işin özü tam öğrenilmeden yorum yapılamayacak bir konudur. ancak haber doğru ise, carrefourun pazarlama ve satış şekilleri tümden negatif yönde değişecektir. kendi ipini çekmiş denilebilir.
Hiç cesaretin yok sevdalara acılara
Hiç direnmedin ayrılığa teslim oldun kolayca
Aşka engel olur uzaklar sen aşık değilsin
Ağlama inanmam sen beni sevmedin
Sevseydin gelirdin dünyanın bir ucuna
Özleseydin arardın bekledim boşuna
isteseydin çalardın kalbimi bir gecede
Her hatayı yapardın aşık olsaydın.
seçime yakın bir zamanda makarna gibi, kömür gibi, davos gibi, kanalizasyon istanbul projesi gibi büyü ötesi bir üfürmeye maruz kaldığında akp ye tekrar oy verecek kesimdir.
herkesin aynada kendisine sadece göz ucuyla bakarak bu şekli kimin kendisine verdiğini düşünmektir.
-gözlere ter girmesin diye teri yanlara akıtan kaş.
-gözlere toz girmesin diye kirpik
-göz dinlensin diye kapak
-gözler kurumasın diye su kanalları
-gözlere ıslaklık verip toz kiri topladıktan sonra dışarı atılması için burna akıtılan kanalizasyon benzeri boru.
-gözün uzak veya yakına anında odaklanabilmesi
-burnun kokuyu alıp ayırt edebilmesi
-dil ve tat olayı
-diş
-dudak
-ses telleri konuşma
-vücudun yapısına göre saçlar.
-kulak
v.s v.s v.s v.s milyarlarca şey.... herşey... görünen görünmeyen herşey ancak onun eseri olabilir. çünkü hepsi birbiri ile bağlantılı. beni kim yarattı ise benim ısınmam için güneşi yaratan odur. benim uyuyup dinlenmemi kim istiyorsa benim için güneşi alıp karanlığı veren odur. domatesi kim yarattı ise midemi ona göre yaratan odur. denizdeki balığı kim yarattı ise havada uçan kuşun gagasını o balığı yakalayacak şekilde yaratan odur. o ne büyük ve merhametli bir ilahtır ki inanmayandan bile nimetlerini esirgemiyor!!
bütün herşeyi kimin bu kadar intizamlı yaptığını düşünebilmektir. bunlar kaybedildiğinde çok iyi düşünülebiliyor ama önemli olan kaybetmeden düşünebilmektir.
17 yıldır düzenli olarak yaptığım ve madalyasını gururla taşıdığım ayrıca bu eylemi gerçekleştirerek hayatımda kendimle gurur duyduğum tek olaydır.
(3 ayda bir olayına pek sıcak bakmıyorum. bir defa denedim ölümden döndüm. bence sağlıklısı yılda bir.)
devletin kıdem tazminatındaki temel amacı paraya konmaktır. emeklilik yaşını 65 'e çekerek emekli maaşını bitirdi. yani sosyal güvenlik pirimi bir nevi devlete bir gelir kapısıydı. daha sonra işsizlik fonundaki paraya el atıldı. burda biriken para 77 milyar tl dir. ve bu paradan işsizlere verilen tutar: 4,6 milyardır. yani 73 milyar tl devletin gelir kalemi oldu. ve böyle devam edecek. ki işsiz kalana ödenmesi gereken 6 ay boyunca maaş olayında o parayıda ödememek için adeta anası ağlatılıyor.
aynı şekilde kıdem tazminatı hükümetin iştahla baktığı bir gelir pastasıdır. olay şöyle; şu anki sistemde bir çalışan emekli olduğunda veya işten çıkarıldığında: son maaş X çalıştığı yıl kadar kıdem tazminatı alıyordu. hükümet bu parayı çok ballı buldu ve paraya bir şekilde konması gerekiyordu. işverene bu parayı bana ver derse işverenin bu parayı vermesi zor olabilir di. bu nedenle işverenin ödeyebileceği minimum tutar aylara bölünerek belirlendi. yani işverene diyorki sen sus sana en büyük kolaylığı yapıyorum. gerçekten de öyle. işveren açısından bir nimet. işveren bu paraları cüzi bir rakam ile bireysel emeklilik şirketlerine yatıracak, bireysel emeklilik şirketlerinin parası da malumunuz olduğu üzere hazineye yatırılıyor, böylece hükümetin kasasına girmiş oluyor. kişi emekli olacağı zaman ancak bu parayı alabiliyor. veya işten çıkarılırsa 5 yıl boşta gezerek 5 yıl sonra alacağı tutardan vergi de kesilerek alabiliyor. alabildiği tutar ise o kadar azki.... düşünün 30 yıl boyunca kıdem tazminatınız % 60 eksiğiyle birikiyor ve bu biriken tutar bireysel emeklilik fonlarında sözde değerlendiriliyor. dünya alem biliyorki bireysel emeklilik fonlarında bir kuruş bile artmıyor. yani hükümet imf den ordan burdan kullanacağı krediyi işçinin o azıcık kıdem tazminatından =0 faizle kullanmış oluyor. diğer geri ödeme ve tazminatı elde etme olaylarındaki şerefsizliğe ise hiç değinmeyeceğim.
işçinin kaybını örnekle hesaplayalım, diyelimki işçi 2000 lira maaş alıyor olsun.
önceki sistemde; son maaş X çalıştığı yıl olduğundan 2000X 25 = 50.000 lira kıdem tazminatı almış olurdu. (damga vergisi binde 7,5 kesilerek)
şimdiki sistemde ise: 30 yıl boyunca maaşından % 4 oranında kesilen tutar emeklilik fonlarında sözde değerleneceği için bir kuruş bile artmayacağından inanın 30 yıl önce kendisinden kaç lire kesiliyorsa aynı parayı bile alamayacak. yani 13.000 lira ya alır ya almaz!! sakın son maaş üzerinden yani 2000 lira üzerinden % 4 hesaplayıp sonuca varmaya çalışmayın. çünkü hesaplama son maaş üzerinden yapılmayacak. önceki birikmiş tutar ne ise aynısı belki kayıpla birlikte size takdim edilecek. çünkü 25 yıl önce aldığınız maaş 100 liraydı sonradan zamlarla arttı....
yeni kıdem tazminatı düzenlemesi tam bir insafsızlıktır, adiliktir, ahlaksızlıktır, namertliktir, şerefsizliktir, yetim hakkı yemektir, vicdansızlıktır, dinsizliktir, imansızlıktır, ahirette inanmayan ahirette hesap verebileceğini düşünmeyen adi mahlukların işidir, münafıklıktır... v.s v.s..
Bu yasa tamamen paraya dayalıdır. Sağlık harcamalarının yüksek tutarlı olan kısmı sezeryandı. Kürtaj bahanesi oyalama taktiğiydi. Yoksa hükümetin umrunda olmaz çocuğun ölmesi v.s. Bu hükümet sadece paraya bakar. Para varsa işin ucunda; ölümler, bölümler, batmalar, çıkmalar hükümetin umrunda olmaz.
Büyü; bir insanı etkisi altına almaya çalışarak ona istenileni yaptırmaktır. Bu tanıma uyan örneğin siyasiler veya çeşitli örgüt liderleri, bir mikrofona üfürerek bir milleti acaip şekilde etkisi altına alıp istediğini yaptırabiliyor. Diğer örnekleri siz çoğaltabilirsiniz.
öyle tipleri gördüğümde Allah rızası için birşeyler yapabiliyor olmanın mutluluğunu anlatamam! onlar benim ibretlik familyam.(soğuk olmasaydı sıcağın, acı olmasaydı tatlının, siyah olmasaydı beyazın, cehennem olmasaydı cennetin güzelliği anlaşılamazdı)
sorun karşılıklıdır:
an olur; kadın yaptığı iğrenç hakaretlerle en sabırlı, en mülayim insanı dahi bombaya çevirir. o an karşısında kadın değil, erkek olsa hatta kim olursa olsun en ağır şekilde karşılık verilecektir. burada kadının bir ayrıcalığı yok. tartışmaya girdiysen ya edebinle adam gibi tartış, kavgaya sebep olacak ağır hakaretler laflar edip cami duvarına işeme ya da sonuca katlanacaksın. haklı duruma düşmek için erkeğini türlü hakaretlerle aşağılayıp sonuç olarak kendine saldırdıp, sonrasında da "beni dövüyor" demek namertliktir.
an olur; erkek eziktir. kimseye sözünü geçiremiyordur. kimseye gücü yetmiyordur. gün boyu yaşadığı ve hak ettiği karşı tutumları ev ve ailesine yansıtarak olumsuzluğa sebep oluyordur. haklı olarak kadın buna tepki gösterecektir. erkek ise bu ezikliğini gidermek için gücünün yettiğine yani karısına karşı kullanır. bu tarz insanlar ahmaktır. kadını sabrını adeta zorluyordur. alkol ve kadına şiddetin ise hiç bir şekilde mazereti olamaz, böyle erkekler erkek bile değildir.
Etkilendiğim ve mutlaka izlenmesi gerektiğini düşündüğüm filmler:
-hawks (1988 yapımı-hastanede tanışan ve ölmeyi bekleyen 2 hastanın dramı)*****
-Hoffa ( 1992 yapımı-sendikacı jimmy hoffa'nın hikayesine dayalı, dört dörtlük).*****
-The Majestic (2001-yapımı duygusal bir film).***
-Scent of a Woman (1992-Fakir bir öğrenci ve ordudan kaza sonucu kör olduğu için emekli edilmiş bir albayın dostluğu.)****
ülkemizin AB başvurusu ile ve AB nin kriterlerine göre tarım ve hayvancılık istihdamımız AB normları üzerinde yüksek olması sebebiyle hükümetler el birliği ile tarımı da, hayvancılığı da büyük bir zevkle bitirdiği için yine AB ülkelerinin kalkınma istekleri doğrultusunda kendilerinden bu ithalatı yapmamız gerekiyor, gerekecek ve böyle devam edecek.
arkadaşımızın arsasına birisi bir oldu bittiyle gecekondu dikti, arkadaşımız arsasına bakmaya gittiğinde gülerek "kardeş benim arsaya bina yapmışsınız, burası benim ha ha ha" adamın verdiği cevap "burası senin değil devlet arazisi". Arkadaşımız kendinden emin olduğu için yine gülerek "buyrun size tapusu ve hemen burayı boşaltırmısınız" dedi. adam aynen şöyle demişti "beni hiç bir kuvvet buradan çıkaramaz". Tartışmalardan sonra arkadaşımız polis çağırdı. poliste kendilerinin yapabilecekleri birşeyin olmadığını mahkemeye başvurması gerektiği söylendi. allem kullem tartışmalardan sonra arkadaşımız başına aldığı belayı bilmeden mahkemeye başvurdu. başvuru tarihi: 1982
ister inanın ister inanmayın tam tamına 20 yıl mahkeme kapılarında elinde tapusuyla duruşmalarda tek kelime bile söylettirilmeden süründürüldü ve 2002 yılında sinirden bombaya dönmüş olarak hakimin de lafını kesip şunu söyledi ve hakimin insafını yerine getirdi. "sayın hakim bey biz burda neyin tartışmasını yapıyoruz. elimde tapusu olmasına rağmen, bir gece benim arsama gelip ev yapılıyor ve ben 20 yıldır o arsamı kurtarabilmek için mahkeme kapılarında süründürülüyorum. ben bu arsayı istemiyorum artık ve devlete bağışlıyorum" böyle söyleyince hakim direkt lehinde kararı okudu.
isterseniz deneyebilirsiniz. örneğin boş bir eve direkt gidip eşyaları koyup oturun ve ev sahibinin sizi mahkeme yoluyla çıkarmasını söyleyin.
yaz için; klima, buzdolabı ve serinletici (velhasıl bir kısım beyaz eşya) satışlarını patlatmak için son 1000 yılın en sıcak yazı yaşanacak yaygarası yapılır.
kış için ise; infrared ve diğer ısıtıcı çeşitlerindeki satışları patlatmak için başlıktaki gibi yaygara yapılır.
bunların tamamı satış kampanyalarıdır. yapılan araştırmalar saat 19 da tv başında haberleri izleyen kitle üzerinde yapılan reklamların % 90 'nında başarı gösterildi bu nedenle firmalar tv şirketleri ile anlaşarak bu yaygaraları yapıyor. ve hemen arkasından çıkan reklama bakın ya bir infraret ısıtıcı veya kombi reklamı görürsünüz veya serinletici klima tarzı reklam görürsünüz.
şerefsiz mahluklar. bunlar ancak haşere olabilir.
-bazı yorumlarda çocuğun uygur türkü olmadığı, hırsızlık yaptığı için dövüldüğü, çalınan şeyin geri istendiği yönünde. gerçi ne olursa olsun çocuğa o şekilde davranılmaz.
çok çalışkan, kedi, köpek, örümcek ne bulursa yiyen yaptıkları köprüler bir yıl olmadan yıkılan, yaptıkları yollar çöken, binalar temelinden devrilen, yaptıkları telefonlar elde patlayan velhasıl yaptıkları her şeyde sahtelik bulunan ekol yaratıklar.