir şekilde sunmuştur. Morfin kullandığı eşinin değişik bir insan olduğu iddiasına dayanılarak deli yakıştırması yapılmıştır. Bu iddiaları göz ardı ederek -hatta morfin kullandı diye deli olacak değil diye düşünerek- kendisini objektif bir şekilde araştırdım. Bu araştırmalara ve ilber Ortaylı gibi tarihçilere dayanarak söylüyorum ki Hayat ve Hatıratım adlı eseri başta olmak üzere asılsız iddialarda bulunmuştur. Şahıs hayatının son dönemlerinde psikolojik sorunlarla birlikte hatalı fikirler sunmuştur. Yaşadığı psikolojik sorunlara bir psikiyatr edasıyla teşhis koyamamakla birlikte normal ve karakter sahibi bir insanın dedikodulardan yola çıkarak kişileri damgalamasının mümkün olmadığı kanaatindeyim. Yazdığı eserde M.Kemal Atatürk hakkında tek güzel bir şey söylememesi nasıl bir düşmanlık ve kin biriktirdiğini göstermektedir. M. Kemal Atatürk sert bir adam olabilir, hatalar da yapmış olabilir. Ancak bu, Atatürk'ün bu ülkenin kurtarılmasında ve baştan yapılanmasında,çağdaşlaşmasında liderlik görevini -mümkün mertebe- en iyi şekilde yaptığı gerçeğini değiştirmez.
Not: "ingiliz belgelerinde bile Atatürk hakkında bunlar söylenmiş" diyen kişilerin o belgelerin kimden ve hangi fikirlerle düzenlendiğini bilmesi gerekir. Zira Hatıra ve Hatıratlarım adlı esere koşa koşa ev sahipliği yapılmışıt.
Not: Atatürk gibi önemli insanların isminin baş harfinin sözlük prosedürü gereği entryde küçültülmesi üzücü.
Bu başlıktaki fikri çürütmek isteyerek girdim. Aklıma bin tane fikir geldi. Hangi birini yazayım derken yazmamaya karar verdim. Tezi çürütmek ne kadar kolaysa tez o kadar saçmadır fikrindeyim.
Şimdiye kadar kapalı oylamadım. Ne olduğunu bilmem. Öğrenmek de istemem. Kim uğraşacak onunla şimdi ve ne gerek var?
Edit: Açık oyun daha uğraşılası bir şey olduğunu yeni fark ettim. Şimdiye kadar hep kapalı oylamışım. Yanlışlık olmuş.
Son bir haftadır Ömrüm, Sevda kuşun kanadında, Yorgunum kaptan, Hayat ne garip adlı şarkılarını sürekli dinlediğim şarkıcı,söz yazarı. En büyük farkının farklı türlere farklı tonlara bürünebilmesi, şarkılarını tahmin edilemez kılmasıdır diye düşünüyorum. "Ben önce balıkçıyım sonra Fenerbahçeliyim sonra şarkıcıyım." diye bir sözü varmış. Beni de en çok etkileyen müzisyendir.
Bu başlıkta bile:)not:GS
Patlamada hayatını kaybedenlerin ardından kendince espriler yaparak ne kadar büyük karakter yoksunu olduğunu göstermiştir. insanın biraz saygısı olur. Masum insanlar ölüyor. Ardından ülkenin zenginlerinden biri çıkıyor. Nostalji de oldu hem gittik fakirler karanfil bırakırken ben gül bıraktım deyip ufak aklınca espri yapıyor. Yalakaları da ardından gülüyor. Dünyada malesef çok karaktersiz var.