fm'de yaptığım gerçek hayatta da uygulanmasını istediğim kindar davranış.. diyelim ki elinizde keirrison gibi genç bir yetenek var ve bu yetenek daha büyük bir takıma gitmek istiyor.. sözleşmesini yenilemeyen oyuncu sezon sonuna altı ay kala yeni takımına imzayı basıyor. bu durumda altı ay kaleci antrenmanı yaptırdığınız bu adamın özellikleri günden güne düşecek, gittiğinde de uzun süre forma giyemeyecektir.
Mehmet topuz olayında topuz'a sinirlenen bazı fenerbahçe taraftarlarının "alalım basalım kaleci antrenmanını da rahatlasın" dediği de duyulmuştur..
2009 yılının şu güzelim ve fena halde sıcak yaz aylarında erkeklerin genelde yaptığı şey. ekonomik krizden ötürü işsiz kalan ordunun da eklenmesiyle gün içinde büyük takımların web sitelerini tazeleme oranı artmıştır. ne olacak bu halimiz bilmiyorum ama gallas galatasaray'a gelse acayip olur... (haftaya cumartesi de idil biret konseri var, ayı adam gibi gözükmeyeyim dedim..)
eski adı Pccillin internet security olan yazılım. mevcut internet security yazılımları arasında belki de en sade ve etkili olanı, işin "virüs bulaştı temizlemem lazım" kısmına gelmesini çoğunlukla önlüyor. zaten av test vb.. firmaların testlerinde de virüs yakalama oranı en yüksek üç üründen birisi. Türkiye dağıtıcılığını 4gen internet hizmetleri yapıyor, http://www.4gen.com.tr adresinden online olarak sipariş edilebilir.
bitmeyen arayış. ne bileyim galatasaray için yeni hagi, fenerbahçe için türkiye kupası gibi. her yeni ve iyi yazara "yerli kafka bu" şeklinde yaklaşılıyor, eski ve iyi yazarlarımız da zamanında bu benzetmeden nasibini almış. oğuz atay, yusuf atılgan, orhan pamuk ve son olarak hasan ali toptaş çeşitli yerlerde "yerli kafka'lanan" yazarlar. yeter artık diyorum, lütfen yerli yersiz kafka'lamayın yazarları diye de ekliyorum.
yeni bir sözlük oluşumu. işin ilginç yanı diğer sözlüklerle entegredir, yani aynı kullanıcı adı ile üye olursanız uludag sozluk'ten transfer olmak istiyorum butonu ile tüm entrylerinizi ve kişisel bilgilerinizi buraya da taşıyabilirsiniz. girdiğiniz entrylerin iki sözlükte de gözükmesini sağlayabilir ya da tamamen transfer olabilirsiniz.
şu aralar sadece uludag sozluk, ekşi sözlük ve itü sözlük desteği olsa da yakında tüm anten kunten sözlükleri de destekleyecektir.. wordpress'e blogger'dan veri almak gibi bir şey, onaylama yapmanız yeterli.
ilaçlama arabası gibi insanlardır.. hiç olmadık yerde ve zamanda ortaya çıkar, artma isteklerini sözlüğe yansıtırlar.. hasta ruhludurlar, yıldızların zamanını şaşırır, avrupa'nın ortasında beyaz zencileri oynarlar.. ellerine geçen yaşam kullanma kılavuzunu bir çırpıda okuyup, olayın bir apartmanda geçtiğini söylerler.. hızlandırılmış okuma kursu almış, ayakta kitap okuyan rus milleti gibidirler.. her işleri hızlı, tüm işleri de yamalıdır.. tarihten bir gün ve günümüzden bir dün sunarlar.. çocuklar..
(bkz: time is running out)
(bkz: clem bietzsche)
(bkz: rahibe teresa)
melek gibi telefon, incecik, kuş gibi. 9.9mm, 70gr. kenardaki medya tuşları pek işlevsel olmasa da tasarıma güzellik katmış, nokia'nın "müzik çalan telefon hard disk kalınlığında olur" düşüncesini de aştığını görüyoruz. hoş bir şey, alın aldırın..
muhteşem bir şarkının cellallenme anında benliği terk ederek bünyeden ayrılmak, hayatına uzaktan bir bakıp yapacağın hamleleri görmektir bir nevi.. ilişki sonrası gidişatı izlemek için living behind the sun, hayata topyekün bir bakış için archive - again kullanılabilir..
(bkz: sabri sarıoğlu)
"noluyor anne bu çocuğa, ne bu siyahlar, dark side of the force falan demeler, nedir bu evin içindeki gorgoroth sesleri, mozartımsı ilahiler?" şeklinde bir soruyla yaklaştığımda, annemin küçük kardeşim için söylediği söz..
ailemin beni adile naşit'ten fazla sevmesi neticesinde sokaklardan uzak piyanolara yakın bir çocukluk geçirdim.. bu çocukluğun arada bir sezercikleştiği anlardan birisinde kar topu oynamak için kuzenlerimin mahellesine gitmiştim, işte burada tanıştığım çocuktur kar topunu silaha çeviren çocuk.. Gözlerinde "şimdi kafanızı gözünüzü yaracam" bakışı, aklında kan-revan senaryoları, büyüyünce ak 47'ye kadar gidebilecek bir insan yavrusu görünümündeydi.. bana baktı, acımadı ve kafamı yardı, bugün o yarıktan aldığım hava sayesinde ayaktayım, kendisine ömür boyu borçluyum..
malumunuz winning eleven ya da pes diye bilinen futbol oyunu 7'den 77'ye bir neslin üzerinde barış manço'dan fazla etki bırakmıştır.. bu oyunla ilk kez sabahlamış, ilk birasını/sigarasını bu oyun karşısında içmiş insanlar vardır.. yıllardır oynadığım bu oyunun son versiyonunda * hakem hataları son derece canımı sıkmaya başladı.. We 2'den beri yendiğim kardeşim, biri ofsayttan diğeri de saha dışından çevirdiği toptan olmak üzere 2 golle beni yenince içimdeki sinan engin ortaya çıktı, yıldırım gibi bir mail döşedim konamiye, replayleri kaydettim, ek olarak yolladım..
"dear konami, what's that shit?? tell me what is that?? can't you see, 50 metres offside, faggot!!?"
kısacası:
adamı delirtecek kadar saçmalayınca oyun, oyunu delirtecek kadar saçmalar insan..
