birleşmiş milletler güvenlik konseyi'nin 242 sayılı kararı altı gün savaşının ardından bm güvenlik konseyi tarafından 22 Kasım 1967 günü alınmıştır. birleşmiş milletler sözleşmesinin altıncı bölümüne göre alınmıştır. karara göre altı gün savaşında israil işgal ettiği bölgelerden çekilecek, ortadoğu'daki devletler birbirlerinin toprak bütünlüklerine, bağımsızlıklarına, egemenliklerine saygı gösterecek ve bölgede bulunan devletlerin tanınmış güvenli sınırlar içinde yaşama haklarının olduğu belirtilmiştir.
antlaşmanın önemi filistin-israil arasında bir anlaşmazlık olduğunda bu metne atıf yapılmaktadır. antlaşmanın diğer bir önemi ise israil artık bağımsız bir devlet olarak bir çok devlet tarafından tanınmıştır.
bölgedeki her antlaşma ve gelişme gibi bu atılımda ateşi durdurmamıştır.
ingilizce'si non-govermental organization * olan ve türkçe'ye hükümet dışı kuruluş olarak çevrilmiş kuruluşlara verilen isimidir. diğer adlandırmalara gelinecek olursa sivil toplum kuruluşu, sivil toplum örgütü gibi adlandırmalarda aynı kapıya çıkmaktadır. bu örgütlere uluslararası düzenin yeni aktörleri gözüyle bakmak yanlış olmaz ama bu bakıştaki çelişkileri gözden kaçırmamak gerekmektedir. tam olarak bir adlandırma yapılamadığı için problemli bir alan olarak karşımıza çıkan hükümet dışı kuruluşlar ilk olarak 2.dünya savaşından sonra amerika'nın 3.dünya ülkelerinde sosyalist düzenin yerleşmemesi, bu dünyanın kapitalist ekonomiyle eklemlenmesini sağlamak üzere kullanılan araçlar olarak karşımıza çıkmaktadır. bu kuruluşların halen daha dünyanın büyük devletlerinin elinde bulunan elitist özelliklere sahip ve diğer dünyayı kendilerine bağlamak, yeni pazarlar açmak için kullandığı enstrumanlar olarak görmek yanlış olmasa gerek. bir hükümet dışı kuruluşun taşıması gereken özelliklere gelecek olursak en başta devletten parasal yardım almamasını söyleyebiliriz ve bu sayede etrafımızda bulunan örgütlerin hangisinin hükümet dışı özellik taşıdığını hangisinin taşımadığını anlayabiliriz. diğer bir kaç özelliğinden bahsedecek olursak örgüt içinde demokratik unsurların olması, gönüllü giriş ve çıkışın bulunması, kar amacı gütmemesini ve önemli diğer bir unsur olarak gönüllü emeğine dayanması ve bu unsurun yüceltilmesine bağlı kalınması gerekildiğini sayabiliriz. bu alan aslında devlet ve aile dışında kalan projecicilik eylemlerinin yürütüldüğü, devletin elini uzatmak istemediği ya da uzatmak gereğini duymadığı sahada yürütülen çalışmalara verilebilecek bir tanımlamadır. ne de olsa devlet büyük sorunlar için küçük, küçük sorunların çözümünde de fazlaca büyük kalmaktadır.
uluslararası hukukta bir şeyin ya da bir durumun yapılagelinmesidir. yapılagelişin özelliğini kazanması için iki unsur gerekmektedir. bunlardan ilki maddi ögedir yani bir durumun belirli bir süredir yapılması, ikincisi ise psikolojik ögedir yani süregelen durumun dışında davranmanın hukuki olmayacağına dair taraflarda oluşmuş inançtır. bir örnek verecek olursak normalde taraflar yaptıkları bir antlaşmaya aykırı davranabilmektedirler ama bu iki öge böyle bir durumda ortada olduğundan aykırı bir davranış gösterilmez. yapılageliş uluslararası adalet divanı için uluslararası anlaşmazlıkların çözümünde başvurulacak bir kaynak niteliği taşımaktadır.
(bkz: teamül)
(bkz: pacta sunt servanda)
bimarhane olarak da bilinen yapıdır. zamanında akıl ve sinir hastalıklarını tedavi etmek için kullanılan bir tıp merkezidir. günümüzde ise belediye konservatuarı olarak kullanılmaktadır. giriş kapısındaki süslemeler görülmeye değerdir.
Ey türk gençliği! birinci vazifen, türk istiklalini, türk cumhuriyeti'ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmemektir. onu ılımlı islam modelli bir ülkeye çevirip amerika'nın seni çağdaşlaştırmasını beklemektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegane temeli budur. Bu temel senin en kıymetli hazinendir. istikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dahili ve harici bedbahların olacaktır sakın ola onlara uyma seni dinsizliğe, imansızlığa götürebilirler sakın derim . bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen hiçbir şey yapma otur amerika gelir zaten. eğer vazifeye atılmak gibi bir düşünce kafandan geçerse önce bir otur imkanını, şeraitini düşün ona göre sonra da eğer atılırsan kışın kömürsüz kalma olasılığını göze al. istiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler sende katıl onlara fena mı? cebren bir durum olmadan, hileli bir durum olmadan aziz vatanın tüm bakanlıkları, yakında üniversiterleri kadrolaşma sayesinde işgal edilmiş olabilir kutlu olsun. iktidara sahip olanlar bu durum çerçevesinde kesinlikle gaflete düşmüş olamazlar kesinlikle rektörlere, öğretim üyelerine bir telefon edilip sorulmuş daha sonra hareket edilmiştir. bizim gibi iktidar sahiplerinin kesinlikle yapmayacağı yegane şey ise şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emellerine tevhid etmektir. millet çok yoksullaşmış olabilir ama ekonomik politikamız bizi elbet kurtaracaktır.
Ey türk istikbalinin evladı! işte, bu ahval ve şerait olmayan durum içinde dahi vazifen, türk istiklal ve cumhuriyetini saldım çayıra mevlam kayıra hale bırakmaktır! bu durumu değiştirme kudreti artık damarlarındaki asil kanda mevcut değildir bilesin.
kendi sahip olduğun kültür normlarıyla farklı kültürü değerlendirmektir. örnek verecek olursak bir afrika kabilesinde evlenmeden önce bir erkekle birlikte olmak normal bir davranıştır ama sen bu durumu kendi kurallarından dolayı aşağılarsan ırkmerkeziyetçilik yapmış olursun.
tüm ütopyaların yaratmak istediği yok ülkedir. her karşılığını düzenden alıp, yine anasına ihanet ederek ona karşı fikirler üretmekten kendini alamaz ütopyalar. iyiyi, güzeli amaçlayan yolcuların ulaşmak istedikleri son duraktır.
bir çok canlıda olmasına karşın insanda olmamasından dolayı ilginç olan durumdur. peki neden insanda kuyruk yoktur çünkü insanın iki ayak üzerinde denge sağlayabilmesi için kuyruğunun olmaması gerekir. aslında insanda diğer canlılardaki kuyruk bileşimindeki kemikler birleşerek kuyruk şeklinde oluşmamış ve insanın iki ayak üstünde durmak için destek aldığı kuyruk sokumunu oluşturmuştur.
1838 balta limanı antlaşması'ndan önce 1836'da ingiltere'ye osmanlı için bir plan sunmuş ingilizdir. bu plan balta limanı antlaşması'na nazaran ingiltere'ye daha çok yaramaktadır ama ingiltere bu tasarıyı david urquart'ın türk sempatizanı olduğu, bunun dışında bu planın ingiltere için fayda sağlamayacağı gerekçesiyle kabul etmememiştir. aslında david urquart bu planda tamamen ingiltere'nin çıkarları doğrultusunda davranmıştır ve ingiltere balta limanı antlaşması'yla hiçbir şey elde edememiştir. hatta ruslar bu antlaşmadan karlı çıkarak karadeniz'de üstünlük sağlamıştır.
'insan yoktur' argümanını destekleyen kavramdır. gerçekten de insan yoktur, insan kavramı vardır bizlerde ve bu kavram bilişsel süreçler tarafından oluşmuştur.
italyan siyasal birliğinin kurulması atılımının lideri konumunda olan kişidir. italyan devletleri içinde yer alan piyomonte devletinin başbakanıdır. tarih kitaplarında kont cavourolarak geçer.
çoktan seçmeli bir sınav yöntemidir. diğer çoktan seçmeli sınavlardan ayrılan yönü bir sorunun birden fazla doğru seçeneği olabileceği gibi doğru seçeneği içinde barındırmamasıdır.
eskilerin pek iyi gözle bakmadığı, şimdiki zamanın normal karşılanan durumudur. bayram sabahında erken kalkılır elbise giyilir misafir beklenir ama bu normal bir bayram değilse elde vileda başlarsın bayram gününe.
*gidelim buralardan tayyip bizi kimsenin rahatsız etmeyeceği bir yere.
-tabi gülüm neden olmasın.
*çankaya'ya gidelim mi? böyle pembe pancurlu köşkümüz olsun.
-tabi gülüm.
*sorna da türbanı her yere sokarız değil mi?
-tabi abdullah gül'üm
*aklıma geldi de peki amerika'ya satmaya devam edeceğiz türkiye'yi değil mi lütfen bana evet de.
-evet gül'üm.
*bak bir şey daha geldi aklıma ya amerika bizi bir gün kovarsa ne yaparız o zaman tayyip ha ne yaparız söyle bana.
-evet gülüm.
*sen beni dinlemiyor musun yoksa?
-evet gülüm ben kimseyi dinlemem zaten amerika'dan başka.
amerikan filmlerinde çokça rastladığımız şöför tipidir. ah keşke bizde de olsa derim hep. şöyle bir düşünün dolmuş kapısından giriyorsunuz sizi bir canısı yazısı yerinde koca koca yazılmış bir metallica yazısı karşılıyor, şöför desen siyahlar içinde. tabi biz bu duruma şaşırmayacak durumda değiliz. alışmışız da şöförlerin arebesk havasına böyle de güzel.
amasya'daki harsena dağıüzerine kurulmuş kaledir. osmanlı dönemine kadar önemini korumuştur. artık geceleri ayyaşların uğrak mekanı olmuştur ve hal böyle olunca kaleye ışıklandırma konulmuştur. ne kadar işe yaradığı bilinmemektedir.
ekmeksiz ne yediğini anlamayan yurdum insanının yapabileceği eylemdir. hal böyle olunca çelişki ortaya çıkmaktadır çünkü genelde kızlarımız bu ürünü kilo almamak için yemektedir.
rahatına düşkün insanların sevdiği durumdur. önce fazla kalabalık olmayan bir toplu taşıma aracı seçilir. sorna kapıdan bodoslama girilerek hemen para şöföre uzatılır. bu eylem yapılırken de arkaya kimse oturmasın diye dua edilir ve dik dik orası benim oturmayın bakışı atılır. para üstü varsa oturma şansı düşebilir daha önceden paranızı hazırlayınız. tüm bu işlemlerden sorna artık arka koltuk sizindir. eğer yok ben yer de vermek istemiyorum diyorsanız arka koltuk en sola geçilerek yol boyu camdan etraf seyredilir.
