Bu beş kronun beşinin de kollarının camlardan aşağı doğru sarktığını, giydikleri gömleklerin yakalarının üstten üç düğme açık olduğunu düşünmek de ortama renk katar tabi.
Sabah gün doğumunda kuş sesleri eşliğinde dinlendiğinde tarifi imkansız bir huzur verir insanın içine. Kendinle anlık bir hesaplaşmaya girmemek elde değildir. Boyun eğmişlik vardır dinleyen kişinin yüzünde. Saf bir teslimiyet.
Öğretmene anne veya baba demek, asker dönüşü anne veya babaya komutanım demekten çok daha farklı birşey olmasa gerek. Alışmışlıkların tavan yaptığını, milli benimseme değerlerimizin ne derecede yukarıda olduğunu gösteren güzel bir örnek. Ayrıca yanındayken kendini güvende hissettiği bir takım birimlere karşı duyulan benimseme yoğunluğu da olabilir.
Demek ki varlığı dünyalara değer biriymiş ki, o kişinin yokluğu için bu kadar destekli bir laf düşünülebilmiş. Aksi takdirde, yokluğu gerçekten bu kadar önemsiz olan biri için yazılacak laf değil bunlar. Bu cümle buram buram hasret, sindirememe, paylaşamama ve içinde kalmışlık gibi duyguları barındırıyor.
Türkiye'ye traktörü getirdiğini iddia eden kişidir. Zaten Türk tarımı da o, traktörü getirdiğinden beri her geçen gün gerilemekte ilerlediği alanlardan birene sıkı sıkıya bağlı kalmıştır.
Türkiye'de sayısı biri ikiyi geçmeyen belli başlı gazeteler oldukları kesin. Biri bulvar, diğeri de hala el altından satılan Tan gazeteleridir. Fakat son zamanlarda Mp4 furyasının revaçta olduğunu da duyurmakta yarar var. Yeni tertiplerden al haberi.
Halk arasında en çok kullanılanı kendinden küçük olan kişilere de laf arasında "abi" diye hitap edilmesi ve de hitap edilen kişinin de durumu hiç yadsımaması olsa gerek.
O kırmızı başlığı yok mu? işte herşey o başlığın altından çıkıyor. Etraftaki kurtlarda cazibe uyandıran kırmızı başlığı olmasa, başına böyle işler gelmezdi. Tüm suç ona o şapkayı hediye eden büyük annesi ve giymesi için zorlayan annesinindir. Acaba anne ve büyük annenin bu kıza garezi mi var ?
Kendinin müslüman olduğunu iddia eden kişidir. Kendini huzurlu hissetmek için de, "dua bilmiyorum ama önemli olan insanın iç güzelliği. Sonuçta dua bilip de içi fesat olan ne insanlar var değil mi?" diye başkalarından onay bekleyip kendini avutmaya çalışır bu tipler.
Gümrük Birliği denilen o illetten başka büyük bir kazık yoktur. Aynen bile bile lades kavramı gibi birşeydir bu. Bir taraflarına rahat batmış insanların, "illaki de kazık isteriz kazık..." şeklindeki tutumlarından dolayı Türkiye Cumhuriyeti'nin topyekün kendi kendine zorla attırdığı en ala kazık budur. Yiyenlere afiyetler olsun.
Bu sorunsalın bir üst dalı; Poğaça mı, poğça mı, puaça mı, puvca mı yoksa sabahları işe ya da okula giderken yemeği tercih ettiğimiz küçük ekmekçiğin adının pağaça mı olduğudur.
ibne ile ibne olunmaz. imam bir şey yapıyorsa cemaatin de illaki onu desteklemesi ya da geçmesi gerekmez ki! Ne demek oluyor yani "eş cinsel arakadaşa acıyıp bir defa vermek" ? Unutmayalım ki; alışmış kudurmuştan beterdir. Madem eş cinsel arkaşa verecez, oldu olacak, yıllardır kadın yüzü görememiş bahtsız yakın arkadaşa da verelim!
12 saat süren yolculukta bir kez bile tuvalete gitme girişiminde bulunamayıp, gazını içinde tutmak ve gideceğin yere yaklaştığında dayanamayıp, bütün otobüs camiasının kulaklarını çınlatırcasına gaz çıkarmaktır en büyük otobüs rezilliği. VE tüm o insanların surat ifadelerinin sanki yüzüne yağdığını görebilmek ve o an hiç birşey hissedememek...
Bunu diyen kadının samimi olduğuna inanmam için önce kırmızı kar yağması gerekir. Sonra da sarılıp yatmak istediğini söylemek lazım. tepkisine göre ayar yapılabilir. Ama yine de kesin olarak emin olunamaz. Çünkü gerçekliği yoktur.
Fakültenin koridorlarını keşfetme ve sürü psikolojisini sindirme sürecidir. Fakat sonrası ya tam bir facia ya da tam bir ortam hayatı olabilir. Önemli olan koridorları ne kadar sindirip, kantinde ne kadar takıldığındır.
+ Çok zayıfsın şekerim !
- Ay valla senin gibi tombulca olmak istiyorum. Hani şöyle pantolonlarım patlasın şişmanlıktan istiyorum ama bir türlü başaramıyorum şekerim. Bana bunun sırrını anlatırmısın yemek yemediğin bir zaman ?
Yıl 1998-2001. Bursa Hayyam Bar'da her akşam çalınan ve insan oynasın mı, ağlasın mı bilemez. Sözleri ne kadar acıklı ise, tınısı bir o kadar hareketli şarkıdır. Bir de nağmeli söylenir ki, değmeyin dinleyenin keyfine.
Yüksek ihtimalle, şoför yıllardır kel olmasının acısını, kendini bu şekilde tatmin etmeye çalışarak çıkarıyordur. Bırakın ellemeyin garibe, bir sonraki otobüse binmek en doğru seçim olacaktır.
83 doğumlulardan sonra, belkide hiç bir neslin asla tadına varamayacağı, "okurum" ve "okuldayım" hissini insanın iliklerine kadar işleyen, fakat bunu yıllar sonra fark ettiren, aynı zamanda da kendini çok özleten okul kıyafetidir. Ayrıca beyaz yakalıklardaki farklı desenler de, zamanında annelere farklı el işi modelleri geliştirmede yeni ufuklar açmıştır.