londra'da şehrin biraz dışında kalan, genellikle arap-free bölgelerde yaşamak isteyen zengin veya soylu yerli ingilizlerin kaldığı, sosyal anlamda dünyanın en sıkıcı bölgesi olması muhtemel (bar, kafe, restoran anlamında), hayatın resmen (-x16) tadında yaşandığı, yöneticilere ve butik şirketlere ev sahipliği yapan ve gayrimenkul fiyatlarının aşırı fahiş olduğu ama bir yandan da tam kafa dinlemelik ortaçağ mimarisi çok hoş evlerin olduğu bölgesi.
hayatta olan biteni bir adım geriden takip edip doğru zamanda doğru yerde olmak, bir nevi gizli winner olma durumu. çevrenizde bu tiplerden bolca görebilirsiniz.
iki farklı karakter ama temelde aynı senaryonun döndüğü, üstelik aralarında belki 50 yıl olan iki filmin karşılaştırılması sonucu ortaya çıkan düşünce. katılıyorum.
sözlükte girilen entry'ler bildiğiniz üzere mobilden mi yoksa desktop'tan mı atılmış görülebiliyor. mobil girişlerde küçük bir cep telefonu ikonu var. tabletlerden girilen entry'ler hangisine dahil bilmiyorum.
neyse.
ilgili yazarların ama mobil olduklarından, ama uzun veya bir şekilde kendini okutan entry'ler girememesinden ötürü ortaya atmak zorunda kaldığım önerme. bir mevi "fast-food" kültürü gibi. yazarımız önüne gelen her başlığa sanki kafasına silah dayamışlar gibi bir şeyler yazıyor, üstelik bunu yaparken herhangi bir taslak yok kafasında. daha önce düşünülmemiş bir şey. sadece o anda aklına gelen ilk imge, fikir, düşünce. artık neyse. genelde tek cümlelik entry'ler. okuyana bir şey katmıyor. varlığı veya yokluğu arasında çok fark yok.
elimde olsa tamamını engelliler listesine almak isterdim.
eööh. ne diyorduk, söslük çok bosdu.
edit: sikip atmışsınız sözlüğü amk liselileri :)
zall, eserinle gurur duyabilirsin kardeşim. inci sözlük gibi bok çukuruna bile yazar olamamış tipler, ki biz orayı da çok bozduğu için 2. nesilken terk etmişik, gelmiş burada incicilik oynuyor. düşün artık seviyeni, inci sözlük yazarı bile olamayan tiplerle mainstream sözlük olmaya çalışıyor, ilk 3'e oynamaya çalışıyorsun. ahanda alttaki entry'lere bakıp gurur duyabilirsin. bunun yaptırımı itü sözlük'te bile kalıcı hesap silinmesidir, lafa gelince ne yönetim ne yazarlar itü'ye sallamayı biliyorsunuz ama bence oranın bile tırnağı olamazsınız gibime geliyor. bravo. aynen böyle devam.
şimdi var böyle bir şey. böyle depresyona giriyorsunuz. belli bir arayış içerisindesiniz falan ama tabi olmuyor. sonra işte son çare olarak her şeyi geride bırakıp babaanne pazarından almış olduğunuz takriben 600 gram keçiboynuzunu çatır çutur yemeye başlama olayı. genellikle depresyonun en ileri safhasında gerçekleşir. bu da işe yaramazsa maalesef intihar eğilimi dahi vuk'u bulabilir.
not: psikoloğum
not 2: tercihen at kestanesi de yenebilir, aynı etkiyi verdiği kanıtlanmış bilimsel bir gerçektir.
kendi çomarlığının farkında bile değildir. kendisini york lord'u, düşeş'i zanneder. neticede kendisi gibi düşünmeyen herkes çomardır ama olsun, önemli olan lordluk. arada aynaya, şöyle bi arkadaş çevresine, ne bileyim ailesine falan bakması gerçekleri görmesi açısından daha aydınlatıcı olabilir.
sık avrupa gezintilerimde yaptığım bir diğer sosyolojik tespit.
avrupa'da çok güzel kadınlar var. kabul. mesela stockholm Drottninggatan'da oturup bir kahve içerken yanınızdan gelip geçen 10 üzerinden 9,5'luk kızları görebilirsiniz. bunları mesela türkiye'de bulma ihtimaliniz çok düşük. ama aynı şekilde 10 üzerinden 1,5'luk kızlar da var. keza bu kadar çirkin kızları da türkiye'de göremezsiniz. türk kızları belki o kadar güzel değil ama belli bir sınırın altına da inmiyor güzellik anlamında. hani kabataslak olarak 5-7,5 bandında gidip geliyorlar diyebilirim.
gerçi gariban kızımızın kozmetiğe verecek parası, işi ve hatta motivasyonu falan da yoktur belki, orası ayrı mesele. işin sosyolojik kısmına ise girmiyorum bile. toplum, aile baskısı vs..
ama böyle bir gerçek var sanırım.
özellikle kadınlarda görülen bir tür sahiplenme davranışı. şu veya bu bahaneyle dişi kişimiz bir takım eşyalarını kasıtlı olarak evde bırakır. böylece en az bir kez daha geleceğini kendince garantiye alır. keza kendisi yokken olası bir "yabancı" dişinin yaklaşması durumunda da hem size hem ona bir mesaj yollamış olur. ya da yollamış olduğunu düşünür.
az önce sözlükte dolanırken farkına varmış olduğum gerçek. sözlükte biraz yeni olduğum için farkına varmam biraz zaman almış olabilir ama ne derler bilirsiniz, geç olsun güç olmasın. evet, burası kesinlikle biraz şey. hatta biraz dedim ama bayağı bayağı şey yani. yani, bilemiyorum.
sözlükte zaman geçirmek, denk gelirse güzel entry'ler okumak, veya ilginç başlıklar olduğunda entry girmek için sol frame'i kollayan yazarların yaptıkları hata. bu kesinlikle yapılmaması gereken bir hata çünkü sol frame genellikle birkaç satırdan oluşan bir gündem yeri, olanlarsa seviye anlamında oldukça kötü. bunun yerine karıştır veya sevilen yazarların başlıkları incelenerek okumak veya yazmak için daha güzel şeylere rastlanabilir.
yazarların feodal bey olduktan sonra yapacakları ufak tefek şeylerdir. eminim herkesin böyle bir listesi vardır. sonuçta üç günlük dünya, ne olacağını asla kestiremezsiniz. o halde temkinli olmak ve henüz vakit de varken bu tür bir liste hazırlanması oldukça elzemdir nazarımda.
bir tür çirkin erkek avuntusu. hadi dağılın yok öyle bir şey.
şaka lan şaka, hemen üzülmeyin. vardır böyle bir şey, zira ne kadar yakışıklı olursanız olun ilişkinin 2. ayından sonra diğer şeyler devreye girer ve bu noktada gerçekten zeki bir erkek her daim 1-0 öndedir.
iki güzide sigaranın karşılaştırması.
kısa parliament daha bir sigara gibi gelir tadı, marlboro'da ise hoş bir aroma vardır, ayrıca marlboro'nun içimi daha soft'tur. ayrıca paket tasarımı açısından marlboro fersah fersah öndedir. kısa parliament de iyidir, bilemiyorum ki, sanırım şu iyi bu iyi demek yerine zevkler değişir deyip kapatmak gerek bu konuyu.
bence gazeteciliğin top noktası. şu an izlediğim haberde savaşın ortasında vurulan ve tek amacı oradaki işini yapabilmek, insanlara neler olup bittiğini aktarmak olan bir emekçinin vurulması var.
bence dünyanın en saygı duyulası mesleklerinden birisidir.
insanlara kendini beğendireyim derken kişiliğinden ödün vermekle klavyesinin ayarını kaçırıp kalite veya ölçü gözetmeksizin ateş etmek arasındaki dengenin en güzel kurulduğu optimum noktadır.
nedir peki diye sormayın, çünkü bilmiyorum.
ypg sınavı öncesinde tavsiyeye ihtiyaç duyanlara hazırlanmış kılavuz niteliğindeki rehber.
aslında çok basit, ypg'ye girmeyi gerçekten istediğinize göre size diyecek bir şeyimiz yok aslında, terörist bir huur çocuğu olarak gönül rahatlığıyla eşek cennetine gidebilir, orada istediğiniz kadar eşekle türlü ilişkilerde bulunabilirsiniz.
britanyalı bir hatuna diyecek gibi olup dilim yetmediği için diyemediğim, sonra da üzüldüğüm şeydir. bilenler yeşillendirebilirse sevinirim, watsap matsap bir şekilde yazmam gerek.
ülkemizle yaşadığı ve çok büyük oranda haksız olduğu son sürtüşmelerden sonra ayyuka çıkmış olan gerçek.
şimdi biz bu abimizi sevmiş miydik, evet. yalan yok. biz onun üstsüz ata binmesini sevdik, biz onun kaplanlara yem vermesini sevdik, biz onun piyanodan ümit besen şarkıları söylemesini sevdik. peki o ne yaptı?
adam kezbanın teki çıktı rıza baba.
hani böyle iş yerinde sürekli kestiğiniz kızı gözünüzde büyütür büyütürsünüz sonra bir şekilde bir iş yaptıktan sonra aboww, ulan keşke tanımasaydım, keşke bilmeseydim seni de öyle kalsaydın gözümde dersiniz ya, işte tam o hesap.
ulan söylemediği yalan kalmadı, ağlamadığı mercii kalmadı. yemin ediyorum kendimi çingene mahallesinde tavuğa çarpmış gibi hissettim şu son 1 aydır, ve evet, tahmin ettiğiniz gibi 200 tl para alıp hala tavuğum da tavuğum diyen yelloz karılar gibi kendisi. amk tavuğu markette 20 lira layynn, delirtme beni!1!1!
artık nefretimsin putin, bunu da böyle bil. demek ki neymiş, harvard'lı obama ile allahın dağ ayısını bir tutmadan, karşılaştırmadan önce derin bir besmele çekmek gerekiyormuş.