eski fenerbahçe teknik direktörü zico gibi maradona'nın da atılan her gol sonrasında elleri havaya kaldırarak sevinişini izlerken düşünülendir. teknik direktör olan eski efsane futbolcuların gole sevinme stili olsa gerek bu.
an itibariyle hata vermektedir. herhangi bir başlığa tıklandığında kendisi kaybolmaktadır. onunla birlikte üst seçenekler de kaçmışlar. herhalde dünya kupasındalar ya da bu hatayı hala göremeyenler ordalar kimbilir..bekleyip göreceğiz..
semt pazarında taze sebzelerin, mis kokulu meyvelerin arasında dolaşırken akşam yapacağı salatayı düşünüp konserve mısır alması gerektiğini hatırlayan insandır. olabilirdir. salata için konserve mısır gerekebilir. ama yer semt pazarı olunca bunu duymak garip gelebiliyor.
güiza'nın çok merak edilen takımda kalıp kalmama durumunu fenerbahçe taraftarının kararına bırakmaktır. aslında sonuç bellidir o yüzden böyle bir uygulamaya da gerek yoktur. zaten böyle bir uygulama da yoktur ya neyse.
bu sabah itibariyle başıma gelen güzel hadisedir. işin ilginç yanı binerken değil de uçaktan inerken tarafımca farkına varılmıştır. bunun sebebi biniş noktasında içerden uçağa geçiş yapmış olmamızdır. iyi ki inerken merdiven kullandık ki neyin içinde olduğumu görmüş oldum. bu formalı uçakta uçmuş olmak güzeldi. düşünsenize lan messi nin uçtuğu uçak. tamam abartmayalım. yaşasın sponsorluk anlaşmaları diyip kapatalım. saygılar.
age of empires oyununun üçüncü serisinde, osmanlı kralının yaralandıktan bir süre sonra kendi kendine söylediği, oyun sırasında düşmanla çarpışıldığı anda arkalardan gelen bir sestir. bu cümleyi, savaşın durumuna göre yine arkalardan gelen "yaralıyım kıpırdayamıyorum" ifadesi takip edebilir ki bu pek tercih edilmez.
az önce bir gazetenin internet sayfasında gezinirken yaşadığım duygu itibariyle açılmış başlıktır. tanım: gazetedeki herhangi bir köşe yazısını okurken, yazara ait bir ifadeye ya da okunan yazının geneline düşünce olarak katılma sonucu oluşan, makalenin sahibi olan yazarı şukelama isteğidir. fenerbahçeli olan hürriyet gazetesinin spor sayfasında yazan köşe yazarı ercan saatçi'nin "sayenizde özhan ağabey" başlıklı yazısındaki "Federasyona bir öneri; Bundan sonra ülkemizde Fair-Play ve centilmenlik ruhu adına bir ödül verilecekse, ki verilmelidir, bu ödülün ismi -Özhan Canaydın Ödülü- olmalıdır" ifadesini an itibariyle burdan şukelıyorum.
lost'un yeni bölümünü izlememiş olup yanlışlıkla spoiler okurum endişesiyle ortaya çıkandır. ama inanılmaz bir çekim gücü vardır. yeni başlık özelliğimiz olan "x" kaldır butonuna da elimiz gitmez. sen orda dur bakalım gelicem ben denilerek merakla yeni bölümü izleme anı beklenir.
asıl yazılışı bildiğimiz oralettir. bazı cafe çalışanlarınca "horalet" olarak telaffuz edilebilir, bunu söyleyene ikinci kere tekrar etmeniz durumunda karşılığında yine aynı telaffuzu duysanız da mesaj alınmıştır. çünkü oralet diyemiyodur. onlar için horalettir. belki sizi trakyalı sanıp şivenizden öyle söylediğinizi düşünüyordur kimbilir..*
sol frame de görülen başlıklardan çıkarılandır. Mantı, erik, makarnalı başlıklar benim ve diğer yazarların karnını acıktırmaktadır. Şimdi ilk iş buzdolabına gidip bakmaktır. afiyet olsundur.
kimi hayvan türlerinin insanoğlunca tanımlayamadığı* birtakım davranışlarda bulunması sonucu düşünülendir. örneğin bugün trafik levhasının üzerinde bir karganın önce kendi etrafında bir daire çizmesi sonrasında ise çevresine bakınarak sanki tükürmek istermişcesine gak gak diye ses çıkarıp yine bunu dönerek yapması bana "sorunlumusun senin derdin ne dostum" dedirtmiştir.
dizinin önceki hafta yayınlanan bölümünün televizyonun sağ üst köşesinde "özet" yazmasına rağmen bir saat boyunca seyirciye zorla izletilmesi durumunda söylenendir. bu ifadeye "bütün yeni bölüm öncesinde de olmaz ki ama" diye ekleme de yapılır. özet kelimesinin anlamını da sorgulamamıza neden oluyordur bu durum. ayrıca özet değildir bu efendim açık ve net!
efendim bu kelimenin meali; salyangoz ya da sümüklü böcektir. yöresel bir sözcüktür, antalya ve çevresinde büyüklerimizce* "salyangoz" yerine kullanılan kelimedir. bugün itibariyle öğrendiğimdir. şu şekilde bir diolagla tarafımca keşfedilmiştir.
- aha bunlar* palmiyeyi gagalıyor, ağaç mı yiyorlar anneanne?
+ yok onlar "koklangız" yiyorlar orda.
- ?? (iç ses; "sanırım ot türü ot demek istemiş olsa gerek")
ve dialoga 3. olarak teyzem girer ve gerekli müdahaleyi yaparak ot sandığımın aslında salyangoz olduğunu bana açıklar.
tabi çok da eğlendim bu açıklamayı duyunca, komik oluyo bazen şu yöresel ağızlarımız.. hele ilk duyuşunuzda gülmemek elde diil.
neticede bugün birşey daha öğrendim be sözlük paylaşiyim dedim.*
özellikle annenin yanında değil de başka bir şehirde öğrenciyseniz "anne benim dolaptaki her şey bitti ya yiyecek bişey kalmadı" gibi sanki arkadaşınıza söylermiş gibi bu cümleyi sakın ha sakın kurmayınız. ben az önce bu hatayı yapmış olup pişmanlıkla an itibariyle bu entryi sözlüğe giriyorum. annemin "sakın aç kalma oralarda git al bişeyler" demesi.. ah o içtenlik.. kötü oldum lan. ne gerek vardı boş yere üzmeye. *