fenerbahçe'nin kabul edilebilir bir psikolojik üstünlüğünün olduğu kıyaslama. fenerbahçe'Nin adı her zaman galatasaray'dan önce yazılır. galatasaraylılar bile yapar bunu. bir tür güce tapma, erke biat etme ritüelini andırır bu tavırları.
(isviçre futbol federasyonunun resmi sitesi, isteyen bu site dururken bahisci linki falan verebilir)
2000-2001 sezonu seçilirse şampiyonun kim olduğu açıkça belli oluyor. 2000-2001 sezonunun isviçre şampiyonu neuchatel xamax değil Grasshopper'dır.
1. Grasshopper Club Zürich 14 8 4 2 29 : 14 28
2001-2002 sezonu seçilirse şampiyonun kim olduğu açıkça belli oluyor. 2001-2002 sezonunun isviçre şampiyonu neuchatel xamax değil Fc Baseldir.
1. FC Basel 14 11 0 3 36 : 16 33
buradan iki sonuç çıkar. yeterince araştırmadan, körü körüne kaynak vermek insanı mahçup eder. sonra kalkıp bunların üzerine inatla ısrarcı olmak insanı rezil eder.
hobbit: isteyen bahisci.com sitesine inansın, isteyen isviçre futbol federasyonuna.
içerik açısından üzerinde ciddi ciddi düşünülmesi gereken haber.
doğru mudur yanlış mıdır bilemem. söyledikleri %100 doğru %100 yanlış, kısmen doğru kısmen yanlış olabilir. önemli değil. önemli olan bazı insanların anlayış ve değerlendirme noktasında nasıl mantık ekseninden çıktıkları.
argumentum ad hominem olarak ilk akla gelenin doktor nazım olması doğal.
peki pek çok tarihçi ve araştırmaya göre dr. nazım'In masum olduğunu, ittihat ve terakki'nin lideri ve karizmatik durumda olması nedeniyle idamının sembolik olduğunu biliyor musunuz?
dr. nazım'In masumiyetini uğur mumcu'dan yalçın küçük'e kadar konu hakkında uzman olan pek çok tarihçinin ispatladığını biliyor musunuz?
dr. nazım'In ailesinin idamından sonra maaşa bağlandığını biliyor musunuz?
herşeyi geçtim ittihat ve terakki hakkında ne biliyorsunuz. bir resneli niyazi, bir yakup cemil desem bön bön bakar mısınız yüzüme? yoksa hürriyet kahramanları diye lafa mı girersiniz?
muhtemelen hiçbirini bilmiyorsunuz. işe uğur mumcu'nun gazi paşa'ya suikast kitabını okuyarak başlayın dr. nazım demeden önce. üstelik bu iddiayı ortaya atan kişi kadar çapınız, donanımınız ve referans olma değeriniz de yok. ultraslan, antifener, infaz gibi web sitelerinin forumlarından kesip kesip sallıyorsunuz.
bir insan hakkında atıp tutmak çok kolaydır.
90 yaşındaki bir futbol hakeminin bu söylediklerinin ne yazık ki doğru olma ihtimali var. ancak siz ensesinden kurulmuş çocuklar, dediklerinizin özellikle dr. nazımla ilgili söylediklerinizin doğru olma ihtimali yok.
türk adli tarihinde delil olmaksızın töhmet ve iddia ile üzerine asılmış ilk siyasetçi. ittihat ve terakki komitacısı. uğur mumcu'nun Gazi Paşa'ya suikast isimli kitabında masumiyetini belgelere dayanarak ispat ettiği kişidir. asılması ittihat ve terakki ideolojisini sonlandırmak adına semboliktir.
türkiye cumhuriyeti devleti'nin astıktan birkaç sene sonra ailesini maaşa bağladığı ilk ve tek insandır.
Yaşayan en eski futbol tarihçilerinden ve hakemlerinden Veli Necdet Arığ'ın bugün çeşitli gazetelerde de haber edilen açıklaması. fazla yorum yapmadan alıntı aktaralım,
--alıntı--
Daha sonra işgal kuvvetleri Fenerbahçe kulübünü bastılar, çatışma oldu orada. Fenerbahçe'nin A takım kadrosunda oynayan 3-4 futbolcu da şehit düştü. Daha sonra da Ankaragücü kulübünü bastılar, ancak onlar daha önceden haber almıştı ve ayrıldılar. Bir tek kulüp çaycısı Hamdi Baba vardı. Hamdi Baba'yı aldılar, gittiler ve Hamdi Baba'dan sonradan hiçbir haber alınamadı. Şimdi bana Fenerbahçe ve Ankaragücü'nden başka bir kulüp 'Kurtuluş Savaşında bizim de şehidimiz var' diyebiliyorsa en yükseğe çıkar atarım kendimi...
--alıntı--
--alıntı--
istanbul'da Galatasaray kulübünü ziyareti yoktur Atatürk'ün. Galatasaray kulübüne zaten Kurtuluş Savaşına katkıda bulunmadığı için pek sempatiyle bakmıyordu. Beşiktaş da zaten Saray mensuplarının kulübüydü. Saray paşalarının, bakanların, vezirlerin kulübüydü. Onlara karşı da bir sempatisi yoktu. Ancak Kurtuluş Savaşı'na katkıda bulunduğu için Fenerbahçe'ye sempati duyardı" diye konuştu
--alıntı--
gs ve bjk gibi maddi ve manevi açılardan orta ölçekli takımların hayal edebileceklerinin ötesinde bir çapta ve siklettedir. o yüzden vardır mesela antifenerbahçelilik diye bir şey. o yüzden bu ikisinin taraftarları birbirleriyle can ciğer kuzu sarmasıdır. o yüzden bu ikisinin başkanları peypır munlarda buluşup kutsal ittifaklar kovalarlar. o yüzdendir ortak bildiriler yayınlamaları...
her ne kadar üç büyükler klişesine saygı duysak da fenerbahçe tektir, ne taraftarı ne yönetimi böyle ittifak mittifak gibi küçük işlere girişmez.
adı üstünde fenerbahçedir. ayrıdır. bir başınadır.
ne kadar garip değil mi, adnan polat yani galatasaray'ın başkanı feneriumları içimize sığdıramıyoruz mu sindiremiyoruz mu ne gibi bir şeyler söylemeden önce de "mali işleri düzeltmeden elde edilen başarılar tesadüfidir, öncelikle mali durumumuzu düzeltmeliyiz demişti.
nihayetinde fenerbahçe taraftarının tesadüf anlayışı önemsizdir. avrupa'da esamisi okumayan takımlar karşısında madara olup mazisiyle mastürbasyonlar yapanlar karşısında makaramızı yapar geçer gideriz.
asıl sorgulanması gereken, aynı tesadüf anlayışına sahip birisinin galatasaray'ın başkanı olmasıdır. işin en ayar tarafı bu. kafayı kuma gömmekle de olmaz.
acı ama gerçek...
hobbit: daha fazla böyle başlıklara uğrayıp kimseyi rencide etmemeye azami gayret göstereceğim.
orijinali tostlar iptal oldu 55 bin sosisli sizi bekliyor şeklinde olan efsane pankart. akabinde fenerbahçe'nin sayısı bir insan evladının eline sığmayacak kadar gol atarak maçı kazanması daha da bir anlamlı olmuştur.
galatasaray taraftarının attığı paslardandır. tostunuzu yiyin derseniz böylesi bir kapak olağandır elbette...
bir de sizin yüzünüzden yunanlı da olduk pankartı vardır ki, fenerbahçe taraftarının kontrpankartla verdiği cevap insanlık adına üzücüdür. hiç anmayacağım.
kimlerdir bilmem ama mecidiyeköy'deki müştemilatta ortalama 4000-5000 kişiyle maç yapıp, çekirdek sesi dışında ses çıkarmayan takım taraftarları olmadıkları kesindir.
tribün yönlendiricisi tabir edilebilecek oluşumları olsa da grupları mrupları yoktur. tribünlerinde kendi arasında grup yapanları falan bilmezler. herkesin meşrebi anlayışı farklı!
15.000 kişilik müştemilatın yarısını doldurup, beleş formaya ve bilete ancak kapıdan içeri adım atıp seyirci rekoru kıranlardan değildir. kimileri rüyalarında göremez ama en şartlar ne olursa olsun her sene kombine rekorları kırar.
tinerci, tacizci, beleşçi ayak takımı taraftarlarını arasında barındırmayacak yüksek profilli taraftır.
düğününe gidip eğlendiği her arkadaşının, eşinin dostunun, akrabasının müstakbel karısına çakmak isteyen, barzo söylemidir. almamak lazımdır böylelerini düğünlerden derneklerden içeri, hatta mümkünse selamlarını bile almamak lazımdır. zaten belli ederler kendilerini her kadına salya akıtarak bakmalarından ve iki laflarından birisinin cinsel çağrışımlı olmasından...
temel tanım: düğünde halay çekerken yengesini kuran mikropları ifade eden özlü (!) söz.
büyük hurafedir. islam dini içerisinde yer almayan bid'at tabir edilen halk arası söylencedir. bunun bir takım insanlarla alakası yoktur. beyin sahibi olan her canlı oksijensiz bir ortamda organik olan herşeyin çürüyeceğini bilir.
ceseti çürümüş, bak demek ki şehit olmamış bu mehmetçik mi demek istiyorsunuz siz conkbayır'da, arıburnu'nda, sedd-ül bahir'de, kilit bahir'de toprağı biraz eşelerseniz çıkan mehmet kemiklerine bakarak!
dünyadaki müslümanların içler acısı ve perperişan halini bir anlamda doğrulayan algılayış biçimlerindendir. cesedi çürümemiş bakın,
tatar milli iks'i tatar milli y'si, tatar ırkı gibi şeylerin var olmaması demektir.
tatarların milli herhangi bir değerleri olamaz. ancak tatar türkleri'nin sahip olduğu bölgesel ve kültürel zenginlikler olabilir ki, bu da türk milleti'nin toplam değerler kümesinin bir parçasıdır.
aslen sarışın yeşil gözlü mavi gözlü oldukları büyük palavradır.
ırk değil toplumdur. esmer genetik yapılarının nedeni arap+süryani+fars+nusayri+yezdani ve sonraları arap ve türk gibi etnik çeşitliliklerine dayanır.
bunlar daha iyi günlerimiz diye karşılanması gereken söylem.
iktisatın temelinde kuraldır. büyümeyi istihdam, üretim ve açık vermeyen bir bütçe ile dengeleyemezseniz bunun adı büyüme değil şişmedir.
defalarca dedik türkiye ekonomisi büyümüyor şişiyor diye.
türkiye'de sanki kriz yokmuş gibi gösteren ve özellikle finans piyasalarının kolay sendikasyon ve seküritizasyon kredisi almalarına neden olan ortam global sermaye bolluğu, akp döneminde ekonominin temellerine bir çivi çakılmamıştır dediğimizde kulaklarını tıkayanlar, şimdi paraya ve finans çevrelerine en ufak güvenin kalmadığı kriz ortamına 45 milyar dolar cari açıkla yakalanmamıza tanık olacaklar.
cari açığın finansmanı her geçen gün daha da zorlaşıyor. 45 milyar dolar bu ülke için büyük para ve birkaç hafta sonra göreceğiz mızrak çuvala sığıyor mu sığmıyor mu?
zamanında ülkücüyüz biz uuuu, başbuuu türkeş başbuu türkeş diye kurulan enselerinden zemberekli nur oğlanlarının, şimdilerde taraf,zaman, radikal falan filan okuyarak,bir de ağızlarında böyle çok eğreti duran "ulusalcılık, mulusalcılık" gibi hezeyanlarla sözüm ona karşı çıktıkları, deşifre ettikleri plân.
eh be her devrin güzelleri insan biraz düşünür de ondan sonra konuşur benim mazimde ne var diye, benim şıhım kimin kucağında oturuyor diye...
