benedict anderson'in sosyal bilimler dalina yenilik getirmis kitabidir. turkceye "hayali cemaatler" olarak cevrilmistir.
kitap genel olarak millet kavraminin ve milliyetciligin sonradan yapilan birsey oldugunu anlatmaktadir. yani "benim kanim hede hodo" diyen insanlarin aslinda yillar suren bir insaa surecinin urunu oldugunu soylemekte, "millet"lerin aslinda "imagined community"ler oldugunu soylemekte.
milliyetcilik uzerine calisilacagi takdirde ilk okunmasi gereken kitaptir. yazimi, dili, organizasyonu biraz kotudur ama yine de kesinlikle okunmalidir.
aydin dogan medya'sinin tarafsiz(!) haberciliginin bir ornegini yansitan haberi.
hurriyet gazetesi'nin, gurcistan secimlerini saakasvili'nin kazandigini duyurma yoludur. normal haber nasil olur, gurcistan'da zafer saakasvili'nin denir. haberin alt kosesinde bi yerde de amerika'ya yakin olan aday oldugu soylenir. ama hurriyet tarzi haber yapiyorsaniz, kahvehane'deki adam ne dusunuyorsa direk baslik olarak gecilir...
format olmasa kufur edilir bu tarz habercilige ya... neyse.
genellikle kendinden farkli herseye duyduklari kindir laik elit kitlenin. isbu entry genelleme icermektedir, haberiniz olsun.
ozellikle arabesk kulturu ve islam kulturune duyulur bu kin. yeri geldiginde klasik muzik bilmeyen insani asagilama olarak yansir. kimi zaman da odasina bayram sekeri ikram etmek icin girdiginizde "birakin bu sacma adetleri" seklinde azarlama olarak yansir.
deprem gibi hayatin tehlikeye girdigi bir olay sonrasi insan evladinin aklindan gecenlerdir. eger bulunulan binada hasar yoksa, "disari mi ciksam"dan, "acaba bi banyo mu yapsam"a kadar olan dusunceler silsilesidir.
the economist'in alt kollarindan biri olan the economist intelligence unit'in cikardigi endekstir. secim sureci ve cogulculuk, hukumet isleyis modeli, siyasi katilim, siyaset kulturu ve kamu ozgurlugu gibi kriterler goz onunde tutularak hazirlanmistir. sonuclarda ulkeler puanlarina gore kategorize edilmistir. tam demokrasiler, hatali demokrasiler, karisik rejimler ve baskici rejimler olarak ayrilmistir.
turkiye, 2007 puaninda karisik rejimler kategorisine girmistir, yani baskici ve hatali demokrasi arasi bir devletiz.
1997 yili sonunda gerceklestirilmis olan, ve avrupa birligi'nin gelecegini cizen, daha dogrusu genisleme politikasini belirleyen zirvedir. bu sene aciklanan agenda 2000, kimin uye olup olmayacagini aciklamis, 6 ulke ile katilim muzakerelerinin hemen baslamasi, 2. grup ulkelerle de 2000'de muzakerelerin baslamasi ongorulmustur. turkiye'nin bu iki grup icine de dahil edilmemesi turkiye'yi acaip kizdirmis, '97 - '99 arasi AB ile politik diyalogun iptal edilmesine goturmustur. turkiye ile AB'nin iliskilerinde neredeyse en dip nokta olarak kabul edilmektedir.
aileden sorumlu devlet bakani nimet cubukcu'nun, almanya'nin evlilik birlesmelerinde almanca bilme sarti getirmesine karsi alman bakan'a soyleyecegi sozdur.
insan haklarindan ayrilmasi dusunulemez olan, ayrimciliga karsi durma amaciyla duzenlenmis ve bireyleri kisisel ozellikleri sebebiyle ayrimciliga ugratmamayi hedef alan haklar butunudur.
fasist toplumlarda genellikle escinseller yagli kazikla ve linc yontemiyle oldurulmek istendiginden, veya en basit haliyle temel haklari ihlal edildiginden; demokrasi ve ozgurlukleri savunan bazi kafalarin desteklemesini umdugum, ama sadece umutlarda kalacak olan haklardir.
parle-moi des simples choses
emmène-moi à l'opéra
offre-moi des roses et des camélias
parle-moi des jolies choses
des cahiers du cinéma
et des questions qu'on se pose dès les premiers pas
parle-moi des mirabelles
et d'un violon sur le toit
donne-moi des ailes et du chocolat
parle-moi du bleu du ciel
dans un restaurant chinois
offre-moi du miel du bout de tes doigts
parle-moi de tes silences
avec ta bouche et tes bras
entre dans la danse et danse avec moi
parle-moi de ces distances
qui ne nous séparent pas
dis-moi que l'amour ne s'arrête pas
parle-moi des simples choses
emmène-moi à l'opéra
offre-moi des roses et des camélias
parle-moi des jolies choses
des cahiers du cinéma
ayni claire bennet gibi spontaneous regeneration gucu avrdir. yani neredeyse olumsuzdur. ayni zamanda, dizinin su ana kadarki en tasakli adamidir. kendisi, bize ilk baslarda takezo kensei olarak tanitilan sari pipi ingilizdir. ama hiro nakamura'nin isin icine etmesiyle arkadasimiz gelecege kadar bir guzel yasamis; ask ve kalbi sokup cikarma yalan olmus ve abimiz the company'i kurmustur. hatta isi holocaust'a kadar goturecek kadar psikopat olmustur.
teoriye gore bir kiz, hot-crazy dengesini denklestirmek zorundadir. yani ne kadar deliyse o kadar seksi olarak ancak kayda deger olabilir. delilik miktari seksilik miktarindan buyuk olunca egimi 1 olan lineer cizginin altina dusmus ve kaybetmis olur. muhim olan o cizginin ustunde kalabilmektir.
realpolitik, herhangi bir ideale veya kurama bağlanmaksızın tamamiyle mevcut gerçeklere uyum sağlayarak amaçlarını gerçekleştirmeye çalışmak anlamında kullanılan almanca terimdir.bu politikayı uygulayanlar kendi ülkelerinin çıkarlarını amansızca korurlar ve karşılarındakilerden de bunu beklerler. bismarck'ın alman birliğini sağlamak için izlediği politika realpolitikin en bilinen örneğidir. günümüzde realpolitikayı en yoğun biçimde uygulayan devlet abd'dir.
realpolitik, güçlü devletlerin politikası olmanın yanısıra, iç kamuoyu baskısından da uzak olmayı gerektiren bir politika türüdür. iç kamuoyu baskısı (örneğin insan hakları örgütleri, yeşiller vb.) devletin çıplak ulusal çıkarlarının tek güdü olmasını engellemektedir.
alecto carrow'un abisidir. dumbledore doneminden sonra karanlik sanatlar dersi vermeye baslamis, cezaya kalan ogrencilerin uzerinde cruciatus lanetini diger ogrencilere pratik ettirmistir. voldemort'un adami ve olumyiyendir.
"uzlasma" mantigi yuzunden kisitlanan kavramdir. kimsenin kavga etmesini istemeyen moderatorlerimiz, baskasini rahatsiz edebilecek her turlu entry ve basligi silmek konusunda azimlidir, kararlidir.
diyelim ki, bir sahis hakkinda dusuncelerinizi, gozlemlerinizi yazdiniz. bir bakmissiniz ki sag tarafta silik, size dogru isildiyor. "baslik silindigi icin entry'niz siliniyor" uyarisini gorursunuz. basligi acan sizsiniz ama basligin neden kapandigi belirtilmez. tahmin edilen neden, baskalarini kizdirabilecek bir baslik acmis olmanizdir.
sozlugun kurulus amaci, degisik kavram ve durumlarin bizim bireysel literaturumuzde ne ifade ettigini yazmamiz ve insanlarin bunu okumalari; okurken kah ogrenip kah eglenmeleri, kah dusunup kah sorgulamalaridir. tabi siz bir kavramin ne ifade ettigini anlatmaya calisirken, bir bakmissiniz sesiniz kesilmis. ayni 59. emmy odullerinde neo-con'lara yakinligiyla bilinen fox televizyonunun, savas karsiti konustugu icin sansurledigi oyuncu sally field gibi, sansure ugrarsiniz.
tabi modlar da hakli. isin normali soyledir: buraya girilen girdiler, kimse muhattap alinarak girilmemeli. sadece bosluga fikrinizi atarsiniz, isteyen ordan alir okur. tabi eger sozlukte forum havasi agir basiyorsa, karsilikli atismalar yasanir.
mesela:
baslik: dell
yazar x: acaip dandik bilgisayar ureten ve kendi kendine bozulan bilgisayarimi garanti kapsami disinda tamir etmeyi oneren dolandirici bilgisayar ureticisi.
yazar y: bazi insanlarin nasil dandik dedigine aklimin ermedigi, bozulan bilgisayarimi cillop gibi bedavaya yapan firma. ee, adam gibi bakarsan bilgisayarina, garanti kapsaminda olur.
tabi, bazi durumlarda bir baslik acarsiniz, mesaj kutunuzda kufur dolu yazilar gorursunuz. o da ayri bir tartisma konusudur.
velhasil-i kelam, bazi yarazlar "hani ozgurluk!" derken, bir kismi "boyle yazara boyle ozgurluk" demekte, yasam devam etmektedir.
ever seen a blind man cross the road
trying to make the other side
ever seen a young girl growing old
trying to make herself a bride
so what becomes of you my love
when they have finally stripped you of
the handbags and the gladrags
that your poor old grandad had to sweat to buy you
once i was a young man
and all i thought i had to do was smile
you are still a young girl
and you bought everything in style
so once you think you're in you're out
'cause you don't mean a single thing without
the handbags and the gladrags
that your poor old grandad had to sweat to buy you
sing a song of six-pence for your sake
and drink a bottle full of rye
four and twenty blackbirds in a cake
and bake them all in a pie
they told me you missed school today
so what i suggest you just throw them all away
the handbags and the gladrags
that your poor old granddad had to sweat to buy you
they told me you missed school today
so i suggest you just throw them all away
the handbags and the gladrags
that your poor old granddad had to sweat to buy you
ayni zamanda the office(uk)'in de jenerik muzigidir. hatta david brent bile soylemistir bu sarkiyi 1. sezon 4. bolumun sonunda.