cemaatin mahsun kırmızıgül'e çektirmeyi düşündüğü yeni proce. başrolünde olgun, kıpti arap - rum kırması, senaryo gereği ota boka anında timsah gözyaşları dökebilen bir amcaya rol verilecekmiş...
ölü sayısının 212'yi bulduğu faillerinin arasında ahmet davutoğlu, nato, recep tayyip erdoğan, kürtçü cemaat ve taşeron öso'nun bulunduğu savaş ve insanlık suçu...
--spoiler--
Onlardan biri ateş ederek Kubilayı yaraladı. Karşıdan bunu gören askerler ateş açtılar. Fakat tüfeklerinde öldürücü etkisi olmayan manevra fişekleri vardır. Derviş Mehmet "bana kurşun işlemiyor diyerek halkı kandırmaya çalıştı.
Kubilay yaralı halde cami avlusuna sığındıysa da, Derviş Mehmet ve arkadaşları peşisıra geldiler. Derviş Mehmet, çantasını açıp testere ağızlı bağ bıçağını çıkardı ve yaralı Asteğmen Kubilay'ın başını kesti.
Kesik başı yeşil bayrağın sopasına dikmeye çalıştılar ancak başaramadılar. Birisi ip getirdi ve Kubilay'ın başı yeşil bayrağın dikili olduğu sopaya iple bağlandı. Olay yerine yetişen Bekçi Hasan ateş edip gruptan birini yaraladı. Ancak açılan ateş sonucu o da öldü. Arkadaşının yardımına koşan Bekçi Şevki de açılan ateş sonucu öldü.
Bu aşamada askeri birlik yetişir. Komutan "Teslim olun!" diye bağırır. Ancak olay çatışmaya dönüşür ve askeri birlik ateş eder. Göstericilerden Derviş Mehmet de dahil bazıları ölürken, bazıları kaçar. Daha sonra hepsi birden yakalanır.
--spoiler--
yazıda adı geçen derviş mehmet denen ahlaksız cani bülent arınç'ın dedesidir. bundan utanmayıp, insanın bir uzvunun isminden utanmaksa en hafif deyimiyle ironidir...
bir takım ağır abilerin önce avına yaklaşan aslan gibi gerilip, uzun uzun hedefi süzdüğü, kafa yumruk, jiletlerin konuştuğu delikanlı kavgaları değil...
mango önünde elinde sigara içerdeki sevkülüsünü bekleyen zamane homeboyları ile ne gada da tatlu, bi o kadar sinirli hanım kızceğizlerimiz arasındaki kavgalar...
evine konuk olarak gittiği adam kendisine namaz yeri göstermeye kalkıyor;
"evinde namaz kılınıyor ama karın cırıl çıplak geziyor, sen karına bak" diyor...
konuk olduğu bir yerde kendisine namaz yeri gösteren bir adama bu cümleyi sarfeden tipin bilinçaltında ne vardır acaba? o kadına kimbilir nasıl baktı?, aklından neler geçirdi? sonra da ağzından kaçırıverdi "karın çırıl çıplak!"
dün oynanan erzurum büyükşehir belediyespor - altınordu maçından önce yaşanan gerizekalılık şekli...
kış oyunları için stada kurulan alttan ısıtma tertibatını "masraf oluyor" diye çalıştırmayıp zemini kürek ve dozer kepçesiyle temizlemişler...
o dozer suyla çalışıyor çünkü, onu da geçtim o zemin kepçeden sonra anasının bi tarafını görünce yeniden düzenlemek alttan ısıtmayı çalıştırmaktan yüzlerce kat daha pahalı değil mi?
--spoiler--
Irak yönetimi, bir toplantıya katılmak üzere Erbil'e hareket eden Enerji Bakanı Taner Yıldız'ı taşıyan uçağın inişine izin vermedi. Kararın, resmi heyeti taşıyan Başbakanlık uçağının havalandığı sırada gelmesi nedeniyle uçak Kayseri'ye zorunlu iniş yaptı.
Akşam saatlerinde Ankara'ya dönen Bakan Yıldız, Esenboğa Havalimanı'nda düzenlenen basın toplantısında konuştu.
Yıldız, ''Böyle bir iletişim kopukluğunun giderileceğine olan inancımı belirtmek isterim. Önümüzdeki süreçte Iraklı yetkililerle bu konuları tekrar değerlendireceğimizi umuyorum'' dedi.
--spoiler--
koskoca türkiye'nin bakanına iki tane şalvarı boklu kabile artığı önce "gel" der, sonra "yok gelme!" der... uçak havada u döner tırıs tırıs kayseri'ye zorunlu inilir ardından da
"iltişim kpokluğu olmuş da ondan yani" diye kıvırtmaya çalışılır...
ulan biz utanıyoruz sizin yerinize, sizin o kösele suratınız kızarmıyor...
kürtçülerle işbirliği içindeki akpkk iktidarının bilançosu...
22 ağustos 2012 - 8 aralık 2012 arasında 109 şehit ve 212 yaralı verdik. yaralı deyip geçmeyin topal kalanı, kör olanı var aralarında... 20li yaşlarında gencecik bir erkek için ölümden beter.
kardeşlik masallarıyla uyutulan, dizisi kalkacak diye paniğe kapılıp, takımı yenilince kara yaslara bürünen bir halkın hiç umursamadığı 109 can, 109 anne, 109 baba ...
109'u toprağın altında, 218'i toprağın üstünde cansız 327 insan...
ali demir başkanlığında kürtçü cemaat neferleriyle tıklım tepiş doluşturulan ösym personelinin başına gelen mutluluk verici gelişme...
--spoiler--
Üçüncü bilirkişi raporunda ise ÖSYM çalışanlarının mal varlıkları incelendi. Özellikle soruların hazırlandığı ve saklandığı birimlerdeki kişilerin mal varlıkları araştırıldı. Bazı birimlerde çalışanların mal varlığında son 10 yıl içinde artış gözlendi. Hatta bu kişilerin gayrimenkul ve taşınmazlarını yakınlarının üzerine devrettiği saptandı. Bu kişilerin eğlence sektöründe yaptıkları harcamalar ise dikkat çekti. Özellikle kumarhane, 5 yıldızlı otellerdeki konaklamalar ile lüks restorant harcamaları raporun en çarpıcı bölümünü oluşturdu.
--spoiler--
hırsızlar demokrasisi ilerliyor. durmak yok, yola devam...
hiç kızmayın, hiç beddua etmeyin... bunlar olurken ne halt yediğinizi düşünün, uyumaya devam edin... istikrar bozulmasın...
nihat doğan gibi kadrolu bir akp yalakasının dahi pes edip savunamadığı tayyip...
efendim olay şöyle;
zerrin (özer) hanım kafayı çekip çekip başbakanceğizini arayıp zırlıyor "güzel başbakanım bana iş bulun, sokaklara düşmek üzereyim, köpeğime mama, kendime "toz şeker", cigoloma harçlık bulamıyorum" deyu.
başbakan da işi gücü bırakıp zerrin hanım'a TRT Müzik kanalında yaptığı 'Anılarınla Gel' programı için bizzat aracılık yapıyor... tabi parası cebinden değil bizim paramızla ödenmek üzere.
öncelikle;
bir ülke düşününki her şarkıcı türkücüde başbakan'ın şahsi numarası bulunuyor ve başbakan bunlara iş ayarlıyor... hafızam beni yanıltmıyorsa "ortalama" bir başbakanın bundan daha önemli işleri olması lazım. aslında ekonomide, terörde, dış politikada geldiğimiz noktaya bakılırsa başbakanın üzerine vazife olmayan işlerle uğraştığı kesin... ben diyorum ki açsın bir ajans şarkıcılara - türkücülere iş bulsun, topçulara jübile ayarlasın kısacası zevk aldığı ve anlayabildiği bir işi yapsın yakamızdan da düşsün...
bir de;
başbakan iyice bir düşünsün... nihat doğan bile kendisini savunamıyorsa gidişatı gidiş değil...
dün euro 2020 türkiye'nin elinden alındı ve 50 senelik gelenek bozulup avrupa'nın 12 ayrı şehrine dağıtıldı.
apar topar icat edilen sistemle kupa organizasyonu türkiye'den çalındı. Buna sebep olanlar arasında platini ve çetesi kadar türkiye içindeki başka çıkar odakları da var. suat kılıç ve akp ise başka hiçbir ciddi adayın olmadığı bir organizasyonu ellerinden kaçırdı. şimdi içeride "olimpiyat bize verilecek ondan kupayı alamadık" namesi yapmaya başlayacaklar ama kazın ayağı öyle değil en kuvvetli aday tokyo ve alması kesin gibi. 7 eylül 2013'de oradan da tokat yiyecekler. ama "balık hafızanıza sağlık" o zaman da "hakkımızı yidiler" diye zırlayıp 2024 olmazsa 2028 diye devam ederler.
bu olimpiyat soygunu 1987'den beri devam ediyor. şimdi adları salonlara felan verilen, besleme basının adını salavatla andığı bazı büyükbaşlar da dahil yüzlerce kişi bu işten milyoner oldu. tanıtım komiteleri, lobi faaliyetleri, reklam ajansları (bunların çoğu da enişte bacanak bizim oğlan şirketleridir.) trilyonlar sömürdü peki ne için?
stadı bile nizami olmayan, sözümona olimpiyat için yapılmış ama içinde ulusal şampiyona bile düzenlenemeyen spor tesisleri gösterilerek içeride millet uyutuldu, dışarıda da elalem bize güldürüldü. bir avusturyalı delege geçen oylamada, türkiye'nin tanıtımından sonra televizyonlara "daha önce aklımıza gelseydi aslında biz de aday olabilirmişiz" diye demeç verip taşak geçtiydi. türk basını orda "son anda kaybettik, tüh vah!" diye verdi ama alakası yoktu.
atatürk "sözde" olimpiyat stadını kim yaptırdı, nasıl yaptırdı, kimler bu işten ekmek yedi neler döndü, o stad olimpiyat'a müsait olmadığı halde nasıl teslim alındı, nasıl olmayan olimpiyat stadı üzerinden adaylıklar konulup milyarlarca dolar havaya savruldu, ardı ardına açılan tesisler neden bir türlü denetimlerden geçemiyor? bu tanıtım bütçelerini kimler sömürüyor ve bu yalandan adaylık hikayesinden kimler maddi ve/veya manevi nemalanıyor ...
ve dünkü rezaletten sonra akp'nin spor bakamayanı neden istifa etmiyor...
meclis etik komisyonunun altına imza attığı ve yüksek olasılıkla meclisten de geçecek kepazelik.
--spoiler--
4 partiden birer temsilcinin oluşturduğu Etik Komisyonunun düzenlemesinde 12 bin lirayı aşan değere sahip hediyeler kabul edilmeyecek maddesi bulunuyor. Ancak bu rakam Amerikada sadece 50 dolar (90 TL). Avrupa ülkelerinde de benzer rakamlar bulunuyor. Türkiyede getirilen 12 bin TL sınırlaması ABD ve Avrupanın yaklaşık 133 katı
--spoiler--
bir insan bir başkasına neden 12 bin liralık hediye verir? ya da bir insan 12 bin lira değerinde hediyeyi neden kabul eder. üstelik bu insan iş takibi yapılacak en üst mevkideyse...
çok üstlerine gidilen melekler kadar masum sevgili akp vekillerinin mink kabahatlerinin listesi... bunlar fezlekelere konu olanlar sadece... yani buzdağının görünen tarafı.
AKP hakkındaki fezlekelerde, görevi kötüye kullanma, sahtecilik, yolsuzluk gibi konularda tam 66 fezleke bulunuyor. işte o fezlekelerden bazıları:
Abdülkadir Aksu: Özel evrakta sahtecilik, Siyasi Partiler Kanununa muhalefet
idris Naim Şahin: ihaleye fesat karıştırmak, Zimmet, kamu taşıma biletlerinde kalpazanlık, resmi evrak ve kayıtlarda sahtecilik, cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak, ihaleye fesat karıştırmak (4 kez), hizmet nedeni ile emniyeti suistimal, güveni kötüye kullanma
Ayhan Sefer Üstün: Müteselsilen görevi kötüye kullanmak
Necdet Ünüvar: Görevde keyfi davranma
Veysel Eroğlu: Görevi kötüye kullanmak, ihtisalen nitelikli zimmet, sahte belge düzenlemek,ihaleye fesat karıştırmak, 4208 sayılı Karaparanın Aklanmasına Dair Yasaya muhalefet
Recep Tayyip Erdoğan: Suçu ve suçluyu övmek, Halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek, Zimmet, kamu taşıma biletlerinde kalpazanlık, resmi evrak ve kayıtlarda sahtecilik, cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak, Görevi ihmal
Şaban Dişli: Yetkili olmadığı bir iş için yarar sağlama
Mehmet Celal Öztaylan: Görevi kötüye kullanmak
Feyzullah Kıyılık: Görevi ihmal (işyerinin mevzuata aykırı faaliyet göstermesine göz yummak suretiyle çalışanlarının slikozis hastalığına yakalanmasına sebebiyet vermek
Hüseyin Cemal Akın: Görevi kötüye kullanmak
Enver Yılmaz: korku, kaygı veya panik yaratabilecek tarzda silahla ateş etme
Hüseyin Bürge: Görevi ihmal ve kötüye kullanma
Yaşar Kareyel: Zincirleme şekilde kötüye kullanma
Mustafa Öztürk: ihtisalen nitelikli zimmet, sahte belge düzenlemek,ihaleye fesat karıştırmak, 4208 sayılı Karaparanın Aklanmasına Dair Yasaya muhalefet
Ömer Dinçer: ihtisalen nitelikli zimmet, sahte belge düzenlemek,ihaleye fesat karıştırmak, 4208 sayılı Karaparanın Aklanmasına Dair Yasaya muhalefet
Şamil Tayyar: Soruşturmanın gizliliğini ihlal, Yargı görevini yapanı etkileme, gizliliğin ihlali
Hilmi Bilgin: Görevi kötüye kullanmak
Önder Matlı: Biyogüvenlik Kanununa muhalefet (GDO'lu ürünleri ithal, üretme veya çevreye bırakma)
ismail Safi: Resmi belgede sahtecilik, kaçakçılıkla mücadele yasasına muhalefet
Ali Turan: imar Kanununa muhalefet (Büyükçekmece Karaağaç mah. Nazım imar plan değişikliğinin yasa ve usule aykırı oluşu)
Sadullah Ergin: Seçim kanununa muhalefet
Mehmet Sarı: Seçim kanununa muhalefet
Soner Aksoy: Basın yoluyla hakaret
Bayram Özçelik: Yayın yolu ile cumhurbaşkanına hakaret
iran yönetimi patriot füzeleri konusunda ankara'ya diplomatik açıdan yenilip yutulmayacak bir fırça kaymıştır. ancak dışişleri bakanı ve akp'nin başbakanı dut yemiş bülbül gibi suskundur...
koskoca türkiye cumhuriyeti kantincilerin, intihalcilerin elinde ne hallere düşmüş. yazıklar olsun...