daha önce defalarca "bundan sonra açıklamalarına cevap vermeyeceğini" belirttiği kişiler tarafından yapılan haksız ve çirkin göndermelere cevap vermeyerek bir kez daha kalbimi kazanmış takımdır!
ruh ikizim... ve işte tam da bu yüzden "sevdiğim kulüp".
laptop başında kulaklıklarımı takmış müzik dinliyor, keyfime bakıyordum sözlük.
arada da kardeşim ve babamdan gelen "nasıl bir müzik bu, kulaklıkları taksana" uyarılarını "herhalde kulaklık sesi biraz dışarı veriyor, ondan rahatsız oluyorlar. kulaklığın kalitesine imada bulunuyorlar" diye yorumluyordum.
eveet, sizin çoktan tahmin ettiğinizi ben 2 şarkı sonra fark ettim ve kulaklığın ucunu da laptop'ıma takıp keyfime kaldığım yerden devam ettim. bu da böyle bir dalgınlığımdır.
galatasaray'ım canı ilk yarı pek fazla futbol oynamak istemediği için bari biraz da şu "sol kanatta çok hızlı koşan çocuğu" seyredeyim dedim.
gözlemlerim:
1. gerçekten çok hızlı, maçta kendini çok fazla yormadı ama koştuğu zaman çok çok hızlı koşuyor.
2. kesinlikle karakterli biri olduğunu düşünüyorum. sahanın neresinde bir sakatlık varsa anında başına gitmesi dikkat çekiciydi.
3. evet, fazla karizmatik ve bunun farkında.
kendi kendime "bu portekizli artist böyleyse bizim arjantinli kim bilir nasıldır?" diye sormadan edemedim. inşallah seneye galatasaray'a şl'de barcelona çıkar da bir de messi izleriz sözlük. inş, inş...
kullandıkça bana 2 senedir büyük bir aşk yaşadığım iphone 4'ün aslında ne kadar "ağır, yavaş ve kısmen hantal" bir telefon olduğunu düşündüren telefon. **
almadan önceki aklımdaki tek soru işareti "acaba uzunluğuna alışabilir miyim?" şeklindeydi, artık o kadar alıştım ki eski iphone 4'ümü elime alınca ağır ve kalın geliyor.
o değil de iphone 6 çıkınca aynı şeyleri buna da söyleyecek miyim acaba? büyük ihtimalle...
vücudun spor, çikolata veya sürekli acı yiyecek yemek gibi etmenler nedeniyle salgıladığı endorfini salgılayamayınca verdiği "bu ne biçim hayat, bana acil endorfin lazım" tepkisi.
şahsen ben bunun spor versiyonunu yaşıyorum. Çok fazla kardiyo çalışanlar zamanla endorfin bağımlısı oluyormuş. Vücut devamlı endorfin salgılamak istiyor, salgılayamayınca da kişi kendini evin içinde olduğu yerde koşarken bulabiliyor. (evet, benim bu.)
o değil de cidden feci bir bağımlılık, böyle bir huzursuzluk, böyle bir çölde vaha görür gibi evde koşu bandı aleti görüyorsunuz. çok kötüyüm sözlük, bana acil endorfin lazım. çikolata falan denedim de bana mısın demedi. biraz daha koşayım en iyisi. :)
feci bağımlılık yapıcıdır. son 6-7 aydır düzenli olarak yapıyorum, 4 gün ara verdim diye inanın vücudumda bir isyan başladığını hissettim. spor salonuna gitme durumum da olmadığı için bir odada 30 dakika kendi kendime egzersiz yaparak vücudumu oyalamaya çalışsam da henüz tam olarak ikna olmadığını hissediyorum.
türk telekom arena'ya drogba, sneijder ve şu meşhur portekizli artisti izlemek için gideceğim maçtır. (umarım adını göremeyince sabri alınmaz.)
sonuç inanın hiç fark etmez. şampiyonlar ligi açılış maçımız olan braga maçında oradaydım, yenildik. "canın saolsun galatasaray'ım." diyip döndük.
real madrid maçında da yarı finale çıkarsak tarihe tanıklık etmiş oluruz, yenilirsek de "şu tt'nin de zemini ayrı dert, staddan çıkışı ayrı dert." diye söylenip döneriz en fazla, ne olucak.
o değil de güzel şeyler hissediyorum ben... başarılar galatasaray'ım.
gayet açık söylicem: ben hayatımda canımın bu kadar yandığını hatırlamıyorum. dünya üstünde böyle acılar da mı varmış sözlük? apaçık bir işkence yöntemi.
sonuçları uğruna kendisine 5-6 seans daha katlanıcaz bakalım.
o değil de güzel bir yerde yaptırın, epiderm bakırköy'ü tavsiye ederim.
aslında iphone 4'le iki senedir gayet mutlu bir beraberliğim olmasına rağmen beyazının cazibesine dayanamayarak almış bulunduğum telefon.
iphone 4'le karşılaştıracak olursak:
şarjı iphone 4'ten sonra beni adeta şok etti. 7 saat önce şarj edip sürekli kullanmama rağmen şarjım hala %32. bu nasıl da güzel bir hismiş, unutmuşum! şarj açısından iphone 4'le kıyaslayınca sonra son derece memnunum.
ekranın uzun olmasına alışamam diye düşünüyordum ama görünüş açısından fena değilmiş. sadece ekran uzunluğu-genişlik uyumuna alışamadım. biraz daha geniş olsaymış daha mı iyi olurmuş acaba? (çok değil biraz, nedense dar geldi. gözüm alışmadı daha herhalde.)
o nasıl bir ses kalitesidir öyle! özellikle iki iphone 5 arasındaki telefon görüşmelerinde ses kalitesi tavan yapıyor. kulaklıkla müzik keyfim de iki katına çıktı desem yeridir.
iphone 4'te siri özelliği olmadığı için kendisiyle yeni tanıştım. çok tatlı, sırf kızdırmak için sorduğum sorulara da son derece kibar, mantıklı cevaplar veriyor. canım ya! seni daha çok yorucam ben siri'ciğim, şimdilik favorimsin! ("üstünde ne var siri?" "çıkartılacak tarzda bir şey değil.") ahaha yapay zeka ama espri anlayışı fena değilmiş!
panoromik fotoğraf özelliği çok iyi olmuş. kullanımı da çok basit.
onun dışında telefon hızı olarak iphone 4'ün çok üstünde. bir de telefon gerçekten çok hafif.
özet: iphone 4'ün baya bir geliştirilmiş hali. şoke eden bir yeniliği yok belki ama mevcut özellikleri çok iyileştirilmiş.
onun terörist olması kendisini ilgilendirir, ama yaralı ve benim yardımıma muhtaç birine yardım etmemek direk beni ilgilendirir. bu sorumluluğu taşıyamam. hatta bu durumda öldürülmeyi dahi göze alarak yine yardım ederim.
bunun fındıklı versiyonu da aynen bir o kadar eğlencelidir.
bu arada macun yerken diş dolgusu elinde kalan insan da gördüm. o da ayrı bir başlığın konusu.
diş doktoruma "bu dişlerin görevi bir şey yemek değil mi, niye böyle hassaslar?" soruma dişçim "sağlam diş zaten bu şekilde kırılmaz, dişlerine daha iyi bakarak bu sorunun üstesinden rahatlıkla gelebilirsin." cevabı vermişti de karşılıklı gülüşmelerle konuyu geçiştirmiştik.
bu arada kendisi bana çerez yemeyi yasaklayan dişçidir, o da içimde bir uktedir.
-kaybolduğumda yol sormak için yardım istediğim insanların dönüp bakmaması. (en fransız aksanımla "pardon, pardon" bile dedim daha ne diyim size?)
- ingilizce bir yol tarifi sorduğumda adamın soruyu anlayıp fransızca cevap vermesi. (bir de 2 dakika aralıksız fransızca tarif etti, hem de anlamadığımı bile bile.)
- 10 farklı aksanda "water" diyişimi anlamayan garson. ispanyolcasını söyleyince hemen nasıl olduysa "su" istediğimi anlayıp vermişti sağ olsun.
bunların dışında tuhaf bir milliyetçilik anlayışı, snob'luk sanat, tarih, estetik, müzeler, paris falan işte...
sanıldığı gibi "yüzük, bileklik, kolye, bluz" değildir.
bunlar sadece almak için alınan şeylerdir. daha özel daha anlamlı şeyler alın ya da kendiniz yapın. elinizden hiçbir şey gelmiyorsa bir kağıda kendi el yazınızla anlamlı bir not yazın. emin olun o kağıttaki yazı, kızı hediyeden çok daha mutlu edecektir.
tabi bu söylediklerim karşınızda sizi "siz olduğunuz" için seven bir kız varsa geçerli. öbür türlüyse paranın satın alabileceği her şeyi alabilirsiniz, o bedeliyle doğru orantılı olarak bir şekilde mutlu olacaktır zaten.
usta eller tarafından yapıldığı takdirde hiçbir şekilde ne öncesinde ne sonrasında acı ya da ağrı hissetmediğiniz diş operasyonu.
bakın ben bundan çok korkuyordum, ama yaptırdıkça korkumun yersiz olduğunu gördüm. yaptırmayı düşünenler için temel aşamalarını şu şekilde anlatıyım:
diş etinize bir vida takılır. - kulağa korkunç geliyor biliyorum ama aslında o kadar da kötü bir şey değil. sadece yüzünüzde 4-5 saat kadar hafif bir şişlik oluyor. o gün bir antibiyotikle birlikte dişinize buz tedavisi uygulayın ve bol bol dinlenin. (vida çene kemiğinin içinde kaldığı için dışarıdan bir şey belli olmaz. hatta siz bile hissetmezsiniz.)
ardından 2-3 ay kadar o vidanın çeneye alışma süresi beklersiniz. bu sürenin sonunda dişçiniz bir röntgen çeker ve vidanın durumuna bakar.
durum olumluysa "iyileşme başlığı" denilen bir parça implant'ın üstüne takılır. işte bu süreç benim için en zorlusuydu. neden derseniz, bu metal başlık dışarıdan görülebilir olduğu için biraz canımı sıkıyordu ama sonuçta en fazla 1 hafta falan ağzınızda kalacak. canınızı sıkmayın. (dişçimin dediğine göre bu başlığın takılmasının amacı çeneyi dişe hazır hale getirmekmiş.)
neyse, 1 hafta sonra dişçiniz "diş ölçünüzü almak için" size tekrardan randevu verecek. sonra dişiniz bir laboratuvarda hazırlanacak ve ağzınıza yerleştirilecek.
henüz son kısmı yaşamadığım için size o konu hakkında şuan bilgi veremeyeceğim ama 10-15 gün içinde işlem tamamlanacak, gelip entry'i edit'lerim.
bütün bu süreç 6 ay sürecek. istanbul avrupa yakasında oturuyorsanız size her şeyiyle kefil olacağım çok iyi bir dişçi tavsiye edebilirim. ve korkmayın, süreç biraz uzun ama gerçekten kolay.
beni dünya'daki pek çok insandan daha mutlu etmiş insandır. kara kule, o, carrie, kemik torbası gibi kitapları okurken aldığım zevki çok az şeyden aldım.
bir de hadi siz yabancı değilsiniz bir şey itiraf edeyim. lisedeyken hep onunla tanışmak için maine'e gidip evinde misafir olmayı hayal ederdim. kitaplarından aldığım zevki ona birebir anlatmaya çalışmak için ingilizce konuşma aktivitelerinde daha fazla rol alırdım. kendisi benim hayatımda çok özel bir yere sahiptir.
maine'e gelip yüzüne söylemeyeceğim büyük ihtimalle ama "her şey için çok teşekkürler, iyiki varsın sai."