anti sosyalist hareket, nihilist ve antinatalist bir toplum, insanlık, doğa ve sistem karşıtı bir yıkım, yok oluş ve kıyamet hareketidir. adaletsizliği yok etmek için dünya da insanlık da her türlü sistem de yok edilmeli ve dünyaya çocuk getirilmemelidir. her doğum bir cinayettir.
antinatalizm ile birlikte düşünüldüğünde mantıklı bir düşünce akımıdır. aile, evlilik ve çocuk üzerinden köleliğe, doğadaki adaletsiz bir varoluşsal / evrimsel kölelik döngüsünü devam ettirmeye hayır demektir.
her şey hiçtir. adaletsizliği ortadan kaldırmak için dünya da insanlık da yok edilmelidir. ve dünyaya çocuk getiren bencil ailelerin suçunu çocuklar çekmemelidir, dünyaya çocuk getirilmemeli ve dünyaya çocuk getirerek acı, ölüm ve adaletsizlik çocuklara miras bırakılmamalıdır. aşk adaletsiz bir varoluşun ve doğanın kendini meşrulaştırma ve canlıları kandırma ve yeni köleler yaratma biçimi olan bir tuzaktır ve bu tuzağa düşülmemelidir.
komünizm de her ne kadar ekonomik ve toplumsal bir denge sağlasa da adaletsiz bir kölelik düzeni olan varoluşun ve doğanın kendini meşrulaştırma biçimlerinden biridir. ve bu tuzağa da düşülmemeli, adaletsiz bir kölelik düzeni olan varoluş, doğa ve hayat hiçbir şekilde olumlanmamalıdır.
iyilik de doğanın yalanlarından biridir, doğa hiçbir zaman iyi, adaletli falan değildir ve hiçbir şeye inanmamalıdır. entropi her zaman kazanacaktır, hiçbir zaman adalet olmayacaktır ve her şey yok olacaktır. ve umut ancak işkenceyi uzatacaktır.
varoluş adaletsiz ve aşağılık bir kölelik düzenidir ve tüm canlılar bu adaletsizliğin fani ve aciz köleleridir. o yüzden her doğum bir cinayettir ve dünyaya getirilen her çocuk varoluş için yeni bir köle ve ceset yığınına eklenen yeni bir cesettir. sözde kutsal aile kavramı, esasında adaletsiz bir varoluşa hizmet eden bir yalandır ve her aile aslında kendi çocuğunun katilidir.
dünya üzerinde varoluşun adaletsizliğine paralel olarak, kapitalizm ve onun uzantıları olan emperyalizm ve faşizm de yeryüzünde aşağılık bir kölelik düzeni yaratmaktadırlar.
komünizm ise tüm bunlara karşı her ne kadar toplumsal/ekonomik bir denge sağlasa da, gerçek anlamda varoluşsal bir adalet sağlayamayacaktır. çünkü varoluşta gerçek ve mutlak bir adalet yoktur. Dünyayı ve insanlığı kurtarmaya çalışmak, daha fazla canlının adaletsiz bir dünyada yaşamak zorunda kalıp, acı çekip, ölüp yok olup gitmesine neden olacaktır ve ancak bu anlamsız işkenceyi uzatacaktır, dünyanın ve insanlığın yok olması bu anlamsız işkenceyi ve adaletsizliği sonsuza dek tamamen bitirecektir.
O yüzden dünya ve insanlık hiç var olmamalıydı ve eğer adaletsizliği ortadan kaldırmak istiyorsak dünyayı ve canlılığı ortadan kaldırmamız ve dünyaya asla bencillik yapıp çocuk getirmememiz, onu acıya, hiçliğe, ölüme, adaletsizliğe ve yok oluşa mahkum etmemek gerekir.
sonsuz hayat diye bir şey de yoktur. sonsuz bir hayat hayaliyle de dünyaya çocuk getiren nefsi bencillik ve varoluşun adaletsizliği meşrulaştırılmaya çalışılmaktadır.
bu yüzden bu adaletsiz döngüyü kırmak adına, dünyaya çocuk getirmemeliyiz ve adaletsiz bir varoluşun ve dünyanın yok olmasını desteklemeliyiz.
doğanın ve varoluşun ta kendisidir. varoluş adaletsizlik, acı ve ölüm üzerine kuruludur. doğanın sistemi de bu adaletsizlik üzerine kurulu bir terör düzenidir. bu yüzden aslında varoluşsal adaletsizliğin ve köleliğin ortadan kalkması için dünyanın kendisinin yok edilmesi gereklidir.