Bir dövüş sporu olan hapkido; Judo,Karate, Taekwondo, Aikido, Kungfu, Kendo, Jujitsu'unun ana tekniklerinden oluşur.
Hapkido'nun özünde ruhun bedenle bütünleşmesi, doğada kendini bulma ve mistik Şaman felsefesi mevcuttur.
Herkes tarafından sıkça bilinmeyen bu spor, ülkemize 2002 yılında Güney Kore'de Jung Ang Physical Education Academy'sinden eğitim ve yetki belgesi alan Şükrü Kınataş tarafından getirilmiştir.
isimler o filme dair merak uyandıran ayrıntılardan biridir.
öyleki acaba bu film neyle ilgili diye senaryosuna bakar ardından bizde uyanan merak sonucu o filmi izlemeye yöneleriz.
aklıma ilk gelen yaz geceleri kumsallarda belkide bazen arkadaşlarımızın evinde grupça oynamayı sevdiğimiz hadi anlat bakalım oyununda sıkça bu film isimlerine ihtiyacımız olduğudur.bazen filmler türkçeye öyle bir çevrilmektedir ki zaten ilginç olmaması imkansızdır*.
işte o filmlerden biri sanırım ispanyolcadır orjinali.
evet, evet hergün mutlu bir yarın düşleriz, hergün bekleriz o mucizeleri ve hayatımızı bir takım neden ve sonuçlara bağlarız, hayatımda ...'lar olursa mutlu olacağım deriz ama zaman bize beklenmedik oyunlar oynar hergün ve hayatımızdaki mutluluklar siz farketmeden göz kapıp açıncaya kadar geçip gitmektedirler ...
...'lardan bir kaçı:
kendimi çok mutlu hissedeceğim eğer beni sevecek birini bulursam ...
ya bulamazsam aradığın kişiyi ozaman hiç mutlu olmayacak mısın hayatın boyunca?
kendimi çok mutlu hissedeceğim eğer iyi bir iş sahibi olursam...
ya bulamazsan iyi bir iş hayatın boyunca hep boynunu eğik mi yaşacacaksın?
dünyanın en mutlu insanı olacağım eğer bir çocuğum olursa?
ya olmazsa hayatın boyunca bir evlat sevgisi hissedemeyecek misin kalbinde?
bu ...'lar sürer gider!
bu ...'ların hiçbirini yakalamayabiliriz bu sebebledir ki mutluluğu neden ve niçinlere bağlamamalı insan, mutluluk her an yanımızdadır ve onu farketmemizi beklemektedir!
mutluluğun tek yolu yoktur!
küçük ayrıntılarda saklıdır mutluluk,
ve kalp istedikten sonra insan herşeye rağmen mutlu olabilir...
ukteyi veren : paranoia *
ukteyi dolduran:cranberry *
Acaba kim ki deyip dayanamayıp internetten araştırdığımızda karşımıza bir sürü faideli bilgiler çıkaran, ekşi sözlükten gelme olasılığı yüksek olan eğer öyleye olsun yinede hoş gelmiş yazarıdır.
hayatımızın 10 parmak klavye üzerine oturduğu şu sanal dünyada, düşüncelerimizin anlamlaşma sürecini ellerimizin hızlı haraketleriyle iletilere çevirmek ve dünyanın en güzel duygusu olan gülümsemeyi smileylar olarak takınmak yerine, gerçek dünyayı tercih etmektir.
Bir insanın, sevgilinin, annenin ,babanın, dostun sesini duymayı sevmektir.
hatrını sormayı borç bilmektir.
yüzünü görmek, mimiklerini seyretmek, onu anlamaya çalışmaktır.
boş bir ekrana bakmak yerine, ellerine dokunmaktır.
hayatın tam içinde olmaktır, sevdiklerine gerçek zamanlar ayırmaktır.
evet zamanın bize bir hediyeymişçesine göz kırptığı günümüz teknoloji dünyasında uzakları yakın yapmak için sıkça tercih ettiğimiz programdır msn.saatlerce bıkmadan usanmadan başında yazıştığımız, arkadaşlarımızla, sevdiklerimizle ve yakınlarımızla duygularımızı paylaştığımız yararlı gördüğümüz program.Ama farketmeyiz ki suni bir havzada yol almaktayız ve zamanla iletişim kurmaktan çok, iletişimsizleşmeye birbirimizi anlamamaya başlamışız.
Çözüm ne midir?
hayatı ıskalamaktan çok hayatın tam içinde yer almayı tercih etmektir!
bir ekran karşısında radyasyon almaktansa sevdiklerimize gerçek zamanlar ayırabilmektir!
kendi gözlerine inan olarak türkçeleştirdiğim, gözler gerçekleri söyler olarakta dış dünyada sıçka bahsettğimiz durumdur.
----gap markasının reklam sloganıdır.
bir marka sloganı olarak yorumlamaya çalıştığımda, modanın aslında içimizdekileri dışarı vuruşumuz olduğunu, aynaya baktığımızda kıyafetlerimizle kendi içimizdekileri yansıttığımızı ve bize alma eylemine yönelten tek şeyin o an gözlerimizle onu keşfetmemiz ve almamız arasında geçen zaman dilimi olduğunu düşündüğüm durumdur.
Günümüz insanının adına monotonluk diyeceği eylemdir.
Tek düze bir yaşam şekli, günlük yaşanan olayların hep aynı olması durumudur.
Bazı insanlar için saat sekiz akşam sekiz iş başı yapmak, eve gelmek yemek yemek, televizyon izlemek , *, uyumak ve haftanın her günü bu olayları tekrarlamaktır. *
Sıradanlık bir seçimdir:
Kimilerimiz bu sıradanlığı kabulleniriz, içimize öyle bir işlemiştir ki sıradanlık etrafımızdaki insanlar bize göre uygunsuz işler yaptığında yadırgarız.Toplum olarak zaten hep eleştirmeye meğilliyizdir ya ,insanları anlamaya çalışmayız.
Hayatının 30 senesini aynı eşle geçirmiş bir erkek bir gün uyanır ben boşanacağım der, hepimiz kötü gözlerle ona bakarız, küçümseriz , yadırgarız.Belki geç te olsa hayatının sonbaharında hayatını tekrarlamak istemiyordur bunun farkına varmak bile istemeyiz, cevaplarına kulak tıkarız.
Ya da hayatında size hep dürüst davranan bir insan, bir gün size bir yalan söyler, onu asla affetmeyiz ; çünkü kafamıza öyle yerleşmiştir o, hayatında her vakit aynı haraketleri yapacaktır ve hep doğruları söylemeye mahkumdur.
Hepimiz bir piyesi varmışçasına ezbere yaşıyoruz hayatı, kendimize etrafımızdakilere rol yapıyoruz, gizleniyoruz, maskeler takıyoruz sonrada hayatımdan sıkıldım diye feryat ediyoruz.Farkında değilmiyiz ki, aslında biz kendi seçimlerimizi yaşıyoruz.
Ben sıradan bir hayat istemiyorum diyorsanız, hadi çıkarın artık maskelerinizi ve rol yapmayı bırakın, kendi piyesinizi kendiniz yazın ve içinde içinizdeki sizi oynayın...
haliçte, cibalı kapının yanında yer alan, nefis yemeklerini yedikten sonra suratınızda kocaman bir gülümsemyle ayrılacağınız romantik atmosferli balık lokantasıdır. *
--spoiler-- http://www.cibalikapibalikcisi.com/
--spoiler--
Göçebe hayat yaşamaktır.hiçbir yere ait olmama durumudur.
Bir sürü nedeni vardır, nedenlerden biri memur çocuğu olmaktır belkide. *
Her üç yılda bir yeni arkadaşlar edinmektir, arkasında sevdiklerini bırakıp yeniden kendisine ait olmayan bir memlekete alışmaya çalışmaktır.
Yıllar sonra kendi doğduğu yerde tekrar yaşamaya başladığında kendini buraya ait hissetmemektir.
Garipsemektir sokakları kaldırımları, bazen nefes alamamaktır.
Bir gün sadece bana ait bir memleketim ve bir evim olacak diye hayal kurmaktır.*
Hani bedenimizin tüm hastalıklarının kaynakları bulunabiliyordur da, ya ruhumuz hasta olduysa ve o acı ruhumuzun içini acıtıyorsa.
Bunu psikologlar çözer diyorsanız yanılıyorsunuz, insan ruhunun hastalıklarına hiç bir doktor çare bulamaz, Çare sendedir der ve sizi çözmeye yöneltir sonrada muhtemelen paranın alasını götürür.
Düşünüyorum böyle bir şey mümkün olsaydı ne iyi olurdu diye gülümsüyorum, bir aletin içine giriyosunuz ve ruhunuzun tüm şifreleri çözülüyor, kendinize dair anlayamadığınız herşeyin tüm sırlarınızın cevaplarını buluyorsunuz.
Tamam işte diyorsunuz benim ilacım bu, ilacı içiyorsunuz rahatlıyorsunuz...
yeşil bursanın, çekirge semtindeki güzide çay bahçesidir.
--spoiler--
Bilhassa sabah saatlerinde güneş tepeye ulaşmadan evvel, üzerlerini birer şemsiye gibi örtmüş ağaçların gölgeleri altına rastgele serpiştirilmiş ahşap masalarından birine kurulduktan sonra, gugukçuk kuşlarının serenadları eşliğinde sıcacık çayı yudumlarken sabah gazetelerini karıştırmak ve ova tarafından esen, insanın içini ferahlatan nefis ılık rüzgârın, devasa çınar ağaçlarının yapraklarının arasından dolanırken çıkarttığı yaprak hışırtılarını dinlemek, insanı fazlasıyla dinginleştirir ve ziyadesiyle huzur verir içine...
--spoiler--
ağlamak zayıflıktır, herkesin karşısında ağlayan insanlar zayıf insanlardır denilir birisi hüngür hüngür ve için için ağlamaya başladığında.
oysa herkesin içinde duygularını göstermekten korkmamak büyük bir cesaret gerektirir.maskeni takmışsan güçlü değilsindir , tüm maskelerinden uzak için için ağlayabiliyorsan güçlüsündür.