kendiyle övünmeyi en çok hak eden ırk ile kendiyle en çok övünen ırk farklıdır. unutulmamalıdır ki kendiyle övünmeyi en çok hakedenler, kendiyle en az övünen; övünmekten ziyade ileriye dönük fikirler ve eylemler içersinde olan ırklardır. Kaldı ki her her insan aynı değeri taşır. kimse ırkından ötürü yargılanamaz.
bir dakika lütfen. etrafında onlarca yalancı ve kendini bilmez erkekler olan kızlarımız var, bir o kadar da kendini bilmez ve yalancı kızlarla etrafı dolu erkekler. bunların arasında erdemlerini muhafaza etmeyi başarabilmiş veya mücadele verenlerimiz de var. ayrıca belirtmek isterim ki en önemli noktsa ise bu kalabalığın içinde uyum sağlamak ve yaşayabilmek adına rol yapanlarımız da var. dış baskılardan bıkmış, kandırılmaktan yorulmuşlarımız var. bu yüzden rollerimiz var ve zamanın birinde karşımıza gerçekten böyle güzel insanlar çıktığında ise maskelerimizi fırlatanlarımız da var. güzel olan şeyler hepimizin içinde var arkadaşlarım. biz güzelliklerimizi maskeledik; kötülüklerimize maskeler takmadık. içimizde bir kötü büyüttüğümüz düşüncesiyle her geçen gün kendini anlamakta zorluk çeken nesiller yetişiyor. lütfen dürüstlük, merhamet, adalet ve nefsini bilmek gibi erdemleri özümüzde hep mevcut olan bir ışıktan farksız görmeyin.
kafanda kurduğun, düşlediğin gibi değil; kendisi gibi olmalı. insan ne istediğini bilmez. kendini dahi bilmezken aradığını bulduğunu sandığında ve sonrasında asıl aradığının o olmadığını anladığında, önce saygısını sonra da sevgisini yitirmeye başlar.
toplumun bir olay hakkındaki görüşünü dile getirecek kişinin ilk karar sözüdür.
--spoiler--
Efendim, bir zamanlar misyonu, vizyonu ve değerleri olan bu sözlük şimdi ne halde? propaganda dolu işler çeviriyorlar. insanları birbirine düşürüyorlar. kanayan yaraları bile bile üstüne basıp, pirim yapıyorlar. onlar da yetmiyormuş gibi bile bile lades yapıp, kendilerinden ödün veriyorlar ya ne yazık ah bilseler.
--spoiler--
" şimdiki aklım olsa " evet her insanın ömründe çok defa kullandığı bir repliktir. zamanı geri dönderebilseler bile yine aynı şeyi yaparlar oysa. o yüzden fuzuli bir replikti.
Şimdi sitelerin çoğunda israilin yaptığı hareket kınanmakta ve boykot edilmeye çalışılmakta. Bir anlık duyguyla gürleyip de sokaklara fırlayıp eylemler yapıp ondan sonra güneşten bunalıp buz gibi coca-cola içen boykotcuzadelerimiz var. sorarım size bu gece acaba kaç kişi evine giderken israile ait markalı şeylerden almadan gidecek ? bir sır vereyim mi ? bugun de milyonlarca ürün satacak türkiye de israil. bir sır daha vereyim mi ? bu şekilde reklamlarını bedavaya getiriyorlar. boykot dediğiniz şeyi gerçekleştirebilmek kolay değil. kentleşmeler yoğun ve insanlar market alışverişleri ile hayattalar. köyde tarlada ekini yok ki toplasın da yesin. hadi yese bile %40 dan fazlası israil tohumu gübresi ile oluyor bunların. peki ya kenttekiler ne yapacak ? en büyük sırrı veriyorum şimdi... israil markalarını satın almadan 3 hafta yaşayamayacak bir hale getirildik.
Susam sokakları ya da arı mayalarla büyüyemedik. direkt yanlızlık ve şaşkınlık içersinde, birşeylere mana vermeye çalışarak büyüyebildik. tv başında kahkahalar atamadık, alınan hediyelere gülücükler saçamadık, öyle kalabalık ve gürültüyü de çocukluğumuz da tadamadık. Bir arkadaşım vardı benim sadece.. O da kışın gelirdi zaten bizim evimize. 3 katlı bir evin teras katıydı hani. mevsimler kışı getirdiğinde arkadaşım da gelirdi işte. Evet, evet. Kardan adamdı benim tek arkadaşım. hiçbir oyun bilmediğim, öğrenmediğim halde oyunlar oynadığım arkadaşımdı o. Hiç bir şarkı bilmezken ona bakıp dudaklarımdan dökülen nağmelerdi ona söyleyebileceklerim. çünkü o hep dinlerdi. Ben ise bıkmadan usanmadan bütün çocukluğumla anlatırdım ona; sadece bir dairede neler yaşanabiliyorsa. üçüncü katın mutfak camından seyrederek öğrendim dünyayı. ama hiçbir zaman zannetmedim ki, dünya karşımdaki evler, yollar ve bahçelerden ibaret. çünkü arabalar vardı işte, ve geldiği yollar. baktığım da sonsuzluğa kadar giden bir dünyanın hayali canlanıyordu zihnimde. çocuktum ama ne çikolatadan evler vardı hayalimde, ne de oyuncaklarla dolu bahçeler. Çünkü ne öyle hayaller duydum, ne de çizgi filmler izleyip hikayeler dinledim. Sadece insanlar yerine kardan adamlar vardı heryerde. Hepsini tanıdığım. Hep kıştı benim dünyam ve kış olmalıydı da, ancak o zaman hayallerim beni mutlu edebiliyordu. Mevsim değiştiğinde ilhamım da uzaklaşıyordu benden. Bu yüzdendir belki yaz mevsimini sevememem. Beni yanlızlığa düşürüp hayallerimi, arkadaşlığımı eriten.
Evet, şimdi ne zaman kar yağsa yüreğim pıt pıt atar. Çocukluğuma dönerim. Hemen atarım kendimi boş caddelere. Kardan adam yapan çocukları zevkle seyrederim. Kapatırım gözlerimi soğuk rüzgar yalar geçer yüzümü.. Dokunduğunu hissederim kar tanelerinin. Çocukların kahkahası yankılanır kulaklarımda ve ben yine üçüncü katın terasında şarkılar söyleyip dans ederken bulurum kendimi.
Adamcağızı incelemeye almışlar. Tahliller bittikten 1 ay sonra adam ölür. " Kırkayağa sormuşlar: Ya sen nasıl hiç kendi ayaklarına takılmadan böyle yürüyebiliyorsun diye. O günden sonra yürüyememiş zavallı kırkayak."
Böyle şeyleri göstereceksin ki millete, öteki yalanların olabilme ihtimali yüksek olsun. Abartıyla anlatılanlardan sonra, azcık abartılı olaylar pek etkilemez insanı. Bu bir politikadır.
103 sayfa açıklama veya benzetme ile ifade edilmeye çalışılmış olan ama hala devam etmekte ve edecek olan, aslında kesin bir sonuçta ortak bir fikre varılamayacak üç harfli kelimedir.