dahasidawar
807 (olağanüstü)
üçüncü nesil yazar 11 takipçi 114.82 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    hayatı bir an için geriye sarmak

    1.
  1. insana verilirse eğer, hiçbir şeyin eksisinden farklı olmayacağı imkandır. ancak, belli aralıklarla, belli zamanlarda insanda vuku bulan arzudur.

    bir gün, zamanın birinde hayatının hangi dönemine dönmek istersin? deseler ve herhangi bir kısıtlama olmaksızın bunu belirlemeyi bana bıraksalar, yaşadığım kadarki kısımdan üniversite son sınıfı seçerim sanıyorum. yok, sanmaktan öte bir şey bu, kesin. hayatla ciddi anlamda en sıkı inatlaşmamı barındıran senedir çünkü. çok da ilerisi değil he, şu gün şu saat itibariyle 2 yıl, 2 ay, 20 gün, 20 saat öncesidir en fazla. belki küsüratlı saniyeler de var tam hatırlamıyorum. lakin o senenin başına alın ve bırakın beni derim bu soruya karşılık işte, dahaca uğraştırmadan.

    o zamanlar daha hayatımda yeni bir sayfa açmak diye bir şeyin mümkün olacağını düşündüğüm vakitler tabi. süregelen bir 'yaşanamamışlıklar' içerisinde yeter artık ulan naralarıyla efelik tasladığım dönem tam olarak. efelik bu ya, bu gidişata artık bir dur demenin vakti geldi artık. her şeyi bir kenara bırakıp adam akıllı, dümdüz, başbaşka ve yaşanamamışlıklardan bütünüyle uzak bir hayata doğru ilk kilit sesidir bu nara. bu sebepledir hayatla en büyük inatlaşmamı yaşamış olduğum zaman diliminin bu sene içerisinde olması. ne kadar çok yaşanmışlıklar biriktirmeye kararlı bakışlar atmış olsam da kendisine, yine inadına en büyük yaşanamamışlıkları getirdi, koydu yüreğimin ta içine.

    ilk 3 yılın aksine, tüm derslere gitmeye başlamış ve hatta günlük olmasa dahi haftalık olarak konu tekrarları yapmaya başlamış durumdaydım, ve hayata çalım atabilme konusunda bu dönemde benden daha iddialı kimse olamazdı, emindim. üstüne galatasaray üniversitesi'nin ingilizce kursuna başlamıştım hatta, daha iddialı birisi olabilir mi allah aşkına söyleyin? yahu ales'e girmeye karar verip çıkmış soruları dahi almıştım, vallahi kararlıyım bu sefer bu tuvali kendi çizgilerimle doldurmaya.

    lakin tam bunu dediğim esnada, sibelle tanıştım.

    ...

    ...

    ...

    kendimi stratosforden aşağıya bırakılmış gibi hissettiren bir gülümsemesi vardı. aklıma her geldiğinde de öyle olur açıkçası. ama garip bir şekilde gözlerine vurgundum ben daha ziyade. istanbul gibi bakardı etrafına. ne tamamıyla hüzünlüydü, ne tamamıyla neşe dolu. yaşanmışlıklarının ağırlığını taşır gibiydi, yahut yaşanamamışlıkların boşluğundaymış gibi. bazen nadir de olsa kaşları çatılırdı mesela, o ciddiyete müsaade etmezdi, ama kusursuz gülüşüne de nazar boncuğu olurdu gözleri gizlediği hüznüyle. ama cemal süreya olsam, gözlerinin kahvesinden koyardım ömrüme, kırk yılın hatrına kalırdım öylece. lakin cesaret edemediğimi itiraf edeyim iki cümle kurup da konuşmaya. bu anlattıklarım sürecinde henüz tanışmadık yani. lakin bir işaret bekliyorum yaratıcıdan, olur ya hani bazen; bir mucize olmasa dahi, yaprak kımıldasın yerinden yeterdi hani o an.

    kasımın kaçıydı tam hatırlamamakla birlikte, almış olduğum radikal kararlardan biri olan ales'e girmek üzere evden sibelin gözlerini de yoldaş alarak yanıma çıktım yola. ya zamanlamam o an için süperdi, ya da beklediğim işaret gelmiş olmalıydı ki, köşeyi döndüğüm anda sibel karşımda belirdi ve, gülümsedi. hiçbiryerde duymamıştım ama o an dünya üzerinde dahi belli zamanlarda yer çekiminin tümüyle ortadan kalkacağına ikna olmuştum. merhabalaştıktan sonra yolumuza devam etmiştik. takip eden hafta içerisinde konuşup kahve içmek üzere randevulaşmıştık. sonrasında her şey güzel gidiyordu, vizelerim de buna dahil. ve hatta ingilizce kursumu da buna eklemekten gocunmayacağım. şimdi bunu okur mu bilmem ama, sibelle de muhabbetimiz venüs düzeylerindeydi hani.

    insan bazen boş bulunuyor böyle zamanlarda, galiba diyor bu sefer alt ettim ben, şeytanın ayağını kırdım yahu sonunda. ve artık yavaş yavaş yaşanmışlıkların üstüne üstüne ekleyebileceğim güzellikler oluyor hayatımda. bu heves, kırılmaya ne kadar müsait? zira insanın bir kötü bir yaşanmışlığı 100 km hızla çarpan bir ford focus ise, yaşanamamışlığı en iyi ihtimalle 250 km hızla çarpan bir wolkswagen passsattır iç burkma konusunda. ne mi oldu yani? her şey güzel bir grafik çizme yolunda ilerlerken, babamın ciddi bir ameliyatı oldu. ne olmuş yani olduysa? öyle demeyin; 1 aylık bir süre için izmire gidip, refakat etme zorunluluğum hasıl oldu. ki şu ana dek bahsettiğim her şey istanbulda geçiyor.

    ingilizce kursu bir kenarda kaldı, okula gidip son senede arkadaşlarla son zamanları beraber geçirmek alışkanlığı başka bir kenarda, ama sibel sanki dünyanın diğer ucuna ışınlanıvermişti. ama neyse ki graham bell bizden evvel yaşamıştı. henüz bir kere buluşabilmiştik izmire gitmeden evvel, ancak bu süreçte telefonla bolca destek olmuştu, bahtı da gönlü gibi güzel olası.

    ardından araya finaller, bütünlemeler derken bir de ara tatili girdi tabi. ben sınavlara yetişebilmiştim ancak. yanlış hatırlamıyorsam 1 aylık bir süre de o eklenmişti. bu arada galiba bir kez daha görüşebildik. fakat buraya kadar katlanılabilir şeyler esasında. bu noktaya dek şikayetim olmadı kesinlikle. ikinci dönem başladığında pekala her şey sene başında olduğu gibi olabilirdi. ama sanıyorum bu arada sibelle aramız biraz bozulmuştu, belkide o biraz can sıkıcı olabilirdi ancak sonsuza dek sürmeyecekti ya...

    öyle yahut böyle, babamı tam olarak bırakıp gelmeye gönlüm elvermese de, ailemin geri kalanına emanet edip döndüm istanbula, tarih ikinci önemden bir gün önceydi sanırım. evet, ilk dönem biraz aksaklıklar oldu ancak sağlık bu sonuçta, ve babam sonuçta. her şeyde var bir hayır lakin, her şeye kaldığı yerden devam edebilir ve hatta yeni şeyler de başlayabilir yeniden. sene başından bir farkı yok, ben aynı benim, hayat yine aynı yavşaklığıyla devam ediyor. o halde, talihle işbirliği yapmanın peşini bırakmamak gerekir. fakat peşinen söyleyeyim; kader tekerrür konusunda tarihten çok daha ısrarcı ve istikrarlıdır maalesef. her neyse, ikinci dönemin ilk haftasında hem ingilizce kursuna gidip, hem her gün derse giderek aynı tempoyu yakaladım ve hatta cuma günü için halısaha maçı bile ayarlamıştık, daha ne olsun? hergün sibelle karşılaşıp konuşmamak başka bir şeydi tabi, o zamana dek hiç duymamıştım ama bazı vakitlerde yer çekimi milyon katına çıkabiliyormuş ve zamanı da yanına alıp insanın kanının çekilmesine sebebiyet verebiliyormuş, o an ikna olmuştum.

    lakin tüm bu sessizliğe cuma günü bir son vererek ilk seferde olduğu gibi bir kahve içmek üzere randevulaşmıştık ders bitiminde. galiba aramız düzelecekti sibelle hee, iyiydi bu gelişme. henüz açık açık dile getirmemiştik bir şeyleri yüzyüze konuşamadığımızdan ötürü ama, onun okul bitince bursaya dönecek olması en ciddi problemimimizdi. aşılmayacak bir problem değildi, telefonda defalarca kez konuşmuştuk konuyu ancak yüzyüze konuşmak daha başka olurdu ve kahve içerken güzel bir atmosferle de duyguları da dile getirme imkanım olurdu elbette. (tabi asıl problem bu değildi insan gerçekleri sonraları daha net görebiliyor). tabi halı saha maçında ayağımı kırmazsam eğer.

    ama yok ya, hayır doktor kırılmış olamaz o ayak ya. dersler var, kurs var, ama dahası pazar günü sibelle buluşacam doktor kırılmış olamaz iyi bakın! doktor da üzgün tabi tüm olan bitene. ancak jones kırığı sebebiyle ayağım sargıya alındı bir şekilde ve hissettiğim acıyı itiraf etmem gerekirse bu bi şaka değildi ve ayağım gerçekten kırıktı. neden bu haftaydı, neden önceki senelerde olmamıştı yahut çok daha sonra? neden şimdi? bu soruları pek çok defa dişlerimi sıkarak sormuştum.

    her neyse, ayağımın kırıldığına o da benim kadar üzüldü tahmin ediyorum, ilk ziyarete gelenlerden oldu. bir kaç kere daha gelmişti hatta, yemek, temizlik yapmıştı. ne güzel kahvaltı yapmıştık bi keresinde getirdiği simitlerle. ama ne sevgiliydik, ne arkadaş ve bu bir yerden sonra can sıkıcı oluyor bilirsiniz. daha doğrusu asıl can sıkıcı olan, adam akıllı seni seviyorum diyememiş olmamdı elbette. telefonda söylenecek şey değildi sonuçta. uygun bir vakit ve yer olmalıydı. zira, 'biz geniş zamanlar umuyorduk, çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek'. * *

    yaşanmışlıklar biriktirmeye karar verdiğim sene içerisinde yaşanamamışlıkların olması ki hem de böylesine üst üste gelmesi artık sevimsiz bir pazartesiyi andırmaya başlamıştı. hele de 6 hafta boyunca alçı içe yatacağını düşünmek, insanı başka bir boyuta sürüklüyor bunu inkar edemem. her ne ise, ziyarete gelen kuzenime güzel bir demet hazırlatmasını söyleyip sibeli de ertesi gün yardım için çağırdım. imkanlar dahilinde güzel bir an oluşturup çiçekler eşliğinde 'sevdiğimi demez isem sevmek derdi boğar beni' diyebildim titreyen gözlerine bakarak. ve fakat, bursa'ya gidecekti ve bir süre sonra artık yorucu olacaktı bir ilişki yaşamak. öyle ya, uzak mesafeli ilişki her zaman böyledir, ve bursa elbette ki kadıköyden eminönüne geçmek kadar yakın bir mesafe değildir. derken, ikimizin de aklında aynı şeyin kaldığından emin olmama rağmen, ortak bir adım atmadık. acaba?

    sonra ben iyileştim, arkadaş kalmadık. çünkü her seferinde ışık hızıyla aşık atacak hıza erişen ritmi kalbimin buna arkadaş kalabilecek kadar sakin olmadı hiçbir vakit. lakin, derslere gitmeye başladım. kursa devam etmedim, zira aldığım kur bu süreçte zaten sona ermişti bile. sibelle bir kere doğum gününde görüştük arkadaş ortamında, o kadar. sonra okul bitti, o bursaya gitti. öylece gitti, ben gidiyorum demeden. bir haydar ergülen şiiri gibi, gitti. 'kadın gider ve bunun şiir olduğu söylenir. kadın gider ve bir şair doğar bundan. ' * *
    sonrasında ben de okulu yaz okuluyla bitirdim. bunun ardından bu güne dek süregelecek olan 1 yıl bilmem kaç aylık zaman diliminde belki daha fazlaca şey öğreneceğim hayatın bize anlatmak istediği şeyler topluluğundan. ancak, o yaz okulu bittiğinde bir yaşanamamışlık oluşturmak için çabalamanın da, içinde bulunulan bir yaşanamamışlık sürecini büsbütün bir kenara koyabilmek konusunda da bir iddia ve böylesi bir çaba sarf etmemek gerektiğini anlattığım şekilde tecrübeledim. bütün bunların sebebi, bahsettiğim efelenmemdi, kabullendim.

    ha neden üniversite son sınıfa dönmek isterim? hayatımda bu kadar çok yaşamak isteyip de çeşitli sebeplerden yaşayamadığım yegane zaman dilimi bu. sonrasında ve öncesinde böyle bir çabam hiç olmadı. sonrasında ne olur bilmem ama, fazlasıyla güzel gülen bir kadındın sen. sevgilerle.
    0 ...
  2. yeni alınmış bilgisayara indirilen ilk şey

    1.
  3. bugün de, hatta yaklaşık 15 dakka önce ya nerdeyse, daha yeni yani, tekrarlanarak sabitlendiği üzere; google chrome'dur. bulanından, geliştireninden tanrım razı gelsin. chrome indirdikten sonra yaptığım ikinci şey ise hayır dualarım eşliğinde sözlüğe entry girmek oldu elbette. *
    0 ...
  4. marmaray açılışı için ne dediler

    1.
  5. 29 Ekim 2013'te yapılan marmaray açılışı için dile getirilenlerdir. Şöyle ki meselam;

    'şurdan 1 cumhurbaşkanı 2 başbakan alır mısın.' *
    17 ...
  6. polisi sevin

    1.
  7. yurdumuz polisine karşı duyulması gereken hissiyatı direktifleyen cümle. he, bir direktif değil de bir temennidir, bir ricadır, istek kipine ulaşmaya çalışılmış lakin teşebbüste kalmıştır muhtemelen, kim bilir? lakin cevabımız galiba şöyle olacaktır yakın zamanla da ilişkili olarak;

    https://twitter.com/azuth/status/378960212264091648
    0 ...
  8. tek ders sınavına gireceklere tavsiyeler

    1.
  9. üniversitede son sınavına gireceklere tavsiyelerdir. tarafımca nacizane birkaçını silsile halinde belirteyim;

    öncelikle ne olursa olsun aşık olmayın olum sınava yakın vakitte. en büyük tavsiyem budur. haydi tamam aşık oldunuz bir şekilde diyelim, ümitlenmeyin bari. zaten bişeyler yolunda gitseydi şimdiye dek, tek derse kalmazdın. accık mantıklı düşün.

    haydi ümitlendin diyelim o veya bu şekilde ona da eyvallah. sonuçta her daim ümitlenmeye meyilli yaşıyoruz zaten. ama bile bile lades deme bence. sınava iki gün kala ada gezmesine de çıkma mesela hanım kızımızın bulunduğu bir grupla. haydi ona da çıktın diyelim gene engelleyemediğin bir istekle. sormaman gereken şeyleri de bil artık, mezun olacaksın lan sen. boşvermelisin bence de ilişki durumunu, sana ne evladım? öğrenme, dursun bir süre her şey kenarda öylece bi. biraz akıllı ol git ders çalış, sana ne?

    sonra, akşamına içme mesela. içme çünkü yaramayacak bu da kesin. hala anlamadın belli ki. Madem içiyosun da, mesaj atayım deme bari. yapma onu.

    akıllıca olanı yapmak epey zordur bilirim. ama cidden gönlünün sesi her zaman doğruyu söylemedi, söylemeyecek bunu da yaz bir kenara. hatta bunu en başlara yaz, ilk tavsiyenin altına. ne bileyim, görüşmemek mantıklı elbette geldiğin şu durumda. ama hem güzel bir gezi gününden hem de o kadar içtikten sonra bunu karşıya iletmeye kalkma. sessizce çıkıp gidebilirsin kapıdan. öylece. ama dinlemeyeceksin biliyorum, atacaksın o mesajı. iyi bok yiyeceksin. çok gerekliymiş gibi bir de veda edeceksin.

    ardından sınava bir gün kala ortalıkta divane olacaksın benden demesi. hayatın ne kadar boktan olduğunu düşünürsün muhtemelen, sonra sanssızlıktan, talihsilikten dem vurursun birkaç hüzün sonra. ama kesinlikle sınav aklına gelmeyecek, düşüneyim demeyeceksin onu. böyle devam et bence de, aferin.

    sınav sabahı yetiştiremeyeceğini anlayacaksın onca notu, yetişemediğin şeylerin varlığını kabullendiğin gibi. siktir et sınavı deme mesela o anda. okumana bak, belki bişeyler kaparsın hem iki kelime de olsa. ama yok onu da yapmazsın bu kafayla biliyorum. sonrasında olacağı söyleyeyim dilersen; 'hayat bizim de yüzümüz gülebilmeli sezsizliği'ne gömüleceksin elbette. lakin nafile olduğunu anlaman pek fazla sürmeyecek.

    sınava girip çıkacaksın bu halde, biraz yürüyeceksin. şöyle bir vapura binersin belki, gün batımına da denk gelebilir bu. şanssızlığına bağlı. dalmakta serbestsin artık denizi istanbulu seyre. şu uçsuz bucaksız, ufukta kara görünmeksizin, masmavi derinlikte yolculuk yapmanın nasıl bir his olacağını tahayyül edersin zihninde belki tekrar. kulaklığını takarsın yüksek ihtimal kulağına, yavaştan bir müzik de fena gelmeyecektir o anda zaten. ama dur bi dakka.. bi dakika!

    dinleme o şarkıyı şimdi tekrar, hatırlama gözlerini, dalma aynı yakamoza. bak hala.. kime diyorum?

    ya da dal ya. dal gitsin amk.
    1 ...
  10. aşık olunan kızın eski sevgilisiyle barışması

    1.
  11. insan bünyesine pek yaramayandır. bizim gibi zayıfların da içme sebebi olmuyor değil. güzellikler kötü yaşanmışlıkların ardından geliyor ya hep, ondandır belki. lakin bahsi geçen durum için söyleyecek şeyim şu olacak sanıyorum; geri dönüşlerin hastasıyım elbette, lakin bu onlardan herhangi biri değil.

    açacağım başlığı seveyim. önce bi arattım elbette, hoşlanılan kızın eski sevgilisiyle barışması mevcut. lakin tüm bu hissettiklerim hoşlantı olamaz kesinlikle.
    1 ...
  12. en kötü gün bugünse bugün de akp

    1.
  13. iktidarı boyunca en zor günlerini yaşayan akp için, yaptığı onca zulme rağmen oy verenlerin, oy vereceklerin, destekleyenlerin söylemi. biraz oturup izleseler fikirleri değişir diyeceğim ama, zaten sorun burdan çıkıyor. kanalların durumunu hepimiz gördük. ne bileyim belki konuşursak değişir dedim, konuşmayı denedim lakin yok, olmuyor. bunu daha önce deneyenimiz de çoktur. sözümün hangi seçmene olduğunu anlıyorsunuzdur elbet, ayrıca açıklık getirip de bilindik söylemlere girmeyi de düşünmüyorum.

    ne bileyim, birkaç gündür bırakmıştım gezi parkı eylemini takibi. zira artık gidenler, orada yatıp kalkanlar artık hep eskiden bu yana doğu üzerinden siyaset yapan adamlar gibi gelmeye başlamıştı. hani 'ben gittim gördüm oraları, şöyle zor şartlar böyle kötü günler yaşıyorlar...' vs derler de siyasete devam ederler ya, o hesap işte. o sıkıntıyı, o biber gazını yememiş olup da eline içkisini alıp oraya gidenle, ya da sırf öylesine gidenle en başta o kadar derdi çekmiş olanı aynı kefeye koyamıyor insan. zira en başından beri orada olanların bir kısmı da bırakıyordu direnişi. lakin valimizin sabah yaptığı açıklama ardından millet gene yavaştan yürümeye başladı geziye. geziye dokunulmayacak diyordu kendisi, istediğinizi yapabilirsiniz. ardından engelli vatandaşa dahi tazyikli su sıkabilecek durumda bir müdahale gerçekleşiyor. ilgili fotoğrafı vereceğim entry sonunda.

    ha bir de gün ortası avukatların(bir iki ay sonraki meslektaşlarım) hukuk tanımazcasına gözaltına alınması var. bunu da şimdiye kadar okuduk, gördük sosyal medyada. buna karşın, koskoca avukat adliyede neden eylem yapıyor mantığı da mevcut, başlığı açmaya sebep olan seçmende. aynı mantıkla tabi engelli vatandaşın gezi parkında ne işi var? denmesi de çok uzak bir şey değil. her neyse, bu kadar uzun yazmayalı epey olmuştu. günlerdir de yazmıyordum hem, biraz zırvalayayım dedim.

    ben bu yazıyı dediğim dedik, çaldığım düdük diyen adama, ister as ister kes, bağımız da senin elinde, tasmamız da diyen insana yazdım.

    ilgili görüntü;

    http://s7.directupload.ne...mages/130611/6z7zvv5s.swf

    heh, dediğim gecikmemiş efendim hemen gelmiş. buyrunuz;

    http://www.itusozluk.com/...at%FDlan+insan/2013-06-11
    4 ...
  14. akreple yelkovan

    1.
  15. koray candemir'in yarım kalan albümündeki en nadide şarkılardan. zamanlama olarak tam da ayrılık dönemine denk gelen albümdeki diğer şarkılar da aynı tadda, aynı hüzünü yaşatmakta ayrıca. şarkının sözlerini de yazayım madem;

    bir gemi
    bir gölge
    iç içe
    güneşli bir havada
    yüzüne düşen
    ışık benim
    yüzüne düşen
    ışık benim

    deli deli koşsam da
    yarım kaldı yollar
    ne kadar uğraşsam da
    çözülmedi sırlar

    akreple yelkovan
    nifak soktu aramıza
    seni benimle yazan
    bir cankurtaran gerekli
    bu deli dolu
    zaman da bir yalan

    zaman
    geri sardı bizi
    defalarca
    kayıp bir ruh gibi
    paramparça
    olan benim
    deli deli
    kaçan benim

    ha yapabileceğim son bir şey de şarkının linkini vermektir. o şerefi başka bir yazara bırakmayı çok isterdim lakin yapamıyorum. şöyle ki;

    https://www.youtube.com/watch?v=ccP-BN25ua0
    1 ...
  16. jones kırığı

    1.
  17. hafif bir kırık olarak kaale alınmayan yalnız yeri geldiğinde ameliyatla müdahaleyi bile gerektiren, adını sir r.jones'tan alan kırıktır. rivayet odur ki, sir'ümüz katıldığı bir yemekte dans ederken ayağını burkmuş ve kırmıştır, sonra takip ettiği 5-6 hastada da tarak kemiğinin aynı şekilde kırıldığını fark etmiş ve bu kırığa adını vermiştir.

    üzerine birden yüklenme yahut burkmaya bağlı yöntemlerle bu kırık oluşabiliyor. ha bu kırık tabi ki 5. metatars kemiğinde medana geliyor, yani tarak kemiğinin serçe parmağına ilintili olan kısmı, tıpçı arkadaşlarım elbette ki daha iyi tarif edebileceklerdir.

    gel gelelim ben bu başlığı neden açtım? e tabi ki muzdaribim bu kırıktan ötürü. benimkisi üzerine yüklenmek suretiyle hayvansı bir hareket sonucu kırıldı. araya final bütünleme falan girince arada kilo almışım sözlük, bunu anlamama da sebep oldu bu kırık. dertliyim yani, vizeler de geliyor gene derse merse de gidemedim.

    işin en can sıkıcı noktası şu, tıpta da bu kırığın ne kadar sürede iyileşeceğine dair bir konsensuz oluşmuş durumda değil anlaşılan. ayağım alçıya alınırken 3 hafta sonra tamamdır bu iş dendi. 3 hafta sonra gittiğimde doktor 4 haftadan az sürede iyileşmez bu ben olsam 5.-6. haftada çıkartırım dedi. bir başka doktora gittim 10 güne toparlarsın, gel çıkartalım dedi. hayır duygularımla oynanmasını geçtim, bari net bir gün verin de ona göre planlanayım tekrardan ama değil mi?

    kısacası, hiç yanaşmayın böyle bir hale. hele de evde barkta kalmaya çok alışık değilseniz, yapacak çok şeyiniz varsa, ne bileyim okulunuzun son dönemindeyseniz falan mesela.
    2 ...
  18. tekevvün

    1.
  19. doğuş, var olma, oluşma anlamına gelmekte olan. cümle içinde bir örnekle kullanacak olursak;

    'hayat, her zaman bir tekevvündür.' **
    4 ...
  20. her şeye razıyım

    1.
  21. istismara çok açık olduğu çok açık. her vakit söylenmemeli, herkese söylenmemeli. o an güzel olduğunu düşündüğünüz insan, bir gün hiç de olmayacak birine dönüşebilir ihtimalini göz önünden kaldırmamak lazım gelir elbette.
    0 ...
  22. gece ders mi olur

    1.
  23. an itibariyle marmara üniversitesi hukuk fakültesi öğrencileri tarafından twitter üzerinden #gecedersmiolur tabelası ile rektörlüğe sorulacak sorudur. yök'ün kararına rağmen çakallık yapıp daha önce 1. eğitimlerle beraber ders gören 2. eğitimlere sırf daha fazla para kazanmak adına yaz okulunda ayrı ders vermeye karar vermiş bir rektörlüğe sorulacak sorudur. ayrıca bütünleme kararına rağmen henüz herhangi bir açıklamada bulunmayan, yaz okulu ders programı açıklayabilirken bütünleme kararını hiçe sayar bir şekilde bütünleme hakkında herhangi bir harekette bulunmayan marmara üniversitesi rektörlüğüne sorulacak soruduri.

    yapılan yaz okulu ders programına göre ders gece 00.50 de bitiyor. e haliyle soruluyor, #gecedersmiolur ?

    ayrıca ders programı için;

    http://hukuk.marmara.edu....2yazokuludersprogrami.pdf
    1 ...
  24. serdar ortaç şarkısındaki anlam saçmalıkları

    1.
  25. serdar ortaç şarkısında anlam kovalamaktan çok daha ileri seviyede değildir.

    başıma.
    0 ...
  26. en uzun kabus

    1.
  27. günler boyunca görülen, birbiri ardına, birbirinin devamı niteliğinde olan kabuslardır.. şöyle de bir şey var elbet;

    en uzun kabusun bilmem kaçıncı gecesinde bilmem kaçıncı kez koyuyorum kafamı yastığa, bu sefer uyuyabilmek ümidiyle. aklımda dolaşan onlarca sorunun cevabını bulamamış olmanın verdiği huzursuzlukla bir türlü gözümü dahi yumamıyorum ki karşıma aynı resmin çıkacağını bildiğim için, uyumak nasıl mümkün olsun ? kaç dakika olduğunu saymıyorum. kaç saniyeyi saymıştı odanın içindeki saat. hakkaten, o saat ne kadardır vardı orada. nasıl oluyordu da daha önce varlığından bihaber olduğum saat, son zamanlarda her gecemi mahvedebiliyordu, beynimi ele geçiren ‘tik tak tik tak tik tak...’ sesleriyle. hayıflanıyorum önce saate, ona odaklanmama sebebiyet veren her şeye. sonra dikkatimi ona vermemekte karar kılıp aklımı meşgul etmemeye çalışıyorum onunla. hıh.. ne aptalım ama ! getirmiyorum saati aklıma, düşünmüyorum onu. ne aptalım ama ! odadaki sessizlik düşüyor önce aklıma.. sonra susuyorum.. ne aptalım ama ! aklımı zaten kurcalayan bir şey yok muydu sanki. sanki bu saat aslında bana bahşedilmemiş miydi o anda, günlerdir beynimi kemiren cevapsız sorulardan uzaklaşmam için. ne kadar da aptalım !

    bilmem kaçıncı kez kalkıyorum yataktan, gene bir uyku teşebbüsünün başarısızlığının da ağırlığını omuzlarımda hissederek.. küçük adımlarla, belkide uykum gelir ümidiyle atılan, yavaşça ilerliyorum küçücük evin diğer ucuna. bilmem kaçıncı kez alıyorum kumandayı elime, bilmem kaçıncı kez kırmızı tuşa basıp açıyorum televizyonu ve bilmem kaçıncı kez başlıyorum aynı kanaldan, kısa süreceğinden emin olduğum dijital seyahate. bu olmaz, bunlar çok salak, işi gücü yok mu bu adamların, bu hala devam mı ediyor ? vs vs vs.. hiç bir kanal nedense hitap etmiyor o geceki bana. daha öncekilerde olduğu gibi. ve beklenen son, bilmem kaçıncı kez kapatıyorum televizyonu o gece. bilmem kaçıncı kadehi elime alıp gene bilmem kaçıncı kez dolaşmaya başlıyorum evin içinde, içimdeki ‘biyerlere gitmek isteği’nin tetiklemesiyle.. kaç adımda kanepeye varacağımı, kaç adım sonra halının diğer ucuna geleceğimi ezbere biliyorum artık. bir yudum aldıktan sonra, gözlerimi kapıyorum.. kısa süreceğine emin olduğum bir başka seyahat daha. ‘her şeyin hep güzel olduğu tek yer hayallerdir’ diyorum gene önce, belkide milyon kere tekrarlandığını bilerek bu cümlenin tarihte. ardından başlıyorum ikinci bir özneye gerek kalmadan nesnelerimi belirtmeye. beni gösteriyor zarflar, yerimi belirtiyor, gitmek istediğim yeri olduğu gibi, kısacası beni tamamlıyor bu sefer tümleçler. ve ben getiriyorum bu sefer yüklemi. ikinci bir özneye gerek duymadan mutluluk’la getiriyorum, sevinç’le bitirmeyi planlıyorum seyahatimi. ne güzel ama ! gözlerimi kapatırken aklıma gelen ilk şey bu oluyor. zira, güzel oluyordu her şey, yalnızca hayallerde dahi olsa.

    eskiden olsa ne güzel hayal kurardım. eskiden olsa ilk seferde uyurdum ben zaten, eskiden olsa hep hayal kurarken uyurdum ben.. en güzel yanı, tamamlayamamamdı belki. her seferinde aynı iştahla başlayıp, aynı şeyleri tekrarlamaktı bana bu kadar güzel gelen, aynı heyecanla. her seferinde başka bir ayrıntıyla güzelleştirerek. oysa şimdi ?

    bilmem kaçıncı kez hayal kurmayı bırakıyorum gene. bilmem kaçıncı kez aynı eve çıkınca girdiğim sokaklar. kısa süreceğinden emin olduğumu söylemiştim halbuki. gene haklıyım, allah kahretsin! gene aynı gecedeyim, gene aynı sabah olacak. gene uykusuz, gene kahve desteğiyle, çekilmez olan gündüzün yerini bitmez geceye bırakması için çabalayacağım.. ve en sonunda, daha ne kadar süreceğini düşüneceğim, kim bilir belkide kaç gün boyunca, bu en uzun kabusun.
    1 ...
  28. her gün yeni bir çılgın proje

    1.
  29. hz. tayyip erdoğan'a birer tavsiye olamazlar elbet, belkide birer arz, birer temenni sunuşları olarak düşünülen projeler bütününün facebook'taki yayılma organıdır.

    http://www.facebook.com/p...b1n-proje/145522788850097
    0 ...
  30. poisonx in yasaklanması

    1.
  31. günümüz uludağ sözlüğünde söz konusu olandır. adamın adının sola gelmesi yasaklanmış durumda, ama yazdıkları hala sözlükte dolanıyor. buna da bir çare bulunmalı, o yazsın ama entry hemen sonra silinsin, girdiği entryi sadece o görebilsin ki silindiğini geç fark edip zaman aşımına uğratabilelim olanları. bence anca böyle çözülür kriz.
    1 ...
  32. ne diyeceğini bilememek

    1.
  33. karizmanın uzunluğu

    ?.
  34. cem yılmazın yıllar önce tanımladığıdır. tarihe geçen ayarlardandır ayrıca;

    http://www.timsah.com/cem...anin-uzunlugu/crtpqeqeo3q
    1 ...
  35. tatlı telaş

    1.
  36. sevgidendir. zira, sevgidir temelinde korku yatan telaşın tatlı sıfatını almasına sebep.
    0 ...
  37. sekizinci nesil geldi ortam bozuldu

    1.
  38. mavi marmara için israil e teşekkür etmeliyiz

    1.
  39. 31 ekim 2010 pazar günü taksim de yapılan bombalı saldırıda bombayı sabah saatlerinde patlattıkları, masum halkı hedef almadıklarını düşündüğümüz için neredeyse pkk ya teşekkür edecek seviyede hümanistlik göstermişliğimizin yanında bir hiçtir efendim. sevgi pıtırcıkları olarak geziniriz biz yeryüzünde.
    4 ...
  40. sözlük entry formatına aykırı

    1.
  41. günümüz sözlüğüne girilen entrylere bakınca anlaşılandır. evet, eskiden bir sözlük formatı vardı, uymak da pek zor değildi ama her nasıl olduysa bi anda hiçe sayılmaya başlandı.. son durum ise budur beyler bayanlar. artık sözlük formatı diyemiyoruz, entry formatı var kalıplaşmış, ordan burdan çalıntı, bunlarla da bir sözlük yaşatılmaya çalışılıyor.
    3 ...
  42. 11 eylül saldırısının gerçek yüzü

    1.
  43. eric cartman tarafından aydınlığa kavuşturulan.

    http://www.facebook.com/gozde.kurt2# !/video/video.php?v=451273575771&comments
    0 ...
  44. sınav haftası kamburu

    1.
  45. vize ve final dönemlerinde günün bilmem kaç saatini aynı pozisyonda geçirmek suretiyle sınav haftası bittiğinde aynaya bakma fırsatını bulan öğrencinin karşılaştığı gerçektir. vay serhat neler dönmüş yahu diyerek şöyle bir dikelmeye çalışır, aklına geldikçe de yeniler bunu ama..
    2 ...
  46. poisonx olmayacak dualarin amincisi aşkı

    1.
  47. allah mesaut etsin aşkıdır. gizli gizli görüştüklerini zaten biliyorduk.
    0 ...
  48. sabrinin gol olan şutu

    1.
  49. tıraş olmaya karar verme aşaması

    ?.
  50. saç traşı olmadan önceki aşamadır efendim. ayna karşısında göze takılan saçlara bakıp ulan kestirsem mi, saç biraz uzadı gibi şekil almıyor, çok boktan görünüyor deyip bi yandan da ulan biraz şöyle biraz böyle yapıp biraz daha idare ederim aslında diye bayaa bayaa iç çatışma yaşanır bu evrede.

    bi gazla evden çıkıp kestirdiyseniz, şu aralar sıkça rastlanılan üşengeçlik şeysine karşı iyi bir hamle yapmışsınız demektir yoksa nerden baksanız bi dahaki haftasonuna kadar uzar gider o. *
    1 ...
  51. 17 ekim 2010 hsyk seçimleri

    1.
  52. edinilen bilgilere göre, adalet bakanlığı bürokrasisinin hazırladığı liste oyların çoğunluğunu almaktaymuş.

    tabi kesinleşmeden, haberden bültenlerinden duyma şeylere ne kadar inanılır bilmiyorum. ama farklı bir sonuç bekleyebilen var mı? sanmıyorum.
    0 ...
  53. mavi marmara risalesi

    1.
  54. bülent akyürek'in yeni kitabının ismidir.

    "o güzel insanlar, o güzel gemilere binip gittiler..."
    5 ...
  55. güzeldiniz

    3.
  56. okuyunca tekrar okumaya sebep olan.
    1 ...
  57. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük