hızlı internet bağlantısı olan internet kafelerdir.
güzel bir paylaşım yaratayım istedim,
göksu avm'nin üst katında kafe varmış fibernet kullanıyorlarmış,
ulus'ta çankırı caddesinde urfa kebapçısının üstündeki kafe de hızlıymış. öyle yani, kotalı internet olunca insanlar dizi film indirecek yer buluyor böyle.
esra erol'la evlen benimle programında çalan bad romance* şarkısına elleriyle ritim tutarak ra ra ra diyen anneyle yüz yüze gelmektir. insanı şok eder.* kendini yaşlı hissettiren ender anlardan biridir aynı zamanda.
sivilce kremi olan imex'i fondöten olarak kullanmaktır.*
sadece beyaz tenin doruklarındaki bireyler için uygun bir eylemdir, golden rose pudranın 2 numarasına denk gelir, gerisini siz düşünün.
anlaşılamayan durumdur. sadece benim başıma mı geliyor merak ediyorum açıkçası. subjektif olmayalım da, ne de olsa hiçbirimiz fikir belirten varlıklar değiliz.
sakal bırakmanızı, umursamaz tavırlarınızı, bacak kıllarınızı rahatça sergileyebilmenizi, küfretmek için değil alışkanlıktan küfretmenizi, alık alık bakıp bir şeyleri kolayca çakamamanızı, güç gerektiren şeyleri yapmanızı, espirili olmanızı, futbolu sevmenizi, kirli kirli rahatça gezinebilmenizi, boxerla dolaşabilmenizi, gülüşünüzü, sesinizdeki çatalı, pantolonu botunuzun içine sokmanızı, içinize siyah üçgen atletler giyip üzerine salaş gömlek giymenizi, o kadar pis durmanıza rağmen koltukaltlarınızı kesiyor olmanızı, 3 numara saçla gezinmenizi, lanlı lunlu konuşmanızı, kızları korumanızı, kısacası*, her şeyinizi kıskanıyorum hem de ölesiye!
3 Nisan 2011 tarihinde kurulmuş karı koca* tarafından ayakta tutulan ve harika işlere imza atan nadide bir dernektir.
sokak hayvanlarının kontrolsüz üremesini önlemek için kısırlaştırma, hasta ve yaralı sahipsiz hayvanların tedavi ettirme gibi mükemmel işler yapıyorlar.
bir telefonla araba çarpmış, sakat yavrucakları gidip alıyor ve tedavi ettiriyorlar. şuan 80i aşkın kedi ve köpek bakıyorlar ve gönüllülüklerle, bağışla ameliyatları yaptırıyorlar.
sitesine girip bir baksanız açlıktan, hastalıktan, sakatlıktan ölmek üzere olan yavrucakları nasıl birer aslan yapıyorlar şaşar kalırsınız.
ben bunu buraya niye yazdım?
bu insanlar bağışlarla derneği ayakta tutuyor, yavrulara çarpıp kaçan, farım kırılmış mı diye durup kontrol ettikten sonra basıp giden şerefsizlere karşı ayakta duruyor.
ve siz de yardımda bulunmak isterseniz diye, ha hiç değilse paylaşırsınız diye yazıyorum. hiç değilse sitesine girin bakın bi fikriniz olsun.
neredeyse her eşcinsel insanın aklını karıştıran, intihara sürükleyen, hayatını allak bullak eden bir durumdur.
tamam, lut kavmi, gamorrah, sodom... eşcinsel ilişkiler yüzünden helak edilmişler. peki kendimizin seçme şansı, dönme şansı olmadığı eşcinsellik yoluna daha 1-2 yaşında girmişken ne isteniyor bizden? erkeklere aşık olan birisine aşık olma mı deniyor, aşık ol ama dokunma mı? yoksa aşık da ol, sarıl da, ama livata yapma mı deniyor? buğulu bir camın ardından gerçekleri görmeye çalışmak gibi, dini kitapların eşcinsellik üzerine yargılarından yaşamın doğru olup olmadığını çıkarmak...
yolunu daha nereye gideceğini bilmeden kaybetmiş, hiç değilse bu yolda ne çukurdur ne tepedir görmek isteyen, sisli havada adımını bir de ondan nefret eden insanların arasında atmaya çalışan tüm eşcinsellere, düzcinsellere kolay gelsin...
yapılırsa çok hoş dedirtecek hededir. misal birisi bir kelime yazar ve devamında herkes birer kelime daha ekleyerek cümle oluşturulur anlam nereye gider, konu nasıl taşınır bilinmez ama eğlenceli olur. ha bir sorun var o da birkaç kişinin aynı anda kelime yazması ki onun çözümü daha yok.*
misal:
dastaprimecatelnosti:
-kakuleli mavi mi
ezik man:
-ucuza
kukla:
-gelir
te5irden hayaller:
-hülya avşar mavisi
saipsiz:
- mı pahalıya
(...)
yazınca farkettim b*k olmaya müsaittir bulaşmaya hiç gerek yoktur.
bir kere izleyince insanı bağlayan, pembe dizi izleyenlerle alay ettiğini unutturan bir kanaldır. anacığım öpüyorum ellerinden sayende ben de müptelası oldum*.
ankara cepa'nın en üst katındaki oyun makinelerinden birinin adıdır. kule düzersin olay budur. 20 katlı bir kule, ödül ipad veya iphone. sorun bakalım kaçıncı katta yandım?
- 19 !
<--- |_| --->
|_|_|_|
|_|_|_|
böyle bir mantığı var her yeni kat hızlıca gidip geliyor tam üstünde durdurmaya çalışıyorsun.
az önce yaşadığım ve hem cebimi hem de gönlümü mis gibi rahatlatmış olaydır.
yıllar önce abimin kaçak aldığı sony mp3 onun telefon almasıyla bana kalmıştı, ben de uzunca bir zamandır kullanıyordum camı kırık, sağı solu çizik satsan satılmaz o derece. ama her şeye rağmen canımdı, geceleri tek arkadaşım, yalnızlığımı bozan dostumdu.
bir gün çok hoşuma giden bir müziği atınca iki gün sonra açılıp müzik çalma tuşuna basınca kendiliğinden kapanmaya başladı, ne yapacağımı şaşırdım, haftada 5 pil yese de, kedim sayesinde* iki haftada bir kulaklık alsam da içim acıdı, hayatımın bir parçası olmuş varlık yarı yolda bırakmış gibiydi beni. cepte de para az; biriktirmem lazım yenisini almak için* tam kara kara düşünürken, bir yandan da belki sağına soluna vurunca düzelir diye zaten kırık camını örümcek ağına çevirirken aklıma geliverdi dedim bir virüs taraması yaptırayım, o da ne! çok hoşuma giden dediğim müzik virüslüymüş, aleti o bu hale sokmuş, sildim ve bir umut açtım mp3'ü...
hikaye mutlu sonla bitti...
peki şimdi ne yapacağım, aynı müziği başka siteden indirip yine koyacağım. yok yok insanoğlu akıllanmaz arkadaş!
gözü yaşlı nedit: yok olmamış bu sefer de şarkının yarısında kapanıveriyor.
bugüne kadar nasıl gözlerimizin kapalı tutulmaya çalışıldığını düşünmeye sevkeden ihtimaldir. ders kitaplarından kimi kısımlarının çıkarılması da çok etkileici tebrikler doğrusu.
not-kot: böyle eşcinsellik çok iyi bir şey izlenimi yaratmaya çalıştığım sanılmasın, sadece nedim'in bu özelliğini bilmeden severek okuyanların tekrar severek okuyabilmesi yani içlerindeki homofobiyi öldürmeleri için çabaladım...
hep marketlerde görüp hiç dikkat edilmeyen köşe bucak bir üründür. bugün keşfettim, alayım deneyeyim dedim, bol sürmeyi marifet sanınca da bir yapıştı bir daha çıkaramadım, sonra gözlüklere, aynaya derken her yer çam sakızı oldu, çoban armağanı da benden olsun, markette temizleyici yağını görüp paraya kıyamamıştım almadan gelmiştim, baktım suratım yapış yapış oldu olacak gibi değil o halde domates gibi bir çırpıda gidip alıverdim temizleyici yağı, bitmedi ama, yağlı oldu diye bu sefer başladım tonikle yağları çıkarmaya, olacak gibi değil yüzümün haşadı çıktı, bir daha da yapmam! diyorum ama bakalım rüyaların tersi çıkarmış...*
not: sonra da spatulasını bir güzel yaladım, şeker gibi mübarek mükemmel!
nedit: ciddiyetle yazılmıştır, hayal ürünü yoktur.
misafirlikte olsun kendi evinde olsun insanı tiksindiren havludur. kendin ıslatmış olsan da o soğuk nemi hissetmemek için kurulanmamak daha hayırlıdır. insan elini yüzünü yıkayınca kupkuru bir hafluyu kendi ıslaklığıyla ıslatmak ister, amaç da budur zaten ya.
her şey bir uçlu kalemle münasebetinizle başlar... ansızın içeride kalan uç farkedilir ve "3,2,1 kayıt!".
kalem hunharca sallanır masaya ters çevrilip vurulur ve uzunca bir ucun kırılmadan çıkması beklenir (bkz: azami verim).
ama elbette bu kadar kolay çıkmaz o uç yuvasından, kalemin uç kısmı açılır ve altın renginde olan metal küçük kısma ulaşılır, önce içi didiklenir bakılır ki olmayacak sökülür. tabii ardından bir yay gelecek, ne sanıyordun sen bastıkça nasıl eski haline dönüyor o piston! bu sayede içeride kalan uç kurtarılır sonra yapılan işin ve 5 liranın cepte kalmasının sevinciyle yay bir o yana bir bu yana bükülür; b.kunda boncuk bulmuş çocuklar gibi elden düşürülmez. tamam tebrikler alın kaleminizi eskisi gibi kullanın... diyecek değilim kusura bakmayın, siz o yayı evirip çevirirken şekli şemali bozuldu artık yuvasına tam oturmuyor maalesef.
şimdi o yayı eski haline getirmek için uğraşın, güzel güzel parmaklarınız paslı paslı koktu şimdiden oh mis, biraz daha uğraşın olacak ha gayret, olmuyor mu sinirlendiniz değil mi? şimdi size mükemmel bir yöntem söylüyorum sıkı durun, o yayı tüm kuvvetinizle gerip bırakınca eski haline şlak diye dönüveriyor. tutun iki ucundan gerin yayı sonuna kadar ve bırakın; oh dümdüz oldu. mutlusunuz huzurlusunuz, stres falan kalmadı. tamam sizi kandırmıştım o yay öyle gerince eski haline dönmüyor, şimdi üzerinize bir mont falan alıp doğru kırtasiyeye, 5 lirayı da unutmayın ha geri dönersiniz sonra.
benden size son münik bir tavsiye o elinize kalan kalem parçalarını atmayın koyun bir kaba dursun ve hep aynı marka kalem alın, sonra yedek parça olarak kullanırsınız*.
ehehe bitti mi sandınız?
ı-ıh bu sefer yanılmadınız, bitti...
dünya gözüyle doğru düzgün toprak görmemiş nesildir...
çileklerin 4 saatte, ağaçların her mevsim 3 günde bir meyve verdiğini sanarlar. bir de bu pratik zekalarıyla ağaç dikip köşeyi dönmenin hayalini kurarlar.
korkum, bu çocukların ileride buralarda yazacak olmaları, allah korusun, dinimiz amin*.
tuvalete gidip telefonunu koyacak yeri olmayan kızın yaptığıdır. kimi zaman telefonun yerini para da tutabilir, sonra hiçbir şey olmamış gibi devam ederler o telefonla hayatlarına... ha sayıları da az değildir, bir arkadaştan duydum o kadar*.
çocukluğumdan beri aklımda yer etmiş düşüncelerdir.
en son deprem korkusundan göçük altında su bulmanın yollarını düşünüyordum sabah akşam, aklıma gözlüklerim geldi. göçük altı soğuk olursa gözlük camlarına hohlayarak damlacık damlacık su elde etmek falan... ama elbet göçük altı soğuğunu hissedecek bir canım kalırsa...
(#11046695) hadi bakalım yine iyisiniz sayemde 2070 yılını da gördünüz*.
her homoseksüelin yaşadığı/yaşamak zorunda kalacağı sendromdur.
bir umut hani o da öyleyse. belki? yıllardır olmadı ya bu o kişiyse? bak eli kolu ayrı oynuyor kesin öyle! hem bi keresinde geyim diye şaka yapmıştı da!
tabi canım tabi sen onları benim külahıma anlat yok öyle bir dünya! üzüleceksin, ağlayacaksın, seveceksin, uzak duracaksın, en önemlisi umutlanarak bir bina inşa edeceksin kendi kendine ve sonunda "lan ibnenin biri var" diye başlayan bir cümlesiyle yıkılacaksın oracıkta hayalindeki binanla birlikte.
iyisi mi sen dön önüne toplumun sana öğrettiği gibi git ağla ve zıbar! tek yol bu çünkü yavrum buralarda. bu işler böyle yürüyor homoseksüelsen heteroseksüel birine bulaşma!
haydi homofobikler topuklar göte parmaklar klavyeye kaçın ve saldırın.
rahatsız olan varsa çıksın gitsin işkencesidir. üstte butonlar falan var yardımcı olabilirim "çıkış" yazıyor bakın*.
not: sekizinci nesiller hakkında yorum yapmadan önce eski entrylerinden adamakıllı okumaya başlasınlar... öyle kuul takılıp yee meen adam abazan demekle adam olunmuyor!
büdüt: başta Censored olmak üzere bazı sekizinci nesilleri tenzih ederim...