bene gesserit rahibelerinin kendilerini sakinleştirmek ve dikkatlerini toplamak için kullandıkları sözlerdir.
"korkmamalıyım; korku akıl katilidir! korku, toptan yok oluşu getiren küçük ölümdür. korkumla yüzleşeceğim. üzerimden ve içimden geçmesine izin vereceğim ve geçip gittiği zaman, geçtiği yolu görmek için iç gözümü ona çevireceğim. korkunun gittiği yerde hiçbir şey olmayacak. yalnızca ben kalacağım... "
consept tasarımı 2008'de new york'ta tanıtılan, çift egzoz çıkışı, spor süspansiyonlar ve agrasif çizgileri ile dikkat çeken 2010 model coupé. araç geçtiğimiz yaz başında satışa çıkmıştı.
honda'nın amerika pazarına ürettiği yeni nesil otomobil. araçta 19 inç 7 kollu alaşım jantlar ve ayrıca honda'nın geliştirdiği 4 çeker sistemi super handling all wheel drive var...
"evlilik için anlaşma yapılıyorsa, sevgililik için de yapılmalı" diyen sağlamcı insanlara çözüm sunan icat.
sevgilerde bir şeylerin yaptırım getirilerek korunması ne kadar absürd oysa ki... en büyük ceza zaten mahrum bırakma iken, "aldatırsan bla bla", "özel günümüzü unutursan bıt bıt" diye uygulamalarımız var zaten. bir de madde madde bunu hazırlamak anlamlı mıdır ki? konuşulması, anlaşılması yetmez mi karşılıklı beklentilerin? illa bir akit mi imzalanmalı korumak için incinen yanlarımızı? bilememekle beraber, ilginç buluyorum bu girişimleri.
kadınlarda erkeklere oranla 3 kat fazla görülen, yaşlılıkta görülme sıklığı artan kalça eklemindeki tüm kırıkların ortak adıdır. kırık onarılarak kaynar ya da bölgeye protez takılarak tedavi edilir. bu hadise yaşlılar için ölümcül olabilir.
her erkek çekici olmak zorundaymış gibi geliyor bazen ama değil bence. öyle adamlar var ki çekicilik küçücük bir detay onlara bakınca. nasıl mı?
misal, adam çok zeki, çevik, ahlaklı. üstelik yaratıcı, üretici ve bilinçli. şimdi adam ne kadar itici olursa olsun, bu onun yanında detay kalmaz mı? göz boyama gibi gelse de, bence süper. donanımlı, güçlü erkek çekici olmak zorunda mı? aşk için belki ama sevip saygı duymak için gerek yok. evet.
rezalet, skandal, facia! tamam, biraz abarttım ama boktan bi durum bu.
güzel bi espri yaparsınız. duruma "cuk" oturur. siz sırıtır ve hatta gülerken etrafınızda bir sessizlik olur. şöyle bi yanınızdaki insanları, ortamınızı süzersiniz. "acaba yersiz, zamansız, anlamsız bi espri miydi lan?" der; kendinizi sorgulamaya başlarsınız. birinden birinde bir bokluk olduğu muhakkaktır da, hangisinde olduğu eprinin anlaşılmamasından daha önemlidir.
sorun etrafınızdaki insanlardaysa, çevrenizi değiştirin. aptallarla takılmak çok sıkıcı ve yorucu. sorun ortamda ise olay ikiye ayrılır: yersiz espri yaptıysanız kendi ağzınızı burnunuzu kırın, laubaliliğe ne gerek var? yok sorun ortamdaki hissizlik, tepkisizlik ise ne işiniz var lan orda? eve gidip çay koyup içseniz, güzel müzikle kitap okusanız daha iyi; en azından faydalı. yok eğer sorun sizde ise, ne diyim? beyin kortekslerini, espri kabiliyetini geliştirmek elinizde. yüklenip kendinizi ilerletmeye çalışın. eğer buraya dek entryi anladıysanız, bunu başarmak çok kolay. yok bunlardan hiçbiri değil benim sorunum diyorsanız eyvallah, büyüksünüz. lakin ekrana "yazar burada ne demek istemiş?" diye bakan varsa... neyse, beyin nakli başlayınca bir entry daha yazacağım ben.
mustafa sandal'ın 2002'de yaptığı ve yunan güzeli natalie ile seslendirdiği şarkı. nakarat saçma da olsa, ilk kıtayı son derece içten, bağıra çağıra söylüyorum. evet.
Kimsenin hakkı hiç kimsede kalmaz;
Sana hakkımı helal etmiyorum!
Kırdın, incittin tertemiz kalbimi,
Asla düzelmez, asla düzelmez...
Hatırla beni şarkılarda,
Başın dönerse bu dünyada.
Sözüm geçmese de rüyada,
Uyutmayacağım seni bu gece.
Anılar benimle yaşıyor.
Sanki biribirinden kopuyor.
Sevenler bana hesap soruyor sanki...
3. sayfanın son flash haberi. kıskanç koca, balkondan atlayan karısının ardından aşağıya inip kadını "öyle ölünmez böyle ölünür" diye 14 kez bıçaklayarak öldürüyor. kırk yıllık okuyucuyum böyle absürd cinnet okumadım!
bedenini çalıştırırken ruhu dinlendirmeyi sağlayan, bir nevi meditasyon diyebileceğimiz olay. insanın konsantrasyonunu arttıran, yaptığı şeyden zevk almasını sağlayan ufak bir ayrıntı...
malum daha iyi görünme, fit olma gibi yepyeni akımlarımız var artık. bu moda dalgalar halinde yayılıyor. lakin aramızda gerçekten sağlıklı yaşama inanan kişiler de vardır eminim* işte bu kendisine ve bedenine saygı duyan, sağlıklı yaşamak için spor yapan insanlardan biriyim ben.
her gün sabahın köründe ve akşam üzeri serinlik çöker çökmez aksatmadan spor yapmaya çalışıyorum. koşarken kulağımda sevdiğim şarkıların olması çok mutlu ediyor beni. eve gelip yığılsam da, bir gülümseme oluyor yüzümde. enerjimi arttırıyor resmen! yalnız şarkıları iyi seçmek lazım. çünkü ister istemez müziğin ritmine göre hızınız değişiyor...
müzik de, spor da güzel şeyler. eee biri ruhun gıdası, biri sağlam kafanın ön koşulu. ama ikisi bir arada ise harika oluyor.
bu aralar radyolarda sıkça çalınan keep on rising ile içimi kıpır kıpır eden, kendini say what you want ile sevdirmiş başarılı dj. tüm dünyada 1 milyondan fazla satmıştır...
insanın canını çok yakan bir durumda, işi yüzeyselliğe vurdurarak geçiştirme çabasıdır. nafile gibi gelebilir ama çoğumuz bunu yaparız. bazen de işe yarar, en azından etrafımızdakilere karşı. bazense nafiledir, komik olur. şık durmaz...
- sen amma kilo almışsın ya, duba gibi olmuşsun. seninki seni nası beğeniyo böyle? kızmıyor mu?
- ya biz boşandık...
- neden?
- kilo alınca sevgim her santimetre kareme dağıldı, derişimi azaldı falan. şutladım!
- aldattı di mi?
- hımpff.
efendim, malum evde dış işleri bakanı anne. bizim evin bakanının takıntısıdır bu olay. dışarıdan ne alırsa getirir, önümüze koyar. sonra da "bil bakalım kaç para verdim buna?" der. bitti sanıyorsanız, yanılıyorsunuz. asıl mesele bundan sonra çünkü burada bir taktik devreye giriyor.
mesela anne bir elbise aldı. sorar: sence bu ne kadar? sizin ne yapıp edip, ederinden yüksek bir fiyat belirlemeniz lazımdır ki anne ucuza aldığına sevinsin...
- crysania bak sana t-shirt aldım pazardan. sence kaç paradır?
- hımmm 10 ytl?
- in!
- 8?
- in!
- 5?
- bilemedin 3. ahahahaha
evet sıkıcı da olsa annenin o mutluluğu için bu tahmin oyununu her zaman oynuyoruz. gözlerindeki mutluluk için değer valla!