Adriano Celentano adlı şarkıcının yorumladığı 1962 imzalı bir şarkıdır. eski taş plak büyüsünü yaşatır çok şekerdir.cha cha cha ritmi vardır. kıpır kıpır ama bir o kadar narin bir şarkı.
sevgilisi hastadır nezle olmuştur. rahat nefes alamıyordur. içi el vermez insanın bebeği hasta olmuşcasına üzülüyor ve uyuyamıyordur ne yapsındır. sevgilisi istemese de zorla burnuna vixi sürer ve biraz rahatlayacağını düşünerek uyuyabilir.
tamamıyla artık sinir bozan bir olaydır. hayatları boyunca hiç memeli kadın görmemiş gibi davranıp zaten reyting toplamaya çalışan ünsüz olması gereken basit bir kadının yaptıklarını daha da göklere çıkarmalarıdır. iki gündür sözlüğü boş boş entrylerle işgal etmek sol frameyi katletmektir.**
(bkz: silkin ve kendine gel sözlük)
üzerinden seneler geçti, şimdi hatırlıyorum da, ben yavruyken şirinliklerime katıla katıla güler, beni "yavrum" diye çağırırdın... ve birkaç dişlenen ayakkabı ve katledilen yastık dışında, kısa zamanda senin en vazgeçilmez dostun oldum. ne zaman bir muzurluk yapsam bana parmağını sallar ve "nasıl yaparsın" diye çıkışırdın. ne var ki hemen arkasından kızgınlığın geçerdi ve beni yere yatırır, ters çevirir ve göbeğimi okşardın.
çok meşguldün o aralar çok... dolayısıyla tuvalet eğitimim tahminimizden uzun sürdü... ama ikimiz el ele verip üstesinden geldiydik alimallah. yatağında sana sokulup da koynunda geçirdiğim geceleri unutamam. sen farkında değildin belki ama, ben senin rüyalarını ve saklı hayallerini gizlice dinler ve bundan daha mutlu olunamayacağına kanaat getirirdim. beraberce uzun yürüyüşlere çıkar, parklarda koşuşturur, dondurma yerdik hatırlıyor musun? [dondurma dokunur diye bana sadece külahını verirdin] ve evde senin dönüşünü beklerken sırtımı ılık güneşe verir, huzurlu, derin bir uyku çekerdim.
zamanla, yavaş yavaş, işinde daha fazla vakit geçirmeye başladın ve boş kalan zamanlarında da kendine bir eş aramaya koyuldun. ben seni her zamanki gibi sabırla bekledim, sana hayal kırıklıkların ve acılarında teselli oldum, yanlış kararlarını hiçbir zaman kınamadım, her defasında seni büyük bir sevinçle karşıladım... ve sonunda sen birine aşık oldun.
evlendin... ne var ki eşin köpeklerden pek hazzeden biri çıkmadı. yine de ben onu bizim evimizde sevinçle karşıladım, ona sevgi gösterdim ve dediğinden dışarı çıkmadım. mutluydum, çünkü sen mutluydun. sonra, insan bebekler geldi aramıza ve yeni yavruların heyecanını sizle aynen paylaştım. onların pespembe yumuşacık tenleri, mis gibi bebek kokuları beni heyecanlandırıp, hayran bırakıyordu... ve ben de onlara annelik etmek istiyordum. ne yazık ki - her nedense - hem eşin hem de sen, benim onlara zarar vereceğime kanaat getirdiniz ve beni ayrı bir odaya veya kulübeme kapattınız hep. halbuki kendim sevgiden mahrum kaldıkça, onlara olan sevgim ne kadar daha arttı... bilemediniz hiç.
çocuklar büyüdükçe, onların en yakın dostu oldum. tüylerime tutunup tombul bacaklarının üzerinde ilk adımlarını attılar, gözlerime minicik parmaklarını soktular, kulaklarımın içini karıştırdılar ve burnuma öpücükler kondurdular. onlara, kısacası onlarla ilgili herşeye tapardım bilhassa temaslarına - zira senin temasına hasret kalır olmuştum. gerektiğinde onları hayatım pahasına korumaya hazırdım. artık onların yataklarına girip, onlarla sarmaş dolaş olup, onların gizli hayal ve üzüntülerini dinler, onlarla beraber senin akşam gelişini bekler olmuştum.
"köpeğin var mı?" sorusuna, cüzdanından resmimi çıkarıp, hakkımda şirin hikayeler anlattığın zamanlar artık geride kaldı. son senelerde kuru bir "evet" le karşılık verip konuyu değiştirir oldun artık. "senin köpeğin" olmaktan, "itin biri" oldum ve bana yaptığın her tür masraf sana batmaya başladı.
sonunda da başka bir şehre tayinin çıktı. yeni apartmanınızda sana ve onlara yer vardı, ama bana yoktu. haliyle ailen için en doğru kararı verdin belki... ama unutma ki bir zamanlar ailen bir tek benden ibaretti.
son araba gezintimize çıktığımızda heyecanlıydım... ta ki barınağa varana kadar. barınak köpek, kedi, korku ve umutsuzluk kokuyordu. gereken evrakları doldurduğunu ve "ona çok iyi bir ev bulacağınıza eminim" dediğini hatırlıyorum. onlar omuz silkip sana karamsar bir bakış attılar. onlar orta yaşlı, terkedilen bir köpek veya kedinin akibetinin farkındaydılar.
oğlunun tasmama yapışıp kalan elini zorla açmak zorunda kaldın. "baba, ne olur köpeğimi elimden almalarına izin verme" diye çığlık çığlığa haykırmasına sen aldırmadın belki ama, ben onun adına hem üzüldüm hem de çok endişelendim. endişem, ona şu anda arkadaşlık, sadakat, sevgi ve sorumluluk, ve bilhassa bir cana duyulan saygı konusunda vermiş olduğun hayat dersinde yatıyordu. başıma son bir kere dokunup bana veda ettin, özellikle göz göze gelmemeye özen gösterdin, ve sana uzatılan tasma ve kayışımı kibarca geri çevirdin. gitmen gereken yerler, yetişmen gereken işler vardı ve zaman aleyhine çalışıyordu... nasıl ki şimdi de benim aleyhime çalıştığı gibi.
sen ayrıldıktan sonra, barınaktaki iki tatlı kadın, allah bilir taşınacağını aylar öncesinden bildiğini ve bana uygun bir yuva bulmak için en ufak bir çaba sarfetmediğinden yakındılar. sadece üzüntü içinde başlarını sallayıp "nasıl yaparsın" diye sordular arkandan.
barınakta, zamanları izin verdiği ölçüde bizimle ilgileniyorlar. bizi besliyorlar tabii ki... ama ne var ki bende iştah falan kalmadı. önceleri ne zaman biri kafesime yaklaşsa, sensindir belki diye kafesin önüne koşardım... belki kararını değiştirdin... belki bunların hepsi kötü bir rüyadan ibaretti veya belki bana acıyan biri beni kurtarmaya gelmişti. ama ne zaman anladım ki, minik ama akibetlerinden habersiz şirin yavru köpeklerle bu konuda yarışmam söz konusu bile değil, işte o zaman kaderime razı olup, köşeme çekildim ve akibetimi beklemeye koyuldum.
önce ayak seslerini duydum onun. el ayak çekildikten sonra beni kafesimden çıkardı, ve onu uslu uslu koridorun sonundaki odaya kadar takip ettim. sessiz, sakin bir oda. beni yavaşca kaldırdı ve masanın üstüne kodu, başımı okşadı, kulaklarımın arkasını kaşıdı, ve tasalanmamı söyledi. kalbim muhtemelen olacaklar karşısında heyecanla çarpıyordu, ama aynı zamanda içimi de sonsuz bir huzur kapladı. sevgi tutsağının sayılı günleri dolmuştu demek ki. karakterim icabı, kendimden çok onun için üzülüyordum. üzerindeki yük çok ağırdı ve onu eziyordu, ve ben beraberliğimiz süresince senin de her ruh halini anladığım gibi onun da içinde bulunduğu durumun çok iyi farkındaydım.
eli çok hafifti, ve gözünden akan yaşları görmesem, ön patime bağladığı turnikeyi nerdeyse farketmeyecektim bile. seneler önce seni de teselli ettiğim zamanlardaki gibi, hafifçe elini yaladım. i̇ğnenin ucunu usulca damarımdan içeri kaydırdı. önce hafif bir sızı, arkasından damarlarımda dolaşmaya başlayan buz gibi sıvıyı hissettim. kafam ve gözlerim ağırlaştı, ve onun merhamet dolu gözlerine bakarak son olarak "nasıl yaparsın" diye fısıldadım.
belki de benim lisanımı iyi anladığı için, "ne kadar üzgünüm bilemezsin" diye cevap verdi.
bana sarıldı, ve alelacele işinin beni çok daha huzurlu ve güzel bir yere göndermek olduğunu anlatmaya başladı. öyle bir yer ki bir daha ne ihmal edilecek, ne acı çekecek, ne de kendimi korumak zorunda kalacaktım... öyle bir yer ki sevgi ve ışık içinde, bu sefil dünyadan çok daha farklı güzellikte bir boyut.
son kalan nefesimle ve kuyruğumu son bir kere sallayarak ona "nasıl yaparsın" dan onu kastetmediğimi anlatmaya çalıştım.
kastettiğim sendin, canımdan çok sevdiğim sahibim.
seni her zaman anacağım, ve sonsuza dek bekleyeceğim, bunu bil.
hiçbir özelliği olmayan taş ve binalardan oluşan yeşillikten yoksun bir kenttir. kasvetli, yüzleri mahkeme duvarı gibi insanlarıyla yine de büyük olmayı başaran bir kenttir. bahsedilen şehir ankaradır.
mimari, tarihi ve görsel değerleri ile zamanın durduğu izlenimini veren güneydoğunun şiirsel kentlerinden biridir. mardin farklı dini inanışlar paralelinde, sanatsal açıdan da tarihi değeri olan camiler, türbeler, kiliseler, manastır ve benzeri dini eserler barındırmaktadır.**
mükemmel, çekici bir busta ryhmes ve missy elliot düeti.hangi senede çıkmış ne etmiş bilmiyorum ama bu şarkıyı bulana kadar öldüm.
sözleri de şöyle;
missy] bus-a-bus baby-baby! nooowww...
[hook: missy elliott]
pop yo' collars like this
bottles up like this
side to side like this
holla if ya like this
[chorus one: missy elliott]
see the ass? touch me right there
wanna touch my nookie baby? touch me right there
make me lose my mind baby? touch me right there
party over here, ain't shit over there!
[busta rhymes]
see how i'm drillin 'em baby?
it's bus-a-bus back bitch, i'm killin 'em crazy
we off the relaxic, i'm spillin the gravy
got every club packed thick, creating a frenzy
to be the latest greatest for all you niggaz from gazing
bugatti off white tan, interior pastry
see my swagger sharp like that, these niggaz amaze me
as a matter a fact just salute me and praise me
enough of that
[missy elliott]
we be up in the club, niggaz sportin them minks
tipsy in the club, nigga buyin 'em drinks
walk around lookin like our shit don't stink
ice by my neck so bright, watch 'em blink
[busta rhymes]
okay, now i got me a clear view
i like it when you get up and i'm lovin ya hairdo
the way you cross ya legs, ass spread in the chair you
the way ya clothes skimpy, so it's easy to tear through
appreciate my presence, while i shine wit' a barrel
i came up wit' cut diamonds, obscure in a rare blue
shorty ain't checkin for you, step to the way i do
super senile, i ain't the one to compare to
now she was sayin...
[chorus two: missy elliott]
see the ass? touch me right there
wanna touch my nookie baby? touch me right there
is that dr. dre baby? touch me right there
party over here, ain't shit over there!
[hook]
[busta] what you sayin missy!?
[repeat hook]
[break]
[busta] we got some shit for that ass
[missy] come on give it to me
[busta] we got some shit for that ass
[missy] come on give it to me
[busta] we got some shit for that ass
[missy] come on give it to me
[busta] we got some shit for that ass girl
[busta rhymes]
bounce back, brand new on the scene what?
took a little minute, i'm back with the re-up
switched it up a little bit, back with a clean cut
shorty's lost her head, see all the koochies i cream up
i love the way she in all over the girls when i'm teaming up
it's gettin hotter in this bitch, windows are steaming up
amazed by the pinky, neck, and wrist be gleaming up
how i dominate the scene, how a nigga be cleaning up
i see you liking everything, you see me and you
you frowning on your girl, like you ain't willing to share boo
the hotel ain't far, meet me there and if you
ya girl looking like she wit' it, she can come/cum in too
you get impatient ma, show you just how the kid move
i'm bangin in the truck, and let her watch in the rearview
see we don't really care about the niggaz who came through
over there 'cause over here, see i'ma show ya how we do
so check it baby...
[chorus one]
[busta rhymes + missy]
see it don't matter what ya doin over there
see we gets it poppin, that's how we do it over here
that's if we toss bottles, that's how we do it over here
check it, floss models, that's how we do it over here
listen, rare throttles, that's how we do it over here
check it, ice collars, that's how we do it over here nigga
see it don't matter what ya doin over there
see we gets it poppin, that's how we do it over here (over here)
arkadaştır candır sevilendir. dosttur sırdaştır en kötü gününde bile yanındadır. iyi günlerinin vazgeçilmez arkadaşıdır. ama bazen öyle bir deli eder ki insanı baş edilemez sinir bozar da yine gülmeye verir bünye. sarma sararsın yaprağı ters sarıyorsun der, ilişkin hakkında konuşursan mutlaka bir kulp bulur, her yaşadığın olumsuzlukta seni suçlar, kiraz yıkar getirirsin illa ki tabakta onlarca kiraz arasından çürük olanı gösterip bunlar bozulmuş der. müzik açarsın biraz slov kaçmadı mı der ama aynı gün yoga yapmak ister. geğiren erkeklerden nefret ettiğini söylersin ama o beğenir. senin beğendiğini beğenmez. neticede hiçbir şekilde memnun olmaz yine de ev arkadaşıdır naparsındır yüzünde gülümsemeyle onun tüm muhalefet partili hareketlerine alışırsın hatta bir kere bile ''sana katılıyorum'' dese sarılır öpersin o kadar yani.
linkte verilen bebeğe benzer.
sınav zamanınızdır, yorgun geçen bir final dönemi sonrası yine bütünlemeler başlayacaktır. uykusuz gözler ve bitkin bir vücutla sağlam kalmayan kafa patlar kütüphanede. evden uzak, sadece 1000er sayfalık kitaplara yakın, şehir dışında özleniyor olan sevgiliniz, evde yalnız bırakılmış köpeğiniz sizi yorar durur. evden çıkmak ve kütüphanede çalışmak zorundasınızdır ama, lakin evdeki internet oldukça oyalıyordur. ama o da ne? bir ton bilgisayar konulmuştur inekleme yerine. artık masadaki arkadaşınızın sizi gelip dürtmesinin tam yeri ve zamanıdır.
- hadi kızım kalk artık!
- ya dur be yavrum entry giriyoruz şurda!
- delirdin mi kızım bak saat kaç oldu? sınavda da entry girceksin zaten değil mi?!
- obaa sen kapat şu oturumları!
sevgililerden dişi olan taraf çiçekleri böcekleri hayvanları çok seviyordur. eril kişi ise hayatına gayet normal şekilde devam eden soğanı sadece yemek için kullanan bir bireydir. dişi taraf ' akşama ne pişirelim aşkım? ' diye sorarken eril kişi bu sorulardan oldukça bunalmaktadır. ne yapsındır sonuçta erkektir. bu tür sorular sorulmamalı kadın kişisi kendiliğinden karnıyarık pişirip önüne sunmalıdır sevgilinin. ama eril kişinin memnun olması için elbet bu soru sorulacak elbet bunaltılacaktır. kadın olmanın görevlerinden biri de budur. erkek için gereksiz görünen tüm soruları sormaktır. yemek muhabbeti açılmışken konu evde soğan olup olmadığı sorunsalına gelir. çiçeklerle uğraşmayı onları sulamayı dikmeyi seven dişi taraf günlerdir sevgilisinin evinde filizlenmiş olan soğanlarına gözü dikmiştir. şunları alsam da eksem büyütsem de salataya kısıra koysam yine sevgiliye yedirsem diye düşünüyordur. yemek sohbeti sürüp giderken dişi kişi bir anda 'canım o filizlenmiş soğanlar duruyor mu?' diye sorar ve beklenen o müthiş cevap gelir. 'evet duruyorlar yerine yenilerini aldım.' artık sevgilinin o filizlenmiş soğanlara ihtiyacı yoktur, gönül rahatlığıyla filizlenmiş olanlar akşama poşetlenip evde dikime hazır hale gelecektir. sevgilisine soğan hediye edebilmenin mutluluğunu yaşayan eril kişi ise egosunun verdiği müthiş tatminle hayata daha bir pozitif bakacaktır.
ankara üniversitesi hukuk fakültesi yeni dekanıdır. yeni görevini hakkıyla yerine getireceğine inanılan çok saygıdeğer bir borçlar hukuku ve medeni hukuk hocasıdır. öğrencileri sever tutumuyla kendisi oldukça sevilir sayılır. yeni projeleri; kütüphanenin daha geç saatlere kadar açık kalmasıdır ki bunu görevine gelir gelmez başarmıştır. ayrıca yemekhanede çıkan leş gibi yemeklere ve öğrencilerin barınma sorunlarına çözüm bulmayı amaçlamaktadır. dileriz öğrencilere ağır gelen yönetmelik üzerinde de güzellikler yapar.
tipik bir serdar ortaç şarkısıdır ama dinletir kendini. sözlerine buyrun
tam unutmuşken, her şey bitmişken
neden karşı çıktın
katlanıyordum, söylemiyordum
kalan son yarındı
her şeyim vardı
çok şey azaldı yokluğunda
yalvarıyordum, saklanıyordum dokunduğunda
başardın ağlatmayı
başardın yalvartmayı
her şey istediğin gibi
çok mutluydum sen yokken
sevmeyi unutmuşken
geldin de ne fark etti ki