tarkan'ın tartışmasız en kötü şarkısıdır. üstelik sözlerin sezen aksu'ya ait olduğunu duyduktan sonra ikinci kez yıkıldığım şarkıdır. her ikisi de silkelenip kendine gelsinler lütfen. saçma sapan popçuları dinleyen arkadaşlara "bak tarkan yapabiliyor" cümlesini rahatlıkla kurmak istiyorum.
ya beni çok çok sinir eden durumdur. "yumurtada allah yazıyor" "dağda allah yazıyor" "arılar ballarıyla allah yazıyor" daha beteri inek ve koyun hayvanlarının üzerinde bile "allah" yazısını bulup ve neredeyse önünde secde eden tiplere rastlıyoruz. zaten sosyal medya paylaşımlarını hiç girmiyorum bile.
şimdi kafama takılıyor.
allah'ın koskoca ineği yarattığını algılıyor ama ona şaşırmıyor gidip o saçma sapan lekeye türlü türlü anlam katıp neredeyse tapınıyor. ya arkadaş siz mal mısınız. allah ın işi gücü yok. ya ben kocaman evreni yaratıyorum ancak şimdi kullarımı ikna edemem onun için şu arılara da "allah" yazdırayım da kendimi kanıtlayayım mı diyor.
hala şu kılık kıyafet üzerinden okula girip girmemesini araştıran pek demokratik arkadaşlar var. hem ferace diyorsun hem de çarşaf. bir kere ikisi arasında epey fark vardır. öncelikle kendini o cahillikten bir arındır hele. bir kadın hem ferace hem de çarşafla gelemez. montun üzerine kaban giymek gibi bir şey bu.
neyse velev ki çarşaf olsun. o çarşaflı gelip senin mini eteğine karıştı mı ya da pantolonuna karıştı mı? sen derslerden 100 alacaktın da onun çarşafı mı engelliyor. ya da okulu birincilikle bitireceksin de onun çarşafı mı engel oldu.
bırak isteyen mini eteğiyle isteyen de çarşafıyla okusun. gel burada onların başarısından bahset. giydiği elbiseye onlar karar versin. devlet ya da sen değil.
tabi ki değildir. algının kırılması için seyredilmesi, seyretmeden önce de belirli bir bilgi birikimine sahip olması gereklidir. burada suçlu filmmiş gibi söylenir ve yönetmene hep şu suçlama getirilir: halkın dilinden anlamıyor.
iyi de halk - genelleme yapmıyorum - sabahtan akşama kadar ne çekim anlamında ne de senaryo anlamında kafa zorlayıcılığı olmayan dizileri seyrediyor. adam karakter üzerinden psikolojik bir gönderme yapınca da suçlu festivalde ödül alan yönetmen oluyor.
https://galeri.uludagsozluk.com/r/1049419/+ bu pazar kazanların belirleneceği yarışmadır. ödül çok olunca sonucu ben de merak ettim. ödülleri cumhurbaşkanı recep tayyip erdoğan verecekmiş.
şimdi 20 den fazla seyrettiğimi düşünürsek ve hala da seyretme ihtiyacı hissediyorsam bu başka bir bağımlılık türü olmuştur. bu bence sadece bu filme mahsustur.
yılan zehrine bağışıklık kazandığı için onu çubuk kraker gibi tüketen, pek de sevimli görünmeyen o garip hayvandan olmak isterdim. ismi aklıma gelmediği için tarif ettim. şimdi google bunları yazsam nasıl bir hayvan çıkar diye de merak etmişimdir.
internette bolca kısa film seyrederim. özellikle de yabancı yapım kısa filmler çok farklı gelir ve sürekli bizim kısa filmlerle kıyaslarım. son yıllarda bizden iyi örnekler gözüme çarptı.
buhar - abdurrahman öner
dondurma - serhat karaarslan
wong kar wai üzerine kısa bir film - ömer çapoğlu - serdar önal
adem başaran - orhan ince
patika - onur yağız
serender - seyid çolak
süret - cüneyt karakuş.
konuşmayı bilmediği gibi anlattıklarından da bir haber gençtir. aslında birilerinin hakkına girdiğinin farkında da değildir. biri çıkıp demedi ki; arkadaşım burada bağıra bağıra serdar ortaç şarkısı söyleyip eşsiz dans hareketlerini taklit etmek istersem ne olacak?
neyse zaten farkında olsa karşı tarafa saçma sapan suçlamalarda bulunmazdı. bu tiplerden hep oldu ve olacak da. mesele en az hasarla konuyu çözmektir. çünkü bu tiplerin ne zaman ne yapacağı belli olmamaktadır. umarım nesli tükenen türler listesinde adlarını görürüz.