Kafayı kestiremeyeceğimize göre bir tık masumunu yapmaktır. insan çökünce içine bir saçını başını yolmak istiyor açıkçası, sonra medeni medeni gidip işin ehline saç kestirip açılmaya çalışıyor… Pişmanlıkla sonuçlanıyor genelde fakat başka pişmanlıkların yanında meselesi bile edilmez. *
sanki beynimi delmeye çalışan bir matkap var gibi. maruz kaldığım insanların sesleri matkap gibi beynimde yankılanıyor. haftanın yorgunluğu yine üzerime çökmüş, uyku çekip resetleme zamanı gelmiş ama çay/kahve içelim, iki dizi izleyelim diyoruz. Fakat kafamın içi susmuyor. insanların anlayışsız, bencil, kindar, fesat, hesapçı, ruh emici, bok atıcı olmaları beni iğrendiriyor. bu iğrenme hissi ise ruhumu ve beynimi yoruyor. neden herkes kendine/kendi işine bakmıyor diyorum, neden insanlar başkalarıyla meşgul. ben kendi küçük, belki de çapsız dünyamda kendimle mutluyum mesela. neyse sözlük bugün bitik hissediyorum işte. çünkü insanlardan soğuyorum. iğreniyorum.
yorgunuz sözlük. kalbimiz yorgun. içimize attıklarımızdan , dışımıza döktüklerimizden, sustuklarımızdan, konuştuklarımızdan herşeyden yorgunuz velhasıl.
derdimi anlatmak külfet, anlatmamak külfet. insanları sevme ve sevmeme meselesi fazlasıyla hengameli. duyguları dinlemek kısmı çok yorucu. işin içine duygu dışı bir sürü faktörde giriyor. çünkü insanız. gurur diyoruz, hesaplar yapıyoruz... hesapsız sevemiyoruz, hesapsız nefret edemiyoruz. hep bir matematik işi... işin kötüsü değerler çok karmaşık. dengeler hep bozuk. çok konuştum ya.
ne beklediklerini gerçekten merak ettiğim beyefendilerdir. evet asgari ücret tabi ki keşke daha yüksek olsa ama malzeme belli , ne kadar ekmek o kadar köfte.
Soğuk havalarda kapalı mekanlara girer girmez buharlanan camlar,
yağışlı havalarda ıslanan camlar,
sıcak havalarda burnunuzun üzerinde sürekli bir yük , ekstra bir daralma nedeni.
birini kaybetmekten korkuyorsanız eğer onu kaybetmeniz sizin hayrınıza olacaktır efendim.
zaten bu korkuyla siz onu kaybedeceksiniz ona şüphe yok sadece bekleyin, onsuz da dünya dönüyor, onsuz da mutlu olabiliyorsunuz. korkulacak birşey yok yani. kanserli hücre gibi oluyor bu tip duygular.
4 yıllık lisans mezunuyum, yüksek lisans tez aşamasındayım, bölümümle kel alaka bir bölümde 3 aylık işbaşı eğitim programına balıklama atladım. 1053 liraya imzamı attım. doğrusu işi kabul ederken net asgari ücret diye "eh iyi ya işte" diyerek kabul etmiştim. sonrasında öğrendim ki tez aşamasında öğrenci olduğum için asgari ücret değil 1053 lira alacakmışım. teşekkürler işkur, teşekkürler istihdam projeleriyle gönlümüzü şenlendiren çalışma bakanlığımız.*
Ramazan dolayısıyla sahura kadar oturma düzenine geçiş yapayım dedim fakat işin su çıktı. millet uyudu, uyandı, işe gidecek ben hala uyuyamadım. gram uykum da yok.
beklediğimize değmeyen filmdir. bende hayalkırıklığı yarattı.
nasılsa izleniriz diye yapılmış baştan savma bir film olmuş.
bilseydim filme gitmek yerine açar bir bölüm işler güçler izler daha çok gülerdim.
özetle ikiliyi (hatta üçlüyü, Selçuk Aydemir de dahil) severek takip eden cryptic water hayalkırıklığına uğradı.
kadro süper, senaryo ve mizah beklentinin çok altında.
cezanın yanında kesinlikle psikolojik tedavi görmesi gerekli bu kişinin. minicik kediyi bantlayıp, bunu marifetmiş gibi sosyal medyadan paylaşmak bir ruh hastalığıdır kuşkusuz.
kalana koyar çoğu zaman. çünkü giden yeni bir hayata gider ve daha kolay ardında bırakır herşeyi. oysa kalan öyle mi? herşey aynıdır hayatında, bir tek giden eksiktir.
sürprizleri sevmesinin yanısıra işyerindeki diğer erkeklere "bu kadının sahibi var" mesajını veren erkektir. ayrıca işyerindeki kadınların eşine "ayy ne düşünceli kocan var" şeklinde övgüler dizmesini de isteyen erkektir. bir taşla üç kuş vuran son derece stratejik erkektir. yoksa evinde verirdi çiçeğini.
tabi içinden geldiyse, beyefendi akşam evine gelmeyecekse örneğin şehirdışındaysa bu farklı bir durumdur.