coumineol
66 (misyonunun farkında)
beşinci nesil silik 1 takipçi 2.70 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    arkadas sanilan kisinin isminizi hatirlamamasi

    1.
  1. belki de ''bilmemesi'' demek gerekiyor... her neyse, tanım verirsek hayattan kopukluğunuzu, silikliğinizi, insanlarla sizi tanımlayan en temel kelime olan isminiz dahil hiçbir şey paylaşamadığınızı gösteren acıklı durumdur... şöyle ki:

    bölümünüzde yeni tanıştığınız, birlikte laboratuarda çalıştığınız, konuştuğunuz, şakalaştığınız biri vardır (karşı cins, ama bunun pek önemi yok). güzel bir arkadaşlığa adım attığınızı düşünürsünüz, ona sempati beslemeye başlarsınız, arkadaşlarınıza ondan bahsedersiniz. hatta az buçuk bir sahiplenme duygusu bile hissedersiniz. yine bir gün labda malum şahıs aynı bölümdeki başka biriyle tanışırken asistan ''bu zamana kadar tanışamadınız mı hala, nasıl sınıfsınız siz?'' diye takılır, ardından şöyle bir diyalog gelişir:

    ben: (takılmak için) ya bakmayın biz de tanışmıyoruz aslında, yanlışlıkla yanıma oturmuş bu, yoksa daha adımı bile bilmiyordur.
    arkadaş sandığım şahıs: yok artık ya..
    b: bırak şimdi, söyle o zaman adım neydi?
    asş: (afallayayazarak) şey ya... ah dur hatırlayamadım şimdi, dilimin ucunda ama... hay allah?!
    b: (dumur vaziyette) nasıl ya?
    asş: ya kusura bakma, biliyorum tabii ki de kafam karışık şimdi... neydi ya, kusura bakma??!

    b: adım x, memnun oldum hanımefendi... (şaşkınlık, kızgınlık vs.)

    normalde burada kızın ''aaa tamam ya nasıl unuttum'' falan demesi ve hayatın devam etmesi gerekiyor fakat söz konusu benim olduğum yerde normal bir şey olmayacağından diyalog şöyle devam etti (asıl dumur edici kısım geliyor, savulun):

    asş: ne, x mi?
    b: ne oldu, beğenemedin mi?
    asş: şaka yapmıyorsun değil mi ya?
    b: ne alaka ya?!
    asş: ya sanki ben y, z falan gibi (çok farklı birkaç isim söyler) bir şeyler hatırlıyorum ama... sahiden adın x mi?
    b: (şaşkınlık yerini hayal kırıklığına bırakıyor burada) evet, uzun bir zamandır öyle...
    asistan: birlikte çalıştığın çocuğun adını da mı bilmiyorsun? olacak iş değil. (basit, objektif ve genelde doğru tespitlerde bulunan adam mode on)

    ve sizin hem onu arkadaş sandığınız için kendinizden utanmanız, hem de sizi hep böyle saçmasapan durumlara düşüren sosyal özürlülüğünüzden dolayı kendinizden nefret etmenizle bölüm bitip jenerik müziği girer. (bkz: sad but true)
    3 ...
  2. şehit çocuklarına üniversitede kontenjan açılması

    1.
  3. bugün bir gazetenin manşetten duyurduğu olay. gözümüz aydın mıymış, uzun zamandır beklenen olay mıymış, öyle bir şeymiş galiba... ben şahsen bu pozitif (?) ayrımcılığın sebebinin, gerekçeli kararının... her ne haltsa, açıklanmasını bekliyorum bir t.c. vatandaşı olarak. babasını askerde kaybetmiş çocukların, sözgelimi trafik kazasında kaybedenlerden ne farkı olduğunu öğrenmek istiyorum. ama kim ne derse desin, bu bir ''özür''den başka bir şey değildir benim gözümde. ''rahatımızı korumak için babanızı boş yere ölüme gönderdik, aman ses çıkarmayın ne olur'' ricasıdır sistemin sadece.

    bu vesileyle babası askeri görevde ölen, sonra girdiği öss'de hiçbir ayrımcılık vs. olmadan bileğinin hakkıyla gata'yı kazanan tanıdığımı ve benzer durumda olanları da canı gönülden kutlayayım. hayat herkese eşit davranmıyor belki; ama yakınmadan, gocunmadan, bir yola tek başına baş koyunca da başarılamayacak pek bir şey yok...
    22 ...
  4. bir yil oncesiyle bugun arasinda fark olmamasi

    1.
  5. hayatınızda bir şeylerin yolunda gitmediğinin en büyük göstergelerinden biri. bir an durup, geçen yıl o günlerde nerede, ne yapıyor, ne hissediyor olduğunuzu düşündüğünüzde şimdi de o günlerde olduğu gibi yalnız, umutsuz, parasız olduğunuzu, hatta daha ötesi tıpkı o günlerdeki gibi sizi reddetmiş birisi için boş umutlar beslediğinizi ve bir yıl önce yaptığınız (sonu büyük bir hüsranla biten) hataları yapmaya hazır hissettiğinizi fark ediyorsanız ortada gerçekten bir sorun var demektir. tabii, asıl vahim olanı kuşkusuz tüm bunların ayrımında olmanıza rağmen hala ders almamanız, hala ne yapmanız gerektiği konusunda en ufak bir fikrinizin olmamasıdır...
    1 ...
  6. kisinin bir hayati olmadigini anladigi an

    1.
  7. öncelikle (bkz: aradım mamafih bulamadım)

    hayatla barışık olmamak durumunun bir adım ötesi. ne diyeyim, küsecek bir hayatınız bile yoktur işte... otobüste arkanızda oturan ikili, birbirlerine o gün yaptıklarından coşkuyla ve heyecanla bahsederken siz o anda bir tanıdığınıza rastlasanız, hakkında konuşacağınız hiçbir şey olmadığını hissediyorsanız; arkadaşlarınızın facebook'taki fotoğraf albümlerini incelerken siz böyle bir şey yapsanız dünya'nın en sıkıcı albümü olacağını düşünüp acı acı gülüyorsanız; kimsenin sizi düşünmediğini, sizin hakkınızda konuşmadığını, size ihtiyaç duymadığını adınız gibi biliyorsanız... bir hayatınız olmadığının ayrımına varmışsınız demektir.

    sanki soğuk, karanlık bir zindandasınızdır doğduğunuzdan beri, tavandaki aralıklardan ışık hüzmeleri sızsa da bazen artık durumunuzu o kadar kanıksamışsınızdır ki ne dışarısının nasıl bir yer olduğunu merak edersiniz, ne de durumunuzu değiştirmek için bir şeyler yapmak gelir içinizden. her tarafınıza kramp girmiş olmasına aldırmadan aynı pozisyonda oturup ışık hüzmelerini seyredersiniz. ne var ki, bu görüntü size, eskiden olduğu gibi özgürlük ve mutluluk umudunu vermez, veremez artık... sırf bakacak başka bir şey olmadığı için, bomboş gözlerle bakarsınız onlara.

    yarın, bir hafta içinde, en olmadı bir ay içinde hiç güzel bir şeyler gelecek midir başınıza, yüzünüz bir an olsun gülecek midir, bundan emin olamamaktır bir hayatınızın olmaması.
    3 ...
  8. türbanlı arkadaşın türbanını çıkarması

    1.
  9. başlığın tamamı ''türkiye'nin özgür ve demokratik ortamıyla tanınan üniversitelerinden birinde yeni gelen rektörün türbana takması üzerine arkadaşın türbanını çıkarmak zorunda kalması''dır ve şu şekilde vuku bulmaktadır:

    aynı sınıftaki türbanlı bir kızla arkadaş olursunuz. arkadaşınız diğer çoğu türbanlının aksine açık görüşlü, kafa dengi biridir; karşı cinse karşı herhangi bir önyargısı yoktur. türbanı kendi isteğiyle taktığını iddia etse de buna pek inanasınız gelmez; ne var ki, kafasındaki örtünün onun için bir şekilde önemli olduğu bellidir, o yüzden pek üzerinde durmazsınız bu konunun. geçen zaman içinde, birçok şey yaşar ve paylaşırsınız onunla. ('yalnızca' arkadaş olarak)

    sonra yeni ders yılı gelir, yeni rektör türbanı üniversiteye sokmayacağını söylemektedir. arkadaşınızla konuşursunuz, okumak için gerekirse, istemeyerek de olsa türbanını çıkaracağını söyler, siz de destek verirsiniz bu kararına. derken okullar açılır, okulun ilk günü türbanlı öğrenciler protesto gösterisi düzenlemiştir. arkadaşınıza telefon açarsınız, sesi biraz buruk gelir sanki ama söylediğine göre herşey yolundadır. o gün görüşmek istersiniz ama işi olduğunu, görüşemeyeceğinizi söyler.

    derken içinize bir kurt düşer, ''acaba benden utanıyor mu?'' diye düşünmeden edemezsiniz. aslında biraz da çekindiğinizi fark edersiniz, onu o haliyle ilk gördüğünüzde ne olacaktır acaba, hiçbir şey olmamış gibi mi davranmanız gerekmektedir, sizden gözlerini kaçıracak mıdır, onu teselli mi etmelisinizdir, yoksa karşılıklı gülüşecek misinizdir sarkastik bir edayla? oldukça zor bir durumda hissedersiniz kendinizi, tüm bunların müsebbiplerine, her iki tarafa da epey sitem edersiniz içinizden... bir süre görüşmezsiniz.

    bir gün derse giderken güzel, kumral bir kız yanınıza gelip selam verir size. ''ne oluyor ya?'' falan derken beyninizde bir şimşek çakar, bu o arkadaşınızdan başkası değildir. ne kadar da farklı gözükmektedir şimdi... ''derse yetişmem lazım, bugün görüşelim istersen'' der, ''tamam'' dersiniz hala şaşkın bir şekilde, bir yandan da içtenlikle gülümseyerek onun yeni hali karşısında. o gittikten sonra çelişkiler içinde kalırsınız, bir yandan onun hep böyle kalmasını isterken bir yandan da anarşist geçinen biri olarak ona zorla türbanını çıkarttıranlara karşı çıkmanız gerekir; ne var ki hiç gelmez içinizden, ''iyi oldu'' düşüncesini beyninizden atamazsınız bir türlü.

    o gün buluşursunuz kampüste, şuradan buradan konuşurken laf türban konusuna gelir. ''umarım o aptal bez parçasını bir daha takmazsın, böyle ne kadar da güzelsin!'' demek istemenize rağmen ağzınızdan en samimiyetsiz haliyle ''üzülme, rektör fazla dayanamaz baskılara, eskisi gibi olur yakın zamanda.'' gibi bir şeyler çıkar. duygularınızla düşünceleriniz bir kez daha çatışmaktadır işte, ne var ki sizi buna zorlayan sisteme lanet etmekten başka bir şey gelmez elinizden... ne var ki her şeye ve herkese inat, arkadaşlığınız hiçbir şey olmamış gibi devam eder; sizi birbirinize yabancılaştırmak, kanlı bıçaklı hale getirmek için her yolu deneyen kodamanlara rağmen, en insanca haliyle.
    5 ...
  10. velupillai prabhakaran

    1.
  11. sri lanka'da sinhala yönetimine karşı tamiller adına 36 yıldır bağımsızlık mücadelesi veren ltte (liberation tigers for tamil eelam) adlı gerilla örgütünün lideri (gerilla örgütü dediysek lafın gelişi bu arada, düzenli birlikleri, hava ve deniz kuvvetleriyle resmen bir ordu seviyesine gelmiştir ltte).

    ayriyetten pek güzel özdeyişleri olan, hatta bir süredir bunları msn'de bol bol sömürüp (isim vererek tabii, emeğe saygı) aklım sıra karizma yaptığım insan. mesela şu anda kullandığım ''doğa benim dostum, hayat filozofum, tarihse rehberimdir.'' gibi. (bkz: hey yavrum be)
    2 ...
  12. kulvar dergisi dershaneleri

    1.
  13. merkezi maltepe merkezde bulunan ders çalışma yuvaları silsilesi. benim gittiğim maltepe şubesi'nden bahsedersek, diğer dershanelerden birçok bakımdan çok bir farkı yoktur sanırım, ''benim oğlum zeki ama çalışmıyor, şuraya göndereyim de biraz adam etsinler bari... hiç çaresi yok, bu sene kesin kabataş lisesi'ni kazanmalı, sonra konu komşunun yüzüne nasıl bakarım?..'' diye çığıran oks annelerinin, ''biz okuyamadık, şu kızım bari bir öğretmenlik kazansa da kendini kurtarsa, hem şimdilerde bütün erkekler öğretmen kızların peşinden koşuyormuş, şöyle bir de mühendis koca bulursa amma güzel olur ha!..'' deyu bağrınan öss babalarının çocuklarını emanet ettikleri, genelde iyi niyetli hocalarıyla, iyi kötü bir dershanedir şöyle bir baktığınızda.

    benim içinse hayallerimdeki üniversiteye kavuşmamla sonuçlayan öss maceramda etinden ve sütünden faidelendiğim; lakin bünyesinde barındırdığı, kendimi keşfetmeme ve hayattaki yolumu çizmeme en çok yardımcı olmuş insanlardan biri olan biyoloji hocasına bir teşekkür bile edemediğim ve daha da kötüsü bazı sebeplerden ötürü asla edemeyeceğim dershane... ha bir de, sınırları çerçevesinde hayatımda ilk kez aşkı tattığım dershanedir.
    0 ...
  14. les jumeaux du bout du monde

    1.
  15. ülkemizde ''müthiş ikizler'' adıyla yayınlanmış çizgi dizi. sabahın köründe kalkıp izlerdim, kişiliğimde derin izler bırakmıştır... geçenlerde youtube'da introsunu izlediğimde çizimlerinin ne kadar kötü olduğuna şaşırsam da (bkz: seni böyle bilmezdim) benim hayatımda doğru zamanda, doğru yerde bulunmuş bir yapıttır, hatta başyapıttır les jumeaux du bout du monde.

    gerçi hala kafama saplanıp kalmış, herkesin bir ruh eşi olduğu görüşüyle beni tanıştırarak iyi mi yaptı, kötü mü hala bilemiyorum; zira bu yaşta bile hala çaresizce kendi julie'mi arayıp dururum... umudumu kesmiş değilim ama.
    1 ...
  16. © 2025 uludağ sözlük