Bir Çin animesi. ingilizce adı Soul land'dir. ismindeki Dou ve Luo kelimeleri anime de geçen 2 imparatorluk ve dalu ise kıta anlamını taşımaktadır. Yani Douluo kıtası demektir.
Türü: fantastik, tarihsel, ruhsal dövüş sanatları, doğaüstü
Buraya kadar ciddi yazmaya çalıştım fakat şu ana kadar izlediğiniz animeleri unutunuz. Dünyanızda ruh canavarları ve insanların bu canavarları öldürerek kazanabileceği ruh güçleri bulunmakta. Anime de ana karakterimizin küçüklüğünden itibaren kendi ruh gücünü geliştirmesini ve başından geçenleri anlatmaktadır.
Bu zalim dünyada kendi ve sevdiklerinin başına gelen o kadar beladan kurtulmak için yaptığı fedakarlıklar sizin gözlerinizi kuru bırakmayacak. Her 10-15 bölümde ağlama garantili ve savaşları çok tatmin edici bir anime arıyor iseniz kesinlikle öneririm. izlemeseniz bile aşağıya bıraktığım bir opening şarkısını kesinlikle dinlemenizi öneririm.
Harika bir çin animesi daha. Yıl 2056, dünyaya nereden geldiği belirsiz yaratıklar dolmuş doluşmuş. insanlığın teknolojisi de yerinde saymamış tabii. insanların yaratıklara karşı savaşını ve birlikte baş karakterinin de bu savaşan askerlerden biri olma serüvenini bizlere aktaran bir anime. En güzel kısmı ise opening'i. Siz değerli anime severleri bu opening ile baş başa bırakıp 2000. sefer dinlemeye geri gidiyorum.
Opening: https://www.youtube.com/watch?v=YfsLfMIyvMg
2. sezonunun devam etmekte olduğu Çin yapımı anime. E-spor temalı, oyun içerisinden de kesitlerin bolca bulunduğu yarı isekai yarı gerçek dünya animesi. yaklaşık 4 yıldır anime izleyen biri olarak söyleyebilirim ki şu ana kadar izlediğim en sürükleyici anime diyebilirim. Çince diye ön yargılı yaklaşmayın mükemmel bir anime. Ek olarak ost'leri mükemmel. Playlist'im bu animenin ost'leri ile dolu. Alta da 2. sezon opening'ini koyuyorum. Birilereni bu animeyi izletip mutlu ettirebilirsem ne mutlu bana.
Bu tarz başlıklar açmak yerine iki satır kod yazaydın da daha faydalı olaydı senin için. Ve bu arada ben de yaklaşık 5 yıldır yazılım sektörü içerisindeyim. Kendi çabasıylada olsa yazılım öğrenen ya da öğrenmeye çalışan herkesi takdir ediyorum ki bunları öğrenirken kendilerini yazılımcıyım diye motive ediceklerse bence hiç sorun yok. Hem ne demişler: talk is cheap, show me ur code baby ^^
Görüşme saatinde beni bul :D, ciddi anlamda kampüsün içinde yaşıyorum ya da A girişinden yani Davutpaşa metrosunun oradan girince ringlere binebilirsin ya da 41at kalkıyor.
Spring boot web uygulaması geliştirebileceğiniz Java için geliştirilmiş bir uygulama geliştirme çatısı(framework)dır. Şimdi neden tercih etmeliyiz kısmında aydınlatma yapmak istiyorum.
Spring framework ile temel farkı: Spring Boot; Java ile web application geliştirecek ve bu işe yeni başlayacak olan insanlar için biçilmiş kaftan. içerisinde gömülü Tomcat serveri ve siz modifiye etmediğiniz sürece kullandığınız spring boot dependency' leri için default olarak çalışır halde bir configuration sunuyor. Bununla birlikte uzun uzun config sınıfları yazmamıza gerek kalmıyor. Bir diğer tercih edilme sebeplerinden biri ise security kısmında birçok desteğinin olması.
Şuan üzerinde çalıştığım bir projenin back-end tarafını spring boot ile yazmaktayım. Eğer daha ayrıntılı bilgiye ihtiyacınız olursa mesaj kutuma uğramaktan çekinmeyin.
bir mektup yazmak istiyordum, ama adres bilmiyordum. yani hiçbir adres bilmiyordum. bana inanmazlardı, bunun için utanıyordum. bana herhangi bir adres söyler misiniz? diyemezdim. oysa herhangi bir adres yeterliydi benim için. bir zorluk daha vardı o zamanlar. şimdi de var -yani bir süre geçtiği halde- kendi adresimi de bu mektupta yazmak sorunu beni düşündürüyor.
bu hikayemi, ekspres ya da posta treni artık -belki de sadece belirli bir süre için- geçmediği halde, bir yolunu bularak okuyucularıma -artık müşterim kalmadı- iletebilsem bile, nerede bulunduğumu nasıl anlatacağım? bu sorun da beni düşündürüyor. ama gene de ona yazmak, hep onun için yazmak, ona durmadan anlatmak, nerde olduğumu bildirmek istiyorum.
ben buradayım sevgili okuyucum,sen neredesin acaba?
https://galeri.uludagsozluk.com/r/1927329/+
Galerimin derinliklerinden aradım çıkardım. 2 yıl önce bir kış günüydü. Final haftası kütüphanede sabahlıyordum yine. Sabaha karşı 4 civarı yandaki kafeye geçtim bi kahve içip kendime gelmek için. Bu dostum kapıdan benle içeri girdi. Önce yanıma geldi anladım üşüdüğünü. Biraz ıslaktı başta. Az ıslanmış tek tük yağmur yağmıştı. Önce hırkamla üstünü kuruladım sonra oturttum koltuğa. Geçtim karşısına elimde kahvem onu izleye izleye uyuyakalmışım koltukta.
Uzun bir süredir sözlükte yazdıklarınızı okuyor ve arada entry giriyorum. Fakat neredeyse kimseyle konuşmadım sayılır. Herkes mi böyle? Yoksa arka tarafta entry okuma ve girme dışında mesajlaşıyor falan mısınız? Üzülürüm öyle birşey varsa. Yalnızım yalnız :/
