Edebiyatın ne olduğunu bilmeyen insan beyanıdır. Klasik dünya edebiyatının ruslarla çevrili olmasının bir sebebi var. Konuya veya olaya odaklanmak yerine kullanılan dile ve dilin kullanılma şekline bakarsanız ne kadar üstün bir üslub olduğunu görürsünüz.
Seçmek zor olsada plastisitenin alacağı versustur.
Elastisite plastisitenin karşıtıdır. Plastik olan şekil aldıktan sonra yani değiştikten sonra yeni şekline uyum sağlayıp o şekilde sabit kalırken elastik olan o şekilde kalmayı reddedip eski formuna döner. insan hayatı diyalektik bir süreç olarak ele alındığı zaman plastisit bir yapıdadır. Yaşadıklarımız, yaptıklarımız, konuştuklarımız, gördüklerimiz, çevremizde gelişen, bizi dolaylı veya doğrudan etkileyen her şey ufakta olsa bizi değiştirir. Farkedemeyiz, algılayamayız çünkü büründüğümüz yeni şekil bizim için doğru ve ideal olan formdur. Ancak yine de hali hazırda bulunduğunuz form sizi yeniden şekillendiren şeylerin sizi ne yönde şekillendireceğine karar verir. insan, plastisit diyalektik bir yapısal eğilime sahiptir. Yine de özümüzde bizi yönlendiren şekil verilemez, şekil alamaz elastisit bir yapı vardır. Aslında bütün problem bu yapının üzerine sonradan oturtulmuş sahte hayatlara inanıp değer vermekle başlar. Derinlerde gizli kalmış gerçeklik her insanın eninde sonunda yüzleşeceği ölümden başka bir şey değildir. insan ölümle doğar, ölümle yaşar. Asla değişmeyecek olan tek gerçek elastisit yapı ölümdür. Ne dinler, ne bilim, ne simya, ne felsefe bu yapıyı söküp atamaz. Herkes bir gün ölür. Binlerce yıl yaşamayı başarabilenler bile.
günlerden bir gün, bir adam nasrettin hocanın yanına gitmiş ve telaşlı telaşlı
-hocam demiş fransızca konuşmak günah mı?
nasrettin hoca durur mu? yapıştırmış cevabı.
-oui.
günlerden bir gün, bir adam nasrettin hocanın yanına gitmiş ve telaşlı telaşlı
-hocam demiş rusça konuşmak günah mı?
nasrettin hoca durur mu? yapıştırmış cevabı.
-da
günlerden bir gün, bir adam nasrettin hocanın yanına gitmiş ve telaşlı telaşlı
-hocam demiş ispanyolca konuşmak günah mı?
nasrettin hoca durur mu? yapıştırmış cevabı.
-si
Günlerden bir gün, bir adam nasrettin hocanın yanına gitmiş ve telaşlı telaşlı
-hoocam demiş ingilizce konuşmak günah mı?
Nasrettin hoca durur mu? Yapıştırmış cevabı.
-yes.
Fiziksel dünyada varolması mümkün olmayan şekillerdir. iki boyutlu düzleme çizilen üç boyutlu şekillerin yarattığı optik ilizyonlardır
(bkz: penrose üçgeni)
Geçmişte ben olmaklık ve anda ben olmaklığın benzer şeyler olarak görülmesi evrenin bütün yönlere eşit şiddetle gerçekleşen bir patlama sonucu oluştuğu için yuvarlak olduğunu düşünmekle benzer bir hatadan ibarettir. Geçmişte yaşanan an şu anda yaşanan anın yaşanmasına sebep olacak olan bensel değişimi var ettiği için, geçmişteki bir anı şu anda var olan benin gözünden görürüz. Bu yüzden anılr güvenilmezdir ve bu yüzden evren düz bir yapıdadır. Ancak evrenin sonunda bir uçurum yoktur.
Her zaman belirlenen zamandan 10 dakika kadar erken gittiğim için suratının ortasına kürekle vurma hissi uyandıran insandır. Hayır yani zaten erken gelmişim bir de geç gelerek bekletmekdeki amaç nedir soru işareti.
Beklemek ve görmek manasına gelen bu iki mastar halindeki ifade; bir yandan beklentiyi, öte yandan belirsizliği (nas pas savoir ce qui va venir) ifade eder.
Plastik iki şekilde kullanılır. ilk şekli kil veya her hangi bir madde gibi şekil verilebilir olarak plastiktir. ikincisi ise plastik cerahhi kelimesindeki plastik gibi şekil verme, biçim kazandırma gücüdür. Yani plastik form alabilme ve form kazandırabilme yetisidir.
Hegel felsefesinde plastik kavramı sanat ve/veya estetik, diyalektik ve zamansallık alanlarında kullanılmıştır.
Bu felsefenin ilerlemesi içinde kurulan diyalektik plastik olarak yeni gelen şeyi farklı bir şekle sokar, yeniden yapar, size uyarlar. Ancak bu süreç içerisinde yeni gelen yalnızca kendisi değişmez aynı zamanda diyalektik sürecide değişime uğratır. Diğer bir söylev şekliyle hegelci diyalektik plastiktir çünkü arızi olanın özsel, özsel olanın arızi olması sürecidir.
Aynı zamanda bu süreç eski formların çözülüp yeni formların oluşması, hem yeninin çıkışı hem de yok olmasıdır.
Hegelin zamansallığında tarih momentleri kesik kesik durak noktaları değil, farklılaşma ve dönüşümün gerçekleştiği devinimlerdir. Dolayısıyla zamanı ard arda dizilmiş mevcut şimdilerin geçişi şeklinde değil, gelecek ufkunun zaten anın içine sızdığı bir zamansallık olarak görmek germektedir.
Zamansallık açısından ele alındığı zaman plastiklik kavramının hegeli heiddeger ve diğer yorumcuların elinden kurtaramamıştır. 20.yy. felsefesi ve heiddegerin batı metafiziği eleştirisi hegelin felsefesinin zamansallığının geleceği içermediğini bu sebeple ayakta kalamayacağını ve bu felsefenin bir geleceğinin olmadığını iddia etmişlerdir.
Estetik alanında plastik kavramını yunan sanatı ve bazı yunan filozlar için kullanmıştır. Kendi dönemindeki sanat için çok katı ve acımasız yorumlar yapmışolsa dahi yunan sanatını insanın ruhuna ve düşüncelerine şekil veren bir şey olarak görmüştür.
Oecd, dsö, tema, greenpeace ortak açıklamasıdır. Aynı zamanda avustralyadaki yangını ve corona virüsünü de imamoğlu çıkarmıştır. ey türkiye! Oyunu gör ve ayaklan. imamoğlu zulmü son bulsun.
Abraham lincoln abimiz tarafından köleliği kaldırma vaadi verilmesi sonucu amerika da iç savaşa neden olmuştur. Dünyanın çeşitli yerlerinde farklı zamanlarda bitmiştir. Sermaye sahipleri başlarda soğuk baksalar dahi daha modern bir kölelik sistemi onlarında işlerine geldiği için kaldırılmasına izin vermişlerdir.
Köleleğin sonu modern kölelik denilen olgunun başlamasına sebep olmuştur.
Modern kölelik şu anki çalışma hayatının ta kendisidir. insanlar belirli işlerde sabahtan akşama kadar çalıştırılır. Kendilerine vakit ayırmalarına ve kendilerini geliştirmelerine izin verilmez. Karşılığında karınlarını doyuracak, ailelerini geçindirip faturalarını ödeyecek kadar para verilir. insanlar kendilerini özgür sanar ama kölelik yapmaya çalışma hayatları boyunca devam ederler.
ingilterenin uçsuz bucaksız sömürge topraklarını anlatmak için kullanılan söz dizimidir. Dünyanın her bölgesinde sömürgeleri olduğu için bir tarafta güneş batarken farklı bir sömürgede tekrar doğmaktadır.
Dokuma makineleri; örgü bağlantılarıyla belli bir düzen içinde çözgü ve atkı ipliklerini birleştirerek bir tekstil yüzeyi meydana getiren makinelerdir.^1
Mezopotamya, anadolu, mısır, iran, doğu akdeniz ve ege gibi iklim koşullarının elverişli olduğu yerlerde kurulmuşlardır. Babil, mısır, sümer, hitit vesaire. -dir.
Evrim kısaca popülasyon içindeki gen dağılımının nesilller arasında farklılık göstermesidir.Homo cinsi veya insan ailesi, bundan yaklaşık 2.4 milyon yıl önce Afrika'da Hominini ve Australopithecine türlerinin son ortak atasından evrilmiştir. Bir şekilde insanların ağaçlardan inip böyle bi yönde evrim geçirmelerine sebep olan olay tarafımca bilinmemektedir. Konuya hakim olan birinden açıklama isteyiniz.
Primat sınıfı hayvanlar içindeki işbirliğinin incelenmesi, belki biz de dahil olduğumuz için, özel olarak ilgi çekicidir. Primatlardaki işbirliğinin akraba seçilimine ve karşılıklamaya dayalı pek çok örneği belgelenmiştir. Büyük ölçüde yerde yaşayan makak ve babunlar doğadaki düşmanları leopar, aslan, kaplan gibi hayvanlara karşı iyi bir örgütlenme ile kendilerini korurlar. Primatlarda sık görülen bir başka dayanışma örneği ise karşılıklamaya dayandığı düşünülen parazit ayıklamadır. Bu vesileyle hem hijyen sağlanır, hem de bireylerin bir araya gelmesi, birbirini tanıması sağlanmış olur.
insan, evrimi süresince her zaman sosyal bir canlı olmuştur. Bunun sebebi vahşi doğada neslimizi devam ettirmek için pençelerin, dişlerin, kamuflaj yeteneğinin veya mükemmel bir anatomik yapının yerine, büyük bir beyin, zeka ve birlikte uyum içinde yaşayabilme yeteneğine sahip olmamızdır.
Primatlardan ayrılıp ağaçları terkettiğimizde ve iki ayak üzerine kalkıp gezmeye başladığımızda ağaçların güvenli dallarının arasındaki yaşam yerine bizi karşılayan şey vahşi hayvanlarla ve zararlı bitkilerle dolu düzlükler oldu. Hayatta kalmak için göç etmeye ve yaşayabilecemiz daha güvenli yerler aramaya başladık.
Fazla uzatmadan özetleyecek olursak sonunda bulduk. Göç etmeyi bırakınca av aramak ve bir şeyler toplamak için harcadığımız bitin enerji bize kaldı. Yerleşik hayata geçmemizle gıda sorununu gidermek için av hayvanlarının etlerini depolamaya, soğuktan korunmak için kürklerini kullanmaya başladık.
Yediğimiz meyve sebzelerin toprağın altına girdiği zaman yeni bir mahsül olarak bize geri dönmesi nasıl oldu, ne kadar sürdü bilemeyeceğim ancak bunun keşfi tarım devrinin başlangıcı oldu.
insanlar ihtiyaç fazlası gıda elde başlayınca nüfus arttı ve toplumlar karmaşıklaştı. Haliyle herkes tarım veya avcılıkla uğraşamayacağı için gelişmeye başladık. Bazıları ava çıkarken bazıları geride kalanları savunmak için kalıyor, bazıları tarladan mahsül toplarken bazıları bu mahsullerin en iyi şekilde korunması için çalışıyordu.
insan oğlu doğayı kendi çıkarları doğrultusunda kullanıyor ihtiyaçlarını kolaylıkla gideriyordu. Doğal olarak nüfus patlamaları yaşandı ve ilk kabileler ortaya çıkmaya başladı. Ayak uyduramayanlar birer birer yok oldu.
Daha iyi tarım yapabilmek için kara saban keser vb aletler icat edildi. Taşıyabilmek tekerlek ve ilkel el arabaları yapıldı. insanlık çok büyük bir hızla büyürken ilk savaşlar verimli tarım arazileri ve av hayvanı bakımından zengin yerler için yani hayatta kalabilmek, üremek ve gelişmek için yapıldı.
Kısa süre sonra zengin yerleri elde edenler üretim fazlalarını başka ihtiyaçları karşılığında diğerleriyle değişmeye başlayınca ticaret bulunmuş oldu.
insanlar hızla gelişmeye ve çoğalmaya devam ettiler. Zekamız, sosyalliğimiz, bağlarımız hiç durmaksızın gelişti. ilk kabilelerden sonra ilk uygarlıklar yani büyük topluluklar meydana geldi. Sosyal yaşamı düzenlemek için kanunlar, gelenekler, şefler ortaya çıktı. Yöneticiler seçildi, kurallara uymayanlar için adalet sistemleri, köyleri korumak için silahlı birlikler kuruldu. Yöneticiler seçilerek sokakların, evlerin, yolların yapılması sağlandı. Tarımsal üretim öylesine arttıki dev ambarlar yapıldı orada nelerin olduğunu nerede olduğunu bilebilmek için yazı icat edildi.
Medeniyetler kendilerine tehdit olarak gördükleri her şeyi ve herkesi, diğer medeniyetleri yok etti. ilk uygarlıklar kuruldu. Savaş için ordular, üretim için üretimhaneler, yollar ve düzenin korunması için hükümetler kuruldu. Her şey sistemleştirilmeye başlandı. insanlık muazzam bir adaptasyon geçirdi ve büyük değişimlere uğradı. Dinler, tanrılar, ahlak kuralları, medeniyetler, para, yazı, iş olarak düşünme her şey bu devirde gerçekleşti. En büyük savaşlar bu devirde yapıldı en büyük imparatorluklar bu devirde kuruldu. Üretim muazzam bir dereceye geldiğinde artık canlıların gücü yetersiz kalmaya karmaşık makineler üretilmeye başlandı ve bu devir buhar makinesi denilen ilk olarak taşımacılıkta kullanılan makinenin icadıyla son buldu.
Buhar makinesinin bulunmasıyla kas gücü önemini yitirmeye ve makineler insanların yerini almaya başladı. işçi sınıfı ortaya çıktı. Beyaz yakalılar ve mavi yakalılar ayrımı yapılıyordu artık.
Makine üretmek için makineler yapılırken, önceden yüz kişiye ihtiyaç duyulan bir iş makinenin çalışmasına yardım eden on kişi tarafından yapılmaya başlandı.
ilk fabrikalar kuruldu artık daha az insana ihtiyaç duyulduğu için insanlar farklı şeylerle uğraşmaya ve kas yerine beyinlerini daha çok çalıştırmaya başladılar. Kapitalizm, sosyalizm, liberalizm ve daha onlarca ekonomik model bu çağda ortaya çıktı. insanların emekleri en çok bu çağda sömürüye uğradı. Metanın değeri arttı. Daha fazla üretim için hammade ve üretilenler için pazar arayışı büyük savaşların çıkmasına, soykırımlara, köleleştirilmeye neden oldu.
insan adı verilen canlı artık yaşamak için değil şahsi zevklerini tatmin ve yaşam seviyesini yükseltmek için savaşmaya başladı. Kanunlar üretim için yazılmaya, çoğalma daha fazla üretim için yapılmaya başlandı. Düşünsel gelişmeler durumu kurtarmaya çalıştılar elbet. Sendikalar işçilerin haklarını savunmaya çalıştılar,
Kapitalist sistem güç sahipleri tarafından benimsenirken alttakiler ezilmeye mahkum oldular. Ancak tüm bunlara rağmen insanlık ve teknoloji gelişti. Kas gücü her geçen gün önem kaybederken beyin gücü ve bilgi önem kazandı. Bütün bunlar yeni bir çağın kapılarını insanlara araladı. Ancak bir çoğunun ölmesine mani olamadılar.
Bu gelişemeler ışığında hala içinde bulunduğumuz bilgi çağı meydana geldi ve insanlar düşünce yoluyla ürünler ortaya koymaya başladılar. insanlara düşünmeleri için para verilmeye başlandı.
Teknoloji muazzam bir gelişim içerisine girerken uzaya çıkmaya evrimsel anlamda hiç bir avantaj sağlamayacak şeylere büyük yatırımlar yapmaya zaman harcamaya başladık.
En uzun çağ olmasa dahi en çok buluş, gelişme, düşünce, yapıt, ürün bu çağda meydana gelmiştir. Yapılan şeylerin yüzde biri yazılmaya kalkılsa yüzlerce sayfa tutacak olan bu çağ salt bilgiyle insanların en alt toplum tabakasından en üste çıkabilmelerini sağlayabilmesi bakımından bütün önemi bilgiye atfetmiştir.
Özet: insanlık tarihinin gelişimi açısından yapılan en genel sınıflandırmadır.
Tarım çağı, sanayi(üretim) çağı ve bilgi(enformasyon) çağı olarak üç ana başlıkta incelenir. En uzun süreni tarım çağıdır. Şu anda içinde bulumduğumuz çağ bilgi çağıdır.
Zamanın başlangıcı anlamına gelen dehr kelimesi üzerinden, zamanın ve maddenin ebedi olduğunu iddia eden ve her şeyin doğa kanunları ile açıklanması gerektiğini savunan zümredir. Bütün bir metafiziği yok sayarak duyuların güvenirliliğine bel bağlayan metaryalist bir yol izlemişlerdir.
"Hiçbir şekil ve sûrette eskimeyen veya her şeyin kendisinde eskidiği tek ve yegane gerçek vardır ki, o da dehr (zaman)dır.^1"
Benim için ilgi çeken ve hayranlık uyandıran bir görüştür.
Konuyla alakalı olarak gazzali;
Bunlar, en eski filozoflardan bir zümredir. Kâinâtı idare eden ve herşeye muktedir olan bir yaratıcının varlığını inkâr etmişlerdir. Âlemin bir yaratıcı tarafından değil de, öteden beri kendiliğinden mevcut olduğunu, canlının meniden, meninin canlıdan vücûda geldiğini, böylece ebedî olarak devam ettiğini iddia etmişlerdir ki, bunlar zındıklardır.^2" demiştir.
