Demokrasinin kazanması, darbecilerin kaybetmesidir. Binlerce insanın sudan sebeplerle hapsedileceği, irticacı diyerek insanların yaftalanacağı bir dönemin tamamiyle kapanması, darbeci genelkurmay başkanlarının yargıya hesap vermesinin yolunun açılmasıdır.
mesleğinde başarılı,kültürlü ve sosyal konularda birikimi olan bir insan.Gay olduğunu açıkça ilan ediyor.olabilir tabi diyecek bir şey yok ama özendirici olmamalı.hangi insan çocuğunun eşcinsel olmasını ister.bu tür insanları küçümsemek değil kasdim ancak,toplumun geleceği olan yetişen nesil özendirilmemeli bu tür durumlara.
bir arada yaşamayı ve kendimiz gibi düşünmeyenlere de tahammül etmeyi öğrenmek daha kolay değil mi?dünyada böyle yaşamaya hiç umut yok mu uzaya gidelim. velev ki gittik bir müddet sonra değiştik diyelim sonra ne yapacağız?
mevlana derki "hani bir şeyi çok arzu edersin de onu rüyanda elde ettiğini görürsün . nasılda mutlu olursun. uyanınca bakarsın ki elde ettiğin şey sadece rüyada imiş.hayat ta böyledir işte yaşadığın süreçte eline geçen her şeyin hükmü rüyadaki kadardır. ölüm ise rüyadan uyanıştır."
Bundan on dört yıl kadar önce, o sıralar yorumculuk yaptığım televizyon kanalındaki haberci arkadaşlar, Uğur Mumcu'nun katilini ortaya çıkardılar! Arabaya bombayı koyan herifi...
Pardon, "iddia olunan" diyecekmişiz bundan böyle... "Sözde Ermeni kırımı" gibi bir şey...
"Sözde katile" yakalanırsa deli numarası yapması öğretilmişti, o da öyle yaptı.
O zamanın başsavcısı, adamı içeri almadı, hayır, tuttu bizim arkadaşları içeri aldı.
Emekli olunca da gitti, bizi hiç şaşırtmayan bir şey yaptı, MHP'ye üye oldu. Fakat oraya da nizam ve intizam vermeye kalkınca, fazla barınamadı partide...
Konu da kapandı. "Sözde katile" ne oldu, öğrenemedik. Umarım geçici bir süre içeri alınan arkadaşlar o günleri anlatırlar da hem biz ayrıntıları hatırlarız, hem de halk öğrenir.
Uğur Mumcu, ölümünün on altıncı yıldönümünde törenlerle anılıyor.
On altı yıldır birçok ahmak da Uğur Mumcu'nun "Atatürkçü olduğu için öldürüldüğünü" sanıyor!
Çünkü katilleri, cinayetin toplumda böyle algılanmasını istemişlerdi... Yazıya oturunca papağan gibi "Emeç, Üçok,
Cömert, Hablemitoğlu, Kışlalı, Mumcu" isimlerini ardarda sıralamayı marifet sanan birçok basın ahmağı da buna farkında olmadan pek güzel çanak tuttu...
Uğur Mumcu, "kontrgerillayı deşifre etmeye çok yaklaştığı" için öldürüldü. Özellikle örgütün uyuşturucu ve silah trafiği üzerinde duruyor, mafya bağlantılarını inceliyordu. 12 Eylül ortamını yaratmak için kurulmuş tezgâhlarda örgütün "öncü parmağını" ortaya çıkarmak üzereydi.
Yani bugünkü "Ergenekon var mı yok mu" tartışmasını daha o zamanlar "aşmıştı", bu da onun sonunu getirdi, alçakça katledildi.
Pardon yahu, "iddia olunan Ergenekon örgütü" diyecektik.
Törenlerle anılıyor. "Atam, izindeyiz" muhabbeti gibi "Mumcu, izindeyiz" nutukları atılıyor.
Sonra da dönüp Ergenekon soruşturması sulandırılmaya, saptırılmaya, küçümsenmeye çalışılıyor.
Hükümete duydukları nefret gözlerini öyle bir karartmış ki, utanç verici saçmalıklar ve aymazlıklar sergiliyorlar.
Patronları ve yöneticileri tarafından hangi çıkar kavgasında kullanıldıklarını da ya görmezden geliyorlar ya da göremeyecek kadar zavallı bunlar.
Atıp tutuyorlar: Yiğidim aslanım, sana söz veriyoruz, yemin ediyoruz, gerekirse gittiğin yolda biz de öleceğiz ama dönmeyeceğiz!
Sonra da hükümete, savcılara, polislere "giydirmece" ... Atatürkçüler baskı altındaymış.
Uğur Mumcu'yu, Atatürkçülük maskesini senin gibilere pek güzel yutturanlar öldürdüler, bre salak!
Pardon, "öyle olduğu iddia olunuyor" diyelim de başımıza dert almayalım.
Faşistlerle ittifak yapmanın ayıbı da solcu bozuntularına yetsin.
alıntı, ENGiN ARDIÇ
bu eyleme katılıyorum. Bu tür şakaların sıkıcı olduğuna inananlardanım. Her önüne gelenin şaka yapıyor olması çok kötü. Yapan var yapamayan var demi ama...
Bu ziyaret gösteriyor ki, Davos zirvesindeki Tayyip Erdoğan'ın hareketi ters etki oluşturmamış, bilakis Erdoğan'ın yaptığı hareketin ABD tarafından dahi doğru olduğunu tasdik ediliyor demektir.