denizin dibindesin, batıyorusun giderek..nefesin daralıyor, ciğerlerine dolan suyu hissediyorsun, kafandan düşünceler geçiyor, sevdiğin insanlar platoniklerin falan hani..derler ya hayatım film şeridi gibi heh aynı ondan..kulağına birkaç elektronik nota geliyor, playlistte çalan şarkı ''röyksopp-so easy'' beklenmedik bir yerden elini uzatıyor sana sen de didiniyorsun uğraşıyorsun tutunuyorsun, dün gece olan biten herşeyi unutuyorsun bir anda, vücudunun her uzvunu oynatıyorsun olduğun yerde sallanıyorsun, ve tekrar oooo oooo oooo ooooo, elektronizmin derinliğine veriyorsun kendini, bir anda enigma dinlermiş hissine kapılıyorsun, fakat o kadar karanlık bir ambiyans yok, hiç bir zaman odana uğramayan güneşi görüyorsun bu şarkıda..balkona çıkıp derin bir ohh çekiyorsun, ve aldığın nefesi geri veriyorsun..tüm sıkıntılar o karbondioksit gazı ile dışarı salınıyor..nokta..jiletle keser gibi bitirdim yazımı, hepsi çağrışıma dayalı idi galiba..ya da aklımdan geçenler.belki saçmalama..neyse life is good sanırım bu saatten sonra.
hayırsız evlada sahip olan, ülkemizde de çok görebileceğimiz, ulan böyle evlat olmaz olsun dedirten, her gördüğümde içimi burkan, hayata dair pek çok tecrübeye sahip insanlar.şöyle ki; dün çakır kafa bir tanesi ile yaptığım muhabbet bana aşağıdaki yazıyı yazdırmıştır.iyi de etmiştir.
bir dilenci ile konuştum dün, herkesin belki acıdığı, bazısının utandığı, bazısının tiksindiği dilenci ile.laf attığı vakit herkesin siklemediği adama bu sefer yaklaşan kişi oldum.80 yaşlarında var belki de, ak sakalları kirden kararmış grimsi bir ton almıştı.kimsenin tokalaşmak istemediği o eli tuttum, kırk yıllık dostuymuşumcasına elimi sıktı.hayata dair o kadar birçok şey yaşamış belli, hafif alkolun etkisi ile ben de başladım içimdekileri anlatmaya, bir o bir ben sokağın kenar köşesine oturmuş hayata dair sıkıntılarımızdan bahsediyorduk.içkimiz muhabbet, mezemiz ise temiz çanakkale'nin o iç ürperten rüzgarı idi.
öğrencilikten bahsettim, ne kadar zor günler geçirdiğimden, yediğim kazıklardan.kafamda olan birkaç cümleyi paylaştım kendisi ile, evvelinde bir çobandan duyduğum ''paran varsa herkes kulun paran yoksa cehennemdir yolun.'' lafını değiştirdi.kendince yorumlar yaptı.daha sonra tecrube yediğin kazıkların bileşkesidir dedim, bana şuanda yaşadıkların antrenman, ne kadar iyi antrenman yaparsan sahaya çıktığın vakit üstün olan sen olursun.golu atarsın ve maçı galip bitirirsin.soğuğun içime işlemesi ile vücudum gitgite titremeye başladığından istemeyerek yanından ayrıldım.gittim, söylediklerini tekrar düşündüm, sonra antrenman yaptım.bu hayat denen acımasız ligi şampiyon bitirebilmek için.
genellikle asosyal insanların,sanal sohbet esnasında web kamerası açacağı vakit yapmış oldukları eylemdir.bayansa rujlar sürülür,erkekse saçlar yapılır,en güzel kıyafetler giyilir,dişler fırçalanır hatta ve hatta parfüm bile süren cinsleri görülmüştür,daha sonra ise kamera açılır,kamera karşsında gayet cool davranışlar sergilenir,istif bouzlmaz.daha sonra evde bulunan küçük kardeş kamera önüne atlar,sonra anne gelir,baba gelir ortamın ve karizmanın amına konur.
eğer kardeşiniz sizden 6 yaş civarı küçük ve biraz da yapılı ise tadından yenmez,ilk başta karşınıza geçer saçma sapan hareketler yapar sizi korkutmak amacı ile,allahını şaşırtacak bir tokat atarsınız,anında kendini yerde bulur sinirlenmeye başlar.attığı tekmeleri tutarsınz bir çelmede yere düşürürsünüz,iyice kızar da kıza,bir tokat da öbür taraftan koyduğunuz vakit artık kızgın bir boğa olmuştur.asıl eğlenceli kısım buradan sonra başlar,siz gülersiniz,o sinirlenir,o sinirlenir,siz gülersiniz.daha sonra altınıza alırsınız,etkisiz hale getirirsiniz hiç bişi yapmassınız,kıvranır da kıvranır kıvranır.artık tamamen azmıştır,bundan sonra hiçbir darbe almadan nasıl kaçarım diye kara kara düşünürken,anneniz aklınıza gelir,ayağıya kalktığınız gibi annenizin yanında soluğu alırsınız.sonra sıkıysa dokunsun.siz dövmüş olmanın ve eğlenmenin doruklarındayken kardeşiniz sinirden harap olmuş bir şekilde karşınızda dikilmektedir.neronun roma'yı yaktıktan sonra aldığı haz gibi haz verir insana.enfestir.
vokaller distortionludur.bazı şarkı aralarında clean vokaller veyahut skitler bulunur.şarkılarının hepsi klavye,drum machine kullanılarak yapılır.bir kere dinlenmeye başlanıldığı vakit bünyesine sarar,adamı kendisine kitler gözünüz velvet den başkasını görmez.endüstriyeldir,elektroniktir,bunalımdır bryan erickson denen adamın ruh sağlığının yerinde olmadığını anlamak zor değildir.
rem in life's rich pageant albümünde bulunan,sabah kalkıldığı vakit söylenilesi,eğlenceli hoş bir şarkı.
lets put our heads together and start a new country up
our fathers fathers father tried, erased the parts he didnt like
lets try to fill it in, bank the quarry river, swim
we knee-skinned it you and me, we knee-skinned that river red
this is where we walked, this is where we swam
take a picture here, take a souvenir
this land is the land of ours, this river runs red over it
we knee-skinned it you and me, we knee-skinned that river red
and we gathered up our friends, bank the quarry river, swim
we knee-skinned it you and me, underneath the river bed
this is where we walked, this is where we swam
take a picture here, take a souvenir
cuyahoga
cuyahoga, gone
lets put our heads together, start a new country up,
underneath the river bed we burned the river down.
this is where they walked, swam, hunted, danced and sang,
take a picture here, take a souvenir
cuyahoga
cuyahoga, gone
rewrite the book and rule the pages, saving face, secured in faith
bury, burn the waste behind you
this land is the land of ours, this river runs red over it
we are not your allies, we can not defend
this is where they walked, this is where they swam
take a picture here, take a souvenir
herhangi lüks bir lokanta da kendisini toplumdan sıyrılmış kişiler zanneden insanlara karşı menu de gösterebilecek en çakma isimlerden bir tanesidir.garson ve işyeri sahibi över de över bu yemeği.netice itibarı ile elit insanlarımız nolduğunu bilmedikleri bu leziz! yemeğin tadına bakmak icin gözlerini faltaşı gibi açarlar.kollarını sıvarlar ve afiyetle haşlanmış gergedan yarrağı nı midelerine indirirler.başlarına geleceklerden habersiz mutlu mesut evlerine dönerken aslını bilen kişiler arkalarından ahaha yarrağı yedi nidası ile kıs kıs gülerler.
satyricon'un dark medieval times albümünde bulunan,bir bilek metal grubundan beklenmeyecek derecede sakin,dingin arkadaki rüzgar sesleri ile ruhunuzu okşayan akustik bir parça.
garip bir melodisi var.yavaş yavaş ilerliyor.ağır ağır..bayan vokallerin ne kadar etkili olduğunu anlıyorum bu şarkıda.kafam bozukken açıyorum.lak diye kitleniyorum.2,26 ınca dakika da aaa aa uuuu diye bağırıyor..gözlerimi kapatıyorum..heycanlandırıyor beni..nasıl anlatsam ilk öpüşmende aldığın hazzı yaşıyorsun.garip bir heyecan yani..you are my autoharp,you are my autoharp.bir yerden sonra sözler kafanıza kazınıyor.sanki bulut üstünde uçuyorsunuz..ne bileyim o kadar tuhaf şeyler yaşatıyor ki bünyeye.mutluluk değil ama.kelimelerimle en fazla bu kadar anlatabiliyorum sanki..evet hani vardır ya bazı şeyleri anlatamassınız kelimelerle.kapasiteniz yetmez..aynı ondan.içimde yaşıyorum,belki de öyle olmalı bazı şeyler.söylenmemeli..sadece sende kalan..içinde kalan.
sabahın köründe meydana geldiğinde artık o günkü uykunuzun zehir olduğu,uyku sersemiyle sineği yakalamaya çalışmayla devam edicek iğrenç bir olaydır. (bkz: bana dokunmayan sinek bin yıl yaşasın)
özellikle ilçeler arasında gidip gelen toplu taşıma araçlarında büyük katkısı olan sorulduğu zamanlarda gösterdiğim de büyük bi başarı elde etmiş gibi kasıldığım ve sadece otobüslerde yaptığı indirimler dışında başka birşeye yaramayan hede.
sigara tutmasını bilmeyen ve sigarayı her çekişinde gözlerini kapatan aynı zamanda dumanı bile ne tarafından çıkardığı belli olmayan ezik insanlar bütünü.
bugün itibariyle sözlüğe çaylak olarak girmiş.engin basketbol bilgisiyle sözlüğe faydalı olacağını düşündüğüm aynı zamanda birlikte unutulmayacak ortaokul anılarına sahip olduğumuz,hayatının çoğunu spor yapmaya adamış yetenekli renkli gözlü* arkadaşım,kardeşim,kankam birçok şeyimi paylaştığım bünye.