bir anadolu insanı garipliğidir. kendi isot tarlalarına girilene kadar kimse gavura kurşun sıkmadı derlerdi de inanmazdım. yani adamlar senin dibinde dümen kurmuşlar, elin garibanının umudunu paraya çevirip, yirmi birinci yüzyılda insandan para kazanıyorlar, sen bundan gocunma da aynı adamlar bağa bahçeye zarar verince yakalayıp jandarmaya teslim et.
köylüler insan kaçakçılarına insan kaçakçıları oldukları için ceza vermemişler, tarlalarına dadandıkları için ceza vermişler. sikerler öyle işi.
ölümüne iktisat. zira iktisat mezununun * ne bok olacağı belli değildir. iktisat okuduysan üniversite hayatının sonunda edindiğin bilgi birikim ve tecrübelere göre mezuniyetin kendine has bir anlam kazanır. mezun olunca istersen bir bilişim şirketine yönetici yahut aynı şirkete muhasebe uzmanı ya da aynı şirkete güvenlik görevlisi olabilirsin. inanılmaz genişlikte bir iş yelpazesi vardır. mesela ben organik domates yetiştiriyorum ve bunun için ziraat okumak zorunda kalmadım.
ha yönetim bilişim sistemleri okursan yarrağı yedin, zira sektörün dışına zor çıkarsın. daha hayatının çömez sayılabilecek dönemlerinde insanın kendisini böyle bir kısıta sokmasının pek bir mantığı yok.
ayrıca iktisat okuyacaksan öyle her yerde okumayacaksın. açıköğretimdeki iktisata sikini sallayını alıyorlar da götün yiyiyorsa boğaziçi iktisata laf atmayı dene. öyle tıp gibi nerede okursan oku bir bölüm değildir kendileri. bilkent, odtü, boğaziçi, tobb üniversitelerinin iktisat bölümlerini tek geçerim.
ankara siyasalı sakın yazma, yazanın aklını sikeyim.
japon filmleri izlerken çok yoruluyorum. ulan bu hangi karakterdi diye düşünmeye fırsat kalmadan sahne geçiyor. alt yazıyı mı yakalayayım yoksa hepsi birbirine benzeyen karakterleri ayırt etmeye mi uğraşayım bilemiyorum.
bir de bu ara norveç filmlerine sardım; alakasız bir anda iki adamın öpüşmesi mi demezsin, altmış yaşındaki insanların seks yapmaları mı demezsin ne kadar bok püsürük varsa şahit oldum.
parti tabanı kendisini 2. abdulhamid'e benzete benzete adamı paranoyak ettiler. hayır abdulhamid'in benzeyecek bir ton güzel huyu varken sen git en kötüsünü seç. kırk defa deyince oluyormuş demek.
bir ara iyi ıstırır, iyi yalardı şu aralar formunu kaybetti. edebiyattan uzak, devrik cümleler ve islami terimlerle yazılan sikko şiir akımının da öncülerinden. çay geyiğini de iyi pompaladı bir vakit şu sıralar azalarak bitiyor çok şükür.
"benim yarim bana benziyor" şeklinde de devam ederek bizleri daha da hayrete ve dehşete düşürmüştür. şarkı alenen kırmızı etekli bir kadınla olan eş cinsel ilişkiyi anlatıyor.