Bazen herhangi çabanın sonucunda elde edebileceğim şeyleri düşünüyorum ve belki de bu düşünme sonucunda hevesim tükeniyor ve o şeyi elde etmek için hiçbir istek duymuyorum.daha doğrusu gösterilen çabaya değmeyeceğini anlıyorum.galiba tembellikten kurtulmanın en önemli yolu düşünmeyi bırakmaktan geçiyor.bir çabanın sonucunu düşünmeden bodoslama yürümek lazım belki de.
Lafı uzatmadan konuya gireceğim,bugün bir sosyolog dinledim ve kendisi bütün insanların aynı yetenek seviyesine,hemen hemen aynı zekaya sahip olduklarını ve eğer isterlerse her konuda başarılı olabilecekleri gibi açıklamalarda bulundu.peki neden bazılarımız her türlü başarıyı elde ederken bazılarımız da tutunamayana dönüşüyor?bizi ayrıştıran tembellik mi,isteklerimizin farklı olması mı,koşullar mı,yaşadığımız çevre mi,yediklerimiz içtiklerimiz mi,genetik mi?ben bu soruya cevap verebileğimi düşünmüyorum ama keşke herkesin başarılı olduğu,hayallerinin gerçekleştiği,intiharların olmadığı,hayal kırıklığı denen şeyin sadece filmlerde karşımıza çıktığı bir dünya mümkün olabilseydi diyorum.
Nuri bilge ceylan iyi filmlere sahip ama iyi bir yönetmen mi?
Gaspar noe,lars von trier,david lynch gibi daha pek çok sayabileceğimiz yönetmen gerçekten teknik olarak iyi işlere imza atmışlardır ve derinlik olarak da nuri bilge ceylan filmlerinden daha aşağı kalır yanları yoktur.peki ceylan bu teknik zayıflıkları minimalist bir tarz yaratmak amacıyla bilinçli bir şekilde mi tercih etmiştir yoksa imkanları mı bu kadardır?
Ne fark eder ki?
Sonuçta ana akım sinemanın yavanlığından,içi boş gürültüsünden sıkılan izleyiciye bir seçenek sunmuyor mu?bunu hangi amaçla ya da hangi bilinçle yaptığı o kadar da önemli mi?
Bir de ceylan'a burjuva özentisi,fakir,bir baltaya sap olamamış adamların mastürbasyon malzemesi yakıştırması yapanlar var.sanat herkes için değil midir?sadece belirli bir zümreye mi aittir?alt sınıflar kutsal damacanalar'a mı mahkumdur?hem insanların sanatla bile olsa kendilerini ayrıcalıklı hissetmek istemelerinde ne sakınca vardır?art house seven her alt sınıf birey özenti midir?
Falan filan...
Krzysztof kieslowski'nin öldürme üzerine kısa bir film'ine göndermeler olan (ya da ben öyle zannediyorum) eser.özellikle köprü üzerindeki heykelin suya atıldığı sahne neredeyse birebir aynı.
Yorum bölümlerinde insanlar ürün hakkında yorum yazacaklarına,genel olarak kime aldıklarını yazdıkları site."eşime hediye aldım,sevgilime aldım,sözlüme hediye ettim" gibi.inanmazsınız bu gözler "kayınçoma aldım" gibi bir yorum bile okudu.anladık çok sosyal,geniş ailelere sahip insanlarsınız ama biraz da ürün hakkında yorum yapın.
Sıkıcı,çoooook sıkıcı bir film.yeni dönem lgbt filmlerinden bıkmıştık zatenuludagsozluk bu da yeni hiçbir şey söylemiyor.benim tavsiyem bunu izleyip zaman kaybedeceğinize gidin aşk-ı memnu'yu 40.kez tekrar izleyin.
Gereksiz bilgi deposu.insanları hiç ihtiyaç duymadıkları bilgilere boğmakta.sağlık sektörüyle uzaktan yakından ilgisi olmayan bir insan neden oturup da varis tedavi yöntemlerini dinler?
Şu günlerde herkesin diline doladığı gibi bir stres kaynağı değildir.aslında bir insanın en son stres duyması gereken yerdir.bundan birkaç ay önce trafikten,gürültüden,kalabalıklardan,iş stresinden,yoğunluktan şikayet eden insanlar şimdi de evde kalmaktan şikayet ediyorlar.evimizde mutlu değilsek bu işte bir sorun var...
Arada bir yönetmen.tam arthouse diyemeyiz ama tam hollywood da diyemeyiz.christopher nolan gibi daha ana akım izleyiciye hitap edecek işler yapmadı ama oynattığı oyunculara bakıyorsun oldukça ünlü isimler.sanat sineması çok sıkıcı ama hollywood da çok yavan diyenlerin favori yönetmeni olabilir.
Kötü müzikler,kötü oyunculuklar,ilgi çekici konu,kötümser karakterli biriyseniz ilginizi çekebilir,hayatı toz pembe gören biriyseniz hiç açmayın daha iyi.
Keşke şu cehennem olayına hiç girmeden direkt 'insan ev'den sonra bitseydi.bu tarz ağır mesajlar içeren filmler fantastik olaylar işin içine girince inandırıcılıklarını azaltıyorlar.ama yine de son zamanlarda can çekişen sinema sanatı için iyi bir iş.
Mükemmel başlayan,mükemmel ilerleyen ama ikinci yarıda vites küçülten,müziklerin tam yerinde kullanıldığı,irreversible kadar sert olmayan,sert olmadan da iyi işler yapabileceğini gösteren gaspar noe eseri.
Keşke şu adamın (gaspar noe) ailecek seyredebileceğimiz bir filmi olsaydı.o kadar güzel filmler çekiyor ki birisine izlettirmek istiyorum ama sapık damgası yemekten korkuyorum.
Sinema tarihinin en iyi intihar sahnelerinden birine sahip.karakterimizin elindeki bardağı dikkatlice taşıması,arabanın üstüne bırakması,arabayı açıp silahı alması,sonra tekrar kapıyı kilitlemesi ve son.
iyi müzikler,iyi renk kullanımı,dünyanın en sıradan hikayesi,dünyanın en klişe replikleri,yani sözün özü hikayeye takılmayıp teknik detaylarla tatmin olabilen biriyseniz filmi seveceksiniz.
Genelde sanatçı kişiliklerin daha hassas oldukları soylenmesine rağmen bu filmde hassas olan sanatçı kişilik değil tam tersine sanattan hiç çakmayan (edebiyat ve amerikan sineması hariç) öğretmenimizdir.